20 Ocak 2009 Salı

SERVET-İ FÜNÛN VE FECR-İ ÂTİ DÖNEMİ EDEBİYATI

Servet-i fünun edebiyatı

Servet-i Fünun edebiyatı, diğer ismiyle Edebiyat-ı Cedide, II. Abdülhamit döneminde, Ser­vet-i Fünun dergisi çevresinde toplanan sanatçı­ların, Batı edebiyatı yolunda meydana getirdikle­ri bir edebiyat hareketidir. Bu edebiyat 1896'da başlamış, 1901 yılında sona ermiştir. Recaizade Mahmut Ekrem, 1895 yılı sanatçılarıyla kafiyenin göz için mi kulak için mi olduğuna dair bir tartış­maya girmiş ve bu cevaplarının bir kısmını Ser­vet-i Fünun dergisinde yayımlamıştır. Servet-i Fü­nun, Recaizade Mahmut Ekrem'in Mekteb-i Mülkiye'den öğrencisi olan Ahmet İhsan Tokgöz ta­rafından 1891'den beri çıkarılmaktaydı. Recaiza­de Mahmut Ekrem, bu dergiyi bir edebiyat dergi­si haline getirmek için (Dergi ilk kurulduğunda bir bilim dergisiydi.) Ahmet İhsan'la anlaşmış ve kendisinin Galatasaray Lisesi'nden öğrencisi olan Tevfik Fikret'i dergisinin kısm-i edebi der-muharrirliğine (edebiyat bölümü şefi) getirmiştir.

O sırada Mektep dergisinde ve diğer dergi­lerde yazmakta olan ve Recaizade'nin tarafını tu­tan başka gençlerin de, 1896'da bu dergi çevre­sinde toplanmasıyla Servet-i Fünun topluluğu meydana gelmiştir.

Servet-i Fünun Edebiyatı'nın Genel Özellikleri

F Koyu bir "Sanat için sanat" anlayışı (Tevfik Fikret hariç) vardır.
F Eserlerde sosyal sorunlardan çok bireysel duyarlıklara yönelme görülür.
F Süslü ve sanatlı bir anlatım benimsenmiştir. Arapça, Farsça yeni kelimeler ve ilginç ter­kipler kullanılmıştır.
F Şiirde beyit biriminin bütünlüğünü kırıp şiiri düz yazıya yaklaştırmışlardır. (Geniş müste­zat ve serbest müstezat kullanılmıştır.)
F Aruzun değişik kalıplarını bir şiirde kullan­ma, konuya ve üsluba uygun kalıp seçme hâkimdir.
F Sone, terza-rima gibi Batı şiiri nazım biçim­leri kullanılmıştır.
F Fransız edebiyatına bağlı kalınmıştır.
F Geniş halk toplulukları yerine az sayıdaki aydın topluluğuna hitap eden "Salon edebiyatı" oluşturulmuştur.
F Roman ve hikâyelerde konular İstanbul'la sınırlandırılmış, olaylar kapalı mekânlarda (köşkler, yalılar) geçmiştir.
F Şiirde parnasizm, sembolizm; nesirde rea­lizm, natüralizm akımları benimsenmiştir.
F Tiyatro, hemen hemen hiç yazılmamıştır. Olay kahramanları aydın kesimden seçil­miştir.
F Hem kulak hem göz için kafiyeyi benimse­mişlerdir.
F Ağırlıklı olarak "kulak için kafiye" anlayışı benimsenmiştir.
F Aruz hariç Divan edebiyatı tümüyle redde­dilmiştir.
F Roman ve öyküde çok başarılı örnekler ve­rilmiştir.
F Duygu ve hayal unsurlarını gerçeklere ter­cih etmişlerdir.
F Anlamdan çok anlatımı ve süslü, sanatlı bir üslup anlayışını benimsemişlerdir. Ses, musiki, söyleyiş ve şekil özelliklerine önem verilmiştir.
F Şiirde bütün güzelliğine önem verilmiştir. Sıfatlara ve doğa tasvirlerine önem veril­miştir.
F Hikâyelerdeki ve romanlardaki tahlil ve tasvir yetersizliğini giderme amaçlanmıştır.
F Duygular gizlenmiştir.
F Bağlaçlarla cümleleri uzatma, söz dizimini Fransızcaya benzetme temel alınmıştır.

Servet-i Fünun Yazar ve Şairlerinin Genel Özellikleri

F Hemen hepsi aralarında fazla yaş farkı bu­lunmayan gençlerdir.
F İstibdat döneminin bunalımlı havasını te­neffüs etmişlerdir.
F Tanzimatçıların tersine bunların büyük bir kısmı orta tabakadan gelmiştir.
F Batı modelindeki okullarda düzenli bir tah­sil görmüşler, Batı medeniyetini ve bu me­deniyetin sanat ve edebiyat anlayışını öğ­renme imkânı bulmuşlardır.
F Tanzimatçılar her türde eser vermişken Ser­vet-i Fünuncular tek türde iyi eser verme fik­rini benimsemişler ve uygulamışlardır.
F Edebiyat-ı Cedide şairleri yalnız aydınlara seslenmişler, "sanat için sanat" ilkesini benim­semişlerdir. Fransız romantiklerini parnasyenleri ve sembolist şairleri örnek almışlardır.
F Tevfik Fikret, Cenap Sahabettin, Halit Ziya Uşaklıgil, Süleyman Nazif, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın tarafından yürütülen bu akım, Servet-i Fünun dergisini sürdüren, kendilerine Fecr-i Aticiler denilen Ahmet Haşim, Refik Halit, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Yakup Kadri ve Ahmet Rasim gibi yazar ve şairler tarafından aynı ilkelerle izlendi.
F Her iki grup da eserlerinde Arapça ve Farsça sözcükleri bol bol kullanmışlar ve bu bakımdan genç kuşaklar ta­rafından şiddetle eleştirilmişlerdir.

Servet-i Fünun Edebiyatında Öykü ve Roman

F Roman ve öyküde çağdaş Fransız edebiyatı örnek alınmış, Realizm ve Natüralizm akımlarından etkilenilmiştir.
F Romanlarda İstanbul’un aydın çevreleri ile saray ve konak yaşamı konu edinilmiştir. Bi­reysel acılar, düş kırıklıkları, aşklar... üzerin­de durulmuştur.
F Servet-i Fünun romancıları, içinde yaşadık­ları çevreyi anlatmışlardır. Romanların ço­ğunda Türk toplumunun ne ölçüde Batılılaş­makta olduğunun örnekleri verilmiş, Batılı yaşam tarzının Türk toplumundaki yansıma­ları gösterilmiştir. Sanatçılar, yerli karakterle­rin psikolojilerini tahlil etmişler; toplumsal yaşamla değil, "ev içi" ile ilgilenmişlerdir.
F Öykülerde sıradan kişilere ve halkın yaşantısına daha çok yer verilmiş; öyküler roman­lardan daha sade bir dille yazılmıştır.
F Gerçekçi akımların gereği olarak sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlemişlerdir.

F Tanzimat romanında görülen gereksiz betimlemeler bırakılmış, betimleme roman kah­ramanlarının psikolojilerini ortaya koymak için yapılmıştır.
F Teknik yönü çok sağlam romanlar yazılmış; modern Türk romanının temelleri atılmış ve ilk örnekleri (Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu) verilmiştir.
F Servet-i Fünun öykü ve romanları, teknik bakımdan üstünlüklerine rağmen dil ve üslupta hatalı bulunmuştur. Tanzimat'la başlayan dili sadeleştirme çabalarına zarar veren bu "Sanatkârâne üslup" eserleri anlaşılmaz kılar. Kimi yazarlar, eserlerinin 1920'den sonraki baskılarında sadeleştirmeler yapar.
F Fransız dilinin cümle yapısı Türkçeye aktarılmış; eserlerde devrik ve eksiltili cümlelere yer verilmiştir. Dil ve üslupta aydınlara hitap eden bir anlayış benimsenmiştir.

Servet-i Fünun Edebiyatında Tiyatro

F Tiyatro, doğrudan toplum yaşamını dile geti­ren ve topluma seslenen bir türdür. Servet-i Fünuncular kendi düşüncelerini yansıtan oyunların bu dönemde oynanmasına izin ve­rilmeyeceğini bildikleri için tiyatro eseri yaz­mamışlardır.
F Bu dönemde tiyatro sahnelerinde tuluat kumpanyaları temsiller vermiş, bu temsiller 1908'e kadar sürmüştür.

F Servet-i Fünuncular 1908'den sonra bazı ti­yatro eserleri ortaya koymuşlardır. Ancak Servet-i Fünuncuların bu piyesleri diğer tür­lere göre oldukça zayıftır. Bu denemelerde konuşma diline yaklaşmak için çaba göste­rilmiş; eserlerde evlenme, boşanma ve ka­dınların medeni hakları gibi konular işlenmiş­tir.
F Hüseyin Suat Servet-i Fünuncular içinde tiyatroyla en çok ilgilenen sanatçıdır. Başarılı bir tiyatro dili olan sanatçının "Şehbal Yahut İstibdadın Son Perdesi" (1908), "Deva-yı Aşk" (1910) gibi eserleri vardır.
F Tiyatro alanında bir iki eser veren Halit Ziya, bu türde başarılı değildir. Kâbus (1918) adlı dramı ve Fransızcadan adapte ettiği iki tiyat­ro (Füruzan, Fare) teknik olarak zayıftır.
F Mehmet Rauf, roman dışında tiyatro eserleri de yazmıştır: Pençe (1909), Cidal (1911), Di­ken (1917) eserlerinden bazılarıdır.
F Cenap Sahabettin de bir iki eseriyle bu türe katkıda bulunur: Yalan (1911), Körebe (1917).

Servet-i Fünun Edebiyatında Eleştiri

F Servet-i Fünun döneminde eleştiri, daha çok başkalarına cevap verme ya da Servet-i Fünun'un görüşlerini savunma biçiminde geli­şir.
F Şair ve yazarlar nazımda kullanılan sözcük­lerin yapaylığı, anlam karışıklığı yönünden ağır eleştiriler alırlar, yine sanatçıların bir kıs­mı Batı hayranlığını körüklemekle suçlanırlar. Kişileri Türk olmayan iki öykü yazdığı için Halit ziya, milli olmamakla suçlanmıştır. Ser­vet-i Fünun yazarları bu eleştirilere cevap verirken soğuk-kanlılıklarını yitirmezler.
F Halit Ziya, Hüseyin Cahit, Ahmet Şuayp, Mehmet Rauf... gibi yazarlar Batılı yazarların sanat ve edebiyatla ilgili görüşlerini açıkla­maya çalışır; Batılı sanatçıları tanıtırlar.
F Servet-i Fünun'da edebiyat eleştirisiyle ilgile-nen tek sanatçı, Ahmet Şuayp (1876 -191O)' tır. Ahmet Şuayp, bir edebiyat eserinin psikoloji ve sosyolojinin verilerine dayanıla­rak eleştirilmesi gerektiğini söyler, Fransız eleştirmeni Hippolyte Taine'den etkilenir ve yazılarını Servet-i Fünun dergisinde "Hayat ve Kitaplar" başlığı altında yayımlar. O, eleş­tirilerinde nesnel olmaya çalışır; eserlerin ku­surlu ve güzel yönlerini bir arada gösterir.

Servet-i Fünun Edebiyatında Şiir

F Servet-i Fünuncular şiirin konusunu iyice genişletmişler; aşk, doğa, karamsarlık, düş kırıklıkları, gerçeklerden kaçış, doğaya yönel­me... gibi temaları işlemişlerdir. Sadece Tevfik Fikret, sosyal konulu bir iki şiir yazmıştır.
F Şiirde "sanat için sanat" anlayışının gereği olarak "estetik olgunlaşma" ya önem veril­miştir.
F Hemen hemen tüm Servet-i Fünun şiirinde aruz ölçüsü kullanılmış, hece ölçüsü küçüm­senmiştir. Sadece Tevfik Fikret şiirde hece ölçüsünü de denemiştir.
F Aruz ölçüsü Türkçeye başarıyla uygulanmış, bu ölçüye canlılık getirilmiştir.
F Klasik beyit anlayışı yıkılmış, şiirde anlam di­zeden dizeye taşınmıştır. Bir başka deyişle şiir (nazım), düzyazıya (nesre) yaklaştırılmış; cümlenin bir dize ya da beyitte tamamlan­ması geleneği yıkılmıştır. Bunu, Tevfik Fik­ret'in "Balıkçılar" adlı şiirinden alınmış şu parçada görmek mümkündür:
F Divan şiiri nazım biçimleri tamamen bırakıl­mış, müstezat serbestleştirmiştir. Batı şi­irinden alınan sone ve terzarima gibi biçim­ler ilk kez kullanılmıştır.
F Şiirde bütün güzelliğine (kompozisyona) önem verilmiştir.
F Divan ve Tanzimat şiirindeki "göz için kafi­ye" anlayışı yıkılmış; "kulak için kafiye" görü­şü benimsenmiştir.
F Dil, çok ağır ve sanatlıdır. Şiirlerde Arapça ve Farsçadan alınma birçok sözcük ve tam­lama kullanılmış; çok kimsenin anlamadığı bir dille şiirler yazılmıştır. Servet-i Fünuncuların en büyük yanlışları dil konusunda ol­muştur, denilebilir.
F "Nahcir" (av), "tiraje" (gökkuşağı), "saat-ı semen-fâm" (yasemin renkli saatler), "Lerziş-i bârid" (soğuk titreme)... Servet-i Fünun şi­irinde ilk kez kullanılan sözcük ve tamlama­lara örnektir.
F Edebiyatımızda "mensur şiir" örnekleri ilk kez bu dönemde verilmiştir (Halit Ziya).
F Servet-i Fünun şiirinde Parnasizm ve Sembolizm akımları etkili olmuştur. Sanatçıların eserlerinde yer yer Romantizmin etkileri de görülmektedir.

Sone

Özel bir uyak düzeni olan nazım şeklidir. Genel olarak "kısa şiir, türkü" anlamına gelir. İki dörtlük ve iki üçlük­ten oluşur. Kafiye örgüsü, "abab, abba, ccd, eed" biçi­mindedir. İlk dörtlük "abba" biçiminde de olabilir. Türk edebiyatında birçok şair sone tarzı şiirler yazmıştır. Ayrıca Batılı şairlerden sone çevirileri de yapılmıştır.

Terzarima

İtalyan edebiyatına özgü bir nazım şeklidir. Üçer mısralık bentlerle kurulur. Bent sayısı sınırsızdır. Tek bir mısra ile sona erer. Kafiye örgüsü, "aba, bcb, cdc, d" biçimindedir. Dante, "İlahi Komedya" sını bu nazım şek­liyle yazmıştır. Terzarima, sone kadar yaygın değildir. Tevfik Fikret'in "Şerhayin" adlı şiiri edebiyatımızdaki tek terzarima örneği-dir.

Triyole

On mısralı bir nazım şeklidir. Önce iki mısralı kısım, sonra dörder mısralı iki kısım gelir. Birinci kısmın ilk mısrası birinci dörtlüğün sonunda, yine birinci kısmın ikinci mısrası ikinci dörtlüğün sonunda tekrarlanır. Dört mısralı kısımlarda, eklenen mısraların ilk üç mısra ile anlam bütünlüğü sağlaması gerekir. Kafiye şeması, "ab, aaaa, bbbb" biçimindedir.

Serbest Müstezat

Aruz ölçüsünün klasik kalıplarının bozulmasıyla oluş­muş bir nazım şeklidir. Serbest müstezatta aynı anda birden çok aruz kalıbı bir arada bulunur. Fransız şair­lerinin özgür biçimde yazdıkları şiirler-den etkilenen Servet-i Fünun şairleri serbest müstezatı oluştur­muşlardır. Serbest müstezatın başarılı örneklerini Tevfik Fikret, Cenap Sahabettin ve Ahmet Haşim vermiştir.


Bu dönemde şiir ve düzyazı alanlarında önemli sanatçılar vardır:

TEVFİK FİKRET (1867-1915)

F Tevfik Fikret Servet-i Fünûn'un şiirdeki öncüsüdür. Türk şiirinin yeni, Batılı bir kimlik kazanmasında çok etkili olmuştur.
F Fikret'in şiirlerini Servet-i Fünûn anlayışında olanlar ve daha sonrakiler olarak ikiye ayırmak doğru olur.
F İlk gruptaki şiirlerinde işlediği konular aşk, doğa ve günlük yaşamdaki bazı olaylardır. Bu şiirlerinde "sanat için sanat" düşüncesine bağlıdır.
F Servet-i Fünûn dışındaki şiirlerinde toplumcu bir anlayışa yönelir. Bu şiirlerde ana temalar hürriyet ve medeniyettir. Toplumu saran hürriyetsizliğe karşı yazdığı "Sis" şiiri büyük yankı uyandırır.
F Fikret, sanatının ikinci döneminde tarihe, dine, bütün ulusal değerlere karşıdır. Ülkenin ilerlemesini, gelişmesini ister.
F Fikret, aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygular. Şiirde beyit bütünlüğünü kırmış, anlamın beyitte tamamlanması geleneğini sona erdirmiştir.
F Nazmı (şiiri) nesre (düzyazıya) yaklaştırmıştır.
F Şiirlerinde sonenin yanında serbest müstezatı sıklıkla kullanmıştır.
F Fikret'in özellikle ilk dönemindeki şiirlerinde dili oldukça ağırdır. Arapça, Farsça sözcük ve tamlamaları yoğun biçimde kullanır.
F Fikret'in şiirlerinde biçim yönünden parnasizmin etkisi vardır.
F Fikret, manzum hikâyelerinde de toplumsal konuları ve sorunları ele almıştır.
F Balıkçılar, Nesrin, Ramazan Sadakası manzum hikâyelerindendir.
F Şiirlerini Rübab-ı Şikeste ve Haluk'un Defterî adlı kitaplarda toplamıştır.
F Çocuklar için hece ölçüsüyle yazdığı şiirleri Şermin adlı bir kitaptadır; bu şiirlerde dil oldukça yalındır.

CENAP SAHABETTİN (1870-1934)

F Servet-i Fünûn şiirinin Tevfik Fikret'ten sonra diğer önemli ismidir.
F Cenap'ın hem şiir, hem de düzyazı türünde eserleri vardır; ancak asıl önemli yanı şairliğidir.
F Şiirlerindeki değişmez temalar aşk ve doğa (tabiat)dır. Aşkı konu alan şiirlerinde bazen çok romantiktir, bazen de maddecidir.
F Ona göre, sanat sanat içindir, hatta güzellik içindir.
F Doğa ile ilgili şiirleri iç dünya ile dış âlemin çok başarılı bir kompozisyonudur.
F Cenap, şiirde müzikaliteye büyük önem vermiştir.
F Aruzu müzik değeri bakımından zengin bulduğu için bütün şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmıştır. Kimi zaman bir şiirde birden çok aruz kalıbını kullanmıştır.
F Şiirlerinde zengin bir lirizm vardır; şairin çok renkli ve geniş bir hayal dünyası vardır.
F Bol bol semboller kullanır.
F Duygu ve hayal yüklü tamlamalar kurmaya özen göstermiştir.
F Serbest müstezat, şiirlerinde en çok kullandığı nazım biçimidir.
F Şiirlerinde süslü, sanatlı bir dil kullanmıştır; sözlüklerden bulup çıkardığı Arapça, Farsça sözcük ve tamlamaları kullanmıştır.
F Sözcük seçiminde sözcüklerin müzikal değerine dikkat etmiştir.
F Sembolizmden ve parnasizmden etkilenmiştir; fakat o ne sembolisttir, ne de parnasyen.
F Cenap'ın şiirleri Tama adlı bir mecmuada toplamıştır; kitap halinde yayımlanmamıştır.
F Cenap'ın düzyazı türlerinde eserleri vardır: Hac Yolunda, Suriye Mektupları, Avrupa Mektupları, Âfâk-ı
F Irak gezi yazısı; Körebe komedi, Yalan dram türündeki tiyatro eserleridir.

F Sohbet ve diğer yazılarını Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh ve Tiryaki Sözleri adlı kitaplarında toplamıştır
F Tiryaki Sözleri'nde sanatçının özdeyişleri vardır.

HALİT ZİYA UŞAKLIGİL (1866-1945)

F Servet-i Fünûn döneminin roman ve hikâye alanındaki en önemli ismidir.
F Bir Fransız okulunun tek Türk öğrencisi olan Halit Ziya, küçük yaşlarda Fransızcayı öğrenir ve bu dilden çeviriler yapar. Bir süre Fransızca öğretmenliği de yapar.
F Halit Ziya'nın roman, hikâye, anı, tiyatro ve makale türlerinde eserleri vardır.
F Türk edebiyatında Batılı anlamdaki ilk roman örneklerini o yazmıştır.
F Fransız realist yazarlarından etkilenmiştir. Yapıtlarında realizmin etkisi vardır.
F Halit Ziya'nın eserlerinde, dil yalınlıktan uzaktır. Yabancı sözcük ve tamlamalarla yüklü, süslü, sanatlı bir dil kullanır.
F Eserlerinde alışılmıştan farklı bir cümle yapısı vardır. Eksiltili cümleler kullanır. Cümlelerin sonunda değişik zamanlı fiiller yer alır.
F Halit Ziya, romanlarında iyi bir eğitim almış, aydın, sanattan, edebiyattan anlayan kişilerin yaşantısını konu edinir, ilginç karakterler bulmakta çok başarılıdır.
F Kahramanlarını anlatırken nesnel davranır.
F Roman kişileri, yetiştikleri çevreye uygun biçimde konuşur ve davranırlar.
F Ayrıntıları ortaya koyarken gözlem yeteneğinden yararlanır.
F Gözlemleri gerçeğe uygundur. Onun romanlarında kahramanların içinde yaşadıkları sosyal çevrelerin gerçekçi betimlemeleri vardır.
F Karamsarlık, yaşanılan ortamdan memnun olmama, hayal kırıklıkları, mutluluğa ulaşamama romanlarında dikkat çeken konulardır.
F Mai ve Siyah en önemli romanlarından biridir. Romanın asıl kişisi olan Ahmet Cemil romantik, genç bir şairdir. Mülkiye'de öğrencidir; annesi ve kız kardeşi ile birlikte yaşar. Geleceğe yönelik hayalleri vardır; bastırmayı düşündüğü şiirleri vardır; bir arkadaşının kardeşi olan Lamia' yi sevmekte, onunla evlenmeyi düşünmektedir. Ancak hayallerinden hiçbiri gerçekleşmez; mutluluğu yakalayamaz. Romanda "mai" Ahmet Cemil'in hayallerini, "siyah" ise yaşamın gerçeklerini sembolize eder.
F Yazarın bir başka önemli romanı olan Aşk-ı Memnu'da Batılılaşmanın Türk toplumunun zengin çevrelerindeki yönü anlatılır. Roman kahramanlarından olan Adnan Bey'in evinde Fransız mürebbiye, Batı müziği hayranlığı, Fransız moda dergileri, piyano vardır. Eşi ölen Adnan Bey, dönem sosyetesinin gözde isimlerinden Firdevs Hanım'ın kızı Bihter ile evlenmiştir. Adnan Bey'in uzaktan bir akrabası olan alafrangalık düşkünü Behlül sık sık konağa gelip gitmektedir. Behlül'ün, Adnan Bey'in kızı Nihal ile evliliği düşünülmektedir. Ancak Behlül ile Adnan Bey'in genç ve güzel eşi Bihter arasında "aşk-ı memnu" (yasak aşk) ortaya çıkar.
F Kırık Hayatlar, Sefile, Nemide, Ferdi ve Şürekâsı, Bir Ölünün Defteri onun diğer romanlarıdır.
F İzmir Hikâyeleri, Aşka Dair, Sepette Bulunmuş, Hepsinden Acı, Onu Beklerken, İhtiyar Dost, Kadın Pençesi, Bir Yazın Tarihî, Solgun Demet gibi kitaplarda hikâyeleri toplanmıştır.
F Yazar, hikâyelerinde halkın arasından çıkan insanları anlatmıştır.
F Kırk Yıl, Saray ve Ötesi Bir Acı Hikâye hatıra türündeki eserleridir.
F H. Ziya'nın önem verdiği bir diğer tür de mensur şiirdir: Mezardan Sesler, Mensur Şiirler.
F Pek başarılı olmamakla birlikte üç de tiyatrosu vardır: Fürûzan, Kâbus, Fare.

MEHMET RAUF (1875-1931)

F Servet-i Fünûn romanının ikinci önemli sanatçısı Mehmet Rauf'tur.
F Roman, hikâye, tiyatro, mensur şiir türlerinde eserleri vardır.
F Eserlerinde romantik duyguları, hayalleri; özellikle de romantik aşkları işlemiştir.
F Romanlarının asıl konusunu bireyin iç dünyasından oluşturur.
F Toplumsal konulara uzak duran yazar, romanlarında psikolojik tahlillere, ruh çözümlemelerine önem vermiş, bunda çok başarılı olmuştur
F Dilin kullanımında başarılı olduğu söylenemez. Üslubundaki gevşeklik bazen çok basit dilbilgisi kuralları ile ilgili yanlışlara yol açar. Üslubunun süslü, sanatlı olmaması okurlar için bir kolaylık oluşturmuştur.
F Mehmet Rauf, Eylül romanının yayımlanmasıyla şöhrete ulaşır. Eylül, Türk edebiyatındaki ilk psikolojik romandır.
F Şahıs kadrosu çok dar olan romanda, yazar psikolojik tahlillerde oldukça başarılıdır. Eylül'de olaylar üç kişinin etrafında gelişir. Mutlu bir aile yaşantısını sürdüren Suat (kadın) ile Süreyya (erkek)nın Necip adlı bir dostları vardır. Romanda Necip ile Suat arasında gelişen bir yasak aşk konusu işlenir. Servet-i Fünûn romanlarında görülün kötü sonla bitiş bu romanda da vardır.

F Yazar, sayısı bir hayli kabarık olan hikâyelerinde de romanlarındaki gibi kişilerin özel hayatından kaynaklanan kişisel duyguları, aşkları, ıstırapları, hayal kırıklılarını işler.
F Siyah İnciler adlı kitabında mensur şiirleri vardır.

HÜSEYİN CAHİT YALÇIN (1874-1957)

F Servet-i Fünûn topluluğuna bağlı olduğu dönemde hikâye, roman, makale, eleştiri, polemik alanında tanınmış biridir. Daha sonra sadece politika ve gazetecilikle ilgilenmiştir. Fikret'in ayrılmasından sonra bir süre Servet-i Fünûn dergisini yönetmiştir. 1908'de Tanin gazetesini kurmuştur.
F İlk romanı olan Nadide'de Ahmet Mithat Efendi'nin çok açık etkisi görülür, ikinci romanı olan Hayal İçinde realist bir nitelik taşır. Dili, anlatımı yalın ve anlaşılırdır.
F Hikâyelerini Hayat-ı Muhayyel ve Hayat-ı Hakikiye Sahneleri adlı kitaplarda bir araya getirmiştir. Eleştiri ve polemiklerini(kalem kavgası) Kavgalarım adlı kitapta toplamıştır.

bağımsızlar


HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR (1864-1944)

F Çok sayıdaki romanı ve hikâyesi ile tanınan Hüseyin Rahmi, Ahmet Mithat tarzı romancılığı sürdürmüştür. Ahmet Mithat romanlarındaki kusurlar onun eserlerinde de vardır.
F Roman ve hikâye türlerindeki yapıtları önemlidir.
F Edebiyatımızda natüralizm akımının temsilcisidir.
F Romanlarında gözlem ve deney ön plandadır. Romanlarındaki kahramanları, karakterlerinin ve çevrenin ürünü olarak ele almış; onların psikolojik özelliklerini soyaçekime ve içinde yetiştikleri çevreye bağlamıştır.
F Romanlarında, İstanbul'u tüm canlılığı ile yansıtmıştır; halkın yaşantısını ayrıntıları ile anlatmada çok başarılı olmuştur.
F Hüseyin Rahmi, "sokağı edebiyata getiren yazar" olarak tanınır.
F Gözleme ve çevre betimlemelerine çok önem veren yazar, sıradan insanların yaşantısını gülünç taraftarıyla çok iyi karikatürize etmiştir.
F Okuru eğlendirerek eğitmeyi amaçlamıştır.
F Romanları, töre romanı kabul edilir.
F Onun romanlarında, olaylar hep İstanbul'da geçer.

F Romanlarının natüralistlerden en önemli farkı sosyal eleştiriye yer vermesidir. Bu eleştiriyi mizah yoluyla yapar. Bunu yapmak için romanlarında genellikle anormal tipleri işler. Anormal tiplerin ortak özelliği gülünç olmalarıdır.
F Romanlarında kimi zaman olayın akışını kesip olayla ilgisi olmayan ayrıntılara ve bilgilere yer verir.
F Romanları teknik yönden başarılı değildir.
F Konuşma dilinin doğallığını başarıyla yansıtan kahramanları kendi çevrelerindeki biçimiyle konuşturur.
F Tasvirlerde ve olayın hikâye edildiği bölümlerde dil ağırlaşır.
F Şık, Mürebbiye, Cadı, Gulyabani, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Şıpsevdi, Tesadüf, Deli Filozof, Hakka Sığındık, Ben Deli miyim? romanlarından bazılarıdır.

AHMET RASİM (1864-1932)

F Servet-i Fünûn döneminde eser verdiği halde bu topluluğa katılmayan Ahmet Rasim, edebiyattaki Batılılaşmaya karşı çıkıp Servet-ı Fünûncuları eleştirmiştir.
F Tarih, coğrafya, seyahat, dilbilgisi gibi çok değişik konularda eser veren Ahmet Rasim roman ve hikâye de yazmıştır. Özellikle anı, fıkra ve makaleleriyle başarılı olmuştur.
F Sohbet ve fıkra türündeki yazılarında İstanbul'daki şehir hayatını tüm canlılığı ve ilginç yönleriyle anlatmıştır.
F Başarılı bir gözlemcidir, gözlemlerini aktarmada çok başarılıdır.
F Hüseyin Rahmi'nin roman ve hikâyelerinde yaptığını fıkra ve anıları ile gerçekleştirerek yaşamın en ilginç yönlerini anlatmıştır. Yazarın teknik yönden pek başarılı olmayan "Cep Romanları" başlığıyla yayımlanan pek çok romanı vardır. Bu romanlarda Namık Kemal etkisi çok açıktır.
F Yalın ve açık bir üslubu vardır; kısa cümleler kurar. Eşkâl-ı Zaman, Şehir Mektupları, Gülüp Ağladıklarım,
F Muharrir Bu Ya adlı kitaplarında fıkra ve makaleleri vardır.
F Şarkıları da olan yazarın pek çok bestesi vardır. Romanya Mektupları gezi yazısı türündeki eseridir.

MEHMET AKİF ERSOY (1873-1936)

F Servet-i Fünûn topluluğuna katılmayan sanatçılardan biri olan Mehmet Akif içinde yaşadığı toplumun yaşantısı şiirlerinde bütün yönleriyle yansıtmıştır.
F Türk şiirine gerçek realizm onunla girmiştir. Daha çok İstanbul'un yoksul semtlerinin yaşamını, ıstıraplarını gerçeğe uygun biçimde yansıtmıştır. Şiirlerinde, yoksullara karşı sergilediği acıma duygusu sezilir.
F Şiirlerinde kaynağını dinden alan coşkulu bir lirizm vardır.
F Öğüt verici şiirler yazmıştır. Pek çok şiiri didaktiktir. Lirik-epik türde değerlendirilebilecek Çanakkale Şehitleri, Bülbül gibi şiirleri de vardır.
F Akif şiirlerinde konuşma dilini tüm canlılığı ile kullanır. Adeta konuşur gibi şiir yazar. Akif şiiri düzyazıya (nazmı nesre) yaklaştırmada çok başarılıdır.
F Bütün şiirlerinde aruz ölçüsünün kullanmıştır. Hece ile yazdığı şiir yoktur. Şiirlerinde aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygulamıştır. "Sokaktaki insana aruzla şiir söylettiği" ifade edilir.
F Şiirlerinde çok iyi bir işçilik ve çok başarılı bir kompozisyon vardır.
F Şiirlerinde Divan edebiyatı nazım biçimlerin özellikle mesnevi- kullanmıştır.
F Manzum hikâyeleri çok canlı ve başarılıdır. Seyfi Baba, Küfe, Mahalle Kahvesi, Hasta, Bebek... gibi manzum hikâyelerinde yaşamı tüm canlılığı ile yansıtır.
F Şiirleri Safahat adlı yedi bölümden oluşan bir kitapta toplanmıştır.

FECR-İ ÂTİ (1909-1912)

F Servet-i Fünûn topluluğu 1901 'de dağıldı. Bu tarihten sonra eser veren, özellikle şiir yazan sanatçılar yazdıklarını birtakım dergilerde yayımladılar. Bu gençler arasında Ahmet Haşim, Aka Gündüz, Ali Canip, Tahsin Nahit gibi isimler vardır. Daha sonra bunların arasına Yakup Kadri, M. Fuat Köprülü, Refik Halit gibi sanatçılar da katıldı. Bu genç sanatçılar bir araya gelerek edebi çalışmalarını bir düzene koymak istediler. Bu amaçla 20 Mart 1909'da ilk toplantılarını gerçekleştirdiler. Servet-i Fünûn dergisi bu gençlere sayfalarını açtı.
F Genç sanatçılar sanat ve edebiyatla ilgili görüşlerini bir beyanname halinde Servet-i Fünûn dergisinde yayımladılar. Bu beyanname Türkiye'de bir edebiyat topluluğunun yayımladığı ilk beyanname örneğidir. Edebiyatı çok ciddiye aldıklarını, onu hoş vakit geçirme aracı olarak görmediklerini bildirdiler.
F Sanat anlayışları kendi ifadeleri ile "Sanat şahsi (kişisel) ve muhterem (saygıdeğer)dir." biçimindedir.
F Batı edebiyatını örnek alacaklarını, Avrupa'daki benzeri topluluklarla ilişki kurmayı hedeflediklerini belirtiyorlar Batı'daki önemli eserleri Türkçeye çevirtmeyi hedeflemişlerdi.
F Topluluğa bağlı sanatçıların eserleri "Fecr-i Âti Kütüphanesi" adı altında yayımlanacaktır.

F Servet-i Fünûn'un ömrünü tamamladığını belirtip Servet-i Fünûnculan eleştirmişlerdir.
F Türk edebiyatına bir yenilik getiremeyen Fecr-i Âti sanatçıları, eleştirdikleri Servet-i Fünûn'un devamı olarak kalmışlardır. Sanat ve dil anlayışları da Servet-i Fünûnculardan farklı değildir.
F Şiirlerinde süslü, sanatlı; Arapça Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü ağır bir dil kullanmışlardır.
F Şiirlerinde kullandıkları vezin aruzdur.
F Şiirlerinde başlıca temalar aşk ve tabiattır. Onların şiirlerindeki aşk aşırı ölçüde duygusal ve romantiktir; doğa tasvirleri özneldir, gerçeklikten uzaktır.
F Fransız sembolistlerinden etkilenmişlerdir.
F Serbest müstezatı geliştirerek kullanmışlardır. En sık kullandıkları nazım biçimi serbest müstezat olmuştur.
F Nesir (düzyazı) alanında önemli bir etkinlikleri olmamıştır.
F Kısa sürede dağılan bu topluluğa bağlı bazı sanatçılar daha sonra Milli Edebiyatçıların arasında yer almıştır.

AHMET HÂŞÎM (1884-1933)

F Fecr-i Âti'nin en başarılı ismi olan Ahmet Haşim'in şiir, fıkra, gezi yazısı türlerinde eserleri vardır.
F Haşim'in şiirleri sayıca az, ama çok başarılıdır. Lirik şiirleri ile dikkat çeken şair, Türk şiirinde önemli yenilikler gerçekleştirmiştir.
F Fransız şiirini yakından izleyen Haşim, 1908'den sonra yeni bir kimlikle ortaya çıkar, Piyale'deki şiirleri hayal zenginliği, güçlü bir ahenk sağlamış olması ile başarı sağladı ve beğenildi.
F Ahmet Haşim, Fecr-i Âti dağıldıktan sonra başka bir topluluğa katılmadı. Haşim, şiirle ilgili görüşlerini Piyale adlı şiir kitabının önsözünde (Piyale Mukaddimesi) açıklamıştır. Haşim'in bu yazıdaki şiirle ilgili görüşleri şöyledir: Şiirin asıl özelliği duyulmaktır, şiirde anlam aramak boşunadır. Şiirin dili "musiki ile söz arasında ve sözden ziyade musikiye yakın"dır. Şiirdeki dil "bir açıklama vasıtası olmaktan ziyade bir telkin vasıtası"dır Şiirde "Musiki anlamdan önce gelir." Sözcükler şiire anlam değerinden çok musiki değerine göre girer. Şiirin anlam bakımından açık olması önemli değildir. Şiirin doğduğu yer bilinçaltıdır.
F Onun şiir anlayışı sembolistlere yakındır. O, şiirlerinde, dış dünyaya ait gözlemlerini, iç dünyasında yarattığı izlenimleri yansıtır (izlenimcilik / empesyonizm). Şiirlerinde "akşam, gurup, şafak, gece, mehtap, yıldızlar, ormanlar..." gibi doğa manzaralarını ele alır. Sembolistlerin de tercih ettiği bu manzaralar duygulanmaya ve hayal kurmaya çok uygundur.

F Şiirlerindeki başlıca temalar "çocukluk anıları, aşk ve tabiattır. Şiirlerinde, yaşanılan dünyadan uzaklaşıp hayali bir âleme sığınma isteği dikkati çeker.
F Haşim'in şiirlerinde dil sade değildir. Ancak son dönemdeki şiirleri öncekilere göre oldukça yalın ve anlaşılırdır.
F Şiirlerinde yalnız aruzu kullanmıştır. Heceyi "köylü vezni" olarak niteleyen Haşim, hece ölçüsüyle şiir yazmamıştır.
F En çok kullandığı nazım biçimi serbest müstezat olmuştur.
F Şiirleri Piyale ve Göl Saatleri adlı kitaplarında toplanmıştır.
F Haşim'in düzyazı türünde az, ama önemli eserleri vardır. Düzyazılarındaki dil, şiirlerinin aksine yalın ve anlaşılırdır. Gazetelerde çıkan fıkra, sohbet, gezi yazısı türlerindeki yazılarında çok başarılı bir anlatımı vardır. Bu yazılarda orijinal buluş ve görüşleri vardır.
F Gurabahane-i Laklakan ve Bize Göre adlı kitaplarda fıkra, sohbet, makale türlerindeki yazıları vardır. Bize Göre'dekl bazı yazılar Türk edebiyatında deneme türünün ilk örnekleri sayılır. Frankfurt Seyahatnamesi adlı eserinde gezi yazıları vardır.

SERVET-İ FÜNÛN - FECR-İ ÂTİ - MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ ESERLERİMİZ

RUBAB-I ŞİKESTE: Tevfik Fikret; şiir kitabı; Serveti Fünun dönemindeki yazdığı hem biçim hem muhteva bakımından yeni olan şiir kitabıdır…
HALUK’UN DEFTERİ: Tevfik Fikret; şiir kitabı; oğlu Haluk’un kişiliğinden öğütler verdiği şiir kitabıdır…
ŞERMİN: Tevfik Fikret; şiir kitabı; hece ölçüsü ile çocuklara yazdığı şiir kitabıdır…
FERDA: Tevfik Fikret; şiir; gençlere seslendiği şiiridir…
SİS: Tevfik Fikret; şiir; İstanbul’a nefretini dile getirdiği ilk ve tek şiiridir. Şiirinde İstanbul’u “ Fahişe bir kadına “ benzetmiştir…
TARİH-İ KADİM: Tevfik Fikret; şiir; kutsal edilen her şeyi reddettiğini anlatan şiiridir…
BİR LAHZA-İ TAAHHUR: Tevfik Fikret; şiir; II. Abdülhamit’e nefretini anlattığı şiiridir…
DOKSANBEĞE DOĞRU: Tevfik Fikret; şiir; hayal kırıklarlılarını ele aldığı şiiridir…
TAMAT: Cenap Şehabettin; şiir kitabı; “ Saçma söz “ anlamındadır, yeni tarzdaki şiirleridir…
ELHAN-I ŞİTA: Cenap Şehabettin; şiir; şiirinde kış manzaralarından söz etmiş, okuyucularına karın yağışını hissettirmiştir…
TİRYAKİ SÖZLE: Cenap Şehabettin; özdeyişlerini içeren önemli bir eserdir…
EVRAK-I EYYAM: Cenap Şehabettin; makale…
HAC YOLUNDA: Cenap Şehabettin; gezi yazısı…
SURİYE MEKTUPLARI: Cenap Şehabettin; gezi yazısı…
AVRUPA MEKTUPLARI: Cenap Şehabettin; gezi yazısı…
AFAK-I IRAK: Cenap Şehabettin; gezi yazısı…
KÜÇÜK BEYLER: Cenap Şehabettin; oyun…
KÖREBE: Cenap Şehabettin; oyun…
YALAN: Cenap Şehabettin; oyun…
AŞK-I MEMNU: Halit Ziya Uşaklıgil; roman; “ Yasak aşk “ anlamındadır. Türk edebiyatının batılı anlamda ilk romanlarındandır. Roman “ kıskançlık “ teması üzerine kurulmuştur…
MAİ VE SİYAH: Halit Ziya Uşaklıgil; roman; batılı anlamda ilk romanlardandır.” Mai “ roman kahramanının hayallerini “ Siyah “ ise hayallerinin yıkılışını anlatan sembolik ifadelerdir…
KIRIK HAYATLAR: Halit Ziya Uşaklıgil; roman…
NEMİDE: Halit Ziya Uşaklıgil; roman…
BİR ÖLÜMÜN DEFTERİ: Halit Ziya Uşaklıgil; roman…
FERDİ VE ŞÜREKÂSI: Halit Ziya Uşaklıgil; roman…
BİR YAZIM TARİHİ: Halit Ziya Uşaklıgil; hikâye…
KADIN PENÇESİ: Halit Ziya Uşaklıgil; hikâye…
SOLGUN DEMET: Halit Ziya Uşaklıgil; hikâye…
KIRK YIL: Halit Ziya Uşaklıgil; anı; yazarın hayatını başından geçenleri anılarını anlatmaktadır…
SARAY VE ÖTESİ: Halit Ziya Uşaklıgil; anı; yazarın sarayda ki memuriyet hayatı ve memuriyet hayatından sonraki yaşamı anlatılmaktadır. Yazar sarayda geçirdiği dört yıl boyunca Osmanlı Devleti’nin bulunduğu durumdan bahsetmektedir…
BİR ACI HİKÂYE: Halit Ziya Uşaklıgil; anı; yazar, bu eserinde 32 yaşında intihar eden oğlu Vedad Uşaklıgil'in ölümü üzerine yazmıştır…
MEZARDAN SESLER: Halit Ziya Uşaklıgil; mensur şiir…
MENSUR ŞİİRLER: Halit Ziya Uşaklıgil; mensur şiir…
FÜRUZAN: Halit Ziya Uşaklıgil; oyun…
KÂBUS: Halit Ziya Uşaklıgil; oyun…
FARE: Halit Ziya Uşaklıgil; oyun…
EYLÜL: Mehmet Rauf; roman; Türk edebiyatının ilk psikolojik romanıdır. Roman “ yasak aşkı “ anlatır…
FERDİ-İ GARAM: Mehmet Rauf; roman…
SİYAH İNCİLER: Mehmet Rauf; mensur şiir…
EDEBİYAT VE HUKUK: Hüseyin Cahit Yalçın; makale; Fransızcadan çevrilmiş olan bu makale yüzünden Serveti Fünun dergisi kapatılmış ve böylece Serveti Fünun topluluğu dağılmıştır…
KAVGALARIM: Hüseyin Cahit Yalçın; edebiyat eleştirileri…
NADİDE: Hüseyin Cahit Yalçın; roman…
HAYAL İÇİNDE: Hüseyin Cahit Yalçın; roman…
HAYAT-I MUHAYYEL: Hüseyin Cahit Yalçın; öykü…
NİÇİN ALDATIRLARMIŞ: Hüseyin Cahit Yalçın; öykü…
MALTA GECELERİ: Süleyman Nazif; şiir-düzyazı; yazarın Malta’ya sürgüne gönderildiği zaman yazdığı şiir ve düzyazılarıdır.
ÇAL ÇOBAN ÇAL: Süleyman Nazif; makale…
FIRAK-I IRAK: Süleyman Nazif; şiir kitabı…
HARİSTAN VE GÜLİSTAN: Ahmet Hikmet Müftüoğlu; öykü…
ÇAĞLAYAN: Ahmet Hikmet Müftüoğlu; öykü; on yedi bölümden oluşur; hikâyeler okura seslenen, onu vatana, örf, adet ve dinine sahip çıkmaya çağıran hikâyeler toplamıdır…
GÖNÜL HANIM: Ahmet Hikmet Müftüoğlu; roman…
ŞİİR HAKKINDAKİ BAZI MÜLAHAZALAR: Ahmet Haşim; makale; Ahmet Haşim’in şiirle ilgili görüşlerini anlattığı, Piyale adlı şiir kitabının önsözüne koyduğu yazıdır…
GÖL SAATLERİ: Ahmet Haşim; şiir kitabı; Ahmet Haşim'in göl kenarının günün çeşitli zaman dilimlerde kendisine verdiği ilhamları aktardığı şiirleridir…
PİYALE: Ahmet Haşim; şiir kitabı; Piyale, Haşim’in ikinci şiir kitabıdır; şairin şiir anlayışını özetleyen ve kendisini beğenmeyenlere verdiği cevapları içeren şiirleri yer alır…
O BELDE: Ahmet Haşim; şiir…
MERDİVEN: Ahmet Haşim; şiir; “merdiven” sembolüyle anlatmaya çalıştığı ‘hayat yolu”dur. Ahmet Haşim’in geçmişe özlem duyduğu şiirlerinden biridir…
BİR GÜNÜN SONUNDA: Ahmet Haşim; şiir…
GURABAHANE-İ LAKLAKAN: Ahmet Haşim; fıkra; Ahmet Haşim’in gazete yazılarını bir arada topladığı eseridir…
BİZE GÖRE: Ahmet Haşim; fıkra…
FRANKFURT SEYAHATNAMESİ: Ahmet Haşim; gezi yazısı; 20 kısa yazıdan oluşur; Haşim’in tedavi için Almanya’ya gittiği zaman II. Dünya Savaşı öncesi Almanya’nın durumun türlü yönlerden betimleyen eseridir…
ŞIK: Hüseyin Rahmi Gürpınar; roman; yazarın ilk romanıdır. Romanda alafrangalığa özenen ve aptal denecek ölçüde saf olan Şöhret Bey’in serüvenlerini ve düştüğü kötü ve gülünç durumları anlatır…
MÜREBBİYE: Hüseyin Rahmi Gürpınar; roman; yazar bu romanında natüralist romancılığın özelliklerini ustaca uygular. Yabancı mürebbiyelerin eğitim ve öğretimine bırakılan çocuklarımızın düşebileceği kötü durumları anlatır…
CADI: Hüseyin Rahmi Gürpınar; roman; metafizik dünya görüşünü eleştiren bir eserdir…
GULYABANİ: Hüseyin Rahmi Gürpınar; roman; yazar cin, peri ve gulyabani gibi boş inançların kötüye kullanılarak, saf ve namuslu insanların nasıl kandırıldık­larını anlatmaktadır…
MUYRUKLU YILDIZ ALTINDA BİR İZDİVAÇ: Hüseyin Rahmi Gürpınar; roman; roman on iki bölümden meydana gelmektedir. Kuyruklu bir yıldızın dünyaya çarpacağı haberi ve kadın ile erkek arasında olan çatışmalar ve büyük bir aşkı anlatır…
ŞIPSEVDİ: Hüseyin Rahmi Gürpınar; roman; toplumsal adalet, kadın-erkek ilişkisi ve din temalarının yer aldığı bu romanda, Doğu ile Batı’ya körü körüne bağlananları eşleştirir.Romanın asıl adı “ Alafranga “dır…
TESADÜF: Hüseyin Rahmi Gürpınar; roman; mutluluğu evi dışında, bir metreste arayan bir insanın, kendisini ve ailesini felakete sürüklemesi anlatılıyor…
tesaduf seytan isi huseyin rahmi gurpinar turk edebiyati edebiyat turk edebiyat ozgur yayinlari 9754470901
DELİ FİLOZOF: Hüseyin Rahmi Gürpınar; roman…
HAKKA SIĞINDIK: Hüseyin Rahmi Gürpınar; roman…
BEN DELİ MİYİM?: Hüseyin Rahmi Gürpınar; roman…
İFFET: Hüseyin Rahmi Gürpınar; roman…
METRES: Hüseyin Rahmi Gürpınar; roman; yazar bu romanında, mutluluğu ailesinde değil "evlilik dışında" arayan Hami ile Müştak ve Reyhan'ın başlarına gelenleri anlatıyor…
NİMETŞİNAS: Hüseyin Rahmi Gürpınar; roman; kitapta çok terbiyeli, dürüst ve namuslu bir kızın hizmetçi olarak çalıştığı yerin hanımının ölmesinden sonra başka bir hanıma hizmet etmesi ve ona olan sadakati anlatılmaktadır…
CEP ROMANLARI: Ahmet Rasim; roman…
EŞKÂL-İ ZAMAN: Ahmet Rasim; fıkra…
ŞEHİR MEKTUPLARI: Ahmet Rasim; fıkra; yazar bu eserinde doğup büyüdüğü İstanbul’u tüm yönleriyle anlatmıştır…
GÜLÜP AĞLADIKLARIM: Ahmet Rasim; anı…
MUHARRİR BU YA: Ahmet Rasim; söyleşi…
FALAKA: Ahmet Rasim; anı; yazarın çocukluk yıllarına dair anılarını topladığı bir eseridir…
GECELERİM: Ahmet Rasim; anı; yazarın " gün batımı ” ve " gece " ile ilgili duygusal yanı ağır basan anı ve gözlemlerinden oluşuyor. Çocukluk, gençlik ve olgunluk yıllarına ilişkin anılar gece ile bağlantılar kurularak veriliyor, gözlemler gece ortamı içinde sergileniyor…
RAMAZAN SOHBETLERİ: Ahmet Rasim; söyleşi; yazarın, ağızlık çeşitlerinden fes modellerine kadar kıyafet ve aksesuarlarıyla; tiryakileri, oruç bozanlarıyla; iftar sofralarını, gece eğlencelerini, sohbet ortamlarını, güldüren üslubu ve tüm detaylarıyla anlatarak eski ramazanları bize yeniden yaşattığı eseridir…
YENİ LİSAN: Ömer Seyfettin; makale; yazarın Selanik’te çıkardıkları “ Genç Kalemler “ dergisinde yayımladığı ve Milli Edebiyatın bildirgesi sayılmaktadır…
AND: Ömer Seyfettin; hikâye; çocukluk anılarından söz ettiği bir hikâyedir…
FALAKA: Ömer Seyfettin; hikâye; öğrencilik günlerinde karşılaştığı bir olay üzerinde durmuştur…
KAŞAĞI: Ömer Seyfettin; hikâye; çocukluk anılarından söz ettiği bir hikâyedir…
BAŞINI VERMEYEN ŞEHİT: Ömer Seyfettin; hikâye; Peçevi tarihinden alınan bir olayı anlatır; bu hikâyede “ kahramanlık “ duygusu işlenmiştir…
PEMBE İNCİLİ KAFTAN: Ömer Seyfettin; hikâye; gururlu Safevi hükümdarına elçi giden Muhiddin Çelebi’nin cesareti, gururu, millet sevgisi üzerine yaptığı fedakârlıklar anlatılır…
KIZILELMA NERESİ? : Ömer Seyfettin; hikâye; bu hikâyede Kanuni’nin gitmek istediği bir yer anlatılır; ancak bunun neresi olduğu belirtilmez. Burada Kızılelma Türk idealinin sembolüdür…
BEYAZ LALE: Ömer Seyfettin; hikâye; Balkan Savaşı’nın acılarını dile getirdiği hikâyedir…
TOPUZ: Ömer Seyfettin; hikâye; tarihi kahramanlık konusu ilendiği bir eserdir…
BOMBA: Ömer Seyfettin; hikâye; Balkan Savaşı’nın acılarını dile getirdiği hikâyedir…
FORSA: Ömer Seyfettin; hikâye; tarihi kahramanlık konusu ilendiği bir eserdir…
HAREM: Ömer Seyfettin; hikâye; sevgi teması üzerinde durulmuştur…
YALNIZ EFE: Ömer Seyfettin; hikâye; kendisi ve mağdur duruma düşen halk için, zalimlere ve halkı soyan kişilere karşı yaptığı mücadeleleri anlatan bir eserdir…
EFRUZ BEY: Ömer Seyfettin; roman; Batı kültürünün yanlış değerlendirerek her döneme ayak uyduran ve aydın geçinen kişileri eleştirdiği bir eserdir…
KIZIL ELMA: Ziya Gökalp; şiir kitabı; yazdığı halk masallarıyla bu eserinde çocuklara milli duygu ve ahlaki değerleri aşılamayı çalışmıştır…
YENİ HAYAT: Ziya Gökalp; şiir kitabı…
ALTIN IŞIK: Ziya Gökalp; şiir kitabı…
TURAN: Ziya Gökalp; şiir; şairin aruz ölçüsüyle yazdığı tel şiiridir…
VATAN: Ziya Gökalp; şiir; bu şiirinde kendi tanımınca vatan ne olduğunu anlatmaktadır…
TÜRKÇÜLÜĞÜN ESASLARI: Ziya Gökalp; inceleme; bu eserde Türkçülük ve Turancılıkla ilgili düşüncelerini ortaya koyduğu bir eserdir…
TÜRKLEŞMEK, İSLAMLAŞMAK, MUASIRLAŞMAK: Ziya Gökalp; makale; yazarın kendi milliyetçilik tanımını yaptığı kitabının adıdır. Türk milliyetçiliği kavramının tanımlanmasındaki en önemli kaynaklardan biri olarak kabul edilmektedir…
MALTA MEKTUPLARI: Ziya Gökalp; mektup; İngilizlerce Malta’ya sürüldüğü zaman orada kaldığı sürece yazdığı ailesine yazdığı mektuplardır…
GEÇTİĞİM YOL: Ali Canip Yöntem; şiir kitabı…
TÜRK SAZI: Mehmet Emin Yurdakul; şiir kitabı…
EY TÜRK UYAN: Mehmet Emin Yurdakul; şiir kitabı…
TURANA DOĞRU: Mehmet Emin Yurdakul; şiir kitabı…
TAN SESLERİ: Mehmet Emin Yurdakul; şiir kitabı…
ORDUNUN DESTAN: Mehmet Emin Yurdakul; şiir kitabı…
CENGE GİDERKEN: Mehmet Emin Yurdakul; şiir; Türk –Yunan savaşından sonra yazdığı bu şiir, hem milli duyguları dile getirmiş hem de hece ölçüsüyle şiir yazma eğilimini başlatmıştır. Ayrıca Milli Edebiyat akımının doğuşunda da etken olmuştur…
TÜRK EDEBİYATINDA İLK MUTASAVVIFLAR: Mehmet Fuat Köprülü; araştırma; bu eserde Ahmet Yesevi ile Yunus Emre'nin hayatı ve eserleri çevresinde, yetiştikleri dönem, çeşitli özellikleriyle aydınlatılmaktadır. Ayrıca, XII. yüzyılın kavmi, dini, lisanı, edebi ve siyasi özellikleri; iki büyük Türk mutasavvıfının faaliyetleri çevresinde dikkatlere sunulmaktadır…
TÜRK EDEBİYAT TARİHİ: Mehmet Fuat Köprülü; araştırma; yazar bu eserinde Türk edebiyatının bir bütün olarak ele alınmasını bilimsel bir zorunluluk olduğunu ispatladığı görülür…
TÜRK SAZI ŞAİRLERİ: Mehmet Fuat Köprülü; araştırma…
KİRALIK KONAK: Yakup Kadri Karaosmanoğlu; roman; yazarın ilk romanıdır; II. Abdülhamit dönemi nazırlarından Naim Efendi’nin konağındaki üç kuşağın aralarındaki kültür çatışmasını anlatır…
HÜKÜM GECESİ: Yakup Kadri Karaosmanoğlu; roman; İstanbul’un I. Dünya Savaşı yıllarındaki durumun ve Meşrutiyet dönemi parti kavgalarını anlatır…
SODOM VE GOMORE: Yakup Kadri Karaosmanoğlu; roman; I. Dünya Savaşı sonrasında mütareke dönemindeki İstanbul’u anlatır; yazar, İstanbul’u tarihte ahlaksızlık yüzünden yok olan Sodom ve Gomore kentlerine benzetir…
YABAN: Yakup Kadri Karaosmanoğlu; roman; Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’nun zor durumunu anlatır.Romanda Türk aydını ile Türk köylüsü arasındaki kopukluk sergilenir.Ayrıca bu roman, köye ve köylüye bilinçli yönelişinin ilk ürünüdür…
ANKARA: Yakup Kadri Karaosmanoğlu; roman; Cumhuriyet dönemi Türkiye’sini anlatır…
PANORAMA: Yakup Kadri Karaosmanoğlu; roman; Cumhuriyet’ten sonraki devrimlerin ve Atatürk’ün ölümünden sonraki yıllarını değerlendirdiği bir eserdir…
BİR SÜRGÜN: Yakup Kadri Karaosmanoğlu; roman; II. Abdülhamit dönemindeki Jön Türklerin çalışmaları ve Paris’teki yaşamları anlatılır…
NUR BABA: Yakup Kadri Karaosmanoğlu; roman; tekkelerin toplumda yol açtığı sorunları ve bir Bektaşi tekkesinde olup bitenleri anlatan bir eserdir…
RAHMET: Yakup Kadri Karaosmanoğlu; hikâye;
MİLLİ SAVAŞ HİKÂYELERİ: Yakup Kadri Karaosmanoğlu; hikâye; Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu halkının uğradığı zulümleri anlatan bir hikâye kitabıdır…
ERENLERİN BAĞINDAN: Yakup Kadri Karaosmanoğlu; mensur şiir…
OKUN UCUNDAN: Yakup Kadri Karaosmanoğlu; mensur anı…
ANAMIN KİTABI: Yakup Kadri Karaosmanoğlu; anı; çocukluk anılarını anlattığı bir eserdir…
ZORAKİ DİPLOMAT: Yakup Kadri Karaosmanoğlu; anı; yazarın büyükelçilik yıllarının anılarını anlattığı bir eserdir…
POLİTİKADA 45 YIL: Yakup Kadri Karaosmanoğlu; anı; yazarın siyasi anılarını anlattığı anı kitabıdır…
HEP O ŞARKI: Yakup Kadri Karaosmanoğlu; anı; yazarın çocukluk anılarını anlattığı anı kitabıdır…
VATAN YOLUNDA: Yakup Kadri Karaosmanoğlu; anı; yazarın, Mondros Mütarekesi'ni izleyen günlerde tedavi gördüğü İsviçre'den Türkiye'ye dönüşünü anlattığı anı kitabıdır…
SÜRGÜN: Refik Halit Karay; roman; yazar bu romanında milli mücadeleye karşı çıkanlarla, yurtdışına çıkarılan siyasilerin sürgün yaşamları anlatılır. Ayrıca, sürgüne gönderilen bir subayın Suriye’de başına gelen çok ilginç olayları anlatır…
ÇETE: Refik Halit Karay; roman; yazar bu romanında Rus çarı Prensesi NİNA DANİLOVİÇ’in, Fransız Ernestie evliliğinden sonra Suriye’deki yaşamı; Adana’da bulunan hazineyi almak istemesi ve bu hedefe ulaşmaya çalışırken çete komutanı Kıran Bey’le yaşadığı aşk anlatılmaktadır…
NİLGÜN: Refik Halit Karay; roman…
YEZİDİN KIZI: Refik Halit Karay; roman; yazar bu romanında bir adamın, akıl hastası bir kadınla geçirdiği ilginç olayları anlatır…
İSTANBUL’UN İÇ YÜZÜ: Refik Halit Karay; roman; yazar bu romanında bütün İstanbul’un iç yüzünü değil, yalnızca İstanbul’da yaşayan bir azınlığın içyüzünü gözler önüne seriyor; savaş zenginleri, karaborsacılar, vurguncular, türediler, İttihat ve Terakki’nin adamları… İstanbul’un “ öteki yüzü “, yani halk romanda yoktur…
BU GÜNÜN SARAYLISI: Refik Halit Karay; roman; orta gelirli İstanbul’da yasayan bir aileye, sonradan görme zengin bir akrabanın kızı olarak gelen bir kız ve bu ailenin yargı değerlerini nasıl alt üst edişi konu ediliyor. Kızın aileye gelir olarak sağladığı katkılar, kaprisleri ve güzel olmasından dolayı birçok talip çıkması aile içinde nasıl etkiler yaptı anlatılıyor…
MEMLEKET HİKÂYELERİ: Refik Halit Karay; hikâye; sürgün olarak gittiği Anadolu’nun çeşitli kesimlerini anlatmıştır. Yazar bu kitabında Anadolu’daki insanların yaşamları dile getirilmiştir. Anadolu’nun nasıl değiştiği, çağın manzarası, psikolojisi, mantığı, iç ve dış varlığı aktarılmıştır; kitap 18 hikâyeden oluşmaktadır ve her hikâye birbirinden bağımsızdır…
GURBET HİKÂYELERİ: Refik Halit Karay; hikâye; kitabın konusunu bir veya birden fazla kişinin başından geçmiş, yaşanmış olaylar oluşturmaktadır, “ memleket özlemi “ kitapta çok olarak işlenmiş konular arasındadır. Kitapta, insanın memleketi kadar güzel bir yere sahip olamayacağı, onun kıymetini, ondan uzak kalanların daha iyi bildiğini ve uğruna her şeyden vazgeçilebilecek bir şey olduğu savunulmuştur…
KİRPİNİN DEDİKLERİ: Refik Halit Karay; mizahi yazılar…
DELİ: Refik Halit Karay; oyun…
ÇALIKUŞU: Reşat Nuri Güntekin; roman; yazarın ilk romanıdır; bu romanla üne kavuşmuştur, temeli romantik bir aşk hikâyesine dayanan bu romanda aslında İstanbullu olan Feride adlı genç öğretmenin Batı Anadolu’nun değişik köy ve kasabalarında öğretmenlik yaşamı anlatılır. Yazar Anadolu’nun geri kalmışlığını, yoksulluk ve bakımsızlığını ortaya koyar…
YAPRAK DÖKÜMÜ: Reşat Nuri Güntekin; roman; yazar bu romanında, toplumsal sorunları, insan ilişkilerini, ahlaki değerlerin yozlaşmasını gerçekçi bir biçimde ele aldığı sosyal bir romandır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında yazılmıştır; romanında, yanlış Batılaşma üzerinde durmaktadır…
DUDAKTAN KALBE: Reşat Nuri Güntekin; roman; yazar bu kitabında, gerçek sevgiyi anlayamamış bir gencin düştüğü bunalım anlatılmakta ve yanlış yer ve zamanda yaşanmış bir aşkın, verdiği acıları göz önüne seriyor. Kitapta kısaca; kemanist olan Kenan’ın yaşadığı aşklar ve bu aşkların kendi iç dünyasında uyandırdığı bazı duygulardan bahsediliyor. Sadece Kenanın değil aşk yaşadığı bayanlardan da uzun uzun bahsediliyor. Aşkın kişilerin duygu ve düşüncelerinde ne kadar etkili olduğunu anlatılıyor…
KAVAK YELLERİ: Reşat Nuri Güntekin; roman; yazar bu uzun soluklu romanında, ülkemiz insanlarının iç dünyasını, Anadolu gerçeklerini, toplumun durumunu, acı tatlı birçok olayı, aşkı, acıyı, ayrılığı ve dostluğu çok güzel anlatmıştır. Anıların hüzün ve sevinç dolu rüzgârında geçip giden yılları anlatıyor yazar.
AKŞAM GÜNEŞİ: Reşat Nuri Güntekin; roman; yazar bu eserinde, hareketli bir hayattan sonra hasta olan bir adamın başından geçen olayları ve aşklarını anlatıyor…
ESKİ HASTALIK: Reşat Nuri Güntekin; roman; yazar bu romanında, farklı kültürler çerçevesinde yetişmiş iki insanın hayatlarını birleştirmeleri sonucunda meydana gelen mutsuz bir evlilik; aşk, tutku ve sadakat ve vefa kavramları çevresinde dönen olayları anlatır. Yazar kısaca, toplum içinde bulunmak istememe ve eğer toplum içinde bulunuyorsa sessiz kalma hastalığı bulunan Züleyha’nın, İçel vilâyetinin Gölyüzü adlı bir çiftliğinde eski derebeyi torunlarından kocası Yusuf ile birlikte Taşucu vapuru ile bu çiftliğe yapılan uzun deniz seyahati, bu seyahatte ve çiftlikte geçen Yusuf ile Züleyha’nın hayatını konu edinmiştir…
DEĞİRMEN: Reşat Nuri Güntekin; roman; Reşat Nuri Güntekin'in kısa romanlarından biridir; Osmanlı imparatorluğunun son yıllarında, bir kasabada yaşanan acı tatlı olaylar, kasabanın ileri gelenlerinin ruh dünyası, Sarıpınar'daki depremin açtığı yaralar ile çıkarcı, entrikacı tiplerin acımasız davranışları, ibret verici bir biçimde başarıyla anlatılıyor…
YEŞİL GECE: Reşat Nuri Güntekin; roman; yazar bu romanında, topluma yararlı olmaya çalışmış, bilgilendirip bir derece de olsa cehaletten kurtarmaya çalışmış bir eserdir; kısaca bu romanda, her yaprağı inkılâp öncesi o dipsiz karanlığı ve derin uçurumu bize en iyi şekilde anlatmaktadır. Kararmış ve sadece yeşil bir ışıkla aydınlanmış zihinleri bir yenilikçi öğretmenin gözünden anlatan roman o yılları ve savaşı her yönüyle anlatmış… DAMGA: Reşat Nuri Güntekin; roman; yazarın kısa romanlarından biridir. Yazar bu romanında, âşık olan bir delikanlının sevdiği kız uğruna hayatı boyunca hırsız damgasına vurulması ve bundan dolayı gelişen olayları anlatı
GİZLİ EL: Reşat Nuri Güntekin; roman; “ Cemil Nimet “ takma adıyla, Dersaadet gazetesinde (1920) tefrika edilen ilk romanlarından biridir; yazar bu romanında, gizemli bir dünyanın dile getirildiği bu eserde, bir yazarın düş gücünün sözcüklerine nasıl başarıyla yansıdığını görebilirsiniz…
ACIMAK: Reşat Nuri Güntekin; roman; yazar bu romanında, eser küçük yaşta gördüğü kötü muamelelerden dolayı acıma duygusu olmayan bir öğretmeninin babasının vefatından sonra onun günlüğü okuyarak babası ve hayatı hakkındaki gerçekleri öğrenmesini konu alır…
TANRI MİSAFİRİ: Reşat Nuri Güntekin; hikâye; yazar bu romanında, Türkiye toplumunun her kesiminden eşsiz insan manzaralarını ustalıkla sunduğu hikâyelerini kapsar…
ANADOLU NOTLARI: Reşat Nuri Güntekin; gezi yazısı; yazar bu eserinde, Milli Eğitim Bakanlığı Müfettişliği görevi sırasında uzun yıllar boyu Anadolu'da yaptığı gezilerin sağladığı gözlemlerini ve Anadolu'nun sosyal ve kültürel hayatıyla ilgili çeşitli yönlerini anlattığı bir eserdir…
ESKİ ŞARK: Reşat Nuri Güntekin; tiyatro…
HANÇER: Reşat Nuri Güntekin; tiyatro…
İSTAKLAL: Reşat Nuri Güntekin; tiyatro…
ATEŞTEN GÖMLEK: Halide Edip Adıvar; roman; yazar bu romanında, İzmir’in işgali üzerine şehri kurtarmaya amaçlayan milli mücadele hareketlerinin hedeflerine nasıl ulaştığını anlatır. Kısaca romanda, İzmirli Ayşe etrafında, Anadolu da, önce çetelerle başlayan, sonra düzenli ordu ile devam eden ve zaferle sonuçlanan Türk Kurtuluş savaşının hikâyesi anlatılır…
VURUN KAHPEYE: Halide Edip Adıvar; roman; konusunu Millî Mücadele günlerinden alan roman ilk kez 1923 yılında basıldı. Romanda, idealist İstanbullu öğretmen Aliye’nin Anadolu’da bir kasabaya gidişi ve bölgede Milli Mücadele düşüncesine destek faaliyetleri aktarılır. Romanda, bölge halkının Millî Mücadele’ye bakışı, söz konusu mücadelenin sembolü konumuna gelmiş Kuvayı Milliye oluşumunu algılayışının yanı sıra çözülen Osmanlı devlet mekanizmasının temsilcileri ve eski düzen karşıtları yansıtılır…
YENİ TURAN: Halide Edip Adıvar; roman; yazar bu romanında, Türkçülük ideolojisini işlemiştir…
HANDAN: Halide Edip Adıvar; roman; yazar bu romanında, 20. yüzyıl başında İstanbul’da yaşayan bir ailenin çok değerli, akıllı, sevimli bir kızının çileli hayatı ve onun çevresindeki insanların ondan etkilenip birbirine yazdıkları mektuplardan oluşan bir psikolojik romandır…
SEVİYE TALİP: Halide Edip Adıvar; roman; yazar bu romanında kadın psikolojisi üzerinde durmuştur…
SİNEKLİ BAKKAL: Halide Edip Adıvar; roman; yazarın en ünlü romanıdır; ilk olarak İngilizce The Clown and His Daughter, (Soytarı ile Kızı) adıyla 1935 yılında Londra'da yayımlanmıştır; II. Abdülhamit dönemi anlatır. Yazar bu romanda, Aksaray’ da Sinekli Bakkal Mahallesi’ndeki küçüklüğünden beri hafız olan Rabia adlı kadın kahramanın kişiliğinde Doğu kültürünü, İtalyan piyanist Pelegrini ile de Bati kültürünü yansıtmaya çalışır. Yazar kısaca Doğu- Batı çekişmesini anlatır…
TATARCIK: Halide Edip Adıvar; roman; fakir bir köyün fakir insanlarını işlediği bir romandır; “ Tatarcık ”, Halide Edip’in bütün romanlarında hayalini kurduğu; Batı kültürüyle Doğu geleneklerini şeklini birleştiren kadın tipidir…
RAİK’İN ANNESİ: Halide Edip Adıvar; roman…
SONSUZ PANAYIR: Halide Edip Adıvar; roman…
DAĞA ÇIKAN KURT: Halide Edip Adıvar; hikâye; yazar bu eserde Türkün yeniden doğuşu olarak görülen Kurtuluş savaşı yıllarında başımızdan geçen olayların bazıları kaleme almış, bin bir zorlukla ve mücadele ile yeniden kurulan bu anavatanın anlatılan Türk büyükleri dışında kalan ama asla birey olarak kahramanlıkları anılmayan kişilerden bahsedilmiştir…
KUBBEDE KALAN HOŞ SEDA: Halide Edip Adıvar; hikâye…
TÜRK’ÜN ATEŞLE İMTİHANI: Halide Edip Adıvar; anı; yazar bu eserinde, Kurtuluş savaşı ve yakın tarihinin, belli bir zaman kesitinde, şartların, bu şartlar içerisinde nasıl bir zaferin kazanıldığını konu alan, o günlerin anılarını dile getirdiği bir eserdir…
MOR SALKIMLI EV: Halide Edip Adıvar; anı; yazar bu eserinde, çocukluk günlerinden başlayarak 36 yaşına kadarki hayat hikâyesini anlattığı bir anı kitabıdır. Halide Edip, kendi çocukluğunu, yetişme yıllarını, ilk yazılarını, ilk evlilik ve ayrılığını anlatırken bir yandan da Millî Mücadele döneminin ve imparatorluğun son dönemlerinin panoramasını ortaya koymaktadır…
MASKE VE RUH: Halide Edip Adıvar; tiyatro…
ŞARKIN SULTANLARI: Faruk Nafiz Çamlıbel; şiir kitabı; şairin ilk şiir kitabıdır…
HAN DUVARLARI: Faruk Nafiz Çamlıbel; şiir kitabı; şairin her dönemde sevilerek okunduğu bir şiiridir…
GÖNÜLDEN GÖNÜLE: Faruk Nafiz Çamlıbel; şiir kitabı…
DİNLE NEYDEN: Faruk Nafiz Çamlıbel; şiir kitabı…ÇOBAN ÇEŞMESİ: Faruk Nafiz Çamlıbel; şiir kitabı…
SUDA HALKALAR: Faruk Nafiz Çamlıbel; şiir kitabı…
BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ: Faruk Nafiz Çamlıbel; şiir kitabı…
YILDIZ YAĞMURU: Faruk Nafiz Çamlıbel; roman…
AKIN: Faruk Nafiz Çamlıbel; oyun; oyun konusunu İslamiyet öncesi Türk Tarihinden almakta­dır; şiir-piyes biçiminde, destan olarak anlatılmaktadır…
CANAVAR: Faruk Nafiz Çamlıbel; oyun; bu eserinde, Anadolu köylüsünün savaş, eğitimsizlik, yoksulluk sebebiyle yüz yüze geldiği acıların anlattığı bir tiyatro eseridir…
KAHRAMAN: Faruk Nafiz Çamlıbel; oyun; şairin Atatürk konu aldığı bir eserdir…
ÖZYURT: Faruk Nafiz Çamlıbel; oyun…
YAYLA KARTALI: Faruk Nafiz Çamlıbel; oyun…
CENG DUYGULARI: Halit Fahri Ozansoy; şiir kitabı…
RÜYA: Halit Fahri Ozansoy; şiir kitabı…
ARUZA VEDA: Halit Fahri Ozansoy; şiir…
BAYKUŞ: Halit Fahri Ozansoy; tiyatro…
İLK ŞAİR: Halit Fahri Ozansoy; tiyatro…
SÖNEN KANDİNLER: Halit Fahri Ozansoy; tiyatro…
SULARA GİDEN KÖPRÜ: Halit Fahri Ozansoy; roman…
ESKİ EDEBİYAT RAMAZANLARI: Halit Fahri Ozansoy; anı…EDEBİYATÇILAR GEÇİYOR: Halit Fahri Ozansoy; anı…
MİRAS: Enis Behiç Koryürek; şiir kitabı…
VARİDAT-I SÜLEYMAN: Enis Behiç Koryürek; şiir kitabı; şairin buradaki şiirleri tasavvufi özellikler taşımaktadır…
GEMİCİLER: Enis Behiç Koryürek; şiir; şairin Türk denizcilerini anlattığı en ünlü şiiridir…
AKINDAN AKINA: Yusuf Ziya Ortaç; şiir kitabı…
CENK UFUKLARI: Yusuf Ziya Ortaç; şiir kitabı…
ÂŞIKLAR YOLU: Yusuf Ziya Ortaç; şiir kitabı…BİNNAZ: Yusuf Ziya Ortaç; oyun; hece ölçüsüyle yazmıştır; şairin başarılı ilk manzum piyesidir…GÖÇ: Yusuf Ziya Ortaç; roman…
BEŞİK: Yusuf Ziya Ortaç; fıkra…
GÖZ UCUYLA AVRUPA: Yusuf Ziya Ortaç; gezi…
POTRELER: Yusuf Ziya Ortaç; anı…
BİZİM YOKUŞ: Yusuf Ziya Ortaç; anı…
FIRTINA VE KAR: Orhan Seyfi Orhon; şiir; serbest müstezat şeklinde yazmıştır…
PERİ KIZI İLE ÇOBAN HİKÂYESİ: Orhan Seyfi Orhon; manzum masal; bu şiirlerinde, klasik edebiyattan ayrılma isteğini kinayeli bir biçimde ifade ediyor; sosyal olayları hicivsel bir üslupla işliyordu. Ayrıca bu çalışmasında, divan şiirine özgü aruz vezni kalıplarını, modern ve sade hece ölçüsüne uyarlayarak, oldukça güzel bir dönüşüm ortaya koyduğu bir eserdir…GÖNÜLDEN SESLER: Orhan Seyfi Orhon; şiir kitabı…ÇOCUK ADAM: Orhan Seyfi Orhon; roman…
DÜĞÜN GECESİ: Orhan Seyfi Orhon; öykü…
KULAKTAN KULAĞA: Orhan Seyfi Orhon; fıkra…
DÜN-BUGÜN-YARIN: Orhan Seyfi Orhon; makale…
SAFAHAT: Mehmet Akif Ersoy; şiir kitabı; yedi bölümden oluşur. Bu bölümler şunlardır; “ Safahat, Süleymaniye Kürsüsünde, Hakkın Sesleri, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Asım, Gölgeler. “ şair bu şiirlerinde Osmanlı toplumunun meşrutiyet yıllarındaki durumun anlatır…
SÜLEYMANİYE KÜRSÜSÜNDE: Mehmet Akif Ersoy; şiir; Safahat adlı şiir kitabının ikinci bölümüdür; şair bu şiirinde Osmanlı aydınlarının halkla ilişkisini dile getirir…
HAKKIN SESLERİ: Mehmet Akif Ersoy; Safahat adlı şiir kitabının üçüncü bölümüdür; şair bu bölümde eski dinsel-didaktik Türk yapıtlarında olduğu gibi, her şiirin başına bir ayet koyar. Bu ayetlerde, günün siyasal ve toplumsal olaylarının yorumuna ışık tutar…
FATİH KÜRSÜSÜNDE: Mehmet Akif Ersoy; şiir; Safahat adlı şiir kitabının dördüncü bölümüdür; şair bu şiirinde, yeni kuşaklara çalışma ve mücadele ruhu kazandırmak isteyen düşünceler sunmuştur…
HATIRALAR: Mehmet Akif Ersoy; Safahat adlı şiir kitabının beşinci bölümüdür; şair bu şiirlerinde, I. Dünya Savaşı sırsında Almanya ve Arap çöllerinde yaptığı hatıraları anlatır…
ASIM: Mehmet Akif Ersoy; Safahat adlı şiir kitabının altıncı bölümüdür; şair bu şiirlerinde, Türk milletine olan sevgisini dile getirdiği şiirleri yer alır…
GÖLGELER: Mehmet Akif Ersoy; Safahat adlı şiir kitabının yedinci bölümüdür; lirik tarzdaki yazdığı şiirleri topladığı bölümdür…
İSTİKLAL MARŞI: Mehmet Akif Ersoy; şiir; şairimiz milli marşımızı Safahat adlı şiir kitabına koymamıştır. Onu kahraman Türk ordusuna armağan etmiştir…
KOKARI İLE ÖMER: Mehmet Akif Ersoy; manzum hikâye; Safahat’ın ilk cildinde yer alır…
SEYFİ BABA: Mehmet Akif Ersoy; manzum hikâye; Safahat’ın ilk cildinde yer alır…
HASTA: Mehmet Akif Ersoy; manzum hikâye; Safahat’ın ilk cildinde yer alır…
MAHALLE KAHVESİ: Mehmet Akif Ersoy; manzum hikâye; Safahat’ın ilk cildinde yer alır; şair bu şiirinde zamanın kahvelerde geçinen tembel insanları anlatır…
KÖSE İMAM: Mehmet Akif Ersoy; manzum hikâye; Safahat’ın ilk cildinde yer alır; şair bu şiirinde, İslami yanlış anlayarak karısını boşamak isteyen acımasız, cahil bir adamı anlatır…
KÜFE: Mehmet Akif Ersoy; manzum hikâye; Safahat’ın ilk cildinde yer alır; şair bu şiirinde, yetim kalan bir çocuğun dramını anlatır…
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ: Mehmet Akif Ersoy; şiir…
BÜLBÜL: Mehmet Akif Ersoy; şiir…
KENDİ GÖK KUBBEMİZ: Yahya Kemal Beyatlı; şiir kitabı; şairin yeni tarzdaki yazdığı şiirleri yer alır. Buradaki şiirlerin dili diğer şiirlerine göre daha sadedir…
ESKİ ŞİİRİN RÜZGÂRIYLA: Yahya Kemal Beyatlı; şiir kitabı; şairin eski ( Divan edebiyatı ) tarzdaki yazdığı şiirleri yer alır. Divan edebiyatı nazım biçimlerini kullanarak gazel, şarkı, türkü ve murabbalar yazdığı şiirleridir. Buradaki şiirlerin dili ağırdır…
BİTMEMİŞ ŞİİRLER: Yahya Kemal Beyatlı; şiir kitabı; şairin tamamlayamadan öldüğü yarım kalmış şiirlerinin olduğu şiir kitabıdır…
RUBAİLER: Yahya Kemal Beyatlı; şiir kitabı; İranlı Şair Ömer Hayyam’ın rubailerinin Türkçe karşılıklılarını yazdığı şiir kitabıdır…
OK: Yahya Kemal Beyatlı; şiir; şairin tek hece ölçüsüyle yazdığı şiiridir, 11’li hece ölçüsüyle yazmıştır.
SİSTE SÖYLEYİŞ: Yahya Kemal Beyatlı; şiir; şair İstanbul’a sevgisini dile getirdiği şiiridir. Ayrıca, Tevfik Fikret’in İstanbul’u kötülediği Sis şirine karşı olarak yazdığı da söylenir…
AKINCILAR. Yahya Kemal Beyatlı; şiir…
MOHAÇ TÜRKÜSÜ: Yahya Kemal Beyatlı; şiir…
SESSİZ GEMİ: Yahya Kemal Beyatlı; şiir…
RİNDLERİN ÖLÜMÜ: Yahya Kemal Beyatlı; şiir…
RİNDLERİN AKŞAMI: Yahya Kemal Beyatlı; şiir…
EĞİL DAĞLAR: Yahya Kemal Beyatlı; makale; şair bu yazısında milli mücadele dönemi ile ilgili yazılarını anlatmıştır…
AZİZ İSTANBUL: Yahya Kemal Beyatlı; makale; şairin İstanbul’a olan sevgisini dile getirdiği yazıları vardır…
SİYASİ VE EDEBİ HATIRALAR: Yahya Kemal Beyatlı; anı…
EDEBİYATA DAİR: Yahya Kemal Beyatlı; makale…

FATİH AKBAĞ'IN KATKILARIYLA

TANZİMAT DÖNEMİ ESERLERİMİZ

DERGİ VE GAZETELER
BEDİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1870 yılında çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…

CERİDE-İ HAVADİS: 1840 yılında çıkarılan ilk yarı resmi gazetedir…

DEVİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1872 yılında çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…

DİYOJEN: Teodar Kasap; dergi; ilk mizah dergidir…

HÜRRİYET: 1867 yılında Ziya Paşa ile Namık Kemal Londra’da beraber çıkardıkları bir gazetedir…

İBRET: Namık Kemal; gazete; 1872 yılında çıkarılmıştır…

MECMUA-YI FÜNUN: Münif Paşa; dergi; 1862 yılında çıkarılan ilk dergidir…

MUHBİR: Ali Suavi; gazete; 1867 yılında çıkarılan bu gazete, dönemin yönetim biçimini sert bir dille eleştirdiği için kısa bir süre sonra kapanmıştır…

TAKVİM-İ VAKAYİ: 1831 yılında devlet eliyle çıkarılan ilk resmi gazetedir. Türk toplumu ilk bu gazete ile tanışmıştır. Bir resmi gazetedir, devletin yayın organıdır…

TASVİR-İ EFKÂR: 1862 yılında Şinasi tarafından çıkarılmıştır; Şinasi Paris’e gidince bu gazeteyi Namık Kemal’e devretmiştir ve bir süre sonra da gazete kapanmıştır…

TERCÜMAN-I AHVAL: İbrahim Şinasi ile Agâh Efendi’nin 1860 yılında birlikte çıkardıkları ilk özel gazetedir. Ayrıca bu gazete ile Tanzimat Edebiyatı başlar…

TERCÜMAN-I HAKİKAT: 1878 yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından çıkarılmıştır; II. Abdülhamit döneminde yayımlanan en önemli gazetedir; yönetime



karşı siyasal muhalefet yapmak yerine halkı eğitici ve okuma alışkanlığı kazandırıcı bir yayın politikası izlemiştir…



DİĞER
HİKÂYE-İ İBRAHİM PAŞA VE İBRAHİM-İ GÜLŞENİ: Hayrullah Efendi, ilk tiyatro denemesi, 1844

MUHAVERAT-I HİKEMİYE: Münif Paşa; düzyazı; edebiyatımızdaki ilk düzyazı çevirileridir; 1859 yılında Fransız yazar Fenelon’dan çevrilmiştir…

TABSIRA: Akif Paşa; anı; Türk edebiyatının anı türündeki ilk eseridir…

TELEMAK: Yusuf Kamil Paşa; roman; edebiyatımızdaki ilk çeviri romanıdır; 1862 yılında Fransız yazar Fenelon’dan çevrilmiştir; eser yayımlandığı zaman büyük bir ilgi görmüş, yedi yılda dört kez basılmıştır; didaktik bir eserdir. Bu eser modern roman anlayışıyla ilgisi yoktur…

MUHADERAT: İlk kadın romancımız Fatma Aliye Hanım’ın romanı, 1892 …



ŞİNASİ
DURUB-I EMSAL-İ OSMANİYE: Şinasi; sözlük; yazarın Türk atasözlerini derlediği bir eserdir…

LA FONTAİNE’DEN ÇEVİRİLER: Şinasi; fabl; edebiyatımızdaki ilk fabl çevirileridir; Fransız yazar La Fontaine’den çevirmiştir…

MÜNTEHABAT-I EŞARIM: Şinasi; şiir; yazarın kendi yazdığı şiirlerini topladığı bir eserdir…
ŞAİR EVLENMESİ: Şinasi; tiyatro; Türk edebiyatında batılı anlamda ilk tiyatro eseridir; bir töre komedyası özelliği taşıyan eser görücü usulü evliliğin sakıncalarını konu almaktadır; tek perdelik bir komedidir; Batı tarzında yazılmasına karşın geleneksel Türk tiyatrosunun da etkileri görülür; klasisizm akımının etkisinde yazılmış üç birlik kuralına uyulmuştur; oyun kahramanları kendi kişiliğine uygun konuşturulmuştur; eser tekniği yerli, içeriği canlı ve sade bir dille yazılmıştır…

TERCÜMAN-I AHVAL MUKADDİMESİ: Şinasi; makale; edebiyatımızdaki ilk makale örneğidir; bu makaleyi ilk “ Tercüman-ı Ahval “ gazetesinde yayımlamıştır, noktalama işaretlerini ilk defa burada uygulamıştır…

TERCÜME-İ MANZUME: Şinasi; şiir çevirisi; edebiyatımızdaki ilk şiir çevirileridir; yazarın şiir alanındaki ilk eseridir; Fransız şiirinden yaptığı çevirilerin yer aldığı bir kitaptır; La Fontaine, Racine ve Fenelon’un şiirlerini Türkçeye çevirerek bu eserde toplamıştır; yazarın bu eseri ortaya koymadaki amacı Klasik Fransız şiirini tanıtmaktır…




NAMIK KEMÂL
CEZMİ: Namık Kemal; roman; Türk edebiyatının ilk tarihi romanıdır; Türk – İran savaşları anlatılır; taht kavgası konu edilir; roman, Kırım Şehzadesi Adil Giray'ın yaşadığı aşk ve Cezmi'nin onu kurtarmak isterken geçirdiği serüvenleri anlatır…

İNTİBAH: Namık Kemal; roman; Türk edebiyatının ilk edebi romanıdır; eserde cariyelik konusu işlenmiştir; roman, Ali Bey adlı toy bir delikanlının yaşamı ve evlilik macerası konu edinir; eser teknik olarak pek başarılı değildir; iyi ve kötü tipler gerçekten uzak, aşırı niteliklere sahiptir…

AKİF BEY: Namık Kemal; tiyatro; yine yazarın Magosa'da yazdığı bu eserinde, yurtsever bir deniz subayının göreve koştuğu sırada karısının kendisine bağlılık göstermeyişini anlatırken, ahlaksal bir yorum da getirmiştir…

CELALETTİN HARZEMŞAH: Namık Kemal; tiyatro; 15 perdelik tarihi bir oyundur; eser oynanmak için değil okunmak için yazılmıştır; Namık Kemal'in en beğendiği yapıtı olarak bilinir; oyun, Moğollara karşı İslam dünyasını koruyan Celaleddin Harzemşah'ın kişiliği çevresinde gelişir; bu eserde Namık Kemal, İslam birliği düşüncesini kapsamlı bir biçimde sergilemiştir…

GÜLNİHAL: Namık Kemal; tiyatro; yazarın tiyatro eserleri içinde teknik yönden en başarılı oyunudur; yazarın, Magosa'dayken yazdığı bu eserinde baskıya ve zulme karşı duyduğu tepkiyi dramatik bir biçimde dile getirmiştir; oyunun sahnelenmesinde pek çok bölüm sansür tarafından çıkarılmıştır…

KARA BELA: Namık Kemal; tiyatro; yazarın piyeslerinin içindeki en zayıfı ve kendisinin esas meseleleri ile irtibatı en gevsek olanıdır; Magosa'da yazılan bu eser, saray hizmetindeki bir harem ağasının, bir şehzadeyi seven ve babası Hint hükümdarı olan bir kıza olan aşkı ile bunların ölümlerine yol açan faciayı anlatır; bu bakımdan konusu itibariyle Kara Bela diğer tiyatrolardan
ayrılmaktadır; Kara Bela'da padişahlara ders verilmek istenmiş, sarayların iç yüzü halkın gözleri önüne serilmek istenmiştir…

VATAN YAHUT SİLİSTRE: Namık Kemâl; tiyatro; Türk Edebiyatı'nın batılı anlamda yazılıp oynanan ilk tiyatro yapıtıdır; bu oyun Gedikpaşa Tiyatrosu’nda oynanmıştır; yazarın tiyatroların içinde en çok yankı uyandıran oyunudur; teknik bakımdan kusurludur; toplumun bozulan moralini düzeltmek amacıyla yazılmıştır; bu oyundan sonra yazar sürgüne gönderilmiştir; kısaca bu oyunda, Türk-Rus Savası'nda gönüllü olarak cepheye giden sevgilisinin ardından, cephede O'nunla beraber bulunmak ve onunla aynı kaderi paylaşmak için asker kıyafetine girip, Silistre müdafasına iştirak eden genç bir kız ile genç bir adamın aşkı etrafında gelişerek, Türk askerinin vatan uğruna gösterdiği fedakârlığı canlandırır…

ZAVALLI ÇOCUK: Namık Kemâl; tiyatro; yazar bu eserinde görücü yoluyla evlenmeye karşı çıktığı anlatır…

HIRRENAME: Namık Kemal; şiir; 1872 yılında mizah dergisi Diyojen'de yayınlanmıştır; şairin Sadrazam Mahmud Nedim Paşa'yı hicveden şiiridir…

BAHAR-I DÂNİŞ ÖNSÖZÜ: Namık Kemâl; eleştiri…

EDEBİYATIMIZ HAKKINDA BAZI MÜLAHAZATI ŞAMİLDİR: Namık Kemal; eleştiri; edebiyatımızdaki ilk eleştiri yazısıdır, 1866 …

İRFAN PAŞA’YA MEKTUP: Namık Kemâl; eleştiri…

MUKADDEME-İ CELAL: Namık Kemâl; eleştiri; Celalettin Harzemşah oyunun başına koyduğu bir önsözdür; bu önsözde Türk edebiyatının romantizm akı-
mının temel ilkelerini ortaya koymuştur; ayrıca Batı edebiyatı ile Doğu edebiyatını karşılaştırmış, tiyatro, roman türleri üstünde durmuştur…

RENAN MÜDAFAANAMESİ: Namık Kemâl; eleştiri; yazar bu eserini, Fransa Akademisi üyesi mütefekkir Ernest Renan tarafından İslamiyet’in ilerleme ve ilim karşıtı olduğuna dair yayımladığı kırk sayfalık makalesine karşı yazmıştır…

TAHRİB-İ HARABAT: Namık Kemâl; eleştiri; yazar bu eserini Ziya Paşa’nın yazmış olduğu “ Harabat “ adlı eserine karşı yazmıştır. Amacı, Ziya Paşa’nın çelişkili düşüncelerini eleştirmektir…

TAKİP: Namık Kemal; eleştiri; Ziya Paşa’ yönelik eleştirisini Tahrib-i Harabat sonra Takip’le sürdürmüştür…

TALİM-İ EDEBİYAT ÜZERİNE BİR RİSALE: Namık Kemâl; eleştiri…

HİLÂL-İ OSMANİ: Namık Kemâl; konusu ve biçimi yeni şiir…

HÜRRİYET KASİDESİ: Namık Kemal; şiir; bu şiirde “ hürriyet “ teması üzerinde durulmuştur; şiir dönemin sosyal ve siyasal olaylarını dile getirir; şairin hürriyete ( özgürlüğe ) olan tutkusunun ifade eder; şairin en ünlü şiiridir…

VAVEYLA: Namık Kemâl; konusu ve biçimi yeni şiir…

MOGASA ANILARI: Namık Kemâl; anı; yazarın Mogasa’da sürgünde olduğu zamanlarda yazdığı anılarıdır…

EVRAK-I PERİŞAN: Namık Kemâl; Bu kitapta Selahattin Eyyüb Fatih ve Sultan Selim hakkında biyografileriyle, Osmanlıların yükselme devirlerine ait Devr-i İstilâ adlı bir makalesi vardır…

KANİJE: Namık Kemâl; tarih…



ZİYA PAŞA
DEFTER-İ ÂMÂL: Ziya Paşa; anı; Jean Jacque Rousseau’nun “ İtiraflar “ adlı eserinden etkilenerek yazmıştır; batılı anlamda anı türünün ilk örneklerindendir; yazarın çocukluk anılarını anlattığı bir eserdir; yarım kalmış bir eserdir…

EMİLE: Ziya Paşa; düzyazı; Jean Jacque Rousseau’dan Türkçeye çok güzel bir dille çevirdiği bir eserdir…
ENGİZİSYON TARİHİ: Ziya Paşa; tarih; çeviri bir eserdir…

EŞAR-I ZİYA: Ziya Paşa; şiir kitabı; şairin kendi yazdığı şiirlerinin bulunduğu bir şiir kitabıdır; bu eser şairin ölümünden sonra yayınlanmıştır…

HARABAT MUKADDİMESİ: Ziya Paşa; Harabat’ın önsözü olan bu makale, bizde ilk edebiyat tarihi taslağı sayılır. Ziya Paşa’nın burada verdiği hükümlerin yanlış ve eksik tarafları, bilgi hataları ilk önce Namık Kemal’in hücumlarına uğramıştır…

HARABAT: Ziya Paşa; antoloji; Türk edebiyatının ilk antoloji eseridir; Türk, Arap ve Fars edebiyatından seçme şiirlerin yer aldığı bir divan şiiri antolojisidir; ayrıca yazar bu eserin başına bir önsöz koyarak Şiir ve İnşa makalesindeki düşüncesini değiştirerek gerçek edebiyatın Divan Edebiyatı olduğunu savunmuştur…

RÜYA: Ziya Paşa; mülakat ( röportaj ); edebiyatımızdaki mülakat türündeki ilk eseridir; karşılıklı konuşmalar biçiminde yazmıştır; yazar eserinde çocukluk anılarını anlatmıştır; ayrıca yine bu eserinde Sadrazam Ali Paşa’yı eleştirmiş, onun kötü bir yönetim göstermesinden ötürü görevden alınması gerektiği üzerinde durmuştur…

ŞİİR VE İNŞA: Ziya Paşa; makale; yazar bu eserinde, Halk şiirinin bizim gerçek şiirimiz olduğunu söylemiş ve Divan şiirini eleştirmiştir…

ZAFERNAME: Ziya Paşa; eleştiri; nazım-nesir karışımı bir eserdir; şair bu eserinde, dönemin sadrazamı olan Ali Paşa’yı eleştirmek için yazmıştır; mizahi yönleri bulunan bu eser “ kaside, tahmis, şerh “ olmak üzere üç bölümden oluşur; önemli bir hiciv örneğidir…




AHMET MİTHAT EFENDİ
DÜRDANE HANIM: Ahmet Mithat Efendi; roman; macera romanı sayılabilecek bu eser, vaka kuruluşu, aksiyonu, şahıslar kadrosu; ayrıca aşk ve adalet duygularındaki derinliğiyle dikkat çeker; romanda, toplumda genç kızların eğitimi, evlilik kurumunu merkeze alması bakımından dikkate değer bir eserdir…

FELATUN BEY’LE RAKIM EFENDİ: Ahmet Mithat Efendi; roman; yazarın Rodos adasında sürgün olduğu yıllarda yazdığı bir romandır; yazar bu romanında iki tipin çatışmasını anlatır; romanda Felatun Bey, Batı’ya özenen, halktan uzaklaşan ve alafranga davranışlarıyla gülünç duruma düşen bir tiptir. Rakım Efendi ise, akıllı, yeniliklere açık, eğitime önem veren, çalışkan bir tiptir; Rakım Efendi, Ahmet Mithat Efendi’nin kendi yaşamından bir yansımasıdır adeta; roman romantik anlayışa uygun bir biçimde yazılmıştır…

HASAN MELLAH: Ahmet Mithat Efendi; roman…

HENÜZ ON YEDİ YAŞINDA: Ahmet Mithat Efendi; roman; Ahmet Mithat Efendi’nin doğalcılığa yöneldiği romanıdır; romanda, Kalyopi’nin başından geçenleri anlatırken dönemindeki Beyoğlu’nun fuhuş dünyasını da, gerçekçi ve doğalcı bir anlatımla gözler önüne serer; bir kızın fuhuşa sürüklenmesinin nedenlerini araştırır ve nasıl kurtulacağı konusunda, ahlâkçı bir gözle öneriler getirir…

HÜSEYİN FELLAH: Ahmet Mithat Efendi; roman; romanda, Hüseyin Fellah adlı bir gencin, bir gece İstanbul'da düşmanları tarafından bıçaklanarak karanlık bir köşeye atılır. O gece kendisine yardım eden Hüsna Hanım ve kızı Şehlevend'le Hüseyin Fellah'ın yolları tekrar Cezayir'de, garip bir biçimde kesişmesinden sonraki olayları anlatır; iyiyle kötünün mücadelesini, 'aşk' ekseninde konu alan Hüseyin Fellah “ tek başına bir okul “ olarak tanımlanan, sade bir dille, halkın zevkine göre ve halk için faydalı eserdir…

JÖN TÜRKLER: Ahmet Mithat Efendi; roman; Ahmet Mithat Efendi'nin 10 yıllık bir sükût devresinden sonra kaleme aldığı Jön Türk romanı konusunu II Abdülhamit idaresinin zulme dayanan baskılı döneminden alır. Esasında Abdülhamit’e büyük bir sadakatle bağlı olduğunu bildiğimiz Ahmet Mithat’ın böyle bir konuyu ele alması, eserin 'Meşrutiyet idaresine hâkim olan ittihatçıların maddî ve manevî baskısı altında yazılmış olduğu' nu düşündürmektedir…

KARNAVAL: Ahmet Mithat Efendi; roman…

PARİS’TE BİR TÜRK: Ahmet Mithat Efendi; roman…

KISSADAN HİSSE: Ahmet Mithat Efendi; hikâye…

LETAİF-İ RİVAYET: Ahmet Mithat Efendi; hikâye; Türk edebiyatının hikâye türünün ilk örneğidir; 24 kitaplık bir hikâye dizisidir; bu eserdeki hikâyelerin bazıları Batı’dan adapte edilmiştir; hikâyeler de abartılı bir romantizm etkisi görülür; olması mümkün gözükmeyen olayların hikâye edildiği bu eserler sürükleyiciliği yönüyle kendini okutmuştur…

YENİÇERİLER: Ahmet Mithat Efendi; hikâye…

MENFA: Ahmet Mithat Efendi; anı; 1873 yılında Rodos adasına sürgüne gönderilen yazarın bu döneme ait hatıralarını anlattığı eseridir; ayrıca bu eserinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun en karışık yıllarına ait önemli bilgiler yer almaktadır…

AVRUPA’DA BİR CEVELAN: Ahmet Mithat Efendi; gezi yazısı; Ahmet Mithat Efendi’nin 1889'da Stockholm'de yapılan Şarkiyatçılar Kongresi'ne Osmanlı delegesi olarak gitmiş, ardından Paris'teki Dünya Sergisi'ni ve Avrupa'nın birçok şehrini ziyaret etmiş, bu seyahatini anlattığı eseridir…

AÇIK BAŞ: Ahmet Mithat Efendi; oyun…

ÇENGİ: Ahmet Mithat Efendi; oyun…

ÇERKES ÖZDENLER: Ahmet Mithat Efendi; oyun…

EYVAH: Ahmet Mithat Efendi; oyun…

SİYAVUŞ: Ahmet Mithat Efendi; oyun…



ŞEMSETTİN SAMİ
TAAŞŞUK-I TAL’AT VE FİTNAT: Şemseddin Sami; roman; edebiyatımızdaki ilk yerli romandır; romantik bir aşk macerasının anlatıldığı eser tekniği ve karakterleri yönünden pek başarılı değildir; romanda görücü usulü ile evlilik ve bunun sakıncaları anlatılır; eserde Talat ve Fitnat'ın aşkı anlatılır; romanın dili dönemine göre oldukça sadedir; romantizmin akımın etkisinde yazılmış bir eserdir…

KAMUS-I ARABÎ: Şemseddin Sami; sözlük; Arapça – Türkçe bir sözlüktür…

KAMUS-I FRANSEVİ: Şemseddin Sami; sözlük; Fransızca – Türkçe bir sözlüktür…

KAMUS-I TÜRKÎ: Şemseddin Sami; sözlük; “ Türk “ adını taşıyan ilk sözlüktür; Türkçe bir sözlüktür; yazar bu eserinde, Osmanlıcada kullanılan, ancak konuşulan Türkçeye girmeyen Arapça ve Farsça sözcükleri ayıkladı, Türkçe kökenli sözcüklere ağırlık verdi; ayrıca, Türkçeyi zenginleştirmek için dile tekrar kazandırılması gerektiğine inandığı doğu Türkçesine ve Anadolu Türkçesine özgü kelimelere yer verdi…

KAMUSÜ’L ALAM: Şemseddin Sami; sözlük; çok geniş bir sözlüktür; 6 ciltlik bir ansiklopedik özelliği taşır; Türkçe hazırlanmış en kapsamlı modern ansiklopedik bir eserdir…
ROBENSON CRUSOE ( ÇEVİRİ): Şemseddin Sami; roman; ünlü İngiliz yazar Daniel Defoe’nun eserinin Türkçeye çevirisidir...

SEFİLLER ( ÇEVİRİ ): Şemseddin Sami; roman; ünlü Fransız yazar Victor Hugo’nun eserini Türkçeye çevirisidir…

BESA YAHUT AHDE VEFA: Şemsettin Sami, oyun…

GAVE: Şemsettin Sami; oyun

SEYDİ YAHYA: Şemseddin Sami; tiyatro; Şeydi Yahya, Şemsettin Sami'nin ikinci tiyatro oyunudur. Matbuatı Ceyyide yayınlarının ikincisi olarak yayınlanan oyun, "beş fasıldan ibaret bir facia"dır. Oyunun ilk iki perdesi Raze kalesinde, son üç perdesi ise Kaştale şehrinde geçer. Olay hicri 9. yüzyılın sonları ile 10. yüzyılın başlarında Endülüs'te cereyan etmektedir…



AHMET VEFİK PAŞA
LEHÇE-İ OSMANÎ: Ahmet Vefik Paşa; sözlük; yazar bu sözlüğünde Türkçe sözcüklerle dilimizde kullanılmakta olan yabancı sözcükleri ayrı ayrı toplamıştır; ayrıca bu sözlükte “ Türk “ sözcüğünün açıklanmasında Osmanlıların büyük Türk milletinin bir parçası olduğunu ortaya koymuştur…

MÜNTAHABAT-I DURUB-I EMSAL : Ahmet Vefik Paşa; sözlük; yazarın Türk atasözlerini toplayıp derlediği bir atasözü sözlüğüdür…

ŞECERE-İ TÜRK: Ahmet Vefik Paşa; tarih; Ebulgazi Bahadır Han’ın eserinin Osmanlıcaya çevirisidir…

ADAMCIL ( MANZUM ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…

SAVRUK (MANZUM ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…

TARTÜF ( MANZUM ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…

DON CİVANİ ( MENSUR ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…

DUDU KUŞLARI ( MENSUR ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…

İNFİAL-İ AŞK (MENSUR ÇEVİRİ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…

KADINLAR MEKTEBİ ( MANZUM ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…

KOCALAR MEKTEBİ ( MANZUM ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…

OKUMUŞ KADINLAR ( MENSUR ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…

AZARYA ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…

DEKBAZLIK ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…

MERAKİ ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…

TABİB-İ AŞK ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…

YORGAKİ DANDİNİ ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…

ZOR NİKÂHI ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…

ZORAKİ TABİB ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…


DİREKTÖR ÂLİ BEY
AYYAR HAMZA ( UYARLAMA ): Direktör Ali Bey; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…

KOKONA YATIYOR: Direktör Ali Bey; komedi…

LEHÇETÜ’L HAKAYIK: Direktör Ali Bey; sözlük; yarın mizahi bir sözlüğüdür, ilk özdeyişler kitabı olarak da kabul edilir…

MİSAFİR-İ İSTİSKAL: Direktör Ali Bey; komedi…

SEYAHAT JURNALI: Direktör Ali Bey; günlük; Türk edebiyatının batılı anlamda ilk günlük türünde eserdir…



ABDÜLHAK HAMİT TARHAN
DUHTER-İ HİNDU: Abdülhak Hamit Tarhan; mensur oyun; yazar bu oyununda uzak bir ülkede geçen bir olayı anlatmıştır…

EŞBER: Abdülhak Hamit Tarhan; aruzla yazılan ilk manzum oyun, 1880 …

FİNTEN: Abdülhak Hamit Tarhan; mensur oyun; yazarın en başarılı oyundur; 19. yüzyıl İngiltere’nde geçen bu oyunda Macbeth’in etkisi vardır…

İÇLİ KIZ: Abdülhak Hamit Tarhan; mensur oyun…

İLHAN: Abdülhak Hamit Tarhan; manzum oyun…

LİBERTE: Abdülhak Hamit Tarhan; manzum oyun…

MECERA-YI AŞK: Abdülhak Hamit Tarhan; mensur oyun; yazarın ilk tiyatro eserdir; yazarın Tarhan’daki hayatını anlattığı bir eserdir…

NESTEREN: Abdülhak Hamit Tarhan; manzum oyun; yazar bu eserinde zalim bir hükümdara başkaldırmayı anlatır; bu eserden sonra yazarın Paris Büyükelçiliği'nde İkinci Kâtipliği görevinden alınır...

SABR U SEBAT: Abdülhak Hamit Tarhan; mensur oyun…

SARDANAPAL: Abdülhak Hamit Tarhan; manzum oyun…

TARIK YAHUT ENDÜLÜS FETHİ: Abdülhak Hamit Tarhan; mensur oyun…

TEZER: Abdülhak Hamit Tarhan; manzum oyun…

ZEYNEP: Abdülhak Hamit Tarhan; yarısı manzum, yarısı mensur oyun…

BUNLAR O’DUR: Abdülhak Hamit Tarhan; şair bu şiirinde ölüm teması üzerinde durmuştur

DİVANELİKLERİM YAHUT BELDE: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir; yazar bu şiirini Batı nazım biçimleriyle yazmıştır; şiirde yazarın Paris izlenimlerini anlatılır…

GARAM: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir; şair bu şiirinde hüzünlü bir aşk hikâyesini anlatmıştır…

HACLE: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir; şiirde ölüm teması ele alınmıştır…

İLHAM-I VATAN: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir; şair bu şiirinde yurt sevgisini konu edinmiştir…

MAKBER: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir; yazar bu şiirini, ilk eşi Fatma Hanım’ın Beyrut’ta ölümü üzerine yazmıştır, şiirde derin bir ölüm teması işlenmiştir; yazarın en meşhur şiiridir…

ÖLÜ: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir; şiirde ölüm teması ele alınmıştır…

SAHRA: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir; edebiyatımızdaki ilk pastoral şiirdir; yazarın ilk şiiridir; yazarın bu eserinde pastoral nitelikli şiirleri vardır; bunlar gözleme dayanmayan, kır ve köy hayatının övgüsü olan şiirleridir…

TAYFLAR GEÇİDİ: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir kitabı…

VALİDEM: Abdülhak Hamit Tarhan; şiir; edebiyatımızdaki kafiyesiz ilk şiirdir; şair bu şiirinde annesini anlatmıştır…




RECAİZADE MAHMUT EKREMrecaizade mahmut ekrem cok bilen cok yanilir recaizade mahmut ekrem kemal bek bordo siyah yayinlari 9758688790

ARABA SEVDASI: Recaizade Mahmut Ekrem; roman; Türk edebiyatının ilk realist ( gerçek ) romanıdır; yazar
bu romanda yanlış Batılaşma anlayışını mizahi öğelerle
gözler önüne sermektedir; romanda geçen olaylar ve karakterler bütünüyle doğal ve yerlidir; roman, Batılaşmayı yanlış anlayan, kendi kültürüne yabancılaşmış

bir genç olan Bihruz Bey’in yaşadıklarını anlatır; yazar yanlış Batılaşmayı anlatırken Bihruz Bey’in içine düştüğü Batı hayranlığına uğruna yapılan komiklikleri anlatır…

MUHSİN BEY: Recaizade Mahmut Ekrem; hikâye…

ŞEMSA: Recaizade Mahmut Ekrem; hikâye…

AFİFE ANJELİK: Recaizade Mahmut Ekrem; tiyatro; yazarın ilk tiyatro eserdir; yazar bu eserinde, daha çok devrin tiyatroya olan eğilimleri dolayısıyla yazarı tarafından bu yolda denenmiş bir eserdir; eser, edebiyat tarihimizin öncü birikimleri arasında sayılmalıdır…

ATALA: Recaizade Mahmut Ekrem; oyun; yazar bu eserini, Fransız yazar Chateaubriand roman türündeki eserini Türkçeye çevirerek oyun haline getirmiştir…

ÇOK BİLEN ÇOK YANILIR: Recaizade Mahmut Ekrem; tiyatro; komedi türünde yazılmış bir eserdir; yazar bu eserinin konusunu Binbir Gündüz Hikâyeleri’nden almıştır; eserde, kendi kazdığı kuyuya yine kendisi düşen Maraş kadısı Azmi Efendi'nin serüvenini anlatır…

VUSLAT: Recaizade Mahmut Ekrem; tiyatro; yazarın bu eserinde, Namık Kemal’in eseri olan “ Zavallı Çocuk “ adlı tiyatro eserinin etkisinde kaldığı görülür…

AH NEJAT: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir; 15 yaşındayken veremden ölen oğlunun anısına kaleme aldığı şiiridir; elem ve hüznün ağır bastığı bir şiirdir…

NAĞME-İ SEHER: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir kitabı; şairin ilk şiir kitabıdır; buradaki şiirleri genellikle Divan şiirinin özelliklerini taşıyan şiirleridir…

NİJAD EKREM: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir kitabı; 1900'de henüz 15 yaşındayken veremden ölen oğlunun anısına kaleme aldığı eseridir; içinde oğlunun yazıları da vardır…

PEJMÜRDE: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir kitabı…
YADİGÂR-I ŞEBAB: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir kitabı; şairin Tanzimat şiiri geleneğine uygun yazdığı şiirleridir; şiirlerinde bireysel temalara yer vermiştir…

ZEMZEME 1-2-3: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir kitabı…

TAKDİR-İ ELHAN: Recaizade Mahmut Ekrem; eleştiri; yazarın şiirle ilgili görüşlerini yer aldığı Zemzeme adlı şiir kitabının önsözüne koyduğu eleştiri türündeki bir eserdir; yazar bu eserinde kafiyenin kulak için olduğunu savunmuştur. Buna karşılık Muallim Naci’de kafiyenin göz için olduğunu savunarak Zemzeme’ye karşı Demdeme’yi yazmıştır…

KUDEMADAN BİRKAÇ ŞAİR: Recaizade Mahmut Ekrem; eleştiri; biyografik bir eserdir; eserde bazı şairleri kendi kişisel duygularıyla eleştirmiştir…

ZEMZEME ÖNSÖZÜ: Recaizade Mahmut Ekrem; eleştiri…

TALİM-İ EDEBİYAT: Recaizade Mahmut Ekrem; düzyazı; yazarın kendi hazırladığı edebiyatla ilgili görüşlerini bir araya getirdiği bir kitaptır; bir ders kitabıdır; öğretmenlik yaparken öğrencilerine okuttuğu bir eserdir; Yeni edebiyatı örneklendiren bir eserdir…



SAMİPAŞAZADE SEZAİ
SERGÜZEŞT: Sami Paşazade Sezai; roman; romanın Türk edebiyatındaki önemi, romantizm akımından realizme geçişini gösteren bir eserdir; edebiyatımızdaki ilk gerçekçi romanlardan biridir; yazar bu romanda esaret ve insan ticareti konuşlarını eleştirmiştir; romanda, Kafkasya’dan kaçırılarak İstanbul’a getirilen dokuz yaşarında güzel bir Çerkez kızı olan Dilber’in yaşadığı sıkıntıları anlatır…

KÜÇÜK ŞEYLER: Sami Paşazade Sezai; hikâye; edebiyatımızdaki Batılı anlamda ilk hikâye eseridir; küçük hikâye türünün ilk örneğidir; yazar bu eserini Alphonse Daudet’in etkisiyle yazmıştır…

ŞÎR: Sami Paşazade Sezai; tiyatro; üç perdelik bir oyundur…

İCLÂL: Sami Paşazade Sezai; anı; yazarın bu eserinde, yeğeni İclâl’in ölümü üzerine yazdığı mersiye, bazı nesirleri ve hatıraları vardır…

RUMUZ-UL EDEP: Sami Paşazade Sezai; anı, gezi yazısı ve söyleşi türündeki bir eserdir…




MUALLİM NACİ
ATEŞPARE: Muallim Naci; şiir kitabı…

FÜRUZAN: Muallim Naci; şiir kitabı…

SÜNBÜL: Muallim Naci; şiir kitabı…

ŞERARE: Muallim Naci; şiir kitabı…

KÖYLÜ KIZLARIN ŞARKISI: Muallim Naci; şiir; edebiyatımızda köyden söz eden ilk şiirdir…

DEMDEME: Muallim Naci; şiir - eleştiri; Recaizade Mahmut Ekrem’in Zemzeme ve Takdir-i Elhan’daki eleştirilerine karşı yazmıştır…

ISTILAHAT-I EDEBİYE: Muallim Naci; eleştiri; edebiyatla ilgili terimlerin olduğu eleştiri türündeki bir eserdir…

LÜGAT-I NACİ: Muallim Naci; sözlük; yazar bu eserinde, Osmanlı Türkçesine Arapça, Farsçadan geçmiş kelimelerle Batı dillerinden geçmiş kelimeleri içinde toplamış, tamamen edebi bir lügat oluşturmuştur…

ÖMER’İN ÇOCUKLUĞU: Muallim Naci; anı; yazar bu eserinde, sekiz yaşına kadar yaşadığı günleri anlattığı bir anı kitabıdır; yazar çocukluk günlerini anlatırken, içinde yaşadığı toplumun inançları, gelenekleri, hassasiyetleri konusunda pek çok bilgiyi de okuruna aktarır…



NABİZADE NAZIM
HEVES ETTİM: Nabizade Nazım; şiir kitabı…

KARABİBİK: Nabizade Nazım; roman; edebiyatımızda ilk köy romanı olarak kabul edilir; eser romandan çok uzun hikâye özelliklerine sahiptir; edebiyatımızda realizmin başarılı örnekleri arasında yer alır; yazar bu romanında, Antalya’nın Kaş ilçesinin Beymelik köyünde babasından kalma tarlanın dört dönümünü komşusuna satan Karabibik’in, kalan sekiz dönümünü de Yosturoğlu’na kaptırmamak için ortaya koyduğu çabayı anlatır…

YADİGÂRLARIM: Nabizade Nazım; hikâye…

ZAVALLI KIZ: Nabizade Nazım; hikâye…

ZEHRA: Nabizade Nazım; roman; edebiyatımızın ilk tezli romanıdır; ilk psikolojik roman denmesi de sayılır;
yazar romanında “ kıskançlık “ teması üzerinde durmuştur; romandaki psikolojik tahliller ve kıskançlık psikolojisinin geliştirilmesi özenle anlatılmıştır; yazar olayı ve olayın geçtiği çevreyi realist bir biçimde anlatmıştır…

























































FATİH AKBAĞ’IN KATKILARIYLA

TANZİMAT ÖNCESİ (OSMANLI DÖNEMİ) ESERLERİMİZ

11. YÜZYIL
DİVAN Ü LUGATİ’T-TÜRK: Kaşgarlı Mahmut; Türkçe sözlük; Araplara Türkçeyi öğretmek maksadı ile yazılmıştır; İslâmiyet öncesi sözlü dönem eserlerimizi (sav-sagu-koşuk) örnekler; Türk illerini gösteren bir harita…

KUTADGU BİLİG: Yusuf Has Hacip. Divan edebiyatının ilk eseri; aruzla yazılan ilk eser; ilk mesnevi; ilk alegorik (sembolik/simgesel) eser; Hakaniye(Doğu) Lehçesi…


12. YÜZYIL
ATABETÜ’L-HAKAYIK: Edip Ahmet Yükneki; Mesnevi; didaktik; aruzla yazılmıştır…

DİVAN-I HİKMET: Hoca Ahmet Yesevi, “Hikmet” adı verilen dörtlüklerden oluşur; hece ile yazılmıştır; edebiyatımızın ilk Türkçe tasavvuf şiirleridir…


13. YÜZYIL
ÇARH-NÂME: Hoca Ahmet Fakîh; 100 beyitlik bir kaside; tasavvufi bilgiler içerir; dini-ahlaki bir eser…

DİVÂN-I KEBÎR: Mevlâna Celâleddin-i Rûmî; tasavvufi bir aşk işlenir…

FÎHİ MÂ FÎH: Mevlâna Celâleddin-i Rûmî “Ne varsa içindedir” anlamındadır; çeşitli meclislerde yaptığı sohbetleri içerir…

FÜTÜVVET-NÂME: Haliloğlu Yahya Burgazî, Mevlâna’nın Mesnevî’sinden yararlanılmıştır.

İNTİHÂ-NÂME: Sultan Veled; mesnevi…

MAKÂLAT: Hacı Bektaş-ı Velî…

MECÂLİS-İ SEB’A: Mevlâna Celâleddin-i Rûmî

MESNEVİ: Mevlâna Celâleddin-i Rûmî; dini- tasavvufi- ahlaki bir eser; Farsça yazılmıştır; 6 cilt…

REBÂB-NÂME: Sultan Veled; mesnevi…

RİSALETÜ’N- NUSHİYYE: Yûnus Emre; mesnevi, aruzla yazılmış didaktik bir eser…

SELÇUKLU ŞEH-NÂMESİ: Hoca Dehhânî; eser bugün elimizde değildir…



VİLAYET-NÂME: Hacı Bektaş-ı Velî…

YÛSUF U ZÜLEYHÂ: Şeyyad Hamza; mesnevi…


14. YÜZYIL
CEMŞÎD Ü HURŞÎD: Ahmedi; mesnevi…

GARİB-NÂME: Âşık Paşa, mesnevi…

İSKENDER-NÂME: Ahmedi; mesnevi…

KELİLE VE DİMNE TERCÜMESİ: Kul Mesut…

MANTIKU’T- TAYR: Gülşehrî; Attar’dan çeviridir; Tasavvufî ve alegorik bir eserdir…

SİRETÜ’N-NEBÎ: Erzurumlu Darîr; siyer; bu türün edebiyatımızdaki ilk örneği…


15. YÜZYIL
BUDALA-NÂME: Kaygusuz Abdal; mensur…

GEVHER-NÂME: Kaygusuz Abdal; manzum…

GÜLİSTAN: Kaygusuz Abdal; manzum…

HAR-NÂME: Şeyhî; mesnevi; alegorik bir eser; hiciv; insanlar arasındaki eşitsizlikleri ve haksızlık gibi görünen sosyal olayları eleştirir…

HÜSREV Ü ŞİRİN: Şeyhî, mesnevi…

KÂBUS-NÂME: Mercimek Ahmet; sade nesrin bir örneği; Farsçadan çevrilmiştir…

KİTÂB-I MİGLATE: Kaygusuz Abdal; mensur…

MECÂLİSÜ’N- NEFÂİS: Ali Şir Nevâî; tezkire; Türk edebiyatının ilk tezkire örneği…

MİNBER-NÂME: Kaygusuz Abdal; manzum…

MİZANÜ’L- EVZÂN: Ali Şir Nevâî; Türklerin kullandığı nazım ve mûsıkî şekilleri incelenmiştir…

MUHAKEMETÜ’L- LUGATEYN: Ali Şir Nevâî; Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu göstermek amacıyla yazılmıştır…

MÜZEKKİ’N-NÜFUS: Eşrefoğlu; düz yazılı, tasavvufla ilgili bir eser…

TAZARRU-NÂME: Sinan Paşa; nesir; süslü nesrin ilk örneği…


TEVÂRİH-İ ÂL-İ OSMÂNÎ: Âşıkpaşazade; tarih türünde; sade nesir; Âşıkpaşazade Tarihi olarak da bilinir…

VESİLETÜ’N- NECAT: Süleyman Çelebi; mesnevi; halk arasında “Mevlit” olarak bilinen eserdir; naat örneğidir…

VÜCÛD-NÂME: Kaygusuz Abdal; mensur…


16. YÜZYIL
BENG Ü BÂDE: Fuzuli; mesnevi; afyon ve şarabın mücadelesinin anlatıldığı temsili bir eser…

BURSA ŞEHRENGİZİ: Lâmiî, Şehrengiz…

EDİRNE ŞEHRENGİZİ: Mesihî; Şehrengiz; edebiyatımızda bu türün ilk örneği…

EDİRNE ŞEHRENGİZİ: Zâti; Şehrengiz…

GÜLŞEN-I ŞUARÂ: Ahdî; tezkire…

HADİKATÜ’S-SUADA: Fuzuli; secili, düzyazı biçiminde…

HEŞT BEHİŞT: Edirneli Sehi Bey; tezkire; edebiyatımızda Anadolu’da yazılan ilk tezkire örneği…

KANUNÎ MERSİYESİ: Bâkî; terkib-i bent biçimiyle yazılan bir mersiye örneğidir…

KIRK HADİS TERCÜMESİ: Fuzuli; İranlı şair Molla Camii’den çevrilmiştir…

KİTAB-I BAHRİYE: Pîrî Reis; denizcilik kitabıdır; kitabına eklediği harita dünyaca tanınmıştır…

KİTABÜ’L-MUHİT: Seydi Ali Reis; denizcilik bilgilerini içeren bir kitaptır…

LÂTİFİ TEZKÎRESİ: Lâtifi, tezkire…

LEYLÂ VÜ MECNÛN: Fuzuli; mesnevi…

MEŞÂİRÜ’Ş-ŞUARÂ: Âşık çelebi; tezkire…

MİR’ATÜ’L-MEMÂLİK: Seydi Ali Reis; nesir; Hint seferi sırasında yaşadıklarının anlatıldığı gezi türünde bir eseri…

SÂKİ-NÂME( HEFT CÂM): Fuzuli…

SIHHAT Ü MARÂZ: Fuzuli; Farsça sağlıkla ilgili…

ŞİKÂYET-NÂME: Fuzuli; mektup; hiciv; süslü nesrin bir örneği…
TEZKİRETÜ’Ş-ŞUARÂ: Kınalızâde Hasan çelebi; tezkire…

17. YÜZYIL
CİHÂN-NÜMÂ: Kâtip Çelebi; nesir; coğrafya türünde bir eserdir…

DÜSTURÜ’L-AMEL: Kâtip Çelebi; devlet işlerinde görülen aksaklıklar ve çareler anlatılır…

FEZLEKE: Kâtip Çelebi; nesir; tarih türünde…

HAYRÂBAD: Nâbi; mesnevi

HAYRİYYE: Nâbi; mesnevi…

KEŞFÜ’Z-ZÜNÛN: Kâtip Çelebi; nesir; bibliyografi türünde bir eserdir…

MİZÂNÜ’L-HAK: Kâtip Çelebi; nesir; tarih felsefesi; didaktik…

NÂİMÂ TARİHİ: Nâima; tarih türünde…

PEÇEVİ TARİHİ: Peçevi İbrahim; tarih türünde…

SEYAHAT-NÂME: Evliyâ çelebi; gezi türünde; 10 cilt…

SİHÂM-I KAZA: Nef’î; hiciv…

SUR-NÂME: Nâbi; sünnet şenliklerini anlatan manzum bir eser…

TACÜ’T-TEVÂRİH: Hoca Sadettin Efendi; tarih türünde bir eserdir…

TUHFETÜ’L-HARAMEYN: Nâbi; gezi yazısı türünde; Hac izlenimleri anlatılır…

TUHFETÜ’L-KİBÂR FÎ ESFARİ’L-BİHÂR: Kâtip Çelebi; kısaca Tuhfetü’l-Kibâr olarak da bilinir; nesir; denizcilik üzerine yazılan bir eser…

VİYANA SEFÂRET-NAMESİ: Kara Mehmet çelebi; sefâret-name türünün ilk örneğidir…


18. YÜZYIL
HÜSN Ü AŞK: Şeyh Gâlib; mesnevi, alegorik bir aşk hikâyesi…

MARİFET-NÂME: Erzurumlu İbrahim hakkı; didaktik…

PARİS SEFÂRET-NÂMESİ: Yirmisekiz Çelebi Mehmet; Sefaret-nâme türünün en ünlüsüdür…


19. YÜZYIL
CEVDET PAŞA TARİHİ: Cevdet Paşa; tarih…

MİHNET-İ KEŞAN: Keçecizade İzzet molla; mesnevi; gezi yazısı türündedir…

BATI EDEBİYATI AKIMLAR SANATÇILAR ESERLER

YUNAN EDEBİYATI

Coğrafi sınırları Batı Anadolu, Ege adaları ve bugünkü Yunanistan olarak belirlenebilecek Eski Yunan Edebiyatı, MÖ 9. yy’dan MS 2. yy’a kadar dünya edebiyatının ilk aşamasını oluşturur.

Sanatçının “akıl yoluyla güzellikler yaratma”, bu dönem edebiyatının dayandığı temel ilkedir.

Yunan edebiyatında özellikle epik şiir (destan), didaktik şiir, pastoral şiir ( kır şiiri ),tragedya, komedya, fabl ( masal ), tarih, biyografya, söylev felsefe türlerinde eserler verilmiştir.


1. DÖNEM : ( MÖ 9. ve 8. yüzyıllar )
DESTAN ÇAĞI
Bu dönemde yetişen Homeros ( MÖ 9. yüzyıl ), Yunan edebiyatının olduğu kadar bütün dünya edebiyatlarının da en eski ve en büyük destan şairidir.

•HOMEROS ( MÖ 9. yüzyıl ) (DESTAN)
İLYADA, ODEYSSEİA
İlyada, MÖ 1200civarında Yunanlılarla Troyalılar ( Truvalılar ) arasında olduğu bilinen savaşa dairdir. Savaşın çıkış nedeni, Truva’ya gidiş ve çarpışmalar hakkındadır. Homeros, bu iki destanı halk arasından derleyip kendi hayal gücüyle besleyerek düzenleyip yazmıştır. ( Bazı kaynaklar, günümüzde bilinen metnin, daha sonra, (6. yüzyılda) bir şairler kurulu tarafından halk arasından derlenip, Homer’in metnine uygun olarak yeniden yazıldığını belirtir.)

•HESİODOS ( MÖ 8. yy ) (DESTAN, DİDAKTİK ŞİİR)
Hesiodos’un şiirleri Dünya edebiyatında didaktik şiir türünün ilk örnekleri sayılır.
COSMOS, TANRILARIN YARATILIŞI, İŞLER VE GÜNLER

2. DÖNEM : ( MÖ 7. ve 6. yüzyıllar )
ARKAİK ÇAĞ
Bu dönemde özellikle lirik şiir ve fabl türleri gelişmiştir.
•ALKAİOS ( MÖ 7. yy ) LİRİK ŞİİR

•SAPPHO ( MÖ 7. ve 6. yy )
İlk Yunan kadın şairidir. Lirik aşk şiirleri yazmıştır.

•ANAKREON ( 6. YY ) LİRİK ŞİİR

•AİSOPOS ( MÖ 6. yy )
Yazdığı hayvan masallarıyla (fabl) ünlüdür. Fabllarıyla, kendinden sonra gelen masalcıları ve ünlü Fransız ya­zarı La Fontaine'i etkilemiştir. Manzum hayvan masallarının ( FABL ) dünyadaki ilk ustası olarak bilinir.

3. DÖNEM : ( MÖ 5. ve 4. yy )
KLÂSİK ÇAĞ
•AİSKHYLOS ( MÖ 5. yy ) TRAGEDYA
Yunan tragedyasının üç büyük yazarından biridir. Tra­gedyada bazı yenilikler yapmış, oyunlarına ikinci oyuncuyu eklemiş, oyunlarında korkunç sahneler yeri­ne ilginç maskeler, kostümler kullanmıştır. Tragedyalar yoluyla insan dünyasını aydınlatan ozanların başında gelir.
AGEMEMNON, ZİNCİRE VURULMUŞ PROMETEUS …

•SOPHOKLES ( MÖ 5. yy ) TRAGEDYA
İyi bir öğrenim gördükten sonra yirmi yedi yaşında tragedya yarışmasında Aiskhylos’a karşı üstünlük kazanmıştır. Oyuna üçüncü oyuncuyu katmıştır. Eserlerinde genellikle, aile kişileri arasındaki bağlantıları ele almıştır. Kişilerini alın yazılarıyla savaştırarak onlara mitolojidekinden daha belirgin kişilikler kazandırmıştır.
KRAL OİDİPUS, ANTİGONE, ELEKTRA, AİAS, OİDİPUS KOLONOS’TA…

•EURİPİDES ( MÖ 5. YY ) TRAGEDYA
Eski Yunan tragedya yazarlarındandır. Tiyatro sanatı­na, konu, sahne düzeni ve dekor yönünden yenilikler getirmiştir. Oyunlarında gerçek karakterlere yer ver­miştir
ANDROMAKHE, HİPPOLYTOS, İPHİGENİA AULİS’TE

•ARİSTOPHANES ( MÖ 5./4.yy ) KOMEDYA
Antik Yunan edebiyatının en büyük komedya yazarıdır. Toplumu, insanları eleştirmekten çekinmez. Onun ko­medyalarında kahraman olarak karşımıza, genellikle köylü sınıfı temsil eden kişiler çıkar.
KURBAĞALAR, KUŞLAR, EŞEKARILARI, ATLILAR, BARIŞ

•MENANDROS ( MÖ 4. yy ) KOMEDYA

•HEREDOTOS ( MÖ 5. yy ) TARİH

•THUKYDİDES ( MÖ 5. yy ) TARİH

•KSENOPHON ( MÖ 4. yy ) TARİH
ANABASİS ( ON BİNLERİN DÖNÜŞÜ )

•DEMOSTHANES ( MÖ 4. yy ) SÖYLEV

•SOKRATES ( MÖ 5. yy )
Akılcı felsefenin kurucusudur. Eski Yunan edebiyatının ünlü filozofudur. Ahlak felse­fesinin kurucusudur, ilk anlambilimci olan Sokrates, hiçbir eser yazmamıştır.

•PLATON/EFLATUN ( MÖ 5.VE 4. yy)
Sokrates’in öğrencisidir. “DEVLET” adını verdiği didaktik eserinde hocası Sokrates’in düşüncelerine de yer vererek devlet ve toplum, toplum yönetimi, ruh, ölümsüzlük, bilgi teorileri gibi konuları işler. Ayrıca KANUNLAR adlı eseri de vardır.

•ARİSTOTELES ( MÖ 4. yy )
Eflatun’dan da dersler alan Aristoteles, felsefe tarihinin kurucusu sayılır. Platon'la birlikte Batı felsefesinin en önemli temsilcilerindendir. Doğaya karşı gerçekçi bir yaklaşım sergiler.
POETİKA


4.DÖNEM : ( MÖ 3. ve 2. yy )
İSKENDERİYE ÇAĞI
İskender’in ölümünden sonra İskenderiye bir kültür merkezi haline gelmiş, büyük kitaplıklar kurulmuş, en ünlü bilgin ve sanatçılar davet edilmiştir. Bu dönemde özellikle filoloji gelişmiştir.


5. DÖNEM : ( MÖ 2. yy – MS 2. yy )
YUNAN – LÂTİN ÇAĞI
Bu dönem Yunan edebiyatının gerileme dönemidir.
Yunan edebiyatının biyografya türünde yetiştirdiği en önemli yazarı PLUTARKHOS ( MS46 – 120 ) tur.



LÂTİN EDEBİYATI

MÖ 2. yy’ın ortalarına doğru Yunanistan Romalıların siyasal egemenliği altına girince Lâtin Edebiyatı’nın ilk ürünleri Yunan Edebiyatı’nın etkisi altında oluşmuştur. Lâtin yazarları, eserlerini Yunanlı yazarları örnek alarak oluşturmuşlardır. Ancak Lâtin yazarlar Yunan yazarlar kadar özgür olamamışlar, bu nedenle mesela komedyalarında yergiden, alaydan çok; karmaşık olaylara entrik öğelere ağırlık vermiştir. Latin Edebiyatında önemli sanatçılar şunlardır:
•PLAUTUS ( MÖ 2.yy ) : KOMEDİ
ÇÖMLEKLER

•TERENTİUS ( MÖ 2.yy ) : KOMEDİ
KAYNANALAR

•CATO ( MÖ 3.yy-2yy ) : SÖYLEV

•HORATİUS ( MÖ 1. yy ) : LİRİK ve DİDAKTİK ŞİİR
ODLAR, EPODLAR, YERGİLER

•LUCRETİUS ( MÖ 1. yy ) :LİRİK VE DİDAKTİK ŞİİR

•OVİDİUS ( MÖ 1. yy-MS 1.yy ) : LİRİK ŞİİR
DEĞİŞMELER

•ENNİUS ( MÖ 2. yy ) : TRAGEDYA

•VERGİLİUS ( MÖ 1.yy ) : PASTORAL, LİRİK, DİDAKTİK ŞİİR
Latin edebiyatının en önemli ozanlarından olan Vergilius, pastoral şiirin en önemli temsilcilerindendir. Ahenkli, canlı bir söyleyişi vardır.
AENEİS, ÇOBAN ŞİİRLERİ, ÇİFTÇİLİK ŞİİRLERİ

•CİCERO ( MÖ 1. yy ) : SÖYLEV
Latin edebiyatının en büyük hatibi olarak kabul edilir. Yazılarında iyi bir hatibin özelliklerini, neler bilmesi ge­rektiğini dile getirmiştir. Nutuklarının (konuşmalarının) her biri, başlı başına birer sanat eseri sayılır.

•SENECA ( MÖ 1. yy-MS 1. yy ) : FELSEFE, TRAGEDYA, MEKTUP, DİYALOG…
Latin edebiyatının en büyük filozofudur. Etkili konuş­ması ve engin bilgisiyle yaşadığı çağda ünlenir. Klasik Yunan tragedyalarından esinlenerek trajediler yazmış­tır. Fakat bunlar sahneye konulmak için değil de sanki yüksek sesle okunmak içindir. Shakespeare gibi önemli sanatçıları etkilemiştir.

•TACİTİUS ( MS 1. yy ) : TARİH
Lâtin edebiyatının son büyük tarihçisi sayılmaktadır. Eserlerinde ahlâki bir amaç gütmüş, devrin kötülüklerini eleştirmiştir.




ORTAÇAĞ DÖNEMİ

Siyasal tarihçiler Batı Roma İmparatorluğunun yıkılışından (476) Osmanlıların İstanbul’u fethine (1453) kadar yaklaşık bin yıllık süreyi insan düşüncesinin gelişimi açısından “karanlık yıllar“ olarak belirlerler. Çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçilen bu dönemde din, düşüncenin önünde büyük bir engel olmuştur.

Bu dönemde Hıristiyanlık (kilise) akla ve güzelliğe önem veren, tanrılarla insanları iç içe yaşatan ve mitolojiyle süslü Eski Yunan ve Lâtin Edebiyatı’nın devamına engel olmuştur. Ortaçağ’da Kilise’nin, din adamlarının ve din kitaplarının bilgi ve düşünceleri egemen olmuştur.

Ortaçağ boyunca Avrupa’nın toplumsal yapısı da önemli ölçüde değişmiş, güçlü imparatorluklar yıkılmış, toplumsal sınıflar arasında ayrılıkların arttığı feodaliteler ( derebeylikler ) kurulmuştur. Topraklar soyluların ve kilisesin malı olmuştur. Böyle bir ortamda sanatçılar da feodal beylerin koruması ya da kilisesin baskısı altında “öteki dünya” düşüncesini işlemişlerdir.

Ortaçağ boyunca işlenen konulardan biri de kahramanlık ve şövalyelik destanları olmuştur. Dilden dile dolaşan bu destanlar, 12. yy’da yazıya geçirilmiştir. Olayları birbirine benzemesine karşın İskandinavların, Keltlerin, Slavların, Saksonların bu destanlardan farklı şarkıları doğmuştur. Finlilerin Kalavela, Gallilerin Olwen, Mobinogion, Angola Saksonların BeoWulf gibi kahramanlık destanları hep bu yüzyılda yazıya geçirilmiştir. Almanların Nibelungen destanı da kahramanlık destanlarıyla şövalyelik destanları arasında bir geçiştir. Fransızların Chanson de Roland ve İspanyolların Cid’i bu dönemin iki önemli şövalyelik destanıdır.

Yaşamıyla Ortaçağ’ın; ama eserleriyle Rönesans’a giden yolun açıcısı olan Dante ( 1265–1320 ), en önemli İtalyan şairdir. Eserlerinde evrensel bir konuyu, “aşk ve sevgi “ yi işlemiştir. Üç bölümden oluşan (Cehennem – Araf – Cennet) dinsel destanı İlahi Komedya – Tanrısal Komedya dünya edebiyatının temel yapıtlarındandır.

HÜMANİZM

14. yüzyıl’a doğru Ortaçağ’ın kabuğu kırılmaya başlandı. İtalya’da aydın, sanatçı ve bilginler tekrar Eski Yunan ve Latin Edebiyatı’na dönmeye başladılar. Aklı dinin tutsaklığından kurtardılar. Bunu gerçekleştirenlere ve insanlık sevgisini temel alıp insanı yüceltenlere hümanist, bu düşünceye de hümanizm dendi. Kuşkusuz bu gelişmeyi, yeni ticaret yollarının bulunuşu, keşifler, icatlar, Galileo ve Copernicus’in düşünceleri, matbaanın bulunuşu ve kitapların basılışı beslemiştir.

Dante’nin tohumlarını ektiği Rönesans düşüncesi kendisini izleyen diğer sanatçılarda yeşermeye başladı. Petrarca bunlardan biridir. Lirik ve insancıl soneleri, halk diliyle yazılmış ve bugünlere kadar taşınmıştır. Boccacio da Rönesans’ın öncü yazarlarındandır. Küçük öykü türünün yaratıcısıdır. On kişinin anlattığı yüz öyküden oluşan Decameron adlı yapıtıyla tanınmıştır.


RÖNESANS EDEBİYATI

14. yüzyılın sonların da başlayan Rönesans (Yeniden Doğuş), 17. Yüzyıla kadar sürer. Aklın ve bilincin kilisenin baskısından kurtulduğu ve özgürleştiği Rönesans Batı’daki aydınlanmanın temelidir. Sanatta gelişme ve yaratıcılık dönemin en önemli özelliğidir. Eski Yunan ve Latin Edebiyatı’nın ünlü yapıtları Avrupa dillerine çevrilmiştir.

Ariosto’nun Çılgın Orlando, Tasso ’nun Kurtarılmış Kudüs adlı destanları Rönesans döneminin İtalya’daki en önemli yapıtlarıdır.

Çağdaş romanın öncüsü ve temel taşlarından biri olan İspanyol yazarı Cervantes (1547–1616)’in Don Kişot’u çağın en önemli yapıtıdır. Galetea, Örnek Alınacak Hikâyeler adlı yapıtlar da Cervantes’indir. Öte yandan Fransa’da 15. yüzyılda yaşayan François Villon de Rönesans şiirinin ilk örneklerini verir: Küçük Vasiyetname, Büyük Vasiyetname.

Eski Yunan şiir türlerini Fransız Edebiyatı’na sokan Ronsard (1524–1585), Gargantua ve Pantaqruel adlı romanlarıyla Rabelais (1490–1533), Denemeler’iyle özgür düşüncenin öncüsü olan Mantaigne (1533–1592) Rönesans döneminin Fransız yazarlarıdır.

İngiliz Rönesansçıları arasında William Shakespeare’in (1564–1616) özel bir yeri vardır. İnsanın olumlu, olumsuz bütün yönsemelerini ustaca işlemesi, oyunlarının çağları aşmasının temel nedenidir. Tragedyaları: Romeo ve Juliet, Hamlet, Macbeth, Othello, Kral Lear …; komedyaları: Venedik Taciri, Yanlışlıklar Komedyası, Windsor’lu Şen Kadınlar.
Oyunlarını hem şiir, hem düzyazı, hem de ikisinin karışımıyla yazmıştır. Her sınıftan insanın duygu ve tutku dünyasına girerek “klasisizm”i aşmış “romantizm”in ilham kaynağı olmuştur.

Thomas More (1478–1535) da İngiliz Rönesans’ının önemli temsilcilerindendir. Utapia adlı yapıtıyla kötülüğün, bencilliğin insanların birbirini severek yaşadığı bir dünyanın özlemini dile getirir. Bilimsel düşünüş ve yöntemin babası Denemeler adlı yapıtıyla Francis Bacon (1561–1626), Peri Kraliçe adlı şiirleriyle Edmund Spenser (1552–1599), Kaybolmuş Cennet adlı destanıyla John Milton (1608–1674) da İngiliz Rönesansçılarındandır.


HÜMANİZM VE RÖNESANS
(15yy - 16yy’ın ilk yarısı)

İTALYA’DA
•DANTE (1253–1321)
İtalyan edebiyatının en büyük şairidir. Büyük bir hümanisttir. Rönesans’ı hazırlayanların başında yer alır. Lirik aşk şiirleriyle tanınır.
İLAHİ KOMEDYA (Cehennem-Araf-Cennet), DENEMELER, YENİ HAYAT

•PETRARCA (1304–1374)
Lirik şiirin kurucusu. “AFRİKA“ adlı Lâtince destanı ve “MEKTUPLAR” adlı eseri ile ün yapmıştır.

•BOCCACİO (1313–1373)
Küçük hikâye türünün kurucusu
DECAMERON ( Bir veba salgınından kaçan ve bir villaya sığınan on kişinin anlattığı yüz hikâyeden oluşmuştur. Çoğu,eski halk masallarından alınmıştır. İçlerinde rahibeler, saçları sarıya boyanmış sevgililer, aldatılmış kocalar, aldatan kadınlar, hizmetçiler, uşaklar… gibi değişik insan tipleri vardır. Böylece Ortaçağ’ın dinsel konularını bir yana atarak, doğrudan doğruya insandan söz etmiştir.

•ARİOSTA (1474–1533) Epik Şiir
ÇILGIN ORLANDO, yapma bir destandır.

•TASSO (1544–1595) Epik Şiir
KURTARILMIŞ KUDÜS, yapma destandır. Eserinin konusunu 1. Haçlı Seferi’nden almıştır.
•MACCHİAVELLİ (1469–1527)
Ülke birliğinin sağlanıp korunması, devlet yönetimi olarak yaşam ve insan davranışları konusunda görüşlerini içeren “ PRENS “ adlı eseriyle tanınır.

FRANSA’DA
•VİLLON (15.yy)
Fransız edebiyatının ilk lirik şairi; Ortaçağ’dan Rönesans’a geçiş dönemi

•RONSARD (16.yy)
Eski yunan şiir türlerini Fransız edebiyatına sokar. Fransız şiirinin temelini atan sanatçı olarak nitelenir.

•REBALAİS (16.yy) Roman
GARGANTUA, PANTAQRUEL

•MONTAİGNE (16.yy) Deneme türü
Montaigne, dünyanın en ünlü deneme ustasıdır. Hatta deneme türünün kurucusudur. Denemelerinde içten bir anlatım kullanmıştır. Düşüncelerini en kestirme yol­dan aktarmıştır.
DENEMELER

NOT: DANTE, PETRARCA, BOCCACİO,REBALAİS, MONTAİGNE, RONSARD İLK HÜMANİSTLER OLARAK BİLİNİRLER


İSPANYA’DA
•CERVANTES (16.yy)Roman türü
DONKİŞOT ( Şövalye romanlarını yermek için yazılmıştır. Toplumda değer yitiren eski kurumların geçersizliğini anlatırken; düş dünyası ile gerçek hayat arasında yer alan iki tipin karşıtlığını da verir.)

İNGİLTERE’DE
•SHAKESPEARE(16.yy) Tiyatro, romantizmin habercisi.
DRAMLARI: ROMEO VE JULİET, HAMLET, KRAL LEAR, MACBETH, OTHELLO, JULES CESAR…
KOMEDYALARI: VENEDİK TACİRİ, YANLIŞLIKLAR KAMEDYASI, WİNDSORLU ŞEN KADINLAR…
SONELER

•BACON (16/17.yy)
DENEMELER

•THOMAS MORE (15/16.yy)
UTOPIA

•EDMUND SPENSER (1552-1599 )
PERİ KRALİÇE

•MİLTON (17.yy)
KAYBEDİLMİŞ CENNET


EDEBİYAT AKIMLARI

Sanat ve edebiyatın yüzyıllar boyu süren gelişmesine bakıldığında bu gelişmenin içinde yeşerdiği toplumun yapısındaki gelişme ve değişmelerle sıkı bir ilişki içinde olduğu görülür.

Düşünce sistemleri de toplumsal gelişmeye denk düştüğü zaman bu gelişmenin önünü açan, onu hızlandıran bir rol oynar. Bu nedenle sanat ve edebiyatın iki ayağı vardır: Düşünce sistemi ve toplumsal yapı.

Bu iki ayağın denk basması, sanat ve edebiyatta ortak duyarlıklar, görüşler ve anlayış sistemleri oluşturur. İşte, sanat ve edebiyatımızdaki bu ortak sistemlere akım denir.

Toplum yaşamındaki gelişme ve değişmeler düşünce sistemine (felsefeye) ve oradan sanat-edebiyata yansır ve sanatçılar yeni anlayışlara yönelir. Her akım böyle bir arayışın sonunda ortaya çıkmış, değişen değerler sistemi, akımların birbirini çoğunlukla tepmesini, bazen de aşmasını getirmiştir.

Avrupa kaynaklı belli başlı sanat ve edebiyat akımlarının belirgin izleri, en çok şiir, öykü, roman ve tiyatroda görülür.
Ortaya çıkış sırasına göre edebiyat alanında görülen akımları şöyle sıralayabiliriz:

KLASİSİZM ( KURALCILIK ) (17.yy)

17 . yüzyılda,”hümanizm” kaynaklı Rönesans hareketi Fransa’da klasisizme dönüşmüştür.

Bu yüzyılın ilk yıllarında Fransa bir kargaşa döneminden yeni çıkmıştır. “Ülkeye çeki düzen verecek tek güç krallık” düşüncesi aydın sanatçılar üzerinde etkili olmuştur. Topluma “mutlak monarşiyle” sanat ve edebiyata da “belli kurallar”la egemen olunmuştur. Kral ve çevresinin ideal yaşamı sanatçıya esin kaynağı olmuştur. Bu çağın sanatındaki insan soylu ve seçkindir. Soyluların sanat beğenisi, klasisizmin belirleyici ölçüsü olmuştur. Demokratik ilişkilerin hak ve özgürlükleri monarşiyle kesildiği bu dönemde sanat ve edebiyatta toplumsal eleştiride söz konusu değildir.

Öte yandan Descartes’in akılcılık felsefesi, klasizmin düşünsel temelini oluşturmuştur. Aşk, kin, sevinç, ... gibi duygular yanıltıcıdır, gerçek ve doğru yalnızca akıl yoluyla bulunabilir: “Düşünüyorum öyleyse varım”

Eleştirmen Boileau, “Şiir Sanatı” (L’ art Poetique) adlı yapıtında klasisizmin temel ilkelerini ortaya koymuştur. “Aklı seviniz, eserleriniz görkem ve değerini akıldan alsın.” diyerek klasik eserin felsefesini açıklamıştır.


Özellikleri
· Akıl ve sağduyu önemlidir, duygu ve hayal dışlanmıştır.

· Dış dünyanın, doğanın betimlenmesinden kaçınılmıştır. Doğa olarak, insanın doğası, iç dünyası, değişmeyen yanı ele alınmıştır.

· İdeal insan tipleri yaratılmıştır. Bu nedenle kahramanlar halk içinden değil, soylu sınıftan seçilmiştir.

· Karakteristik ve yerel olan değil, evrensel ve kalıcı olan seçilmiştir.

· Eserler ahlaka uygun oluşturulmuştur, aşırı tutkular akılla denetim altına alınmış ve erdem vurgulanmıştır.

· Olayların gerçek olması değil, gerçeğe uygun olması önemsenmiştir.

· Konudan çok, konunun işleniş biçimine önem verilmiştir.

· Sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlemişlerdir.

· Kaba halk konuşmalarına yer verilmemiş, seçkin kişilerin dili yeğlenmiştir.

· Anlatım, her çeşit süsten, yapaylıktan uzak, açık ve yalın kılınmıştır.

· Sosyal ve fiziksel çevreye yer verilmemiştir.

· Eski Yunan ve Latin Edebiyatı örnek alınmıştır. Bu edebiyatın konuları kimi zaman aynı adlarla yeniden işlenmiştir.

· Tüm edebi türler için geçerli olan akım, etkisini daha çok tiyatroda göstermiş, bu türde üç birlik kuralı uygulanmıştır.

• MALHERBE (155–1628) ŞİİR

• CORNEİLLE (1606–1690) TREGEDYA
Fransız tragedyasının öncü yazarlarındandır.
HORACE, LE CİD, CİNNA

• RACİNE (1639–1690) TRAGEDYA
Eserlerinde ihtiraslarına esir olan insanın zaaflarını ortaya koymuştur. Bu yüzden oyunlarında kahraman yerine, genel insan tipleri vardır.
ANDROMAK, PHEDRE, IPHEGENİA

• MOLİERE (1622–1673) KOMEDYA
Dünya edebiyatının en önemli komedi yazarlarındandır. “Güldürürken düşündüren komedi” çığırının öncüsüdür. Eserlerinde toplumdaki aksaklık ve düzensizlikleri eleştirmiştir. Her çağ ve toplumda rastlanabilecek gülünç, ama düşündürücü kişileri sahnede canlandırmıştır.
CİMRİ, TARTUFFE, HASTALIK HASTASI DON JUAN, KİBARLIK BUDALASI, ZORLA EVLENME, GÜLÜNÇ KİBARLAR, ZORAKİ HEKİM, KOCALAR MEKTEBİ, KARILAR MEKTEBİ, ADAMCIL, GEORGE DANDİNİ, SCAPİN’İN DOLAPLARI, BİLGİÇ KADINLAR…

• LA FONTAINE (1621–1685) FABL
Fontaine, masalları dilden dile dolaşan Eski Yunan sanatçısı Aisopos’tan ( Ezop ) etkilenmiştir. İnsanların kurnazlık, cimrilik gibi kusurlarını, gülünç bir biçimde anlatmak için kahramanlarını hayvanlar arasından seçmiştir.
AĞUSTOSBÖCEĞİ İLE KARINCA, KARGA İLE TİLKİ, KURT İLE KUZU, ASLAN İLE FARE …

• LA BRUYERE (1645–1696) PORTRE
KARAKTERLER

• DESCARTES (1596–1650) FELSEFE

• BOILEAU (1636–1711)
Şair ve eleştirmendir. Klâsisizm akımının kuramcısıdır.
ŞİİR SANATI

• PASCAL (1623–1662) FELSEFE
DÜŞÜNCELER

• Mme DE LA FAYETTE ROMAN
• FENELON ROMAN
TELEMAK

• Mme DE SEVİGNE MEKTUP

• SAIN SİMON ANI

• BOSSUET HİTABET

Türk Edebiyatı’nda edebiyatın öykü, roman, tiyatro gibi türleri ortaya çıktığında Batı’da klasisizm çoktan bitmişti. Bu nedenle Türk Edebiyatı’nda bir klasik dönemden söz edilemez. Ancak klasizmin konuya değil, konunun işlenişine (biçimine) önem veren anlayışıyla Divan şiiri arasında benzerlikler görülür. Öte yandan, Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Ali Bey ve Yusuf Kamil Paşa gibi Tanzimat’ın birinci dönem sanatçıları, batılı klasik sanatçıların yapıtlarını Türkçeye çevirerek, uyarlayarak bu akımı Türk edebiyatına taşımıştır.




ROMANTİZM (COŞUMCULUK) (19.yy’ın ilk yarısı)

Toplumsal ve yaşamdaki değişmelerden kaynaklanan romantizm, klasisizmin dayandığı kurallara karşı bir tepki olarak doğmuştur. 18. yüzyılda İngiltere’de başlayan romantizm, Fransız edebiyatını da etkisine alarak 19. yüzyılın ilk yarısında klasisizme egemen olmuştur.

Romantizmin gelişmesinde, hiç kuşkusuz “Aydınlanma Çağı” düşünürlerin ve Krallığa karşı Cumhuriyetçiliğin güçlenmesinin etkisi temel belirleyicidir. J.J Rousseau, Voltaire, Montesquieu, Diderot gibi Aydınlanma Çağı (18. Yüzyıl) düşünürlerinin geliştirdiği “özgürlük”, “demokrasi”, “insan hakları” gibi kavramlar romantizmin düşünsel temelini oluşturmuştur.


AYDINLANMA ÇAĞI FİLOZOFLARI

•MONTESQUIEU (1689-1755)
Ünlü Fransız filozoflarındandır. 18. yüzyılda yaşayan Montesquieu, hem toplumu hem bireyi karmaşık ilişki­ler içinde bir bütün olarak ele alır.
KANUNLARIN RUHU

•VOLTAİRE (1694-1778)
ROMAN : ZADİG, CANDİDE
YAPMA DESTAN : HENRİADE FELSEFE : FELSEFE MEKTUPLARI, FELSEFE SÖZLÜĞÜ…

•JEAN JACQUES ROUSSEAU (1712 – 1778)
Her şeyi doğada, doğanın saflığında bularak ona bağlanmanın, onu taklit etmenin doğru yolu göstereceğini ileri sürmüş; böylece romantizmin hazırlayıcısı olmuştur. Toplum düzeni konusunda da “eşitlik” ve “özgürlük” ü esas aldığı için Fransız İhtilali’ni düşünce yönünden etkilemiştir.
EMİLE, İTİRAFLAR, TOPLUM SÖZLEŞMESİ

1789 Fransız İhtilali’yle güçlenen Cumhuriyetçilik de romantizmin siyasal ortamını belirlemiştir

İngiliz edebiyatında ilk örnekleri görülen romantizm, Fransa’da bulduğu düşünsel ve siyasal ortam içinde bir sanat akımı olarak belirginleşmiş ve ilkeleri de Victor Hugo’nun Cromwell adlı dramının önsözünde açıklanmıştır.

Özellikleri
· Klasisizmin biçime öze ilişkin tüm kuralları reddedilmiştir.

· Aklın, mantığın ve sağduyunun yerini, bireysel duygu, hayal ve heyecanlar almıştır.

· Klasik tragedya ve komedyanın bütün bağlayıcı kuralları bırakılmış bu iki tür dram türünde bütünleştirilmiştir. (Öncüsü Shakespeare’dir)

· Duygulu ve coşkulu olan romantikler yapıtlarında Kişiliklerini gizlemezler, anlattıkları olaylar karşısındaki tavırlarını açıkça ortaya koyarlar.

· Dış dünyayı, doğayı renkli, abartılı betimlemelerle anlatmışlar, doğayı sanatçının esin kaynağı olarak değerlendirmişlerdir.

· Klasisizmdeki evrenselin, genelin ve tipin yerini; ulusal, yerel ve karakter almıştır.

· Ulusal tarihe, dinsel konulara yönelmiştir; ölüm, acı, aşk, intihar temalarına ağırlık vermişlerdir.

· Eski Yunan ve Latin mitolojisi yerini, Hıristiyanlık mucizelerine, ulusal destanlara, efsanelere bırakmıştır.

· Dil ve anlatımda klasikler gibi disiplinli ve özenli değildirler.

· İşledikleri konular, iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin, ak-kara karşıtlıkları içinde ele alınmıştır.

· Toplumsal olumsuzluklara karşı çıkılmış ve “toplum için sanat” anlayışı benimsenmiştir.


FRANSA’DA
• CHATEABRIAND (1768–1848) ROMAN
Gezgin ve yazardır. Fransız edebiyatının 19. yüzyıl romantik sanatçılarındandır. Eserlerinde doğa sevgisi, geçmiş zaman özle­mi, dinsel inançlara bağlılık gibi konuları ele almıştır.
ATALA, MEZAR ÖTESİNDEN, ANILAR…

• VİCTOR HUGO (1802-1885) ROMAN, TİYATRO, ŞİİR
“Cromwell” adlı eserinin önsözünde romantizmin ilkeleri ortaya koymuştur. Böylece bu akımın temsilcisi ve dram türünün yaratıcısı olmuştur. 1830’da oynanan “Hernani” adlı dramıyla romantizmde klâsisizme karşı büyük başarı sağlamıştır.
ROMAN: SEFİLLER, NOTRE DAME’IN KAMBURU, OYUN: CROMWELL, HERNANİ, KRAL EĞLENİYOR, RUY BLAS…

• ALEKSANDRE DUMAS PERE (1802–1870) ROMAN
Fransız edebiyatının büyük romancılarındandır. 19. yüzyılda yaşayan Dumas Pere, üç yüze yakın macera romanı yazmıştır. Birçok eseri Türkçeye çevrilmiştir.
ÜÇ SİLAHŞÖRLER, MONTE KRİSTO KONTU

• ALEKSANDRE DUMAS FİLS
A. Dumas Pere’in oğludur.
KAMELYALI KADIN

• ALFRED DE MUSSET ROMAN, ŞİİR
Fransız edebiyatının 19. yüzyıl romantik yazar ve şair­lerindendir. Kısa ve uzun öyküler, atasözlerine uygu­lanmış oyunlar, yergili diyaloglar, şiirler, soneler yaz­mıştır.
BİR ZAMANE ÇOCUĞUN İTİRAFLARI, ECELER, TANRIYA BAĞLANAN UMUT…

• LAMARTİNE (1790–1869) ŞİİR, ROMAN
Romantik dönemin ilk şairlerindendir. 19. yüzyılda ya­şayan Lamartine, Fransız şiirine 18. yüzyılın klasik kalıplarından farklı, yeni ve canlı bir yapı kazandırmıştır. Şiirin yanı sıra kısa öyküler, tarihi ve siyasi yazılar da yazmıştır.
GRAZİELLA, RAPHAEL(ROMAN) AİRANE DÜŞÜNCELER(ŞİİR)

• GEORGE SAND (1804–1876) ROMAN
PEMBE VE BEYAZ, İNDİANA, BİR YOCUNUN MEKTUPLARI
ALMANYA’DA
• GOETHE (1749–1832) ŞİİR, TİYATRO, ROMAN
Alman edebiyatının dünyaca ünlü şair ve yazarıdır. 1749'da doğmuş, 1832'de ölmüştür. Romantizmin en büyük temsilcilerindendir. Yalnız Avrupa edebiyatını değil, dünya edebiyatını derinden etkilemiştir. Roman ve oyunların yanı sıra şiirler de yazmıştır.
FAUST(OYUN), GENÇ WARTHER’IN ACILARI (ROMAN)

• SCHILLER ( 1759–1806) TİYATRO
Alman edebiyatının en büyük sanatçılarındandır. 18. yüzyılda yaşamıştır. Goethe'nin yakın dostudur. Sanatta güzellik ve ahlakı, insana faydalı olanı aramış ve bu yönde eserler vermiştir. Öğretici ve sembolik “balad”ları, düşündürücü felsefi şiirleri, özellikle özgürlük sevgisini dile getiren romantik tiyatro eserleriyle tanınmıştır.
HAYDUTLAR, DON CARLOS, WİLHELM TELL


İNGİLTERE’DE
• LORD BYRON (1788–1824) ŞİİR
İngiliz edebiyatının önemli romantik şairlerindendir. Yazdığı şiirlerle Avrupalı birçok şairi etkilemiştir, “Don Juan” adındaki şiir kitabı ünlüdür.

• SHELLEY ŞİİR

• SIR WALTER SCOTT (1771-1832) TARİHSEL ROMAN
TILSIM, MANASTIR, TEHLİKELİ ŞATO…


RUSYA’DA
•ALEKSANDR PUŞKİN (1799-1839)
Modern Rus edebiyatının kurucusudur. Şair ve yazardır. Fransız kültürü etkisinde yetişmiş, romantizm akımını benimsemiştir.
YÜZBAŞININ KIZI(HİKÂYE), ÇİNGENELER(ŞİİR)


Türk Edebiyatı’nda romantizm Batı’daki önemini yitirdikten sonra etkili olmuştur. En çok Tanzimat Edebiyatı’nı etkisi altına alan romantizmin özellikleri, Namık Kemal, Ahmet Mithat ve Abdülhak Hamit’in eserlerinde gözlenebilir.




REALİZM(GERÇEKÇİLİK) (19.yy’ın ikinci yarısı)

Romantizmin hayal ve duyguya yaptığı vurguya bir tepki olarak doğan realizm, 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra dünya edebiyatını geniş ölçüde etkilemiştir.

18. ve 19. yüzyıl Avrupası’nda görülen toplumsal hareketlilik, toplumsal sınıfları, mücadele içinde yeni çalkantılara, aydınları da yeni arayışlar içine itmiştir. Bu arayışlarda temel temayül, toplum gerçekliğinin tanınması olmuştur.

Bu nedenle, Auguste Comte’un pozitivizm (olguculuk) felsefesi, realizmin düşünsel temelini oluşturmuştur. Çünkü pozitivizm, doğa olaylarının (gerçekliğin) doğa ötesi görüşlerle (metafizik) değil; olgular (olaylar) arasındaki bağlantının gözlem ve deneylerle bulunacak yasalarıyla açıklanabileceğini ileri sürer.

Öte yandan müspet bilimlerdeki (fizik, kimya, biyoloji) gelişmelerin, varlıkların ve olayların, duygu ve hayallerle değil; maddi gerçekliklerle açıklanabileceğini ortaya koyması, pozitivizmin edebiyata yansıması olan realizme üstünlük kazandırmıştır. Böylece, duygu ve hayallerden yola çıkan sanatçının toplumsal beklentilere yanıt veremeyeceği, sanatçının bir ahlakçı gibi değil, bir bilim adamı gibi gördüklerini anlatmak zorunda olduğu kabul edilmiştir.

Realizmin yaygınlaşmasından önce, romantik kuşak içinde yer alan Balzac, Stendhal gibi öncü realistleri de unutmamak gerekir. Ancak realizmin romantizmden asıl kopuşu, Gustove Flauber’in “Madam Bovary” adlı romanı (1857) ile gerçekleşmiştir.


Özellikleri
· Sanatçı, anlattıklarını gözlemlerine dayandırır; duygu ve imgelerin yerini insan ve toplum gerçekleri alır.

· Sanatçı; kendi duygu ve düşüncelerini gizler; yapıtında tarafsız bir gözlemcidir.

· İnsan ve toplum, klasiklerde “olması gerektiği gibi”, romantiklerde “istedikleri gibi” realistlerde “olduğu gibi” yansıtılır.
· Olgu ve olayların ortaya çıkışındaki sosyal nedenler araştırılır.

· Kişiliğin oluşumunda çevrenin önemini kabul ettiklerinden, kişilerin yaşadıkları ortam, sosyal çevre bütün ayrıntılarıyla tanıtılır.

· İşlenen olaylar güncel yaşamdan, kişiler halk tabakalarından alınır.

· Toplumsal konuları işlerler; ama toplum sorunları karşısında tarafsız kalırlar. Sanatı, toplumsal mücadele de bir araç olarak görmediklerinden “sanat sanat içindir” anlayışındadırlar.

· Anlatıma önem verip özen gösterdiklerinden birer üslupçudurlar. Bu nedenle, örneğin kişiler, sosyal düzeylerine uygun değil; sanatçının üslubuna uygun konuşturulur.

· Konu kadar, biçim güzelliği de önemlidir. Bu nedenle dil ve anlatım süsten, abartıdan, özentiden uzaktır.

· Realizm, daha çok roman, öykü ve tiyatro türlerinde etkili olmuştur.


FRANSA’DA
•BALZAC (1799-1850) ROMAN, ÖYKÜ, TİYATRO
Fransız edebiyatında öncü realist yazarlarındandır. Önceleri tiyatroya ilgi duyar, ilk eseri bir tiyatro oyunu­dur. Ancak eser başarıya ulaşamaz. Tiyatroda başarılı olamayacağını anlayınca romana yönelir. Gerçekçi ro­manın öncüsü kabul edilen Balzac, güçlü gözlemlerle başarılı romanlar yazar.
GORİOT BABA, VADİDEKİ ZAMBAK, EUGENİE GRANDET, KÖY HEKİMİ TILSIMLI DERİ, İNSANLIK KOMEDYASI (DİZİ ROMANLARININ GENEL ADI)

•STENDHAL (1783–1842) ROMAN
Fransız edebiyatının önemli realist yazarlarındandır. İlk önce tiyatro ve felsefeye ilgi duyar, sonra romana yö­nelir. Romanlarında başarılı psikolojik çözümlemeler yapmıştır. Güçlü gözlemleri, karakter çözümlemeleri, yalın sayılabilecek üslubuyla sık okunan bir yazar ol­muştur
KIRMIZI VE SİYAH, PARMA MANASTIRI…

•GUSTAVE FLAUBERT (1821–1880) ROMAN
Fransız edebiyatının dünyaca ünlü romancılarındandır. Yaşamdaki çarpıklıklardan, aksaklıklardan kaçarak sa­nata sığınır. Eserlerinde hayalindeki ideal insanlığı an­latmıştır. Madam Bovary adlı romanı, döneminde bü­yük tartışmalara yol açar.
MADAME BOVARY, SALAMBO…


İNGİLTERE’DE
•DANIEL DEFOE (1659–1731) ROMAN
ROBİNSON CRUOSE ( Romanda, ıssız bir adada yalnız başına yıllarca yaşayan bir insanın serüvenini anlatır. )

•CHARLES DICKENS (1812–1870) ROMAN
Gösterişsiz fakat güçlü bir anlatımı vardır. Kendini belli etmeyen ince bir mizah anlayışıyla yazar. Öyküler ve gezi notları da yazmıştır.
DAVID COPPERFIELD, ANTİKACI DÜKKÂNI, OLİVER TWIST, İKİ ŞEHRİN HİKÂYESİ

•JONATHAN SWİFT (1667–1745) ROMAN
GULLIVER’İN GEZİLERİ ( Romanda, gemilerde çalışan Gulliver’in dört hayali ülkeye yaptığı gezileri anlatır. )


RUSYA’DA
•TOLSTOY (1828–1910) ROMAN
Rus edebiyatında Realizmin önemli temsilcilerindendir. Ortaya koyduğu eserler ve sanatçı kişiliğiyle yaşa­dığı döneme damgasını vuran Tolstoy, Dünya edebi­yatının da en büyük yazarlarındandır. Eserleri günü­müzde de hâlâ ilgiyle okunmaktadır.
SAVAŞ VE BARIŞ, ANNA KARENİNA, DİRİLİŞ, HACI MURAD, YAŞAYAN ÖLÜ, İVAN İLYİÇ’İN ÖLÜMÜ…

•DOSTOYEVSKİ (1821–1881) ROMAN
Rus edebiyatının dünyaca ünlü romancılarındandır. Di­nine ve geleneklerine bağlı olan Dostoyevski'nin eser­lerinde psikolojik çözümlemeler geniş bir yer tutar. Realizmin etkisiyle yazdığı eserleri tüm dünyada hâlâ ilgiyle okunmaktadır.
SUÇ VE CEZA, BUDALA, KARAMAZOV KARDEŞLER, EZİLENLER, KUMARBAZ, ECİNNİLER, İNSANCIKLAR…

•MAKSİM GORGİ (1868–1936) ROMAN
Toplumcu gerçekçi romanın kurucusu sayılır. Eserle­rinde çocukluk ve gençlik yıllarında yaşadığı acı dolu hayatı, Rusya'daki yoksulluk yıllarını anlatmıştır. Betimlemelerdeki ustalığıyla keskin bir gözlemci olduğunu göstermiştir. Tiyatro oyunları ve anılarını kaleme aldığı eserleriyle de Rus edebiyatına katkıda bulunmuştur. ANA, ÇOCUKLUĞUM, ARKADAŞ, EKMEĞİMİ KAZANIRKEN, BENİM ÜNİVERSİTELERİM


•GOGOL (1809–1852) ROMAN, TİYATRO
Rus edebiyatının romancı ve oyun yazarlarındandır. 1836'da döneminin devlet bürokrasisini eleştiren “Müfettiş” adlı oyunu sahnelenir. Bu eseri resmi çevrelerin tepkisini çeker ve Rusya'yı terk etmek zorunda kalır. Gogol, konularını günlük yaşamdan alır. Eserlerinde insan davranışlarını gerçekçi bir şekilde anlatmıştır.
ÖLÜ CANLAR, MÜFETTİŞ (OYUN), PETERSBURG HİKÂYELERİ, TARAS BULBA…

•ANTON ÇEHOV (1860–1904) ÖYKÜ, TİYATRO
Rus edebiyatının tiyatro ve öykü yazarlarındandır. Mo­dern kısa öykünün en önemli temsilcisidir. Yazdığı bir öykü kitabıyla Rus Akademisi tarafından verilen Puşkin ödülünü kazanır. Daha sonraları yaklaşık 1000 sözcükten oluşan kısa öykü türünü başlı başına bir sanat haline dönüştürür. Çehov, durum öykücülüğünün ku­rucusu sayılır. Maupassant'ın öncüsü olduğu olay öy­kücülüğünün alternatifi olan bu yeni öykü anlayışı, sonraki dönem öykücülerini de etkiler. Sanatçı, mo­dern öykücülüğe zemin hazırlamıştır. Türk edebiyatın­da Memduh Şevket Esendal'ı etkilemiştir.
OYUN: MARTI, VANYA DAYI, VİŞNE BAHÇESİ, ÜÇ KIZKARDEŞ, HİKÂYELER

•TURGENYEV (1818–1883) ROMAN
Rus edebiyatının realist çizgideki romancı ve öykücülerindendir. iyi bir eğitim alan Turgenyev, Almanca, İn­gilizce ve Fransızcayı ana dili gibi konuşur. Tarih, kla­sik filoloji dallarında çalışmalar yapar, Yunanca ve La­tince öğrenir. Eserlerinde köylülerin yaşamını, çektiği sıkıntıları dile getirir.
BABALAR VE OĞULLAR, AVCININ NOTLARI, BAHAR SELİ, TAŞRALI KADIN…

•ŞOLOHOV (1905- ? ) ROMAN
VE DURGUN AKARDI DON, DONDA HASAT


AMERİKA’DA
•JACK LONDON ROMAN
MARTİN EDEN, KURT KANI, UÇURUM İNSANLARI, VAHŞETİN ÇAĞRISI…

•MARK TWAIN ( 1835–1910) ROMAN, ÖYKÜ
Amerikan edebiyatının usta yazarlarındandır. Gazete­cilik de yapan Twain, güldürü ustasıdır. Serüvenci bir yazardır, dünya klasikleri arasına girmiş önemli eserle­re imza atmıştır.
TOM SAWYER’İN MACERALARI, HUCKLEBERRY FINN’İN BAŞINDAN GEÇENLER, MİSSİSİPİ’DE HAYAT…

•JOHN STEINBECK (1902–1968) ROMAN, ÖYKÜ
Natüralist bir gerçekçilik, hayal gücüyle beslenen bir gözlemcilik, yazarın en belirgin özelliğidir.
FARELER VE İNSANLAR, GAZAP ÜZÜMLERİ, BİTMEYEN KAVGA, SARDALYA SOKAĞI, KENAR MAHALLE

•ERNEST HEMINGWAY (1898–1961) ROMAN
Yazar ve gazetecidir. Eserlerini Paris’e yerleştikten sonra yazmıştır. 1954’te Nobel ödülünü almıştır.
SİLAHLARA VEDA, ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR, İHTİYAR BALIKÇI

•HERMAN MERVILLE (1819–1891) ROMAN
MOBY DICK (BEYAZ BALİNA)


İRLANDA’DA
•OSCAR WİLDE (1854–1900)
Şair eleştirmen, oyun yazarı ve eleştirmendir. Nüketli, alaycı, iğneleyici bir dili vardır. Realist akıma yakındır.
DORİAN GREY’İN PORTRESİ, MUTLU PRENS, SALOME

•BERNARD SHAW ( 1856–1950)
Toplumcu gerçekçi bir yazardır. 1925’te Nobel aldı. Roman ve oyunlarında mizah ve hiciv önemli bir yer tutar.



Türk Edebiyatı’nda realizmin ilk etkileri Tanzimat Edebiyatı’nın kuruluş döneminden sonra ortaya çıkmaya başlar. Sami Paşazade Sezai’nin öykülerinde, Recaizade Mahmut Ekrem’in romanlarında ve Nabizade Nazım’ da realizmin ilk etkilerine rastlanır. Öte yanlan Batılı anlamda realizmin, Türk Edebiyatı’nda Servet-i Fünun döneminde uygulanır: Halit Ziya Uşaklıgil. Milli Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı’ndan geçerek realizmin, çeşitli uygulamalarıyla günümüz edebiyatına dek ulaşmıştır.



PARNASİZM (19.yy’ın ikinci yarısı)

Şiir ile düzyazının oluşum süreçleri farklıdır. Bu nedenle, öykü, roman ve tiyatroda realizmin uygulanışıyla şiirde uygulanışı farklı olmuştur. Parnasizm, şiirde realizmdir. 19. yüzyılına ikinci yarısında Fransa’da romantik şiire bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.

Kuşkusuz, realizmin sosyal, düşünsel ve sanatsal dayanakları, parnasizmin de dayanaklarıdır.

Realistler gibi “sanat sanat içindir” düşüncesinde olan parnesyenler de sanatla güzelliğe güzel biçimlerde ulaşacağını düşünmüşler, realistlerden farklı olarak toprak sorunlarına uzak durmuşlardır.


Özellikleri:
· Romantizmde terk edilen Eski Yunan ve Latin Edebiyatı ‘na, mitolojisine tekrar dönülmüştür. Bu özelliğiyle klasisizme yaklaşır.

· Tarihi olaylar, efsanevi kişiler, eski uygarlıklar konu edinilmiş; Hint, Mısır, Filistin gibi uzak ve yabancı ülkelerin efsanelerinden yararlanılmış; şiire egzotik (yabancı) bir hava getirilmiştir.
· Duygu hayalden, düşünce ve nesnelliğe açılmıştır şiir. Betimleme önem kazanmış, kişilikler gizlenmiş, dış doğa yansıtılmıştır.

· Biçim ve söyleyiş güzelliği önem kazanmış; bu nedenle ölçü ve uyak öne çıkmış; şiirde konuya uygun bir ritim yaratılmak istenmiştir.

· Felsefeyle ilgili düşünceler, bilimsel ve teknik konular şiire girmiştir.

NOT 1
Parnasçılar, plâstik (görme duyusuna seslenen; mimarlık, heykelcilik, resim gibi) güzelliğe tutkun olup egzotik temalar (yabancı memleketlerle ilgili konular) üzerinde çalışmaktan zevk duymuşlardır.

NOT 2
Parnasçılar, uyak ve ölçüye sıkı sıkıya bağlanmışlar, hatta “Biz, nazım sanatı denince ölçü ve uyaktan başka bir şey anlamıyoruz.” diyecek kadar ileri gitmişlerdir.

NOT 3
Parnasyen şair, âlimane şiir yazar. İçinde kendi duyguları bulunmaz. Üslubu, betimlemeleri mümkün olduğu kadar canlı, renkli ve parlaktır. Gelenek haline gelmiş nazım şekillerini altüst etmeyi düşün-mez. Aksine bütün nazım kurallarını harfi harfine uygulamak ister. Romantiklerin lirizminden mümkün olduğu kadar kaçar. Kısaca ressam ve heykeltıraşın yaptığını, o şiirde yapmak ister.


•JOSE MARIA DE HEREDİA ( 1842–1905)
En önemli eseri “ GANİMETLER “dir. Bizde Yahya Kemâl bir süre onun etkisinde kalmıştır.

•FRANÇOİS COPPEE (1842-1908)
Tevfik Fikret Coppee’den etkilenmiştir.

•THEODERE BANVİLLE

•LECONTE DE LİSLE

•THEOPHİLE GAUTIER (1811–1972)

•SULLY PRUDHOMME

Türk Edebiyatı’nda bütün özellikleriyle olmasa da Tevfik Fikret’in şiirlerinde ve Osmanlı tarihinin görkemli dönemlerine özlem duyması ve sese, ahenge önem vermesi nedeniyle Yahya Kemal’in şiirlerinde parnasizmin kimi özellikleri gözlenebilir.



NATÜRALİZM (DOĞALCILIK) (19.yy’ın sonraları)

“Bilimsel gerçekçililik” demek olan natüralizm realizme bir tepki olarak değil, onun bir ileri aşaması olarak 19.yüzyılın sonlarında Fransa’da biçimlenmiştir.

Bu biçimlenişte, Hippolyte Taine’in “determinizm” (gerekircilik), Claude Bernard’ın “deneysel uygulama” ve Darvin’in “evrim” ve “soyaçekim” düşüncesi natüralizmin düşünsel, bilimsel alt yapısını oluşturmuştur.

Çünkü C. BERNARD, doğa olaylarında aynı nedenlerin aynı koşullarda aynı sonuçları doğuracağını ileri süren determinizmden yararlanarak deney yönetiminin fizyoloji ve hekimlikte canlı varlıklar üzerinde uygulanabileceği kanıtlamıştır.

Emile Zola da “deneysel yöntem”in edebiyatta da uygulanabileceğini ileri sürerek natüralizmin gözlemine “bilimsel deney” i de eklenmiştir. Natüralizmin ilkelerini Zola “Deneysel Roman“ adlı 20 ciltlik yapıtında açıklamıştır.

Özellikleri
· İnsanın duyguları, tutkuları, düşünceleri, davranışları soyaçekim ve toplumbilim yasalarıyla açıklanmıştır.

· İnsan ve toplum, bilimsel determinizm yöntemiyle incelenmiştir. (gerekircilik)

· Yaşam, her türlü yönüyle ele alınır; iyi-kötü ayrımı yapılmaz.

· Kişiliğin oluşumunda çevrenin etkisi kabul edildiğinden, sosyal çevreyle ilgili betimlemelere geniş yer verilmiştir.

· İçgüdü insanı yönlendiren bir etken olarak gösterilmiş, bu nedenle gerçeğin yansıtılmasında, çirkin, kaba ve ayıbın sınırları kaldırılmıştır.

· Yaşam bir laboratuvar, insanlar da deney aracı olarak görülmüştür.

· Yazar bir bilim adamı tarafsızlığıyla kişiliğini gizlemiş, üslupçuluğa karşı çıkılmış ve kişiler sosyal düzeylerine uygun hareket ettirilip konuşturulmuştur.

· Çevreyi ve insanı, yaşadıkları dönemin sosyal çöküntüleri içinde ele aldıklarından eserlerine bir kötümserlik havası egemen olmuştur.

· Sanatı, toplum sorunlarını yansıtarak bu sorunların çözümünde bir araç olarak görmüşler ve sanattan toplumsal yarar bekleyen anlayışın içinde olmuşlardır.

· Tiyatroda dekor, kostüm ve aksesuara önem vermişlerdir.


FRANSA’DA
• EMİLE ZOLA (1840–1902) ROMAN
Romanlarında insanların en çirkin ve gizli yönlerini gerçeğe uygun olarak açıkladı. Kalıtım kanunlarının toplum üzerindeki etkilerini belirtti. Bilime güvenilmesini, insanların eğitilmesini ve toplumun gelişmesi konuları üzerinde durdu.
MEYHANE, GERMİNAL, NANA, GERÇEK, EMEK, TOPRAK, HAYVANLAŞAN İNSAN…

•ALPHONSE DAUDET (1940–1897) ROMAN, ÖYKÜ
Eserlerini Naturalizmin etkisiyle yazan Fransız yazar­dır. Eserlerinde betimlemelere önem vermiş, ayrıntılı betimlemeler yapmıştır, iyimser ve canlı bir anlatım kullanmıştır. Eserleri,
DEĞİRMENİMDEN MEKTUPLAR(ÖYKÜ) PAZARTESİ HİKÂYELERİ(ÖYKÜ), KÜÇÜK ŞEYLER(ÖYKÜ), JACK(ROMAN), TARASCONLU TARTARİN(ROMAN)…

•GONCOURT KARDEŞLER (Edmond ve Jules ) ROMAN
Goncourt Kardeşler, Naturaliz­min, Emile Zola'dan sonraki en önemli temsilcileridir. Eserlerini bilime, gözleme dayanan bir yöntemle, bü­yük bir titizlikle yazmışlardır. Artistik üslubun yaratıcıla­rı arasında sayılır.
GERMİNİE LACARTEUX

•GUY DE MAUPASSANT (1850–1893) ÖYKÜ, ROMAN
Fransız edebiyatının ünlü roman ve öykü yazarıdır. Yazdığı öykülerle dünya edebiyatını etkilemiştir. Maupassant, olay ağırlıklı öyküler yazmıştır. Olaya dayalı öykü türünün kurucusu sayılmıştır. Üslubu sade, süssüz ve açıktır. Usta öykücü, iki yüzün üzerinde öykü yazmıştır. Türk edebiyatında Ömer Seyfettin'in öyküle­rinde, Maupassant'ın etkilerini görmek mümkündür. Klasik olay öykü türünün ustasıdır.
ÖYKÜ: AY IŞIĞI, TOMBALAK; ROMAN: BİR HAYAT, GÜZEL DOST…

NORVEÇ’TE
•HENRİK IBSEN (1828–1906) TİYATRO
Hürriyet, aile, ahlak ve benzeri konularda, keskin üsluplu dramlar yazmış. Danimarka’nın ve tüm İskandinav ülkelerinin birliğini ve yükselişini sağlamayı ülkü edinmiştir.
HORTLAKLAR, HALK DÜŞMANI, PEER GYNT, NORA…
Türk Edebiyatı’nda natüralizmin bilinçli uygulayıcısı Hüseyin Rahmi Gürpınar’dır. Ondan önce Tanzimat Edebiyatı’nda Nabizade Nazım’ın “Karabibik” adlı uzun öyküsünde natüralizmin kimi özelliklerine Türk Edebiyatı’nda ilk kez rastlanır.



SEMBOLİZM ( SİMGECİLİK ) (19.yy’ın sonları)

Sembolizm, 19. yüzyılın sonlarında parnasyen şiire tepki olarak doğmuş bir akımdır. Sembolizm kendisinden sonra ortaya çıkan şiir akımlarının çoğunu etkilemiştir.

Realist ve natüralist edebiyatın egemen olduğu dönemde iyice belirginlik kazanan karamsarlık ve bezginlik, “gelişen bilimin insana beklenen mutluluğu getirmediği” düşüncesini beslemiş; “Dünya bir tasarımdır, bir hayalden ibarettir,” biçimindeki “idealizm”in Fransa’da yaygınlaşmasına yol açmıştır.

Öte yandan Almanya’da Shopenhauer’un her olayı “hayali ve esrarlı olgular” biçiminde açıklayan idealist felsefesi, ruhsal bunalım içindeki genç kuşağın “geleneğin dışında yeni bir yol bulmak” isteğini güçlendirmiştir.

Böylece edebiyat, bilimden ve aydınlıktan uzaklaşarak, yarı karanlık ve belirsiz sezgilere, fizyolojiden psikolojiye, gözlem ve deneyden duygu ve bilinçaltına, nesnellikten öznelliğe yönelmiştir.

Fransa’da sembolizmin öncüsü olan Charles Baudelaire, bu akımın ilkelerini “Kötülük Çiçekleri” adlı şiir kitabında uygulanmıştır.

Özellikleri

· Parnasizmin kovduğu duygu ve hayal şiire geri dönmüştür. Ancak bu romantizme dönüş değildir.

· Anlam açıklığını düzyazıya özgü bir özellik olarak görmüşler, şiirde kapalılığı savunmuşlar: herkesin kendine göre yorumlayabileceği bir şiiri amaçlamışlardır.

· Şiirde ritme önem vermişler, sözcüklerin müziğine dayanan bir iç ahenk kurmaya çalışmışlardır.

· Şiirin, gerçeği değil, gerçekliğin (doğanın) şairdeki izlenimlerini anlatması gerektiğini savunmuşlardır.

· Nesneler birer sembol olarak ele alınmış; sembollerde, iç dünya ile dış dünya arasında bağlantı kurulmuş; bu nedenle mecazlı anlatıma ve imgeye sık sık başvurulmuştur.

· Gerçeğin çıplaklığına karşı olduklarından, akşam saatleri, mehtap, yarı karanlık ve loş ortamlar şiirde dekor olarak seçilmiştir.

· En çok, ölüm düşüncesi, sessizlik, durgun sular, sararmış yapraklar, güneşin batışı, kimsesiz kırlar, uzak ülkeler anlatılmıştır.

· Toplum sorunlarından uzak kalınmış, “sanat sanat içindir” anlayışına yakın durulmuştur.

· Sembolizm, çağdaş şiiri en çok etkileyen akım olmuştur.

•CHARLES BAUDELAİRE (1821–1867) ŞİİR
Sembolizmin ilk temsilcilerindendir. Şiirde biçim kusursuzluğuna önem vermekle birlikte daima kendi izlenimlerini anlatması, şiirde kapalılığa önem vermesi, duyguları sözcüklerin açık anlamlarıyla anlatmaktan çok ahenkleriyle sezdirmeye çalışması bakımından tam bir sembolisttir.
KÖYÜLÜK (ELEM) ÇİÇEKLERİ…

·STEPHANE MALLERME ŞİİR
Sembolizmin temsilcilerinden olan Fransız şairdir. Baudlaire ile Edgar Alen Poe'den etkilenir. Mallarme, genç şairlerle yaptığı toplantılarda etkili konuşmalar yapar, dünya edebiyatını da eserleriyle etkiler.
ÇAPKIN TÖRENLER, TATLI ŞARKI, MUTLULUK TÜRKÜLERİ

•PAUL VERLAINE (1844–1896) ŞİİR
Fransız edebiyatının önemli şairlerindendir. Dünya edebiyatında da en çok okunan şairlerdendir, ilk önce Parnas şiir akımıyla tanışsa da Sembolizmin etkisindedir. Verlaine, şiirleriyle olduğu kadar şiir ve şairlerle il­gili yazdığı yazılarıyla da sanat dünyasında yankı uyandırmıştır.
İYİ ŞARKI, SÖZSÜZ ROMANSLAR, USLULUK

•MAURICE MAETERLINCK TİYATRO

•ARTUR RİMBAUD (1854-1891) ŞİİR
Fransız edebiyatının ünlü sembolist şairlerinden biridir. Rimbaud'un şiirlerinde sözcükler, yepyeni biçimlerle birleşir. Onun kendine özgü bir şiir dili vardır. Hayal dünyasındaki sıra dışı görüntüler şiirlerine yansır. Birçok şiiriyle sürrealistler için zengin bir kaynak olmuştur.
CEHENNEMDE BİR MEVSİM, İLHAMLAR, IŞIKLAR

•PAUL VALERY (1871-1945) ŞİİR
Şiirlerinde özellikle dil ve ahenge önem vermiştir. Onun şiir anlayışı şöyle özetlenebilir : “Şiir, ne düşüncelerle ne duygularla yazılır; şiir, sözcüklerle yazılır. “
GENÇ ORMAN, CHARMES

•EDGAR ALLAN POE 1809-1849)
Amerikan edebiyatının şair ve yazarlarındandır. Şiirlerindeki büyülü dil, onların bugün bile sevilerek okunmasını sağlamıştır. Sembolizmin önde gelen temsilcilerindendir. Kendisi Baudelaire’den etkilendiği gibi, Fransız şairlerini büyük ölçüde etkilemiştir. Modern “küçük öykü” türünün yaratıcısı sayılabilir.
ANNABEL LEE VE KUZGUN şiirleri ünlüdür


Bizde sembolistler: Servet-i Fünûn’da Cenap Şahabettin’in Elhân-ı Şitâ şiirinde sembolist özellikler görülür. Tevfik Fikret’in Çınar şiir örneği sayılabilir. Asıl uygulayıcı Ahmet Hâşim’dir. Yahya Kemâl, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas, Ahmet Hamdi Tanpınar sembolist özellikli şairlerimizdir.



EMPRESYONİZM ( İZLENİMCİLİK ) (19.yy’ın sonları)

19. yüzyıl sonlarında resim sanatında egemen olmuş bir akımdır. Akımın etkileri edebiyat ve müzik sanatında da görülmüştür, sembolizmin bir aşaması olarak kabul edilir.

Özellikleri
· Duyuların, nesnel gerçekliğin, dış doğanın olduğu gibi algılanmasını engellediğinden hareketle, algılanan durumların gerçek ve dış dünya değil, onun hayallerle süslenmiş izlenimleri olduğu sonucuna varılmıştır.

· Doğanın tüm ayrıntılarıyla anlatılmasının olanaksızlığı nedeniyle, ancak doğadan edinilen izlenimlerin anlatılabileceği savunulmuştur.

· İnsanın çevresini saran evrene ve sosyal çevreye ilgisiz kalınmış, sanatçılar kendi iç dünyalarını dile getirmeyi amaçlamışlardır.

· Bu nedenle “sanat eseri, onu yaratanın tam kişiliğini belirtir” düşüncesi öne çıkmıştır.

•RİLKE

•HOPKİNS

•SAMUEL BECKET ( 1906–1989)
Hem İngilizce hem Fransızca romanlar ve oyunlar yazmıştır. 1969’da Nobel almıştır; fakat reddetmiştir.
GODOT’YU BEKLERKEN, OYUNUN SONU, MOLLOY…

***Sembolist şairler A. Rimbaud ve Paul Verlaine aynı zamanda empresyonist şairler olarak da kabul edilir.


Türk Edebiyatı’nda sembolizmin en önemli temsilcisi Ahmet Haşim birçok kaynakta empresyonist olarak da nitelenmiştir.




EKSPRESYONİZM ( DIŞAVURUMCULUK )

20. yüzyılın başında Almanya’da empresyonizme, özellikle de natüralizme bir tepki olarak doğmuştur. Bu akım resimde ortaya çıkmış, daha sonra edebiyata yansımıştır.

Ekspresyonizm, insanın iç dünyasındaki duyguları anlatmaya, dışa vurmaya, önem veren bir akımdır.
Bir başka ifadeyle bu akım, sanayi çağının anlamsızlaştırdığı yaşama karşı “ruhun isyanı”dır. Ekspresyonizm, insanın iç dünyasını, duygularını, ruh dalgalanmalarını dışa vurmayı amaçlar. Ekspresyonistler, iç gözleme, öznel gerçekçiliğe büyük önem vermişledir.

•JAMES JOYCE (1882–1941)
İrlanda asıllı şair, roman ve öykü yazarıdır. “ULYSESS” adlı romanı dünya çapında üne sahiptir.
DUBLİNLİLER, SÜRGÜNLER, ON PARALIK ŞİİRLER…

•FRANZ KAFKA (1883-1924) ROMAN, ÖYKÜ
Çekoslovak yazardır. Ölüm, intihar gibi temaları çok işler.
DAVA, ŞATO, YİTİK, DEĞİŞİM, ÇİN SEDDİ…

•T.S. ELLİOT ( 1888-1965)
Amerikan asıllı şair; şiir, oyun, deneme ve eleştiri yazarıdır.
ÇORAK ÜLKE, BOŞ ADAMLAR, KATEDRALDE CİNAYET, KUTLU ÇARŞAMBA…

•O. NEİL TİYATRO


KÜBİZM

20. Yüzyılın başında ortaya çıkan ve daha çok resim alanında kendini gösteren, sonradan öteki sanat dallarını da etkileyen, konunun yalnızca görünen taraflarını değil, görünmeyen yönlerini de göstermeye çalışan bir akımdır. Sözgelimi “Ressam, balkonda bulunan bir adamın resmini yapmak istediği zaman, yalnızca adamın dış görünüşünü çizmekle yetinmeyecek, balkondaki adamın sokağa ait bütün duyumlarını aynı tablonun içine yerleştirecektir.

Kübizme göre yaşam, çok boyutludur. İnsan yaşam denilen olay içinde birçok şeyi hep birden görmektedir. Öyleyse insanı bütün düşüncelerinden soyutlayamayız.

Empresyonizme tepki olarak doğmuştur. Her şeyi geometrik bir biçimde görmeye ve göstermeye çalışır. Şairler şiirlerinde, çözümleme – sentez metodunu kullanmışlardır. Eşyanın dış görünüşüyle birlikte özünün de gösterilmesi gerektiğini savunur.

Resimde Picasso; edebiyatta G. Apollinaire, Andre Salmon, Max Jacob gibi şairler bu akımı kökleştirmeye ve geliştirmeye çalışmışlardır. Fakat bütün çabalara rağmen, bu akım uzun ömürlü olamamıştır.

Türk edebiyatında bütün şiirleriyle Kübizmi temsil eden bir edebiyat sanatçısı yoktur.


FÜTÜRİZM ( GELECEKÇİLİK )

Yaşamda her şeyin sürekli hareket durumunda olduğundan yola çıkarak, sanatında bu harekete uyması gerektiğini ileri süren bir akımdır.

Fütürizmde geçmişin tüm sanat kuralları bir yana bırakılarak, hayatın dinamizmine, yaşamın sürekliliğine uygun yeni biçimler aranmıştır. Dinamizmi, hızı, makineyi, şiire sokmak amacı güdülmüştür. Atılganlık, gözü peklik ve çalışmanın kutsallığı savunulmuştur. Şiirde geleneğe bağlı tüm öğeler, şiir birimi, ölçü, uyak atılmış; özgür şiir biçimi kullanılmıştır.

•MARİNETTİ

•VİLADEMİR MAYAKOVSKİ (1894–1930)
Toplumcu ve fütürist ( gelecekçi ) bir şairidir. Halk diliyle biçime önem vererek şiirler yazmış, Rus şiirinde yeni bir dönem açmıştır. Bizde Nazım Hikmet, Mayakovski’den çok etkilenmiştir.

Türk Edebiyatı’nda Nazım Hikmet’in kimi şiirlerinde etkileri görülür.

DADAİZM

Fütürizm, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da yerini Dadaizm’e bırakmıştır. Kişiyi aklın tutsaklığından, aklın kurduğu düzenden sanatı dil, ölçü, uyak, biçim ve anlam kaygılarından kurtarmak; kalıplaşmış bütün sistemleri, kuralları, gelenekleri yıkmak amaç güdülmüştür. Kuralsızlık kural olarak benimsenmiştir.

Anlamsız olan “dada” sözcüğünü kendine ad olarak seçen akım, sanatı da ortadan kaldırma eğilimi göstermiştir.

Kurucusu Tristan Tzara’dır. Dadaizm 1922’den sonra yerini sürrealizme bırakmıştır.
NEOKLASİSİZM

19. yy sonlarında “ Klasisizm” e dönüş eğilimleri şeklinde belirmiştir.
Bizde Yahya Kemâl’de etkisi görülür. ( Şiirlerinin biçimce eski, öz yönünden yeni oluşu ile dikkati çeker. )


SÜRREALİZM ( GERÇEKÜSTÜCÜLÜK )

Dilimize “gerçeküstücülük” terimiyle çevrilen sürrealizm sanata, gerçeğin üstünü, ötesini, dışını değil; üst gerçeği (sanatçının daha önemli bulduğu bir gerçeği, gerçekliği) anlatmaya çalışır.

20. yüzyılın sanat akımı olan sürrealizm, bu “üst gerçeği”, “bilinçaltı” olarak belirler. Çünkü Sigmund Freud’un insanın bilinçaltına yönelik açıklamaları, sürrealizme kaynaklık etmiştir.

Freud’a göre insan “akıl”la “alışılmış”la davranışlarını sınırlamış ve gerçekliğini ortaya koyamamıştır. İnsanın rüyada ve sanrılık halindeki akıl ve mantığın denetiminden kurtulmuş halini ele alan Freud, insanın gerçek olarak anlaşılması için, aklın, mantığın, geleneklerin etkisinden kurtulması gerektiğini belirtir.

Sürrealistler de bilinçaltının karanlık ve karmaşık dünyasını sanata yansıtmak istemiştir.

Bir ruh doktoru olan şair, A. Breton, sürrealizmin ilkelerini “Birinci Sürrealizm Manifestosu” adlı eserinde açıklamıştır.

Özellikleri
· Bilinç ve akıl değil, bilinçaltı temel alınmıştır.
· Bilinç durumundan çıkarak (ipnoz durumu) hiçbir şey düşünülmeden ve tasarlanmadan yazmak yöntemi benimsenmiştir.

· Gülmenin insanı ikiyüzlülükten kurtaracağını söyleyen sürrealistler, mizaha ve espriye önem verirler.

· Sanat yapıtlarının iradi değil, çağrışımsal ve ruhsal otomatizm ürünü olduğunu göstermek için “rüya öyküleri”, ”ipnotizmada sorulara verilen yanıtlar”, “ruhsal otomatizm yazıları” gibi yöntemler kullanılmıştır.

· Akıl ve mantıkla şiirin bulunmadığına inanılmış, dış gerçeklik nesnel bağlantılarını kaybetmiş, imajlarda “olmazlar olur” yapılmıştır.

· İç akışı engellediğine inanıldığından noktalama işaretleri kullanılmamıştır.

· Gelenek, görenek ve törelerden, bunların sınırlayıcılığından kaçınılmıştır.

•ANDRE BRETON (1896–1966)

•LUİS ARAGON

•PAUL ELUARD, (1895–1952)
Edebiyat hayatına dadacılarla girmiş, sonra sürrealizmi benimsemiştir.
Türk Edebiyatı’nda Garip şiir akımının kimi şiirlerinde bu akımın izleri görülmektedir. Ayrıca günümüz çağdaş şairlerinden Cemal Süreya, İlhan Berk, Ece Ayhan, Edip Cansever, Turgut Uyar yer yer üstgerçekçilik izleri taşır (II. Yeni şairleri)



EGZİSTANSİYALİZM ( VAROLUŞÇULUK )

Var olmanın özden önce geldiğini ileri süren egzistansiyalizmin tarihsel kökleri oldukça eskilere gider. İnsanın kendi varlığını, kendisinin yarattığını ileri süren bir öğretidir bu. Varoluşçuluğun bir sanat akımı olarak biçimlenişi, bu öğretinin etkisiyledir.

Egzistansiyalistlere göre tüm varlıklar var oluşlarından önce gerçekleştirilmişlerdir. Bu nedenle örneğin ağaç ağaçlığını yapamaz artık; ama insan kendini yapabilir. İnsan kendi özünü oluştururken yalnızdır ve özgürdür. Bu özünü oluşturma süreci seçeneklerle doludur. İnsanın karşı karşıya kaldığı bu seçme durumu ona yoğun sorumluluklar yükler ve bu da kişiyi bunalıma düşürür.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra J.Paul Sartre ile gittikçe güçlenen bu akım, Descartes’in
“Düşünüyorum öyleyse varım” görüşünü tersine çevirerek “Var olduğum için düşünüyorum” tezine ulaşır ve özgürlüğü kısıtlayan hiçbir engeli tanımaz.

İnsana büyük değer veren var oluşçular insana yapılan haksızlıklardan herkesi sorumlu tutarak egzistansiyalizme toplumcu bir özellik kazandırırlar.

•J.P.SARTRE (1905–1980) ROMAN, ÖYKÜ, OYUN
Son dönemin en önde gelen düşünür ve sanatçılarından olan Sartre, egzistansiyalizm akımının kurucusu ve savunucularındandır.
BULANTI, ÖZGÜRLÜK YOLLARI, AKIL ÇAĞI (ROMAN), SİNEKLER, MEZARSIZ ÖLÜLER, KİRLİ ELLER, SAYGILI YOSMA (OYUN)…

•ALBERT CAMUS (1913–1960)
YABANCI, VEBA (ROMAN)

•ANDRE GİDE (1869–1951)
Fransız edebiyatının ünlü deneme ve roman yazarıdır. 1947 Nobel kazanmıştır. Sanat eserlerinde biçime önem vermez.
ECİNNİLER, KALPAZANLAR, DAR KAPI, DÜNYA NİMETLERİ…

•KARL JASPERS



BATI EDEBİYATINDAN BAŞKA BAZI ÖNEMLİ SANATÇILAR

•HANS CHRİSTİAN ANDERSEN (1805–1875)
Danimarkalı, dünyaca ünlü masal yazarıdır. Şiir, roman, tiyatro, gezi notu türünden eserler de vermiştir. Ama bütün dünya onu “Andersen Masalları” adıyla da bilinen masalları ile tanır.

•CHARLES PERRAULT ( 1628–1703)
Yapma masallarla adını ölümsüzleştirmiş bir şair ve yazardır. ( Hikâyeleri aslında, oğlunun yazdığı öne sürülmüştür. )
PARMAK ÇOCUK, KÜLKEDİSİ, ÇİZMELİ KEDİ gibi masallar onun eseridir.

•GRİMM KARDEŞLER
(JACOP 1785–1863 ve WİLHELM GRİMM 1786–1859)
Birlikte Alman folkloru, dili ve edebiyatı üzerinde yaptıkları çalışmalarla ün kazanmışlardır. Eserleriyle çocuk edebiyatının da ünlüleri arasında yer almışlardır. Derledikleri ve yazdıkları masallar “Grimm Masalları” adıyla dünya dillerine ve Türkçeye de çevrilmiştir. “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” bunların en tanınmışıdır.

•KNUT HAMSUN (1859–1952)
Norveçli romancı. Eserlerinin çoğu kendisiyle ilgilidir. Açlık adlı romanında gerçek bir olayı işler. Hamsun, kişilerin dış görünüşünden çok, ruh hallerini ve bilinçaltlarında kalmış düşünce ve emellerini anlatmakta ustalık gösterir.
AÇLIK, DÜNYA NİMETİ, TOPRAK YEŞERİNCE, SERSERİLİK GÜNLERİ, ROSA, PAN, GÖÇEBE…

•JULES VERNE ( 19. yy )
19. yy Fransız romancılarındandır. Yaşadığı dönem, Fransa’nın ve dünyanın icatlarla, keşiflerle çalkalandığı, büyük denizlere seferler düzenlendiği bir dönemdi. O, bu koşullar altında hayale dayanan, bilimsel buluşlar üstüne kurulan romanlara yöneldi.
BALONLA BEŞ HAFTA, AYA SEYAHAT, DENİZ ALTINDA YİRMİ BİN FERSAH, KAPTAN GRANT’IN ÇOCUKLARI…

•PİERRE LOTİ (1850–1923)
Fransızdır. Denizcilik mesleği dolayısıyla gezdiği ülkeleri anlatan “egzotik roman” türünde eserleriyle tanınır. İstanbul’a defalarca gelmiştir. “Aziyade” romanında İstanbul’u anlatmıştır. Türk dostudur. 1. Dünya Savaşı sırasında Türkiye’nin haksızlığa uğradığını savunmuş, Kurtuluş Savaş’ımızı destekleyen yazılar yazmıştır.
AZİYADE, İZLANDA BALIKÇISI, BAYAN KRİZANTEM…

•BERTOLD BRECHT ( 1898–1956)
Alman edebiyatının ünlü şairi ve tiyatro yazarıdır. “Epik Tiyatro”nun kurucusudur.
CESARET ANA, KAFKAS TEBEŞİR DAİRESİ, CARAR ANA’NIN SİLAHLAR, BAAL, ADAM ADAMDIR…

•HEİNRİCH BÖLL ( 1917–1985)
20. yy’da yetişmiş Alman yazarlarının en büyüğü sayılabilir. Öykü, roman ve tiyatro yazarıdır. 1972’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmıştır. “Gündelik gerçekleri” yansıtır.
TREN ZAMANINDA GELDİ, YARIN VE DÜN, PALYAÇO, TOPLUM DIŞI, BİR AĞIZ DOLUSU TOPRAK, İLK YILLARIN EMEĞİ, CÜCE VE BEBEK…

•ALAİN (1868–1951)
Fransız filozofu ve deneme yazarıdır. Felsefe öğretmenliği onu Descartes çizgisinde etkiler. Hümanizmi savunur. Uzlaşmacı ve barıştan yana bir tutum sergiler. Onun şüpheyi yöntem olarak kullanma anlayışı, sürekli yeni arayışlara yönelmesini sağlar.

• ELENOR PORTER ( 19. yy )
POLYANNA

• EDMONDO DE AMICIS ( 1846 – 1908 )
ÇOCUK KALBİ

•CARLO COLLODİ ( 1826 -1890 )
PİNOKYO



DOĞU EDEBİYATLARINDAN ÖNEMLİ SANATÇILAR

•KONFÜÇYÜS (MÖ 551–479)
Çinli filozof. Günümüze ulaşmış yazılı bir eseri yoktur. Sözlü olarak yayılan düşünceleriyle Doğu
felsefelerini etkilemiş, bütün dünyada edebiyatçıların da ilgi duyup yararlandıkları bir kişi olmuştur.

•BEYDEBA (MÖ 1. yy)
Hint filozofu ve yazarı olarak bilinir. Asıl kimliği hakkında çeşitli söylentiler vardır. Bakü’de doğmuş bir Türk olduğu, Hindistan’a sonradan gittiği de anlatılır. İnsanlara söyleyeceklerini, hayvanların başından geçiyormuş gibi – fabl biçiminde- düzenlediği öyküleriyle dile getirir.
KELİLE VE DİMNE

•FİRDEVSÎ (932–1020)
İran’ın ve dünya edebiyatının en büyük şairlerindendir. En önemli eseri, İran tarihini anlatan “ŞEHNÂME” adlı destanıdır.

•ÖMER HAYYAM (?-1124)
İran edebiyatı şairlerindendir. “Hayyam” çadırcı anlamına gelen takma adıdır. Gökbilimi, matematik ve doğa bilimleri alanlarında eserleri de olmakla birlikte; rubaileri ile ün kazanmıştır. Bu küçük şiirlerde, güçlü bir gözlem ince bir espri evreni görülür.

•NİZÂMİ (1140–1203)
İranlı şair. Asıl adı İlyas’tır. “Genceli Nizami” takma adıyla anılır. Hamse sahibidir.
LEYLA VÜ MECNUN, İSKENDERNÂME, HÜSREV Ü ŞİRİN, MAHZEN-İ ESRAR…

•SADİ (1193–1293)
İran’ın en büyük şair ve yazarlarındandır. “Şirazlı Sadi” adıyla bilinir. Lirik aşk şiirleri de yazmışsa da asıl ünü, düzyazıyla yazılmış küçük öykücükler içer kitabı GÜLİSTAN ile manzum öykücüklerden oluşan BOSTAN adlı eserlerinden gelir. Bu iki eser, bazı dünya dillerine de çevrilmiştir.

•HAFIZ (1320–1389)
İran edebiyatının en büyük şairlerindendir. “Şirazlı Hafız” diye bilinir. Tasavvuf, kelam, felsefe bilimleriyle uğraşmıştır. Şiirlerinde insan sevgisi, içtenlik, sevinç, günlük yaşam işlenmiştir. İran şiirine gazel türünü sokmuş, beyit bütünlüğünden çok konu bütünlüğüne önem vermiştir. Aşk, içki, eğlence konularının yanında dönemin toplumsal bozukluklarını da işlemiştir. En önemli eseri olan “DİVAN” Doğu ve Batı edebiyatçılarını etkilemiştir.

•CAMİİ (MOLLA CAMİİ) (1414–1492)
İranlı şair ve bilgindir. Hadis, tefsir, Arap dil ve edebi- yatı bilimlerinin yanı sıra, tasavvufla da ilgilenmiştir. Sade, duru, özlü bir dili vardır. Divanları (üç adet ), Yedi Taht ( Yedi mesnevi ) ve Baharistan…

•TAGOR (1861–1941)
Hintli şair. İngiltere’de eğitim görmüştür. Aynı zamanda filozoftur. Şiirlerine mitsizim ve vatanseverlik dikkati çeker. Eserlerinin birçoğunu İngilizce yazmıştır. 1913’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştır. Dünyanın en ünlü lirik aşk, insanlık ve doğa şairleri arasındadır.
BAHÇIVAN, MEYVE ZAMANI, AVARE KUŞLAR, YURT VE DÜNYA, ATEŞBÖCEKLERİ….

•KAWABATA ( 1899–1972)
Japon öykü ve roman yazarıdır. İngiliz ve Japon edebiyatlarını incelemiştir. 1968’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştır.
İZU DANSÖZÜ, KARLAR ÜLKESİ, BİN BEYAZ TURNA, KYOTO…

•MUHAMMED İKBAL ( 1873–1938)
Pakistanlı şairdir. Hint Müslümanlarının bağımsızlığı için çalışmıştır. Dördü Pakistan (Urdu) dilinde, yedisi Farsça, on bir şiir kitabı vardır.
CEBRAİL’İN KANADI, KERVANIN ÇAĞRISI, VARLIĞIN SIRLARI
Düzyazı eserlerinin en önemlisi, “İslâmiyet’te Dinî Düşüncelerin Yeniden İnşası” adını taşır.
•SAMED BEHRENGİ ( 1939–1968)
Türk (Azeri) asıllı İranlı yazar. İran folklorundan derlemeler yapmış, özellikle çocuklar için öykü ve masallar yazmıştır.
KÜÇÜK KARABALIK, BİR ŞEFTALİ BİN ŞEFTALİ, KARGALAR…


TÜRK DÜNYASINDAN ÖNEMLİ SANATÇILAR

• OSMAN TÜRKAY ( 1927- )
Kıbrıslı şair, yazar ve gazetecidir. Şiirleri, incelemeleri, denemeleri ve çevirileri vardır. Halen İngiltere’de yaşamaktadır. Uluslararası ödülleri vardır.
ŞİİR: YEDİ TELLİ, UYURGEZER, EVRENİN DÜŞÜNDE GEZGİN, KIYAMET GÜNÜ GÖZLEMCİLERİ

•ÖZKER YAŞIN ( 1932 - )
Kıbrıs’ta doğmuş şair ve yazardır. Öykü, tiyatro, şiir ve roman türlerinde eserler vermiştir. Halen Kıbrıs’ta yaşamaktadır.
ŞİİR: KIBIS’TAN ATATÜRK’E, BAYRAKTAR DESTANI, MEHMETÇİK KIBRIS’TA, ATATÜRK’E SAYGI DURUŞU…
ROMAN: KIBRIS’TA VURUŞANLAR, KIBRISLI KÂZIM, GİRNE’DEN YOL BAĞLADIK
ÖYKÜ: BÜTÜN KAPILAR KAPANDI…

•CENGİZ DAĞCI (9 Mart 1920 )
Roman ve öykülerinde Kırım Türk’ünün dramını anlatır. Yazar, eserlerine yaşadığı olayları konu olarak alır.
KORKUNÇ YILLAR, YURDUNU KAYBEDEN ADAM,
ONLAR DA İNSANDI, O TOPRAKLAR BİZİMDİ, DÖNÜŞ, ÜŞÜYEN SOKAK…

•CENGİZ AYTMATOV ( 1928)
Kırgız Türk edebiyatının dünyaca tanınmış yazarıdır. Eserlerinde doğa, aşk ve vatan sevgisi geniş yer tutar. İlhamını Manas ve diğer Kırgız destanlarından ve efsanelerinden alır. Romanlarının ana konusu olan savaş ve aşkı, simgesel, mecazlı anlatımla ve başarılı bir üslupla dile getirmiştir. CEMİLE adlı romanı dünyada bütün zamanların en çok okunan aşk romanı seçilmiştir.
TOPRAK ANA, GÜN OLUR ASRA BEDEL, YÜZ YÜZE SELVİ BOYLUM, MASALDAN SONRA, DENİZ KIYISINDA KOŞAN ALA KÖPEK, CENGİZ HAN’A KÜSEN BULUT, KIZILELMA, DİŞİ KURDUN RÜYALARI…

•BAHTİYAR VAHAPZADE ( 1925 )
Azerbaycanlı şair. Şiirlerinde dil bilinci ve yurt sevgisi geniş yer tutar. Ayrıca içinde yaşadığı toplumun aksak taraflarını şiirlerine konu edin şair, zaman zaman hayatın çelişkilerini de aksettirir. Şair, klâsik ve geleneksel Azerbaycan şiirini çok iyi tanıdığından her iki türde de başarılı eserler vermiştir.
MENİM DOSTLARIM, ÇINAR, AYLI GECELER, TAN YERİ, GÜN VAR BİN AYA DEĞER…

•ŞEHRİYAR ( 1904–1988)
Çağdaş Azeri edebiyatının büyük şairlerindendir. “Heyder Babaya Selâm” şiirinden sonra bitin Güney Azerbaycanlı şairlerin lideri durumuna yükselmiştir. Bütün şiirlerinde akıcı ve sade bir Azerbaycan Türkçesini kullanan şair sadece Azerbaycan’ın değil bütün Türk dünyasının sevilen şairleri arasında yer alır.

•GASPIRALI İSMAİL BEY ( 1851-1914)
Kırımlı yazar, gazeteci ve fikir adamıdır. Bir ara (1875) İstanbul’a gelmiştir. Kırım’da “Tercüman-ı Ahval-ı Zaman” adlı bir gazete çıkarmış, Rus topraklarındaki Türklerin ve dünya Türklüğü’nün “dilde, fikirde, iş’te birlik” ilkesi etrafında işbirliği yapmasını savunmuştur. Düşünceleri Asya Müslümanları ve bütün Türkler arasında yankı uyandırmıştı. Ömrünün son yıllarlında yine Türkiye’de bulunmuş, Milli edebiyatçılar üzerinde de etkili olmuştur.
RUSYA MÜSLÜMANLARI, AVRUPA MEDENİYETİNE BAKIŞ, ATLASLI CİHANNAME…

•AYAS İSHAKİ ( 1878-1954)
Kazan Türklerinin tanınmış edebiyat, düşünce ve siyaset adamlarındandır. Roman, hikâye, tiyatro türlerinde önemli eserler vermiştir.
ÖYKÜ: ZİNDAN, FAMİLYA SAADETİ, ULUG BEYREM (BÜYÜK BAYRAM)
ROMAN: EVE DOĞRU, TATARIN KIZI
OYUN: HAYAT YOLUNDA, KIYAMET…

•MAHDUM KULU
18. yy Türkmen şairlerindendir. Türkmenistan’da çok sevilen bir halk ozanıdır. Kahramanlık şiirleri, günlük yaşamı yansıtan şiirler, tasavvuf etkisinde şiirler yazmıştır. “Mahdum Kulu Divanı” adı altında bir araya getirilen şiirleri – bizdeki Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre koşma ve ilahileri gibi- Türkmen halkı arasında sözlü olarak da yaşamaktadır.

•ATA ATACANOĞLU (19220- )
Türkmenistan’ın çağdaş şairlerindendir. Tiyatro oyunları da yazmıştır. Şiirlerinde duru, içten, lirik bir anlatımı vardır. Heceyle de serbest nazımla da şiirler yazmıştır.
ŞİİR: GUŞGI GALASI, SALLANCAĞIM SEHRA MENİN, ÇAKMAK, MEN SİZE BARYAN
•ZİYA SAMEDİ ( 1914 - )
Doğu Türkistan-Uygur Türk yazarlarındandır. Tiyatro, roman, öykü türlerinde eserler vermiştir.
ROMAN: YILLARIN SIRRI, AHMET EFENDİ…
ÖYKÜ: BİR TANE SİGARA, KAYSILAR OLGUNLAŞTIĞINDA, DERTLİNİN İNLEYİŞİ…

•ABDÜLHAMİT SÜLEYMAN ÇOLPAN (1897–1938)
Özbek Türk Edebiyatı’nın önde gelen şairlerindendir. Yenilik Döneminin önemli savunucularındandır. Gençliğinde yazdığı şiirlerde Ali Şir Nevâî’yi, Fuzûlî’yi, Tagor’u örnek almıştır. Duygulu, atak, zeki bir özgürlük şairidir. Bağımsızlık, kadın hakları, eğitim gibi çeşitli konulara da yer vermiştir. Orta Asya halk şiirinden olduğu gibi Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Mehmet Emin Yurdakul, Mehmet Âkif gibi şairlerimizden de etkilendiği görülür. Ulusunu aydınlatmak için, dünya edebiyatlarından Özbekçeye çeviriler de yapmıştır.
ŞİİR: UYANIŞ, BULAKLAR, TAN SIRLARI, KOŞUKLARIM
TİYATROLARI: HALİL FELENK, ZAMAN HATUNU, UZUN KULAKLİ BABA, YARKIN AY…
ROMAN: Gece ve gündüz…