19 Ocak 2009 Pazartesi

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI

CUMHURİYET DÖNEMİ
· 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilan edilmesiyle edebiyatta da yeni bir dönem başlamış olur.
· Cumhuriyet döneminde her şeyden önce halk diliyle ede­biyat dili arasında bir yakınlaşma olur. Eserlerde halk diline, mahalli söyleyişlere yer verilir. Şiirlerde kullanılan Türkçe inanılmaz ölçüde sadedir. Kısacası bu dönemde dilde sadeleşme hareketi amacına ulaşmıştır.
· Şiirde aruz ölçüsü tümüyle terk edilmiş, hece ölçüsü yer­leşmiştir.
· Halk şiiri geleneği, Cumhuriyet dönemi şiiri için en önemli kaynak olmuştur. Şiirlerde hamasi (cesurca) söyleyişler dikkati çeker. Nutuk havası taşıyan didaktik şiirler de yazılmıştır. "Gurbet" konusu şiirde sık işlenen temalardan biri olmuştur. Ulus sevgisi, yurdu tanıtma ve yüceltme coşkusu şiirlerde önemli bir yer tutar.
· Anadolu'yu ve Anadolu insanını anlatan şiirler yazılır.
· Hececilerin izinden giden Kemalettin Kamu, Ahmet Kutsi Tecer, Behçet Kemal Çağlar, Ömer Bedrettin Uşaklı gibi şairler duygusal bir anlatımla, coşkulu biçimde Anadolu'yu anlatmış, övmüşlerdir. Bu dönemde "Anadolu'ya yönelme" ortak bir ülkü durumundadır. Ancak şairlerin çoğu Anadolu'ya dıştan bakmıştır. Fazıl Hüsnü Dağlarca, Nazım Hikmet, Cahit Külebi gibi bazı şairler ise Anadolu'yu daha gerçekçi bir bakış açısıyla işlemişlerdir.
· Cumhuriyet döneminde roman ve hikâye, gözlemci ve gerçekçi bir anlatıma dayanır. Roman ve hikâye, insan­larımızın gerçeklerine eğilir. Toplum sorunları gözleme dayanan bir gerçeklikle anlatılır. Konular, ülkenin somut koşullarından çıkarılır. Konuların işlenişinde de nesnel bir anlatım söz konusudur.
· Roman ve hikâyelerde olayların geçtiği çevre genişlemiştir. Toplumun her kesiminden yazarlar çıkmış, edebiyatımız konu, üslup ve dil bakımından yeni boyutlar kazanmıştır.
· Roman ve hikâyenin içeriği toplumsal ve siyasal bir nitelik kazanmıştır. Romanlarda Atatürk devrimleriyle amaçlanan çağdaş yaşam işlenmiştir. Yer yer tezli, güdümlü romanlar da yazılmıştır.
· Kurtuluş Savaşı Cumhuriyet dönemi roman ve hikâyesinde önemli bir yer tutar. Savaş öncesi durum, savaş yılları, savaşa katılanların durumu birçok esere konu olmuştur.
· Halide Edip Adıvar (Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye), Yakup Kadri Karaosmanoğlu (Yaban, Sodom ve Gomore, Ankara), Ahmet Hamdi Tanpınar (Sahnenin Dışındakiler), Tarık Buğra (Küçük Ağa), Kemal Tahir (Yorgun Savaşçı), Samim Kocagöz (Kalpaklılar) Kurtuluş Savaşı dönemini işleyen yazarlar arasındadır.
· Bazı romanlarda köy gerçeği üzerinde durulur; köy ve köylünün sorunları yansıtılır.
· Cumhuriyet döneminde tiyatro ve deneme türünde önemli gelişmeler olmuştur. Tiyatrolarda milli konular işlenmiştir.
· Cumhuriyet dönemi yazarları roman ve hikâyenin dışında makale, fıkra, deneme, eleştiri, anı ve gezi yazısı türlerinde önemli eserler yazmışlardır.
· Cumhuriyet dönemi şair ve yazarları olarak Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Kutsi Tecer, Ahmet Muhip Dıranas, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar, Memduh Şevket Esendal, Abdülhak Şinasi Hisar, Falih Rıfkı Atay, Peyami Safa gibi isimler sayılabilir.



Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı iki dönemde incelenebilir:

A. 1923 – 1940 yılları arası Türk edebiyatı
1. Memleket edebiyatı /Milli Edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren şiir, roman: Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Kutsi Tecer, Kemalettin Kâmi Kamu, Zeki Ömer Defne, Arif Nihat Asya, Orhan Şaik Gökyay; Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin; Falih Rıfkı Atay, Refik Halit Karay…
2. Öz şiir anlayışını sürdüren şiir: Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Muhip Dıranas, Ziya Osman Saba, Cahit Sıtkı Tarancı…
3. Yedi Meşaleciler: Yaşar Nabi Nayır, Sabri Esat Siyavuşgil, Vasfi Mahir Kocatürk, Muammer Lütfi, Cevdet Kudret Solok, Ziya Osman Saba, Kenan Hulusi Koray
4. Serbest Şiir Anlayışı –Toplumcu şiir: Nazım Hikmet Ran…

B. 1940 sonrası (Son dönem) Türk edebiyatı
1. Garip akımı /Birinci Yeni ( 1940-1954): Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat Horozcu.
2. İkinci Yeni ( 1954-1960): Cemal Süreya, Edip Canever, Sezai Karakoç, Ece Ayhan, Turgut Uyar, İlhan Berk, Ülkü Tamer, Özdemir İnce, Gülten Akın, Süreyya Berfe, Refik Durbaş …
3. Maviciler: Attila İlhan, Orhan Duru, Ahmet Oktay, Ferit Edgü…
4. Hisarcılar: Mehmet Çınarlı, İlhan Geçer, Munls Faik Ozansay, Mustafa Necati Karaer, Yavuz Bülent Bakiler, Gültekin Samanoğlu, Yahya Akengin, Nüzhet Erman, Nevzat Yalçın...
5. Şiir ve romanda Bağımsız hareket edenler: Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatigil, Cahit Külebi; Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Tarık Buğra, Abdülhak Şinasi Hisar, Mithat Cemal Kuntay, Samiha Ayverdi, Mustafa Kutlu…
6. İkinci yeni sonrası toplumcu şiir anlayışı (1960-1980): İsmet Özel, Süreyya Berfe, Ataol Behramoğlu; Refik Durbaş…
7. Toplumcu Gerçekçiler: Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Necati Cumalı, Haldun Taner, Sabahattin Ali, Fakir Baykurt, Kemal Bilbaşar, Aziz Nesin, Yusuf Atılgan, Talip Apaydın, Rıfat Ilgaz …
8. Cumhuriyet döneminde halk şiiri: Âşık Veysel, Karslı Murat Çobanoğlu, Erzurumlu Yaşar Reyhanî, Şeref Taşlıova, Âşık İlhami, Ali İzzet Özkan, Âşık Feymani, Halil Karabulut…
9. Modernizmi esas alanlar: Nezihe Meriç, Adalet Ağaoğlu, Attila İlhan, Rasim Özdenören, Füruzan, Oğuz Atay, Orhan Pamuk…
10. 1980 sonrası Türk şiiri: Tuğrul Tanyol, Murathan Mungan, Ceyhun Atuf Kansu, Ahmed Arif, Kemal Özer, Orhan Alkaya, küçük iskender, Oğuzhan Akay, Sunay Akın…
11. Tiyatro türü: Güngör Dilmen, Haldun Taner, Refik Erduran, Turan Oflazoğlu, Recep Bilginer, Necati Cumalı, Cevat Fehmi Başkurt, Turgut Özakman…


CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINA GENEL BAKIŞ
• Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanıp, Cumhuriyet ilan edilince, Türk toplumu yeni bir yaşama başladı, ilkele­ri, Mustafa Kemalce belirlenen bu dönemde toplum, çağdaş bir uluslaşma sürecine girdi. Bu; laik, de­mokratik ve ulusal bir toplumun oluşumu sürecidir. Her alanda kendine yeten, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı ve hatta onu geçmeyi amaç edinen bir ulu­sun yaratılma sürecidir.
• Bu dönemde Atatürk devrimlerinin hazırlayıcılığını, yaygınlaştırılmasını ve savunuculuğunu aydın­larla edebiyatçılar yüklenmiştir.
• Eğitimde okuma-yazma seferberliği başlatıldı. Eği­tim kurumları artarken, kültür kurumları da açıldı. Bu dönemin ozan ve yazarları da yeni Türkiye'nin kurul­masında görev aldılar. Sanatsal ulusal bilinci ve ulusal coşkuyu yaratma çabaları arttı.
• Edebiyatta toplumcu ve gerçekçi bir anlayış be­nimsenmiştir.
• Edebiyatın Ankara çizgisinde resmi ideolojiyi be­nimseyerek geliştiği görülmektedir.
• Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen kalemler Cumhuriyet kurulduktan sonra devlet kademelerinde görev aldılar. Sanatçı ve edebiyatçıların büyük çoğunluğu bu dönemde birer devlet memurudur.
• Kurtuluş Savaşı sırasındaki "kahramanlık edebiya­tı" Cumhuriyetten sonra hemen "memleketçi edebiyat'a dönüştürülmüştür.
• Batı taklitçiliği terk edilmiş; ulusal bir edebiyat oluşturulmuştur.
• Milli Edebiyatçıların başlattığı sadeleşme hareketi Türk Dil Kurumu aracılığıyla bilimsel bir nitelik ka­zanmıştır.
• Dildeki yabancı sözcüklerin atılması, yeni söz­cüklerin derleme ya da türetmeyle kazanılması sonucunda dil anlaşmıştır.
• Dilin yapısı araştırılmış ve kuralları saptanmıştır.
• Yazı dili ile konuşma dili arasındaki kopukluk or­tadan kaldırılmıştır.
• 1940'lara kadar süren dönemde, Milli Edebiyatçı­ların tüm özellikleri gözlenmektedir.
• Yurt sorunları ve uluslaşma temel konu olma özelliğini sürdürmüş. Anadolu’ya yöneliş devam etmiştir. Genel eğilim bu olmakla birlikte bazı yazar ve ozanlar demokratik ortamdan yararlanarak zor da olsa ayrı konular ve düşünceler işlemişlerdir.
• Bu dönemin ozan ve yazarları bir topluluk gibi ortak özelliklere sahip değillerdir. Sanat anlayı­şında ve konularda tam bir mozaik görünümü vardır.
• Elli yıldır denenmiş hece ölçüsü olanakları, halk şiiri nazım biçimleri bıkkınlığından, kuru ve söylevci yurt güzellemelerinden, soyut vatan ve millet sevgisi edebiyatından sıyrılmak isteyen bu genç kuşak; insan özgürlüğüne, yaşama hakkına, dün­ya güzelliklerine yöneldiler. Çağdaş insanın dü­şüncelerini dile getirirken de nazmın dar kalıpla­rından kurtulmaya çalışmışlardır.
• 1926 yılında Cumhuriyet ideolojisini yaygınlaştırmak amacıyla "Hayat" dergisi çıkarılmıştır.
• Sanatçılar hece ölçüsünü 1940'lara kadar kullanma­ya devam etmişlerdir.
• Beş Hececiler'in yanı sıra Ali Mümtaz Erolat, Kemalettin Kamu, Necmettin Halil Onan, Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Muhip Dıranas, Ömer Bedrettin Uşaklı, Ahmet Kutsi Tecer, Cahit Sıtkı Tarancı, Behçet Kemal Çağlar gibi şairler de hece vezni­ni kullanmayı sürdüren başlıca şairlerdir. Hececi şiirde asıl aşamayı gerçekleştirenler Ahmet Hamdi Tanpı­nar, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Muhip Dıranas ve Cahit Sıtkı Tarancı'dır.
• Türk hikâye ve romanı 1930'lara kadar Milli Edebiyat etkisinde gelişir. 1930'lardan sonra toplumcu, gerçek­çi bir çizgiye yönelir.
• 1925 yılında Takrir-i Sükûn Kanunu'nun çıkarılmasıyla edebiyatçılar suya sabuna dokunmayan konularda yazmaya başlarlar. Böylece ortaya popülist bir edebi­yat çıkar. Aka Gündüz, Mahmut Yesari, A. Ziya Kozanoğlu, Nizamettin Nafiz Tepedelenlioğlu gibi ya­zarlar bu türden eserler vermişlerdir.
• 1940'lı yıllarda şiirde hece vezni bütünüyle aşıldı.
• Öykü ve romanda "gerçekçilik" egemen sanat anlayışı olarak yerleşti. Bu yıllarda Köy Enstitüleri açıldı, Ter­cüme Bürosu kuruldu. Tercüme Bürosu Batı Klasikle­rini birbiri ardınca Türkçeye kazandırdı. Bu yıllarda canlı­lık ve yenilik şiirde ve öyküdedir.
• 1940'lı yıllarda Garipçiler dışında gelişen yeni şiirin başlıca temsilcileri olarak şu adlar sayılabi­lir: Behçet Necatigil, Ceyhun Atıf Kansu, Cahit Külebi, Sabahattin Kudret Aksal, Necati Cumalı, İlhan Berk, Salâh Birsel, Bedri Rahmi Eyüboğlu...
• 16 Mart 1950'de çıkmaya başlayan Hisar Dergi­sinin etrafında kümelenen bir grup şairin oluştur­duğu topluluk, HİSARCILAR diye anılmıştır. Munis Faik Ozansoy, Mehmet Çınarlı, Mustafa Necati Karaer, Gültekin Samanoğlu, İlhan Ge­çer grubun önde gelen sanatçılarıdır. Topluluğun sanat anlayışı şöyle özetlenebilir: Sanatta millî köklere bağlı kalınıp Türk şiir geleneğinden kopmadan günün şiirini yazmak gerekir.
• 1 Kasım 1952'de çıkmaya başlayan Mavi Dergi­sinin etrafında kümelenen şairlerin oluşturduğu topluluk, MAVİCİLER diye anılmıştır. Ahmet Ok­tay, Yılmaz Gruda, Attila İlhan, Ferit Edgü, Hilmi Yavuz grubun önde gelen sanatçılarıdır. Toplulu­ğun sanat anlayışı şöyle özetlenebilir: Cumhuri­yet devrimlerinin yarattığı yeni bir nesil, özlenilen sosyal yapının kurucusu olacak yeni bir in­san tipi kimliğiyle sanatçı kendini devrim dava­sına vermelidir. Mustafa Kemal sevgisini ön plana çıkaran ürünler vermek gerekir. Düşünce ve sanat, belirli bir sınıfın bayrağı olmadan ürün vermek gerekir. Dilde özleşmeden yanadırlar.
• 1940–1950 yılları arasında öykü ve romanda bir durgunluk yaşanmıştır.
• 1950'den sonra edebiyat ve sanat alanına çok­seslilik gelmiş; bu yıllarda Orhan Kemal, Kemal Tahir ve Yaşar Kemal yeni bir bakış açısıyla ve köy gerçeğini değişik boyutlarıyla yansıtan köy konulu eserler yazmışlardır.




CUMHURİYET DÖNEMİ ROMAN VE ÖYKÜ

BİÇİM VE İÇERİK ÖZELLİKLERİ
KONU: Kurtuluş Savaşı, yurt sorunları, batılılaşma, işçi sorunları, göç vb.
KİŞİ OLAY: Bu dönemde her türlü olay ve toplumun her kesiminden insanlar roman ve öykü­nün içine girmiştir.
DİL – ANLATIM: Milli Edebiyatla başlayan sadeleşme eğilimi, TDK’nin da katkısıyla bu dönem yapıt­larını iyice sadeleştirmiştir.
TEKNİK: Realizmin ilkeleri benimsenmiştir. Gözleme önem verilmiştir. Teknik açıdan Türk romanı gerçek kimliğini Cumhuriyet Döneminde bulmuştur.


CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI SANATÇILARI

ŞİİR:
a) Hece ölçüsünden yararlananlar: Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Kutsi Tecer, Ahmet Muhip Dıranas, Ziya Osman Saba, Kemalettin Kamu, Mehmet Çınarlı, Yahya Akengin, Cahit Sıtkı Tarancı (bazı şiirlerinde)...
b) Serbest ölçüyle yazanlar: Fazıl Hüsnü Dağlarca, Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat Horozcu, Nazım Hikmet, İlhan Berk, Edip Cansever, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Ece Ayhan, Sezai Karakoç, Behçet Necatigil, Cahit Külebi, Attila İlhan, Ataol Behramoğlu, İsmet Özel, Ahmet Erhan, Yaşar Miraç, Refik Durbaş, Salih Bolat, Şükrü Erbaş, Murathan Mungan, Arif Ay, Akif Kurtuluş, Enis Batur, Haydar Ergülen, Gülten Akın...

ROMAN:
· Kemal Tahir, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz, Nihal Atsız, Fakir Baykurt, Kerime Nadir, Yusuf Atıl­gan, Ferit Edgü, Oğuz Atay, Adalet Ağaoğlu, Selim İleri, Bilge Karasu, Vedat Türkali, Mehmet Şeyda, Mahmut Makal, Tarık Buğra...
HİKÂYE:
· Memduh Şevket Esendal, Sait Faik Abasıyanık, Halikarnas Balıkçısı, Sabahat­tin Ali, Oktay Akbal, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Kemal Tahir, Nezihe Meriç, Se­lim İleri, Nedim Gürsel, Füruzan, Mustafa Kutlu, Rasim Özdenören, Emine Işınsu, Sevinç Çokum, Leyla Erbil, Murathan Mungan, Kürşat Başar, Feride Çiçekoğlu…
TİYATRO:
· Haldun Taner, Turgut Özakman, Turan Oflazoğlu, Güngör Dilmen, Refik Erduran, Orhan Asena, Recep Bilginer...
DENEME:
• Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin, Sabahattin Eyüboğlu, Salah Birsel, Vedat Günyol, Cemil Meriç, İlhan Selçuk.
ELEŞTİRİ:
• Abdulhak Şinasi Hisar, Nurullah Ataç, Vedat Günyol, Tahir Alangu, Asım Bezirci, Rauf Mutluay, Fethi Naci, Semih Gümüş, Akşit Göktürk, Doğan Hızlan, Memet Fuat, Mehmet H. Doğan, Enis Batur, Füsun Akatlı, Berna Moran...
ANI:
• Halikarnas Balıkçısı, Şevket Süreyya Aydemir, Aziz Nesin...
GÜNCE:
• Nurullah Ataç, Salah Birsel, Oktay Akbal, Tomris Uyar, Cahit Zarifoğlu...
FIKRA:
• Çetin Altan, İlhan Selçuk, Falih Rıfkı Atay...
MEKTUP:
• Halikarnas Balıkçısı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı...
BİYOGRAFİ VE OTOBİYOGRAFİ:
• Abdulhak Şinasi Hisar, Behçet Necatigil, Hilmi Yücebaş, Muzaffer Uyguner, Ha­san Ali Yücel, Mehmet Kaplan, Nazım Hikmet...
RÖPORTAJ:
• Yaşar Kemal, Fikret Otyam, Işıl Özgentürk...
GEZİ:
• Falih Rıfkı Atay, Reşat Nuri Güntekin, Melih Cevdet Anday, Oktay Akbal...


CUMHURİYET DÖNEMİNDE OLUŞAN EDEBİ TOPLULUKLAR - EĞİLİMLER

Memleket Edebiyatı ( Milli edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren şiir, roman )
· Anadolu’yu ve Anadolu insanını anlatmaya çalışan bu anlayışın temelleri Ziya Gökalp ve Mehmet Emin Yurdakul gibi sanatçılar tarafından atılmıştır. Şiirde hece ölçüsünü ve Halk şiiri nazım biçimlerini kullanan sanatçılar yalın bir dille eserler vermişler, mahalli söyleyişleri edebiyata sokmuşlardır. Memleket edebiyatı yapan Faruk Nafiz, Halit Fahri, Necmettin Halil, Halide Nusret, Ömer Bedrettin Uşaklı, Ahmet Kutsi Tecer, Kemalettin Kamu gibi şairler iyimser bir psikoloji ile şiirler yazmışlar fakat Anadolu’nun sorunlarını köklü biçimde dile getirememişlerdir. Memleket edebiyatına hizmet eden Yakup Kadri, Halide Edip, Reşat Nuri gibi yazarların eserlerinde ise Anadolu’ya bakış daha tutarlı, daha ciddidir.

· Cumhuriyet dönemi romanında ulusal Kurtuluş Savaşı başlı başına bir konu oluşturur. Toplumumuzun yazgısını değiştiren, tarihimizde yeni bir dönemin başlamasını sağlayan bu olay türlü yönleriyle roman ve öykülerde işlenir. Savaş öncesi durum, savaş yılları, savaşa katılan yerli güçler, çeteler türlü romanların dokusu içinde anlatılmıştır.

· Kurtuluş Savaşı’nı Konu Edinen Romanlar:
· Ateşten Gömlek Halide Edip Adıvar
· Vurun Kahpeye Halide Edip Adıvar
· Yaban Yakup Kadri Karaosmanoğlu
· Sodom ve Gomore Yakup Kadri Karaosmanoğlu
· Sahnenin Dışındakiler Ahmet Hamdi Tanpınar
· Yorgun Savaşçı Kemal Tahir
· Esir Şehrin İnsanı Kemal Tahir
· Esir Şehrin Mahpusu Kemal Tahir
· Kalpaklılar Samim Kocagöz
· Doludizgin Samim Kocagöz
· Küçük Ağa Tarık Buğra
· Toz Duman İçinde Talip Apaydın
· Şu Çılgın Türkler Turgut Özakman
· Gazi Paşa Attila İlhan

MİSTİK-RUHÇU EDEBİYAT ANLAYIŞI
Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa, Asaf Halet Çelebi gibi sanatçıların temsil ettiği mistik - ruhçu edebiyat anlayışı, manevi değerlere ve ruhun üstünlüğü ilkesine büyük önem vermiş, bu doğrultuda eserlere yansımıştır. Mistik - ruhçu görüş, maddeci (materyalist) dünya görüşüne bir karşı çıkıştır. Ahmet Hamdi Tanpınar, Abdülhak Şinasi Hisar gibi sanatçılar da rüya, hayal ve hatıralara yönelmişlerdir.


AHMET HAMDİ TANPINAR (1901–1962)
· Tanpınar, çok yönlü bir insan ve sanatçıdır. Üniversitede profesördür, milletvekilliği yapmıştır. Anadolu'nun değişik yörelerinde öğretmenlik yapmıştır.
· Tanpınar bir sanatçı olarak şiir, roman, hikâye, deneme, makale, edebiyat tarihi türlerinde eserler vermiştir. Asıl önemli yanı şairliğidir.
· İlk şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmış, sonra serbest şiire geçmiştir. Fransız şiirini tanımış, sembolistlerden etkilen­miştir. Şiirlerini yazarken çok titiz davranır; bu nedenle az sayıda şiiri vardır. Rüya, zaman, bilinçaltı onun şiirlerinde-ki önemli kavramlardır. Şiirlerinde "ahenk"e önem verir.
· O eserlerinde eski ile yeni, Doğu ile Batı arasında bir sen­tez oluşturmaya çalışır. Zaman kavramı üzerinde çok durur. Tarihi konulardan uzak durmaya çalışmıştır; ancak geçmişle bugünü birlikte anlamaya yönelik bir şiir olan "Bursa'da Zaman" onun en önemli şiiri olmuştur.
· Şiirleri, okuru hemen sarıverir. Yalın dille yazdığı, kendine özgü sıfatlarla süslediği renkli şiirleri vardır.
· Yazarın roman ve hikâye türündeki yapıtları da önemlidir. Romanlarında "zaman" ve "geçmişe özlem" temalarını işler. Dış dünyayla uyum sağlayamayan kişilere ve onların sorunlarına yer verir. Bilinçaltındaki duygular, anılar önemli yer tutar.
· Türk edebiyatının en başarılı romanlarından biri sayılan Huzur'da; Mümtaz, Nuran, ihsan ve Suat olmak üzere dört temel karakter vardır. Şair ve üniversitede asistan olan Mümtaz romanın baş kişisidir. Romanda ana olay Nuran ve Nuran'ı seven Mümtaz ile Suat arasında geçer. Daha çok da Mümtaz'in psikolojisi işlenir. Mahur Beste, Sahnenin Dışındakiler, Saatleri Ayarlama Enstitüsü Tanpınar'ın diğer romanlarıdır. Romanlarında insanların toplumla uyumsuzluğunu işler, kahramanlarının psikolojik yönleri dikkati çeker.
· Yaz Yağmuru ve Abdullah Efendi'nin Rüyaları hikâye kitaplarıdır.
· Deneme: Beş Şehir, Yaşadığım Gibi
· Edebiyat Üzerine Makaleler, 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi sanatçının diğer türlerdeki eserleridir.

NECİP FAZIL KISAKÜREK (1905–1983)
· Şiirine Milli Mücadele yıllarında başlayan Necip Fazıl'ın ilk şiirleri Yeni Mecmua'da çıkmıştır.
· Şiir, hikâye, biyografi, anı ve tiyatro türünde eserleri vardır.
· Necip Fazıl, Halk şiiri geleneğinden yola çıkmış, hece ölçüsünü kullanmıştır. Batı şiiriyle kendi şiir geleneğimizi birleştirmeye çalışmıştır.
· Şiirleri biçim bakımından kusursuzdur. Gerek biçim, gerek içerik açısından özgün şiirleri vardır.
· Felsefeye olan ilgisiyle şiirde mistik bir anlayış ve duyuşa yönelmiştir. Onun şiirlerinde sürekli bir arayış içinde olan modern insanın huzursuzlukları, arayışı vardır. Daha sonra dini şiirler yazmaya yönelmiştir.
· İlk kitabı "Örümcek Ağı" büyük bir beğeniyle karşılan­mıştır. Bu şiirlerde insanın ve eşyanın bilinmeyen içyüzünü hissettiren ıstırabın temsilcisi bir şair olarak kabul edilmiştir.
· Necip Fazıl, şiirlerinde insan-evren ilişkisini, madde-ruh tezadını, insanın iç dünyasını, tutkularını işlemiştir. Korku, ürpertici hayaller, vehimler onun şiirlerinde sık rastlanan öğelerdir.
· Şiirleri: Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervanı, Çile, Şiirlerim, Kaldırımlar
· Hikâyeleri: Birkaç Hikâye, Birkaç Tahlil, Ruh Burkuntularından Hikâyeler
· Oyunları: Tohum, Bir Adam Yaratmak, Reis Bey, Para, Yunus Emre...
· Roman: Aynadaki Yalan

ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR (1888–1963)
· Geçmiş özlemiyle dolu roman ve anılarıyla tanınmıştır.
· Tanıdığı kişilerden yola çıkarak gözlem ve anılarına dayanan kurgular oluşturur. Çocukluk ve gençlik yılların­dan, İstanbul'un en güzel yerlerinde geçen gözlemlediği, belleğine yerleşen anılarından yararlanır.
· Okurların ilgisini çeken, okurları yazıya bağlayan çekici bir anlatımı vardır. Süslü, sanatlı, uzun cümleleri vardır.
· Eserlerinde kültür, hatıra, tasvir öğeleri ağır basar.
· Romanları: Fahim Bey ve Biz, Çamlıca'daki Eniştemiz
· Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları, Geçmiş Zaman Köşkleri, Geçmiş Zaman Fıkraları, İstanbul ve Pierre Loti anı türündeki eserleridir.

PEYAMİ SAFA (1899–1961)
· Fıkra, öykü, roman yazarı olarak tanınmıştır. Türkçeyi en iyi kullanan yazarlardandır.
· Sanat endişesi taşımadan para kazanmak, geçimini sağla­mak için yazdığı eserlerde Server Bedi ismini kullanmıştır. Yüz kırka yakın eseri vardır. "Yirminci Asır" adlı bir gazete de çıkarmıştır. Ansiklopedik bilgilere sahiptir.
· Eserlerinde olaya değil, psikolojik tahlillere, ruh çözüm­lemelerine ağırlık verir. Eserlerindeki kişiler belli bir düşünceyi anlatmaya yönelik olarak seçilmiştir.
· Romanları teknik yönden oldukça güçlüdür. Kahraman­larını kültürlerine, yaşam biçimlerine, kişiliklerine uygun biçimde konuşturur. Romanlarında ahlak çöküntüsü, Doğu-Batı çatışması, varlığın sırları gibi konular üzerinde durmuştur.
· Kendi hayatının bir bölümünü anlattığı Dokuzuncu Hariciye Koğuşu bir otobiyografik romandır.
· Hemen her romanında dönemler, anlayışlar, gelenekler, karşılaştırmalar üzerinde durmuştur.
· Eserleri arasında Mahşer, Sözde Kızlar, Yalnızız, Fatih-Harbiye, Matmazel Noralya'nın Koltuğu, Canan sayıla­bilir.

SERBEST ŞİİR ANLAYIŞI
1930’lu yıllarda ortaya çıkan serbest şiir anlayışının en büyük temsilcisi Nazım Hikmet’tir. Bu sanatçı, Rusya’daki öğrenim yıllarında, Fütürizm akımına bağlı olan Mayakovski’nin şiirlerini okumuş, bunlardan etkilenmiştir. Rusya dönüşü öz, biçim ve tema bakımlarından yeni şiirleriyle serbest nazmın öncüsü olan ve sosyalist dünya görüşünü benimseyen Nazım Hikmet, kendisinden sonraki birçok şair üzerinde etkili olmuştur.

NAZIM HİKMET RAN (1902–1963)
· Başlangıçta ölçülü, uyaklı şiirler yazan Nazım Hikmet, daha sonra Rus şairi Mayakovski'nin sanat görüşünü benimse­yerek ölçülü uyaklı şiiri bıraktı.
· Öz, biçim ve tema bakımından yeni şiirleriyle serbest şiirin ve toplumsal şiirin öncüsü oldu. Gerçekçi ve toplumcu bir özle şiir üretme çabası içine girdi.
· Serbest şiir tarzında yazdığı şiirlerinde değişik dönemler söz konusudur.
· Şiirleri sekiz kitapta toplanmıştır:
· 835 Satır, Sesini Kaybeden Şehir, Benerci Kendini Niçin Öldürdü, Memleketimden İnsan Manzaraları, Kurtuluş Savaşı Destanı...


YEDİ MEŞALECİLER
· Yedi Meşaleciler, Beş Hececiler'e tepki olarak ortaya çıkmış­lardır. Beş Hececiler'in şiirlerini sığ olmakla suçluyorlardı.
· Yedi Meşale adıyla ortaklaşa bir kitap çıkarıp bu kitabın önsözünde şiirle ilgili görüşlerini açıkladılar.
· 1928 yılında ortaya çıkan bu topluluğu oluşturan yedi sanatçıdan yalnız Kenan Hulisi yazardı, ötekiler şiirle ilgileniyordu: Muammer Lütfü, Cevdet Kudret Solok, Sabri Esat Siyavuşgil, Yaşar Nabi Nayır, Ziya Osman Saba, Vasfi Mahir Kocatürk.
· Edebiyat dünyasında bir tıkanıklık olduğundan yakınıyor, kendilerini sanat aşkıyla çalışan gençler olarak nitelendiri­yorlardı. İlkelerini "samimilik, canlılık ve devamlı yenilik" olarak açıkladılar. Türk şiirine yeni ufuklar açmayı hedef­lediklerini ifade ettiler. Fransız edebiyatını örnek alıp izleye­ceklerini söylediler.
· Yedi Meşaleciler hedeflerinin hiçbirini gerçekleştiremeden kısa sürede dağıldılar, eleştirdikleri Beş Hececiler'in devamı olmaktan öteye gidemediler. Sanatçılar bağımsız birer isim olarak çalışmalarını sürdürdüler.
· Sabri Esat Siyavuşgil çevirileri ve denemeleri ile edebiyat­la olan ilişkisini sürdürdü. Psikoloji profesörü olarak bilim­sel çalışmalar yaptı.
· Yaşar Nabi şiirlerini iki kitapta topladı. Edebiyatın başka türlerinde de eserler veren Yaşar Nabi, çıkardığı Varlık der­gisini ömrü boyunca yaşattı. Varlık, Türk edebiyatının gelişim sürecinde çok önemli bir dergi olmuştur.


ZİYA OSMAN SABA (1910 – 1957)
• Yedi Meşaleciler'in şiire en sadık şairi olmuştur.
• Çoğunu hece ölçüsü ile yazdığı şiirlerinde Batı nazım biçimlerini kullanmış; ancak içerikte 19. yy. edebiyat anlayışına bağlı kalmıştır.
• Şiirlerinde çocukluk özlemi, anılara düşkünlük, yoksul yaşamlara karşı utanç ve acıma, küçük mutluluklarla yetinme gibi konuları işlemiştir.
• Yalın dili, lirik ve içten söyleyişi ile tanınmıştır.
• En çok bilinen şiiri "Sebil ve Güvercinlerdir.
Şiir: Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak...
Öykü: Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi, Değişen İstanbul


YAŞAR NABİ NAYIR (1908 – 1981)
• Yazınsal türlerdeki yapıtlarından çok yayıncılığıyla edebiyatımızda unutulmayacak bir yer edinmiştir.
• Varlık yayınevini kurmuş, Varlık dergisini çıkarmıştır.
• Güncel ve geleceğe dönük sanat ve edebiyat politikasına katkı yapmıştır.
• Türkçenin yalınlaşması ve Atatürkçülük doğrultusundaki çabalarıyla iz bırakmıştır.
• Sözlük çalışmaları yapmıştır.
Şiir: Yedi Meşale (Ortak kitap) Kahramanlar, Onar Mısra...
Roman: Bir Kadın Söylüyor, Âdem ve Havva
Biyografi: Ahmet Haşim, Ömer Seyfettin, Tevfik Fikret, Homeros, Moliere
Oyun: Beş Devir, İnkılâp Çocukları, Köyün Namusu...
Makale -İnceleme: Atatürkçülük Nedir, Atatürk Yolu, Edebiyat Dünyamız, Edebiyatımızın Bugünkü Meseleleri...
Derleme: Başlangıcından Bugüne Türk Şiiri, Günümüz Türk Hikâyeleri, Türk Nesir Antolojisi

SABRİ ESAT SİYAVUŞGİL (1907 – 1968)
• Şiirlerinde yaşamla ilgili eşyayı, bu yaşamı çerçeveleyen mekânları dışavurumcu ve yer yer alaycı bir anlatımla dile getirmiştir.
• Ruhbilim, eğitim ve folklor konularındaki çalışmalarının yanı sıra fıkra yazarlığı da yapmıştır.
• Fransız edebiyatından yaptığı çeviriler ile ün yapmıştır.
• Ömer Seyfettin'in şiirlerini Fransızcaya çevirmiştir.
Şiir: Odalar ve Sofalar
İnceleme: İstanbul'da Karagöz Karagöz'de İstanbul, Psikoloji ve Terbiye Bahisleri
Çeviri: İki Başlı Kartal


CEVDET KUDRET SOLOK (1907 – 1992)
• İlk şiirlerinde bireysel duygularını ve karamsar iç dünyasını dile getirmiş, sonraları ise ölçüsüz fakat uyaklı şiirler yazmıştır.
• Daha çok edebiyat ile ilgili ortaya koyduğu inceleme-araştırma eserleriyle tanınmıştır.
• Eserlerinde kendi yaşamından izler görünmektedir.
Şiir: Birinci Perde
Oyunlar: Tersine Akan Nehir, Rüya İçinde Rüya
Roman. Sınıf Arkadaşları. Havada Bulut Yok...
Öykü: Sokak, İnceleme: Örnekleriyle Edebiyat Bilgileri
Antoloji: Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman


KENAN HULİSİ KORAY (1906 – 1943)
• Yedi Meşaleciler'den şiir yazmayan tek sanatçıdır.
• Cumhuriyet Döneminde korku konusunda örnekler veren ilk hikâyecidir.
• Beş hikâye yayımlamış; fakat bunlar gazete sayfalarında kaybolup gitmiştir.
• Hikâyelerindeki kurgu sağlamdır.
Öykü: Bir Yudum Su, Bahar Hikâyeleri, Bir Otelde Yedi Kişi
Roman: Osmanoflar, Son Öpüş, Büyük Öykü


MUAMMER LÜTFİ (1927 – 1947)
• Yedi Meşaleciler'in varlık gösteremeyen şairlerindendir.
• Aruz ölçüsü ve serbest ölçü ile yazdığı şiirlerinde önemli bir başarı gösterememiştir.
Uyarı: Şiirlerini ve yazdıklarını kitaplaştırmamıştır.


GARİPÇİLER
· 1941 yılında Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat Horozcu ve Melih Cevdet Anday, "Garip" adlı bir kitap yayımladılar. Şiirle ilgili birtakım görüşler ileri sürdüler. Bu kitaplarıyla yerleşik şiir anlayışına meydan okuduklarını duyuruyorlardı.
· Garipçiler'in şiirle ilgili görüşleri şöyle sıralanabilir:
ü Şiirden uyak atılmalıdır, uyağa gerek yoktur. Uyak ilkel insanlar içindir.
ü Hece ölçüsü de, aruz ölçüsü de gereksizdir. Ölçüye bağlanma yaratıcılığı engeller.
ü Her türlü söz ve anlam sanatları bırakılmalıdır. Sanat­ların amacı doğayı değiştirme, nesne ve varlıkları oldu­ğundan farklı göstermedir. Bu yol bugüne değin bin­lerce sanatçı tarafından denenmiş; ama edebiyata hiçbir şey kazandırmamıştır. "Gibi" sözcüğünü hiç kul­lanmıyorlardı.
ü Şiir duygudan çok akla dayanmalı, duyarlığın ürünü olan "şairanelik"ten arındırılmalıdır. Şiir; resim, müzik gibi sanatlardan yararlanmamalıdır.
ü Şiirde esas olan anlamdır. Bu anlam çoğunluğun anla­yabileceği nitelikte olmalıdır.
ü Şiire özgü dil yoktur; halkın dilinde ve yaşamında olan her sözcük şiire girebilir.
ü Garipçilerin şiiri, konusunu sıradan insanın yaşamından alıyordu. Eski şiir anlayışına göre kaba sayılabilen sözcük­ler şiirde kullanılmıştır.
ü Şiir bütün geleneklerden uzaklaşmalıdır.
· Eskiye ait her şeyin karşısında idiler.
· Kitabın en çok yadırganan ve ilk yayımlandığında üzerinde en çok konuşulan şiiri "Kitabe-i Seng-i Mezar" (mezar taşı yazısı) oldu.
· "Nasır, kundura" gibi sözcükler ilk kez bir şiirde kullanılı­yordu.
· Başlangıçta yadırganan bu şiir anlayışı, zamanla benim­senmiş, taraftar bulmuştur.
· Ancak Garip akımını oluşturan üç arkadaş, ikinci kitaplarını yayımlarken Garip hareketinden uzaklaşmışlardı.
ORHAN VELİ KANIK (1914–1950)
· Orhan Veli, Garip hareketine en bağlı şairdir. Garip şiirinin sadece Orhan Veli'nin şiiri ve ısrarı olduğu söylenebilir.
· Garip hareketi yadırganır ve hücumlara uğrarken, onu savunan Orhan Veli olmuştur. Orhan Veli başlangıçta ölçü­lü, uyaklı, dörtlüklerle geleneksel şiir anlayışına uygun romantik şiirler yazar. Daha sonra Garip akımının ilkelerini ortaya koyar ve bu akıma uygun şiirler yazar. Konuşma dili­ni çok iyi kullanır. Anlatımı lirik ve akıcıdır.
· II. Dünya Savaşı, yeni bir dünya görüşünü beraberinde getirir, artık sürrealizm hakimdir. Duyularla yaşama ve mutlu olma anlayışı vardır. Orhan Veli de sürrealistlerden etkilenir. Ona göre hayat güzeldir ve yaşanmaya değerdir. Yaşamdaki küçük ayrıntıları şiirlerinde başarıyla işler.
· Onun şiirinde toplumsal yaşamla ilgili eleştiri, alay da vardır.
· Şiir kitapları Garip, Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi ve Karşısı"dır.
· Düzyazıları Denize Doğru adıyla bir kitapta toplanmıştır.
· La Fontaine'in fabllarını şiir şeklinde Türkçeye çevirmiştir.
· Ayrıca Nasrettin Hoca Hikâyeleri adlı kitabında Nasrettin Hoca'nın 72 fıkrasını şiir haline getirmiştir.

"İlk şiirlerinde duygusal, bireysel, romantik bir tutumu vardır. Anlatımı lirik, dili durudur. Daha sonraki şiirleri asıl şiirlerinin şaşırtıcı öncüleridir. O sıralarda etkilendiği gerçeküstücülerin şiirleri gibi ölçüsüz ve uyaksızdır. Geleneksel şiirle, edebi sanatlarla, şairanelikle, ölçü ve uyağın sağladığı mekanik ahenkle her türlü bağı koparmıştır. Her türlü sözcüğün şiire girebileceğini göstermiştir. Kimi şiirlerinde bir alay sezilir." (ÖYS 1995)

"İlk şiirlerini 1936'da yayımlamaya başlamıştır. Bunlar o güne kadar şiir diye bilinen ürünlere bir tür başkaldırıdır. Öyle ki, şiiri birtakım kalıp ve klişelerden, yıpranmış benzetmelerden, başka bir deyişle şairanelik-ten kurtarmıştır. Hayali, şiirden kovmuş ya da çok az bir hayalle yetinmiştir. Yalın, gündelik bir dilin söz kalıplarına yaslanarak şiirlerini oluşturmuştur. Gündelik yaşamı şiirin çıkış noktası yapmıştır." (ÖYS 1997)


OKTAY RİFAT HOROZCU (1914–1989)
· Garip akımının ikinci önemli ismidir. Oktay Rifat, 1950'den sonra İkinci Yeni hareketinde yer almıştır.
· Şiir anlayışı her kitabında değişik bir nitelik göstermiştir. Başlangıçta başarılı aşk şiirleri yazdı. "Toplumcu sanat" anlayışından hareketle oldukça başarılı taşlamalar ve sosyal içerikli şiirler yazdı. Bu şiirlerde deyimlerden, teker­lemelerden, halk söyleyişlerinden yararlanmıştır.
· Şiirde sürekli bir arayış içinde olmuştur.
· Oktay Rifat'ın şiir, tiyatro, çeviri, roman türlerinde eserleri vardır.

MELİH CEVDET ANDAY (1915–2002)
· Garip akımından ayrıldıktan sonra tümüyle akla dayalı bir şiir geliştirmiştir. Yunan mitolojisine yönelmiştir. Sanatını romantik öğelerden kurtararak sosyal temellere dayandırdı.
· Son şiirlerinde oldukça kısa, çarpıcı, veciz ifadeleri vardır.
· Şiir: Rahatı Kaçan Ağaç, Telgrafhane, Yan Yana, Ölümsüzlük Altında Gılgamış…
· Roman: Aylaklar, Raziye, Gizli Emir, İsa’nın Güncesi
· Deneme: Doğu-Batı, Yeni Tanrılar, Dilimiz Üzerine Konuşmalar, Paris Yazıları…
· Tiyatro: İçerdekiler, Mikado’nun Çöpleri





İKİNCİ YENİ
1955 ile 1965 yılları arasında varlığını sürdürmüş geçici bir akımdır.
Turgut Uyar, Edip Cansever, Cemal Süreyya, İlhan Berk, Sezai Karakoç, Ece Ayhan temsilcileri arasındadır.

BİÇİM ÖZELLİKLERİ:
1. Akımın en önemli özelliği, biçim ustalığıdır.
2. Türkçenin sözdizimini ve anlam özelliklerini değiştirmişlerdir.
3. Halk şiirinin anlatım olanaklarına sırt çevirmişlerdir.
4. Yeni mecazlar ve sözcük oyunlarına başvurmuşlardır.
5. Sürrealizmin temsilcisi sayılmışlardır.
6. Değişik imgeler, çağrışımlar ve soyutlamalarla özgün bir söyleyiş yaratmışlardır.
7. Büyük ve küçük harfleri kullanmada titizlik göstermemişler; noktalama işaretlerini ise kullanmamışlardır.
İÇERİK ÖZELLİKLERİ:
1. Garip akımına tepki olarak doğmuştur.
2. "II. Yeni" adını Muzaffer İlhan Erdost vermiştir.
3. II. Yeni şiirini ortalama kültür düzeyindeki insanın anlaması çok zordur. Kültür ve sanata ilgi duyan, sanatın sorunlarına, anlamın inceliklerine, dilin anlatım olanaklarına ve dünya edebiyatının gelişimine yakın olan insanlara seslenmişlerdir.
4. II. Yeni şiiri daha çok yorum şiirleridir, izlenim şiirleridir.
5. "Şiir için şiir" anlayışı ile hareket ederek aydınlara seslenmek istemişlerdir.
6. Şiirde anlama değil söyleyişe önem vermişlerdir.
7. Konuyu ve olayı şiirden atmışlardır.
8. Onlara göre şiir dili konuşma dilinden ayrılmalıdır.
9. Yalın, rahat ve anlaşılır olmak yerine, anlamca kapalı ve soyut bir anlatımı tercih etmişlerdir.
10. İnsanın bilinçaltı dünyasını aktarmaya çalışmışlardır.

EDİP CANSEVER ( 1928 – 1986)
• II. Yeniciler içinde en çok ve en uzun dönem şiir yazan şairdir.
• Sürekli yazan ve yayımlayan bir şair olarak, otuz yıla yakın bir süre ilgileri hep üstünde tutmuştur.
• Şiirlerin yanı sıra şiir üzerine yazdıkları ve söyledikleriyle de tartışmalara neden olmuştur.
• Kapalı ve anlaşılması güç ancak anlamdan büsbütün ayrılmayan bir şiire yönelmiştir. Yani II. Yeni içindeki bazı şairler gibi anlamsızlığı savunmamıştır.
• Toplumsal sorunlara ve düşüncelere yönelen bir sanatçıdır.
• Onu okuyanlar şiirini yorumlamada güçlük çekmişlerdir.
• İlk şiirlerinde büyük şehirde varlıklı bir delikanlının yaşama sevincini ve tatlı avareliklerini dile getirmiştir.
• 1950'lerden başlayarak varoluşçuluk akımı etkisinde, kişinin sınırlı, tekdüze dünya karşısında yerini araştıran ve düşünce yanı ağır basan şiire geçmiştir.
Şiir: İkindi Üstü, Yerçekimli Karanfil, Umutsuzlar Parkı, Tragedyalar, Çağrılmayan Yakup, Şairin Seyir Defteri....

CEMAL SÜREYA (1931 – 1990)
• Özgün buluşları ve söyleyiş biçimiyle II. Yeni şiirinin karanlığını gidermiştir.
• Gelenekten yenilik yaratmış; zarif, pırıltılı şiirler yazmıştır.
• Şiirde anlamsızlığı savunan görüşleri benimsemiştir.
• İronik bir söyleyişle yaşadığı çağı, canlıları ve çevreyi şiirleştirmiştir.
Şiir: Üvercinka, Göçebe, Beni Öp Sonra Doğur Beni, Sevda Sözleri...
Deneme: Şapkam Dolu Çiçekle, Günübirlik, Folklor Şiire Düşman...
Antoloji: 100 Aşk Şiiri, Mülkiyeli Şairler

TURGUT UYAR (1927 – 1985)
• İlk dönem şiirlerinde kişisel yaşantılarının ve çevresinin izdüşümleri üzerinde durmuştur.
• 1952'den sonra toplum ve törelerle çatışan bireyin yenilgisine yakılmış ağıtlar denilebilecek şiirler yazmıştır.
• Büyük kent yaşamının karmaşıklığını ve sarsıntılarını içeren bir şiir oluşturmuştur.
• Lirik şiirin geleneksel sınırlarını zorlamıştır.
• Şiirle düzyazı arasındaki ayrımı ortadan kaldırmıştır. Günümüz Türkçesini en iyi kullanan şairler arasındadır.
• Türk şiiri ile ilgili eleştirileriyle de dikkat çeken sanatçının şiirleri İngilizce, Fransızca ve Sırpçaya çevrilmiştir.
Şiir: Arz-ı Hal, Türkiye’m, Dünyanın En Güzel Arabistanı, Tütünler Islak, Divan, Toplandılar...
Düzyazı: Bir Şiirden

ECE AYHAN (1931 – 2002)
• "İkinci Yeni" tanımı yerine "Sivil Şiir"i önerdi ve kullandı.
• Günümüz Türk şiirinin "modern ustalarından biri" olarak adlandırılmaktadır.
• İkinci Yeni akımının en çok tartışma yaratan şairlerinden biri olmuştur.
• Sivil şiir, sıkı şiir, marjinallik ve etik gibi kavramlar üzerine de sıklıkla durmuştur.
• Şiirlerinde dünyaya karanlık bir bakış açısı; aklın sınırlarını zorlayan ve sürrealizmi çağrıştıran bir kurgu; tarihe, coğrafyaya, sokak yaşantısına, ekonomiye göndermeler; ölüm ve arzu iç içeliğiyle örülmüş bir lirizm vardır.
• Çaba harcayarak yorumlanabilecek, toplumsal ve bireysel eleştiriyi, gülmeceyi içeren şiirler yazmıştır.
• Her şiirinde, hem şiir hem Türkiye üzerine görüşlerini anlatmıştır.
• Ona göre "Şiirin kilit noktası dildir."
• Şiir kitaplarından başka günceleri ve denemeleri vardır.
• "Devlet ve Tabiat" kitabıyla dikkat çekmiş, gençlere öncülük yapmıştır.
Şiir: Yort Savul, Bakışsız Bir Kedi Kara, Devlet ve Tabiat ya da Orta İkiden Ayrılan Çocuklar İçin Şiirler, Sivil Şiirler, Çok Eski AdıyladırKınar Hanımın Denizleri, Zambaklı Padişah

SEZAİ KARAKOÇ (1933 - ....)
• İlk şiirlerini İkinci Yeni akımı doğrultusunda yazmış, daha sonra kendi şiir tarzını oluşturmuştur.
• Yeni biçim araştırmalarıyla, değişik imgelerle kendine özgü mistik ve İslami içeriğe yer veren eserleriyle kuşağının en iyi şairleri arasına girmeyi başarmıştır.
• Şiirlerinde mistisizme ve içselliğe önem vermektedir.
• Düşüncelerini ulusal değerlerden oluşturmasıyla klasik, düşüncelerini yeni ve kapalı bir üslupla vermesiyle İkinci Yeni kabul edilmektedir.
• Öze önem vermekte; her özün yeni bir biçim yaratacağına inanmaktadır.
• "Monna Roza" adlı şiiri ile tanınmaktadır.
Şiir: Monna Roza, Hızır'la Kırk Saat, Körfez, Şah Damar, Gül Muştusu, Leyla ü Mecnun, Şiirler...
İnceleme: Yunus Emre, Mehmet Akif, Mevlana
Öykü: Meydan Ortaya Çıktığında, Portreler
Deneme: Edebiyat Yazıları 1-2, Yazılar, Ölümden Sonra Kalkış

MAVİCİLER
1. Atilla İlhan’ın 1952–1956 yıllarında çıkardığı derginin adı olan “ MAVİ ” nin etrafında toplanan Orhan Duru, Ferit Edgü gibi sanatçıları oluşturduğu guruptur. Bu sanatçılar, Garip Akımı'na ve Orhan Veli’ye karşı çıkmış, şairane bir sanat anlayışının temsilcisi olmuşlar.
2. Daha sonra mavi dergisi Özdemir Nutku’nun yönetimine geçti ve Atilla İlhan’ın savunduğu toplumsal geçekçiliğin (sosyal realizm) sözcüsü oldu. Dergi Nisan 1956’da çıkan 36. sayıdan sonra (son mavi) kapatıldı.
3. Garip akımına tepki olarak çıkmıştır.
4. Şiirin basit olamayacağını zengin benzetmeli, içli, derin olması gerektiğini savunmuşlardır.

ATTİLA İLHAN (1925–2005)
· İzmir'de doğan Attila İlhan babası vali olduğu için yurdun değişik yerlerinde bulunmuştur.
· 1946 yılındaki bir şiir yarışmasında "Cabbaroğlu Mehemmet" adlı şiiriyle ikincilik ödülünü kazandı.
· Başta şiir olmak üzere roman, deneme, eleştiri, senaryo, anı, fıkra türlerinde pek çok eseri vardır. Çeşitli gazetelerde köşe yazıları yazdı.
· Eski şiiri ve Batı şiirini çok iyi bilen şair, kendine özgü bir şiir tarzı geliştirmiştir. Şiirlerinde modern insanın sıkıntılarını, bunalımlarını, aşkı, toplumsal konuları işlemiştir.
· Divan, Sisler Bulvarı, Ben Sana Mecburum, Yağmur Kaçağı, Bela Çiçeği... şiir kitapları arasındadır.
· Sokaktaki Adam, Kurtlar Sofrası, Yaraya Tuz Basmak, Bıçağın Ucu, Sırtlan Payı, Fena Halde Leman, Gazi Paşa romanlarından bazılarıdır.
· Gezi: Abbas Yolcu
· Deneme: Hangi Edebiyat, Hangi Batı, Hangi Atatürk


HİSARCILAR
1950’den sonra Mehmet Çınarlı’nın çıkardığı Hisar dergisi çevresinde toplanan bazı sanatçılar Garipçilere tepki göstermişler; milli - manevi değerlere dayalı bir şiir anlayışı ortaya koymuşlardır. Şiirde ölçü, uyak gibi öğeleri önemseyen; aşk, doğa ve yurt sevgisi... temalarını işleyen bu topluluğun önemli sanatçıları şunlardır:
Mehmet Çınarlı, İlhan Geçer, Munls Faik Ozansay, Mustafa Necati Karaer, Yavuz Bülent Bakiler, Gültekin Samanoğlu, Yahya Akengin, Nüzhet Erman, Nevzat Yalçın...

1940’tan sonraki dönemde Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatigil, Zeki Ömer Defne gibi şairler sözü edilen topluluklara katılmamış, bağımsız kalmışlardır. Yine bu dönemde Attila İlhan, kendine özgü bir şiir anlayışı geliştiren önemli bir şairdir.


TOPLUMSAL GERÇEKÇİLER
1950’den sonra bazı öykü ve roman yazarları halka ve özellikle köye, köylü sorunlarına yönelmişler, gözlemci bir gerçekçilikle eserler vermişlerdir. Toplumsal gerçekçiler ele aldıkları sorunları daha çok sosyalist dünya görüşünden hareketle işlemişler; sanatı bu görüşü yayma doğrultusunda kullanmışlardır. Toplumsal gerçekçi yazarlar konuşma diliyle yazmışlar, çoğu zaman eserlerindeki kişileri bölgesel bir ağızla konuşturmuşlar, güçlü betimlemeler yapmışlardır. Bu sanatçılardan bazıları şunladır:
Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Necati Cumalı, Haldun Taner, Fakir Baykurt, Kemal Bilbaşar, Aziz Nesin, Yusuf Atılgan, Talip Apaydın, Rıfat Ilgaz …vb


CUMHURİYET DÖNEMİ SANATÇILARI

CAHİT SITKI TARANCI (1910–1956)
· Bir siyasi partinin açtığı şiir yarışmasında "Otuz Beş Yaş Şiiri" adlı şiiri ile birinci olduktan sonra üne kavuşmuştur.
· Cahit Sıtkı, şiirde Türkçenin söyleyiş güzelliklerini yansıtan şairdir. Şiirlerinde Baudelaire'in etkisi vardır.
· Onun kadar şiiri ciddiye alan çok az şair vardır. Şiirin dışın­daki türlerle uğraşmaktan kaçınmış, Türkçenin en güzel dizelerini yazmıştır.
· Biçim ve ölçü konusunda sürekli denemeler yapmıştır. Şiirde sözcüklerin dizilişine büyük önem vermiştir. Halk kültüründen gelen öğeleri -başta hece ölçüsü olmak üzere-deyimleri, tekerlemeleri başarıyla şiirlerinde kullanmıştır. Kendine özgü bir şiir oluşturmuştur. Son derece yalın, bir o kadar da ahenkli bir dille şiirini yazmış, konuşma dilini şiire yansıtmıştır.
· Cahit Sıtkı'ya göre "İnsanoğlu dünyanın en zengin madeni­dir." Şiirlerinde açılarıyla, mutluluklarıyla insanı işlemiştir. Duyguları son derece içten ve temizdir.
· Onun şiirindeki başlıca temalar "Ölüm, ölüm korkusu" bunların olmadığı zamanlarda da "yaşama sevinci”dir. Dünyayı ve yaşamı çok sever, ölüm korkusu bu güzel dünyayı bırakmak endişesindendir. "Yalnızlık" şiirlerinde sıkça işlediği bir başka temadır.
· Cahit Sıtkı şiirini Ömrümde Sükût, Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel ve Sonrası adlı kitaplarda toplamıştır.

AHMET KUTSİ TECER (1901–1967)
· Şiire Dergâh dergisinde başlamıştır.
· Halk kültürüne büyük önem vermiştir. Ülkü dergisindeki yazılarıyla ve araştırmalarıyla ulusal kültüre katkı sağlamıştır. Âşık Veysel'i keşfeden Ahmet Kutsi Tecer'dir.
· Hece ölçüsüne yeni biçimler vererek duygulu şiirler yazdı. Didaktik şiirlerinin yanında çok duygulu, lirik şiirleri de vardır. Şiirlerinin duygusal yönü ağır basar.
· Türk halk şiiri geleneğinden yararlanmış, şiirlerinde halk motiflerini de işlemiştir.
· Şiirleri, "Şiirler" adlı kitapta toplanmıştır.
· Ayrıca oyunları vardır: Köşebaşı, Bir Pazar Günü, Satılık Ev, Koçyiğit Köroğlu

"İlk şiirlerini Dergâh ile Milli Mecmua'da yayımladı. Hecenin beş şairine bağlanmayarak sanatını tek başına kurdu. İçtenlikli ve ince, duygusal yönü ağır basan memleket şiirleriyle tanındı; hece ölçüsüne yeni olanaklar aradı. Halk edebiyatıyla ilgili kimi çalışmalarda bulundu. Şiirleri "Şiirler" adlı kitapta toplandı. "Koçyiğit Köroğlu", "Köşebaşı" gibi piyesleri, tiyatrolarda ilgiyle izlendi." (ÖYS 1990)

KEMALETTİN KÂMİ KAMU (1901–1948)
· Okulunu yarıda bırakıp Milli Mücadele'ye bizzat katılmıştır. Mütareke günlerinde şiire başlamışsa da asıl ününü Cumhuriyet döneminde sağlamıştır.
· Şiirleri önce Büyük Mecmua'da daha sonra "Dergah, Varlık" ve "Oluş" dergilerinde yayımlanmıştır.
· Kemalettin Kamu, şiirde Faruk Nafiz'in izinde yürümüştür. "Gurbet şairi" olarak tanınır. Onun şiirindeki konularını "vatan sevgisi, savaş, aşk, köyünde, siperde ve daima gurbette olan Mehmetçik" oluşturur. Gurbet duygusunu bizzat yaşamış biridir.
· Şiirlerinde hece ölçüsünün özellikle on birli kalıbını kullan­mıştır. Halk şiiri geleneğinden yararlanmıştır. Sade, akıcı dili ve lirik şiirleri ile "memleket edebiyatının önde gelen şairleri arasındadır. Şiirleri, ölümden sonra bir kitapta toplanmıştır.

AHMET MUHİP DIRANAS (1909–1980)
· Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin ustalarındandır. Şiirde ölçü ve uyağa önem veren Dıranas, Halk şiiri geleneğinden yararlanmayı bilmiştir.
· Fransız şiirinden özellikle Baudelaire'den gelen zevki, Halk şiiri geleneği ile birleştirmiştir. Şiirinde güzellikleri işlemiştir.
· Şiirlerinde biçime, dile, ölçü ve uyağa, ahenge önem ver­miştir. Yalın bir dili vardır. Şiirlerinde yurdun güzelliklerini yücelik, kutsallık duygusuyla birleştirerek işlemiştir. Doğa, aşk ve bireysel konuları işlemiştir. Onun şiirlerinde hüzün­lü, umutsuz duygular yer alır.
· Şiirlerini "Şiirler" adı altında bir kitapta toplamıştır.
· "Fahriye Abla, Serenad" gibi çok tanınmış şiirleri vardır.
· Oyunları da vardır: Gölgeler, O Böyle İstemezdi, Çıkmaz

HALİDE NUSRET ZORLUTUNA (1901 -1984)
· Milli Edebiyat Akımının etkisinde bir şair ve yazardır. Şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmıştır. Düzyazılarında da şiirlerinde de konuşulan Türkçeyi tercih etmiş; kadın psikolojisini vermeye çalışmış, hüzün ve romantizmle beslenmiş, lirik bir anlatım uygulamıştır. Yurt sevgisi ve tarih bilinci de işlediği temalardandır. Serbest şiirleri de vardır.
· Şiirleri: Geceden Taşan Dertler, Yayla Türküsü, Yurdumun Dört Bucağı, Ellerim Bomboş.
· Romanları: Küller, Sisli Geceler, Gülün Babası Kim? Aydınlık Kapı, Aşk ve Zafer, Büyükanne (Otobiyografik roman).
· Öykü: Beyaz Selvi.

ZEKİ ÖMER DEFNE (1903 -1992)
· Hece ölçüsüne bağlı kalmış, ama modern şiire geçmeyi, halk şiiri geleneğini çağdaş şiirle bağdaştırmayı başarmış bir şairdir. Bu bakımdan "Beş Hececiler"in devamı gibidir. Destanlardan, genel anlamda folklordan yararlanarak romantik ve lirik şiirler yazmıştır.
· Şiirleri: Denizden Çalınmış Ülke, Sessiz Nehir, Kardelenler, Fulyalar.

BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR (1908 -1969)
· Halk şiirinin biçim özelliklerini kullanarak halka, topluluklara Hitap etmek için yazmış bir şairdir. Atatürk, Cumhuriyet ve yurt sevgisi en çok işlediği temalardır. Epik şiir ve güzelleme örnekleri en çok başvurduğu türlerdir. Bazı şiirlerinde "Ankaralı Âşık Ömer" takma adını kullanır. Tiyatro ve incelemeleri de vardır.
· Şiirleri: Erciyes'ten Kopan Çığ, Burada Bir Kalp Çarpıyor, Benden İçeri.
· Oyunları: Çoban, Atilla, Deniz Abdal.
· Diğer eserleri: Dolmabahçe'den Anıtkabir'e Kadar, Kuran-ı Kerim'den İlhamlar, Atatürk Denizinden Damlalar, Battal Gazi Destanı...
ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI (1904 -1946)
· Halk şiiri tarzından yararlanarak hece ölçüsüyle şiirler yazmıştır. Bu yönden "Beş Hececilerin devamı gibidir. Anadolu ve doğa güzelliklerini, denizi, tarihi konuları işleyen şiirleriyle dikkat çeker.
· Şiirleri: Deniz Sarhoşları, Yayla Dumanı, Sarıkız Mermerleri.

FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA (1914-...)
· Şiire hece ölçüsüyle başlayan şair, daha sonra serbest ölçüye geçmiştir.
· "Türkçe'm, benim ses bayrağım." diyen şair, şiirlerinde dil üzerinde titizlikle durmuştur.
· Dağlarca çok şiir yazan bir şairdir. Onun şiirinde farklı dönemler vardır. İlk şiirlerinde soyut konulara yönelmiştir. Bu şiirlerde "duyarlık" ağır basar; büyük bir hayal gücü ve zengin bir hayal dünyası vardır. Çarpıcı imgeleri ve yoğun bir anlatımı vardır. İkinci dönemde titiz bir Türkçe ve kendine özgü dil yapısı ile dikkat çeker.
· Dağlarca bütün akım ve anlayışlarla ilgilenmiş; fakat hiçbir görüş ve akımın etkisinde kalmamıştır. Türk şiirinin en özgün şairlerinden biri olmuştur. Bireyselden toplumsala, ulusaldan evrensele uzanan bir çizgisi olmuştur. Kurtuluş Savaşı dönemini destan boyutunda işlediği şiirleri vardır. Yalnız bu dönemdeki savaşları değil tarihimizdeki önemli savaşları da şiirleştirmiştir. Vatan sevgisi ondaki önemli temalar arasındadır. Hayat ile ölüm arasındaki acı tezatın insanların davranışlarına yansımasını şiirlerinde başarıyla işlemiştir.
· "Çocuk ve Allah" adlı şiir kitabıyla ün kazanmıştır.
· Onun şiir kitaplarının adları bile şiirlerinin konu haritası hakkında fikir verebilir: Havaya Çizilen Dünya, Taş Devri, Mevlana'da Olmak, Çanakkale Destanı, Hiroşima, Malazgirt Ululaması, Sakarya Kıyıları, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Yunus Emre'de Olmak...

MEMDUH ŞEVKET ESENDAL (1883–1952)
· Türk hikâyeciliğinde Çehov tarzının temsilcisi olan yazar, kişilerin günlük yaşamda dikkat çekmeyen yanlarını anlat­tığı hikâyeleri ile tanınmıştır.
· "Durum hikâyesi"nin (olaysız hikâye) edebiyatımızdaki ilk temsilcisi kabul edilir.
· Memduh Şevket, hikâye türüne yalınlık getirmiş, hikâyeyi gereksiz süslemelerden kurtarmıştır. Hikâyelerinde halktan kişilerin yaşantısına ayna tutmuştur.
· Son derece güçlü bir gözlem yeteneği vardır. Toplum yaşamındaki aksayan yönlere, insanların sorunlarına, ruh­sal durumlarına değinir. O, kendi ifadesiyle "topluma ayna tutan" bir sanatçıdır.
· Konulara ve kişilere iyimserlikle yaklaşır. Bütün kişileri sevimlidir. Kahramanlarının yaşayışlarını iyi ve kötü yönleri­ni okurlara sevdirir.
· Çok yalın, temiz bir dili ve güçlü anlatımı vardır. Kendisi, "edebiyatı bilmediği için sade yazdığını" söyler.
· Romanları: Ayaşlı ve Kiracıları, Miras, Vassaf Bey
· Hikâye kitapları: Otlakçı, Mendil Altında, Hava Parası, Temiz Sevgiler, Veysel Çavuş, Kelepir

"Çağının hikâye anlayışından büsbütün ayrı bir yolda yürümüştür. O zamana kadar edebiyatımızda hep Maupassant hikâyeleri örnek alınıyor, başı, sonu, ortası belli olan, acıklı ya da gülünç bir olaya dayanan, şaşırtıcı ve çarpıcı sonuçlarla biten eserler yazılıyordu. Oysa bu hikâyecimiz, konularını günlük yaşayışın en sade, en silik olaylarından seçmiştir. Bazı yazarlar onun hikâyelerinin Çehov hikâyelerine benzediğini, onun Maupassant tekniğine karşılık, edebiyatımıza Çehov tekniği getirdiğini söylerler." (ÖYS 1997)
SABAHATTİN ALİ (1907 – 1948)
• Gerçekçi akımının öncüsüdür.
• Anadolu'nun köy ve kasaba yaşamından aldığı acıklı konuları gerçekçi bir yöntemle işlemiştir.
• Konularını toplumsal eşitsizliklerden almıştır.
• Onun en başarılı olduğu yönler; Olayların açık anlatımında okurun bıkmamasını sağlayan çevre betimlemeleri ve psikolojik çözümlemeleridir.
• Güçlü doğa betimlemeleriyle örülü, çok sert çizgili hikâyelere trajedi niteliği katmıştır.
• Şiirler, hikâyeler ve romanlar yazmış; çeviriler yapmıştır.
Öykü: Değirmen, Kağnı, Ses, Yeni Dünya, Sırça Köşk
Roman: Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna
Şiir: Dağlar ve Rüzgâr, Kurbağaların Serenadı

HALİKARNAS BALIKÇISI (1886–1973)
· "Halikarnas" Bodrum'un antik çağdaki ismidir. Asıl adı Cevat Şakir Kabaağaçlı olan yazar, bir yazısı yüzünden üç yıllığına Bodrum'a sürgüne gönderilmiştir. Bir buçuk yıl sonra cezası affedilir; ama o, çok sevdiği Bodrum'dan ayrıl­maz, buraya yerleşir.
· Halikarnas Balıkçısı deniz hikâyeleriyle tanındı. Konularının hemen hepsini Ege ve Akdeniz'in kıyı ve açıklarında geçen denize bağlı olaylardan almıştır. Denize hayranlıkla bağlıdır. Onun hikâyelerinde balıkçılar, sünger avcıları, dal­gıçlar, gemiciler yer alır. En küçük ayrıntılarına kadar bildiği denizi ve denizcilikle ilgili terimleri eserlerinde hatta eser­lerinin adlarında kullanmıştır.
· Şiirsel, akıcı bir üslubu vardır. Anlatımında yer yer aksama­lar görülür. Öykü, roman, anı, inceleme, deneme türlerinde yapıtları olan yazarın pek çok çevirisi de vardır.
· Öyküleri: Merhaba Akdeniz, Ege'nin Dibi, Ege Kıyıların­da, Yaşasın Deniz, Gülen Ada, Parmak Damgası, Ege’den…
· Romanları: Aganta Burina Burinata, Ötelerin Çocuğu, Uluç Reis, Turgut Reis, Deniz Gurbetçileri
· Anı: Mavi Sürgün'de

MİTHAT CEMAL KUNTAY (1885 – 1956)
• Yazmaya şiirle başlamış; çeşitli dergilerde yayımlanan ve aruzu ustaca kullandığı, ulusal duyguları ön plana çıkardığı vatan ve millet konularında aruz ile yazdığı epik-lirik şiirleriyle tanınmıştır.
• Milli Edebiyat akımının değerlerini benimsemiş, Mehmet Akif ile tanışması sanatı ve düşünceleri üzerinde etkili olmuştur.
• Meşrutiyet dönemi, 2. Abdülhamit ve Mütareke yıllarının İstanbul'unu anlattığı "Üç İstanbul" romanıyla tanınmaktadır.
Şiir: Türk Şehnamesi'nden
Roman: Üç İstanbul
Oyun: Kemal, Yirmi Sekiz Kanun-ı Evvel,

FALİH RIFKI ATAY (1894–1971)
· Türkçenin düzyazı dili olmasında büyük etkisi olan bir yazardır.
· Son derece yalın ve duru bir anlatımı vardır.
· Falih Rıfkı fıkra, makale, gezi, anı, sohbet türlerinde yazdığı yazılarıyla tanınmıştır. Özlü yazıları vardır.
· Yazılarında Atatürk devrimlerinin önemini vurgulamış, toplumsal ve güncel konularla ilgili düşüncelerini aktar­mıştır.
· Çoğu zaman Atatürk'ün yakınında olmuştur. Atatürk'le ilgili anılarını "Çankaya" adlı kitapta anlatmıştır. Ateş ve Güneş, Zeytindağı, Atatürk’ün Bana Anlattıkları anı türündeki diğer eserleridir.
· Cumhuriyet sonrasında, gezi yazısı türünün gelişiminde bu türdeki eserleri ile çok etkili olmuştur. Gezi yazısı türündeki kitapları: Deniz Aşırı, Yeni Rusya, Moskova-Roma, Bizim Akdeniz, Taymis Kıyıları, Tuna Kıyıları, Yolcu Defteri
· Fıkraları: Eski Saat, Niçin Kurtulamamak, İnanç, Kurtuluş

CAHİT KÜLEBİ ( 1917 – 1997 )
· İlk şiirleri çeşitli dergilerde yayımlandı.
· Şiir, deneme, anı türlerinde eserleri vardır. Halk edebiya­tının olanaklarından yararlanmaya çalıştı. Bir saz şairi içtenliğiyle şiirler yazdı. Söyleyişe gösterdiği özen ve güzel ben­zetmelerle kendine özgü bir şiir oluşturdu.
· Şiirlerinde yurt köşelerinin değişik manzaralarını, Anadolu gerçeklerini yansıtmak istedi. Çocukluk izlenimlerine, anılarına şiirlerinde yer vermiştir.
· Şiirlerinde zaman zaman kötümser, güvensiz bir insanın duygularını anlatmıştır.
· Duygulu, romantik, lirik şiirleri ile dikkati çekmiştir.
· Atatürk Kurtuluş Savaşı'nda adlı kitabındaki şiirleri beste­lenerek bir Atatürk Oratoryosu haline getirildi.
· Son şiirlerinde yeni bir söyleyiş tarzına yöneldi.
· Şiir: Adamın Biri, Rüzgâr, Atatürk Kurtuluş Savaşında, Yeşeren Otlar, Süt, Güz Türküleri…
· Anı: İçi Sevda Dolu Yolculuk
BEHÇET NECATİGİL (1916–1979)
· Şiir, deneme, radyo oyunu, çeviri, inceleme-araştırma tür­lerinde eserleri vardır.
· Şiirlerinde ev-aile-yakın çevre üçgenindeki bir dünyayı anlatmıştır. Oldukça çekingen bir kişiliği vardır.
· İnsanın açıklanmayan iç dünyası ile herkese görünen çehresini dile getirir.
· Halk kültüründen aldığı öğeleri Batı şiiri ile birleştirmiştir. Son şiirlerinde Divan şiirinin özelliklerinden de yararlanarak çok kapalı bir şiire ulaşmıştır. Divan şiirindeki tevriyeli, cinaslı anlatımlardan şiirlerinde -hatta kitaplarının adların­da- yararlanmıştır. (En/Cam, Bile/Yazdı). O, dilin olanak­larının çok geniş olduğuna inanır.
· Mitolojik unsurları bir arada kullanması şiirlerine gizemli bir hava katmıştır.
· O; sokakta, basit ve dar bir hayatın içinde yaşayan insan­ların şiirlerini yazdı. Sürekli bir arayış içindedir. Açık seçik bir anlatımdan kapalılığa ulaşan şair, adeta insanın anlaşılmazlığını, yalnızlığını dile getirir. Bazı şiirleri, o kadar kapa­lıdır ki oyuna, bilmeceye dönüşür. Böyle şiirleri çözmek imkânsızlaşır.
· Şiir kitapları: Kapalı Çarşı, Çevre, Evler, Eski Toprak, Arada, Dar Çağ, Yaz Dönemi, Divançe, En/Cam, İki Başına Yürümek, Sevgilerde, Kareler Aklar...
· Onun radyo oyunları ile şiirleri arasında paralellik vardır: Yıldızlara Bakmak, Gece Aşevi, Üç Turunçlar, Pencere.
· Düzyazılarından bazılarını Bile/Yazdı adlı kitapta topla­mıştır.
· Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü ve Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü onun iki önemli çalışmasıdır.

BEDRİ RAHMİ EYUBOGLU (1911 -1975)
· Türkiye'nin en usta ressamlarındandır. Ses Dergisi'nde sanat ve estetik konu­sunda düzenli yazılar yazmıştır. Şiire lise yıllarında başlamış; ilk şiirleri Varlık, Yedi-tepe, Ses, insan gibi dergilerde yayınla­mıştır. İlk şiir kitabı "Yaradana Mektuplar" 1941'de basılmıştır. Şiirlerinde de resimlerinde olduğu gibi Halk edebiyatının zengin motiflerinden esinlen­miş, yararlanmıştır. Yalın bir dille, içten, lirik şiirler ya­zan sanatçı, modern resim görüşünü şiire uygular. Şi­irlerinde resimden gelen renk bolluğu, göz alıcı sıfatlar ve derin halk sevgisi yer alır. Ona göre, köy türkülerin­de ve köy nakışlarında hepimizin olan bir öz var. Bu öz, yüzyılların ve yüz binlerin emeği olan bir baldır.
· Toplumcu, halk sevgisiyle dolu, kuvvetli kafiyelere bağlı, fikirlerle örülü, renkli mısralarını, argoya varan bir halk diliyle işler. Şiir, fıkra, gezi, hikâye türlerinde eser vermiştir.
· Şiir: Karadut, Tuz, Üçü Birden, Dördü Birden, , Dol Karabakır Dol, Yaradana Mektuplar
· Gezi: Canım Anadolu, Tezek, Delifişek
· Deneme: Yaşadım, Resme Başlarken

SAİT FAİK ABASIYANIK (1906–1954)
· Sait Faik bir İstanbul hikâyecisidir. İstanbul'un kalabalık yerlerinde, kenar mahallelerinde, köprü altında, deniz kıyı­sında, balıkçıların arasında, Tünel'de dolaşan yazar; bura­larda karşılaştığı insanların yaşamlarını, duygu ve düşün­celerini yansıtmıştır. Yaşama sevincini ve arzusunu hikâyeleriyle duyurmaya çalışmıştır.
· Sait Faik'e göre yazmak kendisi için bir ihtiyaçtır. Sade, özentiden uzak, akıcı ve etkileyici bir üslubu vardır.
· Yaşamındaki dağınıklık anlatımına yansımış gibidir. Kimi zaman coşkulu, kimi zaman sade ve yalındır.
· Cumhuriyet sonrası Türk edebiyatında en önemli hikâyecilerden biridir. Onun hikâyeleri, Çehov tarzı hikâyenin (du­rum hikâyeciliğinin) örnekleridir.
· Hikâyelerinde çocukluk anılarını, Adalar'da geçen yaşan­tısını, azınlıkları, İstanbul'un kenar semtlerini, buralarda yaşayan yoksul insanları, balıkçıları anlatmıştır.
· Dünyaya bakışını "Bir insanı sevmekle başlar her şey." cümlesiyle özetlemiştir.
· "Yazmazsam çıldıracaktım." sözleri onun felsefesini özetlemektedir..
· Onun hikâyelerinde konu ve olaydan çok değişik zaman dilimleri ve insanların görünümleri ön plandadır.
· eniz, balıkçılar, yolcu vapuru, vapur iskelesi, deniz kıyısın­daki insanlar onun hikâyelerinde sık rastlanan öğelerdir.
· Hikâyeleri: Semaver, Sarnıç, Şahmerdan, Lüzumsuz Adam, Mahalle Kahvesi, Havada Bulut, Kampanya, Son Kuşlar, Tüneldeki Çocuk
· Medar-ı Maişet Motoru ve Kayıp Aranıyor romanlarıdır.
· Şiir, derleme, röportaj türlerinde de kitapları vardır.

"Hikâyelerinde konu ve olaydan çok, şiirsel etki yaratacak durumları ele alan genellikle balıkçıları ve deniz insanlarını anlatan daha çok bir İstanbul hikâyecisi olarak bilinen yazarımızdır." (ÖYS 1974)

HALDUN TANER ( 1915 – 1986 )
· Tiyatro, hikâye, fıkra, söyleşi, anı türlerinde eserleri vardır. Gazetelerde fıkralar yazmış, başyazarlık da yapmıştır. Hal­dun Taner'in asıl önemli yanı öyküleri ve oyun yazarlığıdır.
· Hikâyeleri gücünü gözlem ve mizah yeteneğinden almıştır. Okurları gerçeklerle karşı karşıya getirir. Eserlerinde konu, kişi ve olay çeşitliliği vardır.
· Dört arkadaşıyla birlikte Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nu kurdu.
· Oyunlarında çağın değişen toplumsal sorunlarını işlemiştir. Daha sonra epik tiyatro türünde oyunlar yazmıştır. "Kabare" türünün öncüsü olmuştur.
· Oyunları: Günün Adamı, Dışarıdakiler, Fazilet Eczanesi, Huzur Çıkmazı, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, Keşanlı Ali Destanı...
· Hikâyeleri: Yaşasın Demokrasi, Tuş, Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu, On İkiye Bir Var, Yalıda Sabah...

"Gazetelerde fıkra, başyazı, söyleşiler yazdı. Öykü ve oyun yazarı olarak tanındı. İlk oyunlarından sonra epik tiyatro örneği olarak "Keşanlı Ali Destanı"nı yazdı. Güncel olayları konu alan eleştirel oyunlarını seyirciye sunabilmek için kabare tiyatrosunun kuruluşuna öncülük etti." (ÖYS 1998)

NURULLAH ATAÇ (1898-1957)
· Deneme, eleştiri, günlük (günce) ve çeviri türündeki eser­leri ile tanınır. Devletin değişik kademelerinde uzun süre "mütercim" olarak çalışmıştır. Ataç, yazılarıyla genç şair­lerin tanınmasında büyük emek harcadı. Edebiyatımızda eleştiri türünün yerleşmesinde yazılarıyla etkili olmuştur.
· Türkçenin özleşmesi, arılaşması için yıllarca adeta tek başı­na savaştı. Yazılarında hiç yabancı sözcük kullanmadı. Belli bir dönemden sonraki hiçbir yazısında "ve" sözcüğünü Arapça olduğu için kullanmadı. Devrik cümlelerle yazdı, devrik cümlenin doğruluğunu savundu. Pek çok genç ya­zarı etkiledi.
· Eleştiri ve deneme türündeki yazıları önemlidir. Kabul edilmiş bazı değerleri yeniden ele alarak tartışmalara yol açtı.
· Çeviri alanında 50'ye yakın eseri vardır.
· "Günce"de ise yaşamının son iki yılında yazdığı günlükleri vardır.
· Deneme ve eleştiri yazıları Günlerin Getirdiği, Karalama Defteri, Sözden Söze, Ararken, Diyelim, Söz Arasında, Okuruma Mektuplar, Söyleşiler adlı kitaplarda toplan­mıştır.

SUUT KEMAL YETKİN (1903–1980)
· Sanat, estetik, resim, felsefe konularında eserleri olan S. Kemal Yetkin profesördür. Edebiyatımızda, özellikle dene­me ve eleştiri türlerindeki yazılarıyla tanınmıştır.
· Sanat, edebiyat konularındaki düşüncelerini özgürce ortaya koymuştur. Gözlemci ve araştırmacıdır. Yazıları inandırıcıdır.
· Düşüncelerini açık ve yalın bir anlatımla, bir dostla konuş­ma havasında dile getirir.
· Denemeleri yoğun ve özlüdür. Kesin konuşur.
· Çevirileri de vardır.
· Deneme: Edebiyat Konuşmaları, Edebiyat Üzerine, Günlerin Götürdüğü, Düş'ün Payı, Yokuşa Doğru ve Şiir Üzerine Düşünceler
· Estetik, Edebiyatta Akımlar, Türk Mimarisi, Büyük Mustaripler diğer eserleri arasındadır.

SABAHATTİN EYÜBOĞLU (1908–1973)
· Çok önemli çevirileri, sanat ve edebiyatla ilgili denemeleri vardır.
· Montaigne'in "Denemeler"ini Türkçeye çevirmiştir. Ayrıca La Fontaine'in fabllarını, Hayyam'ın rubailerini ve Eflatun'un “Devlet” adlı eserini çevirmiştir.
· Sanat tarihi ile ilgili çalışmaları vardır. Eski Yunan ve Anadolu uygarlıklarıyla da ilgili çalışmalar yapmıştır. Halk kültürüne ve Halk edebiyatına ilgi duymuştur.
· Denemeleri Mavi ve Kara, Sanat Üzerine Denemeler adlı kitaplarda toplanmıştır.

TARIK BUĞRA ( 1918 – 1994 )
· Değişik gazetelerde günlük fıkralar yazmıştır.
· Hikâye, roman, tiyatro, gezi, fıkra türlerinde eserleri vardır.
· Tarık Buğra'nın şiirsel bir anlatımı vardır. Ayrıntılara girme­den gözleme önem vermiştir.
· Eserlerinde yurt sevgisini, insanın iç dünyasını, Türk toplumunun belli dönemlerini, yakın tarihi işledi.
· Toplumsal sorunları ve çatışmaları ele aldı. Her yerde karşılaşılabilecek tipleri kahraman olarak aldı.
· İçindeki iyimserliği olaylara ve kahramanlara da yansıt­mıştır.
· Eşya ve olayların içyüzünü araştıran, çözümleyici bir yön­temle çalışan bir yazardır.
· Günlük yaşamdaki olayları hiç yorum katmadan yazmıştır.
· Küçük Ağa adlı romanında, Kurtuluş Savaşı'na katılan Anadolu halkını yüceltici bir bakışla anlatır.
· Romanları: Siyah Kehribar, Küçük Ağa, Küçük Ağa Ankara'da, İbiş'in Rüyası, Firavun İmanı, Osmancık, Gençliğim Eyvah, , Gençliğim Eyvah, Yağmur Beklerken, Dünyanın En Pis Sokağı, Dünyanın En Pis Sokağı, Dünyanın En Pis Sokağı, Dünyanın En Pis Sokağı, Dünyanın En Pis Sokağı, Dünyanın En Pis Sokağı, Dünyanın En Pis Sokağı, Dünyanın En Pis Sokağı
· Hikâyeleri: Oğlumuz, Yarın Diye Bir Şey Yoktur, İki Uyku Arasında
· Oyunları: Ayakta Durmak İstiyorum, Akümülatörlü Radyo, İbiş’in Rüyası

YAŞAR KEMÂL (1922-...)
· Edebiyata şiirle başlayan Yaşar Kemal, hikâyeler yazdıktan sonra romana geçmiştir.
· Roman, hikâye, röportaj türlerinde eserleri vardır.
· Romanlarında Anadolu'yu -özellikle Çukurova'yı- Anadolu insanının yaşamını destansı bir dille anlatmıştır. Asıl ününü Çukurova'da yaşayan köylülerin yaşantısını, gördükleri zulümleri anlattığı romanlarıyla sağladı. Bu romanlar destan karakteri taşır. Haksızlığa karşı dağa çıkan bir gen­cin öyküsünün anlatıldığı İnce Memed en tanınmış ese­ridir.
· Doğa betimlemelerinde çok başarılıdır.
· Oldukça zengin bir söz dağarcığı vardır, cümleleri kısadır. Deyimlere ve yerel söyleyişlere yer verir. Kendine özgü şiirsel bir anlatımı vardır.
· Roman: İnce Memet, Teneke, Orta Direk, Yer Demir Gök Bakır, Beyaz Mendil, Ölmez Otu, Üç Anadolu Efsanesi, Yılanı Öldürseler...
· Destansı Romanları: Üç Anadolu Efsanesi, Ağrı Dağı Efsanesi, Binboğalar Efsanesi, Çakırın Efe
· Öykü: Bütün Hikâyeler, Kuşlar da Gitti, Sarı Sıcak
· Röportaj: Çukurova Yana Yana, Bir Bulut Kaynıyor, Allah'ın Askerleri, Peri Bacaları, Yanan Ormanlarda Elli Gün
· Deneme:' Taş Çatlasa, Baldaki Tuz, Ağacın Çürüğü

KEMAL TAHİR (1910 – 1973)
· Cumhuriyet döneminin köy ve köylü gerçeklerine eği­len romancılarındandır.
· Köyü, köylüyü, kuvvetli bir gözlemle, şehirlilerle köylü­lerimizin evrimini, yöresel renkleriyle anlatır. Cezaevle­rinde tanıdığı insanlar, sürgünde bulunduğu köy çev­releri, ele aldığı konuları yalnız sanatçı sezgisiyle değil, bilimsel bir yöntemle, köy gerçeklerini anlatmasıyla di­ğer romancılardan ayrılır. Romanları, "nehir roman" ni­teliği taşır. Her romanı günümüzün köy - şehir yaşan­tılarını, tarihsel ve toplumsal gelişmeleri içinde ele alan bir diğer romanının devamı gibidir. "Sahici Türk roma­nı işçimizle köylümüzün realitesinden çıkacaktır." gö­rüşünü savunur. Not olarak derlediği sözcüklerle, de­yimlerle, cümlelerle, araştırma ve kültür zenginliği ile İstanbul şivesinin kaynaşmasından doğan canlı, rahat bir anlatımla yazar.
· Şiir denemeleriyle, dedektif ve macera romanlarıyla takma adla yaptığı çevirilerle yazı hayatına atılmış; hikâye ve romanda karar kılmıştır
· Roman: Sağırdere, Esir Şeh­rin insanları, Körduman, Rahmet Yolları Kesti, Yedi Çınar Yaylası, Yorgun Savaşçı, Devlet Ana, Kurt Kanunu, Karılar Koğuşu…

NECATİ CUMALI (1921–2001)
· Roman, hikâye, tiyatro türlerinde eserleri vardır.
· Şiirde belli bir süre Birinci Yeni (Garipçiler) çizgisini sürdür­müştür.
· Şiirlerinde yaşama sevincini dile getirmiştir.
· Kendini tekrarlamaktan çekindiği için çok çeşitli türleri de­nemiştir.
· Öykü ve romanlarında toplum yaşantısını işlemiştir. Tipleri oluştururken çevresinden ve gözlemlerinden yararlan­mıştır.
· Toplum yaşamındaki aksaklıklara, geleneklerle ilgili yanlış­lıklara değinmiştir. Köy ve kasabalarda yaşananları işle­miştir. "Kasaba kültürü"ne önem vermiştir. Mizah öğesin­den yararlanır.
· Köyde yaşayan insanların doğa ile savaşını işlemiştir.
· Konuşma dilinin tüm olanaklarından yararlanır.
· 19 oyunu vardır.
· Şiir: Harbe Gidenin Şarkısı, Mayıs Ayı Notları, Güneş Çizgisi, Yağmurlu Deniz, Aşklar Yalnızlıklar...
· Öykü: Susuz Yaz, Yalnız Kadın, Ay Büyürken Uyuyamam, Dilâ Hanım, Kente İnen Kaplanlar, Uzun Bir Gece...
· Roman: Tütün Zamanı, Acı Tütün, Viran Dağlar, Yağmurlar ve Topraklar, Üç minik Serçem...
· Oyun: Nalınlar, Mine, Derya Gülü, Yaralı Geyik
· Deneme: Niçin Aşk, Senin İçin Ey Demokrasi, Etiler Mektupları, Ulus Olmak, Şiddet Ruhu, Niçin Af
· Günlük: Yeşil Bir At Sırtında

ORHAN KEMAL (MEHMET RAŞİT ÖĞÜTÇÜ - 1914 – 1970)
• Toplumcu ve gerçekçi anlayışın önde gelen yazarlarından birisidir.
• Yapıtlarında çevresinde yaşayan insanları anlatmıştır.
• Kahramanlarını çoğunlukla sömürülen yoksul insanlardan seçmiş, bu insanların yaşamlarını, iç dünyalarını kendi dillerine uygun karşılıklı diyaloglarla ve uzun çözümlemelere başvurmadan yansıtmıştır.
Öykü: Ekmek Kavgası, Sarhoşlar, 72. Koğuş, Grev, Önce Ekmek, Çamaşırcının Kızı, Mahalle Kavgası, Kardeş Payı
Roman: Cemile, Baba Evi, Suçlu, El Kızı, Bereketli Topraklar Üzerinde, Hanımın Çiftliği, Eskici ve Oğulları, Üç Kâğıtçı, Murtaza, Vukuat Var, Tersine Dünya…
Oyun: İspinozlar, 72 Koğuş
Anı: Nazım Hikmet’le Üç Buçuk Yıl
Röportaj: İstanbul’dan Çizgiler

AZİZ NESİN (1916–1995)
· Mizahi öykü, roman ve oyunlarıyla tanınmış bir yazardır. Toplumsal olayları, komik çelişkileri sade bir dille, abartılı biçimde karikatürize ederek anlatır. Toplumsal gerçekçilik akımına bağlıdır.
· Öyküleri: Damda Deli Var, Geriye Kalan, Fil Hamdi, Ölmüş Eşek, Yüz Liraya Bir Deli, Rıfat Bey Neden Kaşınıyor?, Hayvan Deyip
· Geçme...Romanları: Kadın Olan Erkek, Gol Kralı Sait Hopsait, Erkek Sabahat, Şimdiki Çocuklar Harika...
· Oyunları: Biraz Gelir misiniz?, Toros Canavarı, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, Hadi Öldürsene Canikom...

NİHAD SAMİ BANARLI (1907 – 1974)
• Edebiyat tarihçisi bir yazardır.
• Lise ders kitapları yazmıştır.
• "Resimli Türk Edebiyatı Tarihi" adlı eseri edebiyatımızın temel kaynakları arasında yer almaktadır.
• Geleneksel, milli ve manevi değerleri, sanat ve estetik değerlerin üstünde tutmuştur.
• Sanat ve estetik anlayışında Yahya Kemal'den etkilenmiştir.
• Türkçenin özleşmesi anlayışını benimsememiştir.
Araştırma-İnceleme: Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, Lise Ders Kitapları
Deneme: Türkçenin Sırları, Kültür Köprüsü, Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri

CEYHUN ATIF KANSU (1919 – 1978)
• Öksüz, bakımsız ve kimsesiz çocukların şairi olmuştur.
• Halk söyleyişini andıran bir dili sahiptir.
• Şiirlerinde toplumsal sorunları dile getirmiştir.
• Şiirin yanında makale, deneme ve hikâye türlerinde de eserler vermiştir.
Şiir: Bir Çocuk Bahçesinde, Çocukluk Gemisi, Sakarya Meydan Savaşı, Haziran Defteri, Yanık Hava, Buğday, Tüm Şiirleri
Makale-Deneme: Atatürkçü Olmak, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı, Devrimcinin Takvimi, Cumhuriyet Ağacı, Sevgi Elması

CEMİL MERİÇ (1916 – 1987)
• Doğu-Batı kültürlerini yorumlayan bir fikir adamıdır.
• Yapıtlarında şiirsel yönü ağır basan güçlü bir anlatım tekniği vardır.
• Fransızcadan çeviriler yapmış; Balzac ve Victor Hugo'nun eserlerini dilimize çevirmiştir.
• Batı medeniyeti üzerine derinlemesine incelemeler yapan yazar dil meseleleri üzerinde önemle durmuştur.
• 1955'te görme yetisini kaybetmesine rağmen çalışmalarını kızının ve öğrencilerinin yardımı ile sürdürmüştür.
Deneme: Mağaradakiler, Bu ülke
Anı: Jurnal
İnceleme: Ümrandan Uygarlığa, Hint Edebiyatı, Kırk Ambar, Işık Doğudan Yükselir...

ARİF NİHAT ASYA (1904 – 1975)
• Cumhuriyet dönemi şair ve yazarlarındandır.
• Şiir, mensur şiir, deneme ve fıkra türünde eserler vermiştir.
• Yapıtlarında vatan, bayrak, millet, kahramanlık, tarih, aşk ve tabiat temalarını işleyen yazarın sade bir dili vardır.
• "Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü" dizesi ile başlayan "Bayrak" şiiri bayrak sevgisinin dile getirildiği şiirlerin en güzel örneklerindendir.
Şiir: Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, Dualar ve Âminler, Heykeltıraş, Yastığımın Rüyası, Kökler ve Dallar, Aynalarda Kalan...
Rubailer: Rübaiyyat-ı Arif, Kıbrıs Rubaileri, Kova Burcu, Avrupa'dan Rubailer
Düzyazı: Enikli Kapı,
Özdeyiş: Kanatlar ve Gagalar

MEHMET KAPLAN (1915 – 1986)
• Sanat dünyamızda denemeleri, Tanzimat sonrası ve bugünkü edebiyatımızın çeşitli şahıs ve konuları üzerine yaptığı inceleme ve eleştirileri ile tanınmıştır.
• Uzun yıllar Yeni Türk Edebiyatı profesörü olarak görev yapmış; Fuat Köprülü'nün asistanı olmuştur.
Deneme: Nesirlerin Ruhu, Büyük Türkiye Rüyası, Kültür ve Dil, Edebiyatımızın İçinden
Araştırma ve İnceleme: Şiir Tahlilleri (1 – 2) Hikâye Tahlilleri, Türk Edebiyatı Üzerine Araştırmalar (1 – 2),Tanpınar'ın Şiir Dünyası,

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ (1905 – 1975)
• Çıkardığı Türkçü dergilerin yanı sıra, çoğu varsağı ve koşma biçiminde şiirleri; konularını Göktürklerden alan milli romanları; tarih ve edebiyat tarihimiz üzerine pek çok incelemeleri ile tanınmıştır.
• Coşkun bir anlatıma ve zengin bir hayal gücüne sahip olan sanatçı geçmişimizin kültürel zenginliğini ve kahramanlık dokusunu başarı ile dile getirmiştir.
Roman: Ruh Adam, Deli Kurt, Bozkurtların Ölümü, Bozkurtlar Diriliyor…
ORHAN ASENA (1922 – 2001)
• Cumhuriyet Dönemi oyun yazarlarındandır.
• Edebiyata şiirle başlamış, daha sonra öykü ve tiyatro türünde de yapıtlar vermiştir.
• Edebiyattaki ününü tiyatrolarıyla kazanmıştır.
• Tiyatro alanında tanınmasını sağlayan yapıtı, konusunu Babil efsanesi Gılgamış'tan alanı Tanrılar ve İnsanlar piyesidir.
(Sanatçı ile ilgili bilgiler 2007 ÖSS sorusundan alınmıştır.)
Şiir: Masal, Kıt Kanaat
Tiyatro: Tanrılar ve İnsanlar, Hürrem Sultan, Karacaoğlan, Atçalı Kel Mehmet, Ölü Kentin Nabzı, Korku, Yalan, Gecenin Sonu, Fadik Kız, Murtaza...

REFİK ERDURAN (1928 - ....)
• Cumhuriyet dönemi oyun yazarlarındandır.
• Tiyatro tarihi ve dramatik edebiyat tarihi üzerine öğrenim görmüştür.
• Yapıtlarında toplumla ilgili bozuklukları ve ahlaki değerleri irdelemiştir.
Tiyatro: İki Kısa Oyun, Deli, Bir Kilo Namus, İp Oyunu, Yemenimin Uçları, Açıl Susam Açıl, Seher yeli, Cengiz Han'ın Bisikleti, Karayar Köprüsü, Bunu Yapan İki Kişi, Alay, Hızır Bey, Ramiz İle Jülide, Yelpaze...
Anı: Gülerek
Roman: Yağmur Duası

RECEP BİLGİNER (1922 -2005)
• Cumhuriyet dönemi oyun yazarlarındandır.
• Sanat hayatına şiir yazarak başlamış; daha sonra oyun yazarlığına yönelmiştir.
• Yapıtlarında toplumdaki aksaklıkları ve köylülerin sorunlarını dile getirmiştir.
Tiyatro: Gazeteciden Dost, İsyancılar, Ben Devletim, Parkta Bir Sonbahar Günüydü, Utanç Dünyası,Yunus Emre, Mevlana, Sarı Naciye...
Roman: Politikada Bir Sarı Çizmeli
Şiir: Bir Zamanlar
Anı: Hapisliğim

AHMET TURAN OFLAZOĞLU (1932 - ...)
• Cumhuriyet dönemi oyun yazarlarındandır.
• Washington Üniversitesi'nde oyun yazarlığı ve tiyatro dersleri ile ilgili eğitim almıştır.
• Kafka, Nietsche, Rilke, Shakespeare, Lorca gibi yazarlardan çeviriler yapmıştır.
• "Deli İbrahim" adlı oyunuyla Türk Dil Kurum ödülünü almıştır.
Tiyatro: Deli İbrahim, Kösem Sultan, Elif Ana, Genç Osman, Güzellik ve Aşk, Fatih, Bizans Düştü, Keziban, Allah'ın Dediği Olur, 4. Murat, Cem Sultan, Sokrates Savunuyor...
Şiir: Sevgi Hakanı, Fetih

TURGUT ÖZAKMAN (1930 - )
· Günümüzün önemli tiyatro ve roman yazarlarındandır. Romanları belgesel özelliktedir. Oyunlarında günlük yaşamın çelişkilerini ve komik yanlarını geleneksel Türk tiyatrosu öğelerinden de yararlanarak sunar. Romanlarında genellikle yakın tarihimize ve Kurtuluş Savaşımıza yönelmiştir. Sade, gösterişsiz, basit mecazlardan yararlanan, yer yer ince alaysamalı duru bir dili vardır.
· Oyunları: Duvarların Ötesi, Bulvar, Komşularımız, Sarıpınar (Reşat Nuri'nin Değirmen romanından), Fehim Paşa Konağı, Resimli Osmanlı Tarihi, Şehnaz Oyun...
· Romanları: Korkma insancık Korkma, 19 Mayıs 1999-Atatürk Yeniden Samsun'da, Şu Çılgın Türkler, Gelibolu

OĞUZ ATAY (1934–1977)
· Cumhuriyet devri roman ve hikâye yazarlarındandır. Toplumla entelektü­elin çatışmasını en iyi şekilde yansıtır. Romanları ve oyunlarındaki kişiliklerin hemen hepsi arafta kalmışlığın portre­si gibidir. Onun en önemli projelerin­den biri de Türkiye'nin psikolojisini çı­karmaktır. Fakat genç denilebilecek bir yaşta ölmüş ve bu eserini yazamamıştır.
· Sonradan iki cilt olarak basılan "Tutunamayanlar" ro­manında aynı zamanda kendi oyununu oynamıştır. "Günlük" adlı eserinde bu romandan hareketle insan­lara sitemde bulunur. O genelde "Tutunamayanlar" ro­manıyla anılır; fakat Tutunamayanlar'ın bir devamı nite­liğinde çıkardığı "Tehlikeli Oyunlar", hem biçim hem de ele aldığı temalar açısından "Tutunamayanlar"dan hiç de aşağı değildir. Üstelik ilkinin birçok okuyucuya dağınık gelen olay örgüsü yerine, ikincisinde daha derli toplu bir anlatımı seçmiştir yazar, ama okuyucu için 80'li yıllarda neredeyse bir tür külte dönüşen "Tutunamayanlar"ın yanında sönük kalmaktan kurtulama­mıştır "Tehlikeli Oyunlar".
· Yaşamı ve küçük burjuva aydını alaya almaktan hoşla­nır. Yapıtları birçok edebiyat eleştirmeni ve incelemeci­si tarafından irdelenen yazar, Türk edebiyatının en et­kili isimlerinden biridir. Daha ilk romanı Tutunamayanlar'la, küçük burjuva düzenini ve Türk aydınının acıklı güldürüsünü zengin bir roman tekniği ve cesur biçim denemeleriyle anlatmış, Türk romanında yeni bir açılı­mın öncüsü olmuştur. Bugün edebiyatımızda bir "Oğuz Atay tarzı"ndan söz edilmektedir. İlk romanı "Tutunamayanlar"da küçük burjuva dünyasına ironiyle yaklaşır. Kitapta olaylar, küçük burjuva dünyasının de­ğerlerinden ölümüne nefret eden bir gencin, kendisini öldürmesiyle noktalanır. Bu eserinde yenilikçi ve çağ­daş Batı romanının bazı tekniklerinden ustaca yarar­lanmıştır, iç konuşma, bilinç akışı, düşler ve değişik söylemlerden oluşan metinler düzleminde karmaşık bir gerçeklik kurdu. Romanın içinde dağılmış ayrıntı, gözlem ve çağrışımlar, bütüne egemen olan bilinçli bir kurgunun öğeleridir. Öykü kitabı "Korkuyu Beklerken"de de psikolojik çözümlemelere ağırlık vermiştir.
· Roman: Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar, Bir Bilim Adamının Romanı
· Öykü: Korkuyu Beklerken

YUSUF ATILGAN (1921–1989)
· Edebiyat dünyasına şiirle girmiş, öyküyle gelişmiş, ro­manla gerçek gücünü göstermiştir. Köy ve kent izle­nimlerini yoğun bir duyarlılıkla ve özgün bir dille anla­tır. Aylak Adam ve Anayurt Oteli adlı romanlarında psi­kolojik yabancılaşma ve yalnızlık temasını başarıyla iş­leyen bir yazar olarak tanınmış ve modern Türk edebi­yatının önde gelen ustaları arasında yerini almıştır. "Anayurt Oteli" sinemaya da aktarılmıştır. Hakkında ya­zılan yazı ve röportajlar ve kendisine adanan yazılar ölümünün ardından bazı "Perşembeci Dostları" tara­fından "Yusuf Atılgan'a Armağan" adlı kitapta derlen­miştir.
· Roman: Aylak Adam, Anayurt Oteli, Canistan
· Öykü: Bodur Minareden Öte, Eylemci Bütün Öyküleri

ORHAN PAMUK ( 1952 - … )
• İstanbul’da doğmuş, liseyi Robert Koleji’nde bitirdikten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nde üç yıl mimarlık eğitimi görmüştür.
• İlk romanı Cevdet Bey ve Oğulları Milliyet Yayınları Roman Yarışması’ nı kazanmıştır. Bu kitabı Orhan Kemal Roman Ödülü’nü de almıştır. Aynı yıl ilk baskısı çıkan Sessiz Ev ile Madaralı Roman Ödülü’nü ve bu kitabın Fransa’da çıkan çevirisiyle de Avrupa Keşif Ödülü kazanmıştır.
• Tarihi romanı Beyaz Kale sanatçının ününü yurt içinde ve yurt dışında genişletmiştir. Daha sonra yayımlanan Kara Kitap, çağdaş Türk edebiyatının en fazla tartışılan romanlardan biri olmuştur.
• 2007 tarihinde Nobel ödülü almıştır.
Roman: Cevdet Bey ve Oğulları, Sessiz Ev, Beyaz Kale, Kara Kitap, Yeni Hayat, Benim Adım Kırmızı, Kar, Masumiyet Müzesi
Öykü: Öteki Renkler
Senaryo: Gizli Yüz

ÂŞIK VEYSEL (1894 –1973)
· Cumhuriyet Döneminde, Halk Edebiyatı'ndaki âşıklık geleneğini sürdüren ozanların en büyüğü, "âşıklar" zincirinin son büyük halkasıdır, insan aşkıyla birlikte ilahi aşkı, yurt sevgisini, yurt güzelliklerini, insanlık sevgisini işleyen güzelleme, taşlama, methiye, sathiye, devriye, hikmet gibi türlerde şiirler söylemiştir, iki gözü de görmediğinden okuma yazması yoktur. Gönül gözüyle görmüş, gönül diliyle söylemiştir. Geleneksel âşık edebiyatı ürünlerinden farklı olarak, şiirlerine özel başlıklar, adlar düşünmüştür. Hece ölçüsünün 8'li ve 11'li kalıplarını kullanmıştır. Şiirlerinde tasavvuf görüşlerini de işler.
· Şiirleri: "Dostlar Beni Hatırlasın, Sazımdan Sesler, Deyişler" adlarıyla kitap haline getirilmiştir.









KİMDİR

Cumhuriyet döneminin ilk yıllarındaki gerçekçi edebiyat akımının öncüsü oldu. İlk toplumsal gerçekçi öyküleri “ Resimli Ay” dergisinde yayınlandı. Şiirler, hikâyeler, romanlar yazdı, çeviriler yaptı. Asıl ününü öykü ve romanlarıyla kazandı. Anadolu insanına yaklaşımıyla edebiyata yeni bir boyut kazandırdı. Konularını toplumsal eşitsizliklerden aldı. Ezilen insanların acılarını, sömürülmelerini dile getirdi. Aydınlar ve kentlilerin Anadolu insanına karşı takındıkları küçümseyici tavrı eleştirdi. “Kuyucaklı Yusuf” romanı, gerçekçi Türk romanının en özgün örneklerinden biridir. Öykülerinde, tanımlamakta güçlük çektiğimiz kimi duyguları ustalıkla anlatır. İnsanın zavallılığını ve gücünü aynı sarsılmaz üslupla, zaman zaman masalsı ve destansı bir biçimde yansıtmayı başardı.

Yazarın kırk yılı aşkın bir yazın yaşamı vardır. Yazmaya öyküyle başlayan usta yazar, ara vermeden Türkiye’deki hemen tüm gazete ve dergiler- de çeşitli zamanlarda yazılar yazmıştır. Son derece verimli bir yazın yaşamı süren yazar, çağın düşünce akımlarıyla ilgilenmiş, siyasal sorunlar karşısında tavır almış, bu yüzden Türk basınında derin izler bırakan polemiklere girişmiştir. İlk uzun öyküsü “Gençliğimiz”i 1922’deyayınlamıştır. Bunu para kazanmak amacıyla yazdığı kimi yapıtlarında da kullandığı takma ad olan Server Bedii adıyla çıkarmıştır. Yazar, bu takma adla 80’e yakın ürün vermiştir. Bunlar arasında en sevilenler Cingöz Recai macera romanları ile Cumbadan Rumba’ya adlı romanı olmuştur.

Türk edebiyatında “Birinci Yeni” diye de adlandırılan bu çıkışları, şiirdeki sözcük hiyerarşisini ve parıltılı sözcüklerin egemenliğini yıktı. Sokaktaki insanı ön plana çıkardı; biçim, şiirin kalıbıyken kendisi haline geldi. “Yaprak” dergisi döneminde şiirde yeni eğilimler içine giren sanatçı, şaşırtıcılıktan, yadırgatıcılıktan uzaklaşırken; duygular, yaşama sevinci, gündelik yaşamın ve sokaktaki insanların sorunlarına ağırlık vermeye başladı. Durmadan araştırmalar yaparak, yeni denemelerle şiirini sürekli ileri götürmeye çalıştı. Moliere, Gogol, Sartre gibi yazarlardan çeviriler yaptı, eleştiri ve öyküler yazdı. Nasrettin Hoca fıkralarını şiirleştirip “Nasrettin Hoca Hikâyeleri” kitabında topladı.

İlk romanı “Cevdet Bey ve Oğulları” Milliyet Yayınları Roman ödülünü almıştır. Tarihi romanı “Beyaz Kale” sanatçının ününü yurt içinde ve yurt dışında genişletmiştir. Daha sonra yayımlanan ‘Kara Kitap” çağdaş Türk edebiyatının en fazla tartışılan romanlardan biri olmuştur. Romanları pek çok dile çevrilmiş, ödüller almıştır. Postmodern romancılar arasında sayılan sanatçı, 12 Ekim 2006 tarihinde Nobel Edebiyat Ödülünü kazanan ilk Türk sanatçısı olmuştur.

Öykü ve romanlarında günlük yaşamın değişik yönlerini işledi. Kahramanlarını çoğunlukla sömürülen, yoksul insanlardan seçti. Bu insanların yaşamlarını, sorunlarını, iç dünyalarını yansıtırken kinsiz, sevecen, umutlu bir yaklaşım benimsedi. “Babaevi”nde çocukluk yıllarını, “Avare Yıllar”’da gençliğini anlattı. Eserlerinde toplumsal yapıdaki çelişkileri ustaca vurguladı. Güçlü gözlem gücüyle, özgün ve yalın anlatımıyla dikkat çeken sanatçı, eselerinde hızlı bir olay akışı ve devingenliğin yanı sıra “diyaloglara” ağırlık verdi. Sanatının olgun döneminde daha çok, Adana yöresindeki toprak ve fabrika işçilerini konu aldı. Çukurova’nın toplumsal ekonomik yapısındaki değişimin yöre halkı üzerindeki etkilerini inceledi.

Milli Edebiyat döneminin bağımsız sanatçılarındandır. Milli konuları işleyen şiirlerinin yanı sıra; günlük olayları, sosyal konuları anlattığı manzum hikâyeleri ile de tanınır. Şair, manzum hikâyelerini realist, yani gerçekçi bir görüşle yazmış, gözlemlerinden yararlanarak çok başarılı tasvirler yapmıştır. Onun Küfe, Seyfi Baba gibi şiirleri, bu türün en güzel örneklerindendir. Şiirlerinde Türkçeyi başarıyla kullanmış, özellikle manzum hikâyelerinde halk söyleyişlerine ve deyimlere bol bol yer vererek konuşma dilinin özelliklerini şiirimize yerleştirmiştir. Serbest müstezatla hikâyeyi birleştirerek gerçekçi ve canlı bir anlatım kullanmıştır. Aruz veznini, Türkçeye en iyi uygulayan şairlerimizdendir.

Cumhuriyet dönemi yazarlarındandır. Yazın yaşamına şiirle başlamıştır. Sanat ve Edebiyat adlı bir dergi çıkarmış, estetik ve güzel sanatlar konusunda özgün düşünceler geliştirmiştir. Deneme türünde başarılı olmuş, bu türün özgün ve nitelikli örneklerini vermiştir. Dili ustaca kullanan sanatçının açık ve akıcı bir üslubu vardır. Edebiyat Üzerine, Yokuşa Doğru, Günlerin Götürdüğü adlı eserleri kaleme almıştır.

Yazmaya Dergâh dergisinde yayınlanan şiir ve yazılarıyla başladı. Daha sonra yalnızca deneme ve eleştiri türünde ürünler verdi ve çeviriler yaptı. Eski Türk edebiyatı ile çağdaş Batı edebiyatını inceledi. Yeni bir kültür, edebiyat ve dil arayışı içinde oldu. Eleştirmenin, okura sezinleyemediği güzellikleri tanıtması gerektiğini savundu. Kendi türettiği sözcükleri, devrik tümceleri ve kendine özgü biçemiyle dili bir uygarlık sorunu olarak ele aldı. Batılılaşma, Divan şiiri, yeni şiir, eleştiri gibi çeşitli konularda, kişisel yönü ağır basan yazılarındaki kuşkucu ve cesur tavrıyla pek çok genç yazarı etkiledi. Eleştiri ve denemelerinin bir bölümünü Karalama Defteri, Günlerin Getirdiği, Sözden Söze kitaplarında topladı.

Mensur şiir yazarın en başarılı olduğu edebi türerden biridir. Servet-i Fünun dergisinde beş yıl süren çalışmaları sırasında yazmış olduğu kırk iki mensureyi, Mektep dergisinde yayımladığı yazılarıyla, “Siyah İnciler” adlı eserinde bir araya getirmiştir. Onun mensur şiirleri Halid Ziya’nın mensur şiirlerini dahi gölgede bırakmıştır. Mensur şiirlerinin Baudelaire ile karşılaştırıldığı göz önüne alınırsa devrindeki etkisi daha iyi anlaşılır.

Şiirlerinde insanın evrendeki yerini araştıran; madde ve ruh problemlerini, iç âlemlerinin gizli duygu ve tutkularını dile getiren şair; oturmuş bir dil ve sağlam bir teknikle yazdı. Şiire Milli Mücadele yıllarında başlamıştı. İlk kitabı Örümcek Ağı’nı (1925), Kaldırımlar, Ben ve Ötesi gibi şiir kitapları izledi. Bir Adam Yaratmak, Reis Bey, Tohum gibi oyunlar da yazdı. 1943’ten başlayarak değişik aralıklarla 1978e kadar Büyük Doğu dergisini çıkardı.

Son dönem Türk edebiyatının önemli roman ve hikâye yazarlarındandır. Yapıtları birçok edebiyat eleştirmeni ve incelemecisi tarafından irdelenen yazar, Türk edebiyatının en etkili isimlerinden biridir. Eserlerinde toplumla aydının çatışmasını ele almıştır. Daha ilk romanı Tutunamayanlar ile küçük burjuva düzenini ve Türk aydınının acıklı güldürüsünü zengin bir roman tekniği ve cesur biçim denemeleriyle anlatmış, Türk romanında yeni bir açılımın öncüsü olmuştur. Sanatçı genelde Tutunamayanlar romanıyla anılır; fakat Tutunamayanlar’ın bir devamı niteliğinde çıkardığı Tehlikeli Oyunlar, hem biçim hem de ele aldığı temalar açısından ondan hiç de aşağı değildir.

Durum hikâyeciliğinin en güzel örneklerini veren yazarımız, İstanbul’un kalabalık yerlerinde, kenar mahallelerinde, köprü altında, halk ve balıkçılar arasında dolaşmış, öyküleriyle de bizi oralara götürmüştür. Onun hikâyelerini okuyanlar bir yandan o insanların yaşayışını, duygu ve düşüncelerini öğrenir, bir yandan da yazarın kendi hayatı ve yalnızlığını duyup, ondaki yaşama sevincinin güzelliğiyle öykülerini bir solukta bitiriverir.

Garip akımı şairleri ve 1940 kuşağının diğer şairlerinden farklı olarak yalın, aydınlık anlatımlı, lirik şiirler yazdı. Sevgi, sevinç, özlem gibi bireyin güncel kaygılarıyla birlikte çağın toplumsal sorunlarını da ele aldı. Sonraları şiirin yanı sıra öykü, roman ve tiyatro türlerine de yöneldi. Şiirsel dili ve ayrıntıları ustaca kullanmasıyla kendini kolayca okutturdu. Roman ve öykülerinde çoğunlukla Ege Bölgesi’ndeki kasaba ve kırsal kesim insanlarının sorularını işledi. Zeliş adıyla da basılan “Tütün Zamanı” en başarılı romanları arasındadır. Öykü, roman ve oyunlarından bazıları sinemaya da uyarlandı.

Tek romanı ve en önemli eseri “Üç İstanbul”da, II. Abdülhamit, II. Meşrutiyet ve Mütareke yıllarının İstanbul’unu anlattı. Gerçekçi kişiler, ayrıntılı tahliller ve bu üç dönemin yaşantısından sunduğu canlı kesitlerle dikkat çeken roman, televizyon dizisine dönüştürüldü ve büyük ilgi topladı.

Öykülerince günlük yaşamın gülünç, iyi ve kötü yönlerini, konuşma diliyle ve okurun hoşuna gidecek bir biçimde dile getirmiştir. Yalın bir dille kaleme aldığı ve gereksiz süslemelerden arındırdığı öyküleriyle Çehov tarzı öykücülüğün temsilcisi olmuştur. Otlakçı, Hava Parası, Mendil Altında öykü türünde yapıtlarıdır.

Romanlarında köyü, köylüyü kuvvetli bir gözlem gücüyle dile getirir. Konularını Çankırı, Çorum dolaylarından, Kurtuluş Savaşı’ndan, eşkıya menkıbelerinden alır. Her romanı günümüzün köy-şehir yaşamını, tarihsel ve toplumsal gelişmelerimiz içinde ele alan bir diğer romanının devamı gibidir. Yani romanları nehir roman özelliğine sahiptir. “Devlet Ana” adlı ünlü romanında, kuruluş sürecindeki Osmanlı toplumu ve yönetim sistemini anlatır. Diğer eserlerinde olduğu gibi, bu romanında da derlediği sözcüklerle, cümlelerle, deyimlerle, araştırma ve kültür zenginliğiyle İstanbul şivesinin kaynaşmasından doğan canlı, rahat bir anlatımı vardır.

Öyküleri ve oyunları ile tanınır. Okuyucuyu gerçeklerle yüz yüze getirir. Konu, kişi ve olay çeşitliliği yönüyle giriştiği yenilikler önemlidir. Epik türde sayılabilecek oyunlar yazmıştır. Bu oyunlarda geleneksel oyunlardan yararlanmış, “kabare” türünün öncüsü olmuştur. Yapıtlarında çağın değişen sorunlarını sergilemiştir.


Hikâye ve romancılığımızda “deniz çığırı”nı açan, deniz adamlarının yaşantılarını tüm ayrıntılarıyla anlatan büyük bir yazardır. Eserlerinde, tam bir denizci gibi yaşayarak denizi, deniz insanlarını, Bodrum’u, Ege denizinin efsanelerini, Akdeniz savaşlarını, denizle ilgili her şeyi gönül aynasında odaklaştırıp coşkun bir şair gözüyle yansıtmıştır. Merhaba Akdeniz, Egenin Dibi, Ege Kıyılarından adlı hikâye kitapları olan sanatçının Aganta Burina Burinata İsimli bir de romanı vardır.

İlk kitabı “Havaya Çizilen Dünya”dan başlayarak Türk şiirinde hem biçim hem öz bakımından yeni ve özgün bir sanatçı olarak dikkati çeken sanatçı, asıl ününü “Çocuk ve Allah” adlı kitabıyla sağlamıştır. Yepyeni bir plan ve kompozisyonla yakın tarihimizin önemli savaşlarını işlediği destan denemelerinde başarılı olmuş; düşünce lirizminin en güzel örnekleri sayılan bazı şiirlerinde ise ilkçağ insanından günümüz insanına kadar uzanan toplum zincirindeki insan gerçeğini değişik değerlendirmelerle anlatmıştır.

Hayatı boyunca Namık Kemal’in etkisinde kalan sanatçı, hem nazım hem de nesir alanında eserler vermiştir. O, Edebiyat-ı Cedide topluluğunun uzaktan bir üyesidir. Özden vatansever bir sanatçı ve aynı zamanda da oldukça tutucudur. Geçmişin her türlü olumlu değerine büyük bir inanç- la bağlıdır. Sanatı daima toplumun yararına kullanmıştır. Manzum ve mensur tüm eserlerinde de heyecanlıdır. Dilinin anlaşılabilirlikten uzak oluşu onu günümüzden uzaklaştırmıştır. “Çal Çoban Çal” şiiri meşhurdur. “Harp ve Sulh”, “Bataryayla Ateş” gibi eserleri de vardır.

Bugün Moliere’i tanıyor, biliyor, okuyorsak bunda en büyük pay kuşkusuz onundur. Fransız yazardan sadece çeviri yapmakla yetinmemiş, uyarlamalar da yapmıştır. Devlet adamlığının yanında edebiyata bu şekilde hizmette bulunan bu Tanzimat edebiyatçısı Bursa’da valilik yaptığı dönemlerde yaptırdığı tiyatro binasıyla da tiyatronun Anadolu’da tanınmasına aracılık etmiştir.
Türk edebiyatında tarihi konulara ilgi duyan yazarlardan birisidir. Hikâyeleriyle olduğu kadar romanlarıyla da tanınır. Kişilerin iç dünyasına eğilerek tahlile dayalı bir tutum sergilemiş, onların iç dünyalarındaki huzursuzlukları anlatmıştır. Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşını konu alan romanıdır.

Ahmet Mithat geleneğini sürdürerek “halk için sanat” anlayışını benimsemiştir. “Cadı Çarpıyor” adlı yazısında (1913), “aydınlardan çok, halkın; azınlıktan çok, çoğunluğun sosyal eğitimini hedeflemiş bir yazar” olduğunu söyler. “Kabahatlerini, günahlarını kendilerine açık olarak göstermeli ki insanlar bunu tekrardan kaçınsınlar.” diyen yazar, çok kez hayatın çirkin, gülünç yanlarını bir güldürü havası içinde verir. Halley Kuyrukluyıldızı’nın Dünya’dan göründüğü 1910 yılında yazdığı ünlü romanında batıl inanışları, cahilliği, iğneli bir dille ele alır.

İstanbul şairi olarak tanınmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun geçmişteki parlak günlerine büyük bir özlem duymuştur. Şiirlerinde yer verdiği başlıca konular; İstanbul, tarih, yurt sevgisi, aşk, ölüm ve sonsuzluktur. Divan şiirinin özünü yakalamak çaba göstermiş; şiirlerinde, bu şiirin ölçü, uyak ve ahenk öğelerini kullanmıştır. Öyle ki, bir şiiri dışında bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır. Divan edebiyatında aşkı anlatan gazel biçimiyle kahramanlık şiirleri, İstanbul’un güzelliklerini ve oraya duyduğu sevgiyi dile getiren şiirler kaleme almıştır.

Cumhuriyet dönemi ozanlarındandır. 1928’de Yedi Meşaleciler arasına katıldı. Hece ölçüsüyle yazmaya başladı. Yeni şiirin etkisinden kurtulamadı. Çocukluk özlemi, anılara düşkünlük, aile sevgisi, küçük mutluluklarla yetinme gibi konuları işledi. “Sebil ve Güvercinler”, “Geçen Zaman”, “Nefes Almak” adlı şiir kitaplarının yanında; “Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi”, “Değişen İstanbul” adlarını taşıyan öykü kitapları vardır.

Edebiyat dünyasına folklor araştırmalarıyla girmiş, şiir, röportaj, roman, tiyatro ve senaryolarıyla ün kazanmıştır. Eserlerinde Anadolu’yu, Anadolu insanının hayatını, Halk edebiyatını yansıtan bir hava ile yansıtır. Halk edebiyatımızın türkü, ağıt, tekerleme, atasözleriyle, Toros efsaneleri ve deyişleriyle süslü, zengin sözcüklü, kısa cümleli, kendine özgü, canlı, akıcı, taptaze bir dili vardır. Yapıtlarında Torosları, Çukurova’yı, Çukurova insanının acı yaşamını, ezilişini, eşkıyaların ve ağaların yaptıklarını, ırgatları, halkın sömürülüşünü, kan davasını, ağalık ile toprak sorununu çarpıcı bir biçimde ortaya koyar. İnce Memed romanında bu problemlerin birçoğunu iç içe, acıklı bir şekilde, gözler önüne serer.

Bugünkü şiirimizin temellerini o kurmuştur. Dili çok süslüdür. Arapça ve Farsça tamlamalı, terkipli dizelerinde derin bir anlam bütünlüğü var. Sanatının ikinci döneminde “toplum için sanat anlayışı”nı benimser. Şiire gözlemi getirmesi büyük bir yeniliktir. Şiirlerine egemen olan tema “gençliğe güven”, “bilime inançtır. Aruz ölçüsünü Türkçeye en iyi uygulayan ozanımız olarak tanınır.

Fıkra, makale, gezi türlerindeki gazete yazılarıyla ve özellikle Atatürk’ü yakından tanıtan anılarıyla ün kazanan sanatçı; sağlam, atak, çekici, anlatımı ve duru Türkçesiyle Cumhuriyet basınının ustalarındandır. Günlük siyasi olayları ele alan başyazı ve fıkraları yanında çeşitli gazetelerde pazar günleri yayımladığı haftalık yazılarında çok usta bir deneme ve söyleşi yazarı olarak tanınmıştır. Gezi ve anı türlerinde, Cumhuriyet döneminde başarılı ürünler vermiş; anılarının bir bölümünü “Zeytindağı” adlı eserinde toplamıştır.

İlk kitabı “Kınar Hanımın Denizleri”yle büyük ilgi uyandırdı. Özellikle Pazar Postasındaki şiirleri sanatçının ünlenmesinde önemli rol oynadı. Kendine özgü çağrışımlar ve göndermelerle örülü şiirleriyle hem Türk şiirinde hem de İkinci Yeninin içinde farklı bir kanal açtı. Ona göre şiirinin kilit noktası dildir. Devlet ve Tabiat kitabındaki şiirlerinde ise okurlarını “sokağın diliyle buluşturdu. Yort Savul da kendisinden sonraki kuşaklara yön gösterdi.

Baudelaire, Verlaine gibi Fransız şairlerinin etkisi görülse de hiçbir akıma bağlanmayan bir sanatçıdır. Uyum ve biçimi gözeten, duygulu, içten, kendine özgü bir şiir geliştirdi. Hem yaşam sevincini hem karamsarlığı yansıttığı şiirlerinde “yalnızlık” ve “ölüm” temaları ağır basar. Çocukluk arkadaşı Ziya Osman Saba ile yazışmaları, ölümüne dek sürmüştür. Bu yazışmalar edebi mektup türünün güzel örneklerindendir.

Servet-i Fünün’un öykü, roman ve makale yazarlarındandır. Eleştirilerini “Kavgalarım” adlı kitapta toplayan yazar “Nadide” ve “Hayal İçinde” isimli romanların da sahibidir. Yapıtlarında “sanat sanat içindir” ilkesine bağlı kalırken dil ve anlatım bakımından Fransız yazarlarından etkilenmiştir. Servet-i Fünun dergisi onun Fransızcadan çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” başlıklı makalesinin yayımı üzerine kapatılmıştır.

1949’da çıkan ikinci kitabı “Rüzgâr”da Orhan Veli şiirine yaklaşan şairin, “Atatürk Kurtuluş Savaşında” adlı eseri, Nevit Kodallı’nın ‘Atatürk Oratoryosu”na temel oluşturdu. 1940 sonrasında başlayan şiirimizin yenileşmesi hareketinde kendine özgü bir yeri olan şair, rahat anlatımı, içtenlik ve duyarlılığıyla ilgi çeken titiz bir şiir işçisidir.
Roman, öykü, şiir yazdı. Tarih coğrafya, gezi gibi çok değişik alanlarda eserler verdi. Ancak asil başarısı renkli, canlı bir anlatımla yazdığı çocukluk, ilk, orta- öğrenim ve basın hayatını, İstanbul’un gündelik yaşayışını yansıtan fıkra, makale ve anılarında görülür. Bu tür yazıları, Türkiye’nin 1890’dan sonraki kırk yıllık toplum tarihini inceleyecek olanlar için önemli kaynaklar arasındadır. Gecelerim, Şehir Mektupları, Gülüp Ağladıklarım, Falaka, eserlerinden birkaçıdır.

Hâkimiyet-i Milliye ve Yeni Gün gazetelerinde yazılar yazdı. İlk şiirleri 1919’da Büyük Mecmua’da yayınlandı. Kurtuluş Savaşı sırasındaki şiirleriyle dikkat çekti. Şiirlerini hece ölçüsüyle yazan şair, ilk şiirlerinde vatan sevgisi, Milli Mücadele; sonraki şiirlerinde aşk, gurbet, yalnızlık gibi konuları işledi. Şiirleri ölümünden sonra bir kitapta toplandı. Atatürk ve İsmet İnönü’nün çeşitli gezilerine de katılan şair, “Bingöl Çobanları” adlı şiiriyle ünlendi.

Yeni Türk şiirinin temsilcileri olarak bilinen ve 1940 kuşağı diye adlandırılan şairlerin başında gelir. Çeviri kitapları, radyo oyunları, edebiyat araştırmaları, değişik dergi ve gazetelerde çıkan şiirleriyle tanınmıştır. Kapalıçarşı ve Çevre adlı ilk şiir kitaplarının ardından yayınlanan “Evlerde Divan ve Halk şiirlerinin özelliklerini akıcı bir lirizmle bir araya getirdiği şiirleri yer almıştır. Yaz Dönemeci kitabında günlük konuşma dilinin olanaklarından ustaca yararlandığı görülür. Bundan sonraki kitaplarında uzun dizelerle yeni bir biçem arayışına yönelir.

II. Abdülhamit döneminden çok partili Cumhuriyet Türkiyesi’nin en sıkıntılı dönemlerini yaşamış ve yaşadığı dönemin tarihi, sosyal ve siyasi olaylarını eserlerine aktarmış bir yazardır. Ülkemizdeki sosyal değişimi yakından izleyen yazar, bu süreç içinde yalnız toplumsal psikolojiyi değil, bireysel psikolojileri de yakalamaya özen göstermiştir. Örneğin kendisinin bir tür polemik romanı olarak nitelendirdiği Yeşil Gece’de laik düşünce ile dinsel düşünce arasındaki gerilimin Cumhuriyetin ilk yıllarına özgü biçimlenişlerini bu açından anlatmıştır.

Ses Dergisi’nde sanat ve estetik konusunda düzenli yazılar yazan sanatçı, ressam şairlerimizdendir. Şiire lise yıllarında başlayan sanatçının ilk şiirleri çeşitli dergilerde yayınlanmıştır. Sade bir dille, akıcı, içten ve lirik şiirler yazan sanatçı, modern resim görüşünü şiire uygulamıştır. Şiirlerinde ve resimlerinde Halk edebiyatının zengin motiflerinden yararlanmıştır. İlk şiir kitabı “Yaradana Mektuplar” 1941’de basıldıktan sonra “Karadut, Tuz, Üçü Birden, Dördü Birden, Dol Karabakır Dol” gibi şiir kitapları çıkmıştır.

Milli Edebiyat ve Cumhuriyet döneminin en ünlü öykü ve roman yazarlarındandır. Önce Fecr-i Aticilerin arasında yer alan yazar, 1917’den sonra ise Milli Edebiyat topluluğuna katılır. Kurtuluş Savaşı’na karşı yazılarından dolayı tutuklanacağı zaman Halep’e kaçar. Çıkarılan bir af üzerine 1938’de Türkiye’ye döner. Anadolu gerçeğinin ilk olarak onun “Memleket Hikâyeleri” adlı yapıtıyla edebiyata girdiği kabul edilir. Güçlü bir gözlemci olan yazar betimlemelerinde de nesneldir. Realist bir anlayışa sahip olan yazarın sade bir dili ve yalın bir anlatımı vardır. Mizah ve eleştiri, onun yapıtlarının ayrılmaz unsurlarıdır. Öykü ve romandan başka, anı, deneme, fıkra ve tiyatro türlerinde de eserler vermiştir.

Lisedeyken, edebiyat öğretmeni olan Faruk Nafiz Çamlıbel’in etkisiyle şiire başladı. İlk şiirlerinde gurbet, yalnızlık, korku, ölüm gibi karamsar temaları ele aldı. Daha sonra ise doğa-insan ilişkileri, yurt manzaraları gibi temaları şiirlerinde işledi. Özellikle doğanın, kendisi üzerinde uyandırdığı sonsuzluk ve yücelik duygusu, onu bir tür mistik anlayışa yönlendirdi. Hayal ile gerçeği romantik bir duyuş tarzıyla dile getirdi. Vezin ve kafiyeye önem verdi. Hece veznini kullanan şair, şiirlerinde durakları kaldırdı. Şiirlerini “Şiirler” adı altında toplayan şair, Tevfik Fikret’in “Rübab-ı Şikeste”sini aynı vezinlerle “Kırık Saz” adı altında günümüz Türkçesine aktardı. “O Böyle İstemezdi, Gölgeler” adlı tiyatro oyunlarına imza attı.

Şiir hakkındaki düşüncelerini, ders notlarından oluşan Talim-i Edebiyat’tan başlayarak II. Zemzeme’nin önsözünde, Takdir-i Elhan’da, Pejmürde’de etraflı biçimde açıklar. Talim-i Edebiyat, Divan edebiyatının kuralları ile Fransız edebiyatının bazı kurallarını birleştiren bir eserdir.

Önceleri biçim olarak eski, içerik olarak yeni şiirler yazdı. Daha sonraki şiirleri hem biçim hem konu bakımından yeni şiirlerdi. Vaveyla, Hilal-i Osmanî bu dönem şiirlerinin en güzel örnekleridir. Şiirlerini aruzla yazar. Hece ile yazdığı şiirleri sayılıdır. Eserlerinde vatan, özgürlük, adalet, meşrutiyet, bağımsızlık gibi konuları işleyen sanatçı “sanat toplum içindir” görüşünü savunur. Roman ve tiyatrolarında romantizm akımına bağlı kalır.

Şiirleri, çoğunlukla aşk, memleket ve düşünce temalarını işler. İlk şiirleri aruzladır, bunlarda Yahya Kemal’in etkisi altında kalır. Gerçek kişiliğini heceyle yazdığı şiirlerde daha kuvvetle görüyoruz. İstanbul’dan ayrılmadan önceki şiirlerinde romantik yanı yüklüyken, Anadolu’yu gördükten sonra gerçekçi bir duygusallık gözlemlerini işler. Halkın yaşantılarından çıkardığı konuları dile getirir. “Han Duvarları” hemen herkes tarafından sevilen şiirleri arasında yer almaktadır.

Milli edebiyat hareketini özellikle şiir alanında başarıyla götüren hecenin beş şairi arasında bulunanlardan biri olan şairimiz, milli edebiyat hareketine katılarak “Aruza Veda” adlı şiiri ile aruzu bıraktı. Ondan sonra heceyi ve konuşulan Türkçeyi büyük başarı ile kullanan şair, şiirlerinde bireyci bir yaklaşım gösterir. Genellikle derin bir melankoli ve karamsarlık taşıyan şiirlerini Rüya, Cenk Duyguları, Balkonda Saatler gibi kitaplarında toplamıştır.

Mukayeseli edebiyat tarihçiliğimizin kurucusudur. Önce Fecr-i Aticilerle birlikte şiir yazarak kendisini göstermiş; ancak daha sonra Milli edebiyat geleneği içinde ve Türk medeniyetini ilgilendiren her konuda araştırmacı olarak ortaya çıkar. Türk Edebiyat Tarihi ve Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar en önemli eserleridir.

Çağımıza, yaşadığımız günlere romantik bir duyarlılıkla ve toplumsal bir gerçekçilikle bakar. İnançlarında ayak direyen, sert çıkışlar yapan, gerçeklerden çok anılarına sığınan bir karakter yapısında görülür. Özellikle aşk, intihar, ölüm, kavga, kahramanlık konularını işler. Türkçenin somut bir dil olduğunun bilinciyle yapıtlarında canlı konuşma dilinden, argodan, halk deyişlerinden yararlanır. Şiirlerinin bir bölümünü” Sisler Bulvarı” ve “Duvar” adlı kitaplarında toplamıştır.

İçe dönük bir bakışla yaşamı ve duyarlıkları yansıtan sanatçılardandır. Şiirlerinde dış öğe olarak “ahenk”, iç öğe olarak da ‘zaman” kavramı ağır basar. Renkli ve pürüzsüz görüntüleriyle insanı içten kavrayan bir şairdir. Kendi yaşamından da izler taşıyan “Huzur” hem bir aşk romanı hem de sanatçının İstanbul’a olan derin sevgisinin romanıdır.

Halk şiirinin bizim gerçek şiirimiz olduğu inancını, yazı dilimizin halk dilini temel olarak alması gerektiğini “Şiir ve İnşa” makalesinde savunmasına rağmen, Divan edebiyatı geleneklerini sürdürdü. Siyasal mücadelesinde Namık Kemal’in yanında yer aldı. Özgürlüklerin gelişmesi için çalıştı. Tanzimat edebiyatımızın üç büyük kurucusundan biri oldu. Biçimde eskiye bağlı kalmasına rağmen, özde yeni bir niteliğe yöneldi. Aşk, şarap, zevk temalarını işleyen gazel, terkib-i bent, terci-i bent gibi eski nazım şekillerini toplumu uyandıran, kötülüklere çare arayan, duygularla düşünceleri aydınlatan birer araç haline getirdi.

İlk romanı “Fahim Bey ve Biz” bir yarışmada üçüncü olur. Romanlarında Rumelihisarı, Büyükada, Çamlıca üçgeninde varlıklı, gününü gün eden, sorunsuz insanların yaşamlarını yansıtan sanatçı, bu çevrelerin dışındaki yaşamı basit ve aşağı bulur. Kahramanlarını dengesiz, gariplikleri olan, içine kapanık, başarısız ve hayalleriyle avunan kişiler olarak kurgular. Olaylardan çok, kahramanlarının duygu ve düşüncelerine öncelik verir. Şiirsel bir dil ve özgün bir teknik kullanır. Fransız edebiyatçılardan etkilenir.

Milli Edebiyat’ın önde gelen kişilerindendir. 1911’de Selanik’te çıkan Genç Kalemler dergisinde yazılar yazdı. Türkçülük akımını bir sisteme bağlayıp topluma mal etti. Edebiyatımızın gelişmesi için halka, milli kültür kaynaklarına gidilmesi ve konuşma diliyle yazı dilinin birleştirilmesini savundu. “Türkçülüğün Esasları” , “Altın Işık” en tanınmış eserlerindendir.

Şiirde önceleri biçime önem verdiğini, sonra insani öze yöneldiğini, şiirinde toplumsallığın öteden beri bulunduğunu söyler. Şiirlerinde içten ve sağlam bir söyleyişi vardır. Düzyazılarında sürekli yeni sorular sorar. “Günübirlik ve Şapkam Dolu Çiçekle” adlı deneme kitaplarında başka sanatçılar, özellikle şairler üzerinde durmayı yeğlemiştir, Geleneğe karşı olmasına rağmen, geleneği şiirinde en güzel kullanan şairlerden birisidir. “Üvercinka, Göçebe, Sevda Sözleri, Sıcak Nal, Güz Bitiği” şairin önemli şiir kitaplarıdır.

Aruzla söylediği vatan sevgisi ve milli kahramanlık şiirleri ile bu dönemin başarılı sanatçılarındandır. Daha genç yaşında M. Akif’in arkadaşlığını kazanan sanatçının sanat anlayışı ve aruzla söyleyişi üzerinde Akif’in etkisi belirgindir. Şairin Üç İstanbul isimli romanı baskı dönemi, İttihat ve Terakki ve mütareke yılları İstanbul’unu tanıtan dikkate değer bir eserdir. Diğer eserlerinden bazıları: Kemal (oyun), Mehmet Akif ( monografi)…

Onun şiirlerinde tema “tabiat - kadın - aşk” üçgeni üzerine oturtulmuştur. Bütün Servet-i Fünün şiirinde olduğu gibi, hayal ve hisle örülmüş, bütünüyle kişisel bir tabiatı anlatmıştır. Tabiatı anlattığı şiirlerinde; dış âlemle kendi dünyasının iç içe oturtulmuş, güzel bir kompozisyonu görülür. Şiirlerinde sağlamaya çalıştığı ahenk, daha çok, sembolistlerin anlayışına uygun olan, iç ahenktir. “Tamat” adlı yapıtında bu nitelikler açıkça görülmektedir. Düzyazı şeklindeki yapıtları arasında ise “Avrupa Mektupları’, “Suriye Mektupları”, “Evrak-ı Eyyam” dikkati çekmektedir.

Anadolu’ya geçerek Kurtuluş Savaşına katıldı. Çeşitli cepheleri dolaştı, Mehmetçiklere moral ve destek verdi. Kendisine önce onbaşı, sonra da üstçavuş rütbesi verildi. Romanlarının kadınları, Batılı bir anlayışla idealize edilmiş, güçlü ve kültürlü kadınlardı. Kahramanlarının kişiliklerine, ruh yapılarına ve davranışlarına önem vererek bu özelliğiyle Türk romanında yeni bir adım attı. Kurtuluş Savaşı döneminde ulusçu, milli duyguları öne çıkaran roman ve öyküler kaleme aldı.

Edebiyatımızda klasik olay hikâyeciliğinin ilk ve en büyük temsilcisidir. Özellikle tarihi olayları işleyen hikâyeleriyle tanınır. Bazı hikâyeleri Balkan savaşları sırasında ve savaş sonrası Balkanlardaki acı olayları, Türklere karşı yapılan kıyımları dile getirir. Hikâyeciliğinin bir başka yönü ise halk arasında yaşayan efsaneleri ve çocukluk hatıralarını işlemiş olmasıdır. Maupassant tarzı hikâye onunla temsil edilmiş ve kendisinden sonra gelen birçok genç yazara örnek olmuştur.

Şiir, anı, eleştiri, sözlük alanlarında yapıt sahibi olan yazar, eski edebiyatı savunan yazılarıyla tanındı. Bu yazılarında Divan şiirinin ölçüsüzce eleştirilmesine karşı çıktı. Yeni edebiyatın eksik yönlerine dikkat çekti. Sanat ve edebiyatla ilgili derin bilgisi, yeni edebiyatçıların daha dikkatli olmasını sağladı. Başta “ lstılahat-ı Edebiye ” olmak üzere yazınımıza önemli yapıtlar kazandırdı.

Yazar, birey ve toplum ilişkilerine yönelir. Eserlerinde bireyselliğin ağır bastığı görülür. Ancak bu bireysellik, sosyal temalar üzerine temellenmiştir. Çeşitli akımlardan beslenen yazarın üslubu zaman içinde olgunlaşır. İlk yıllarını mensur şiir denemeleri, mistik duyuşlar Yunan ve Latin mitolojileri gibi konularda arayış içinde geçiren yazar, daha sonra yerli ve milli kaynaklara yönelir. Bu değişimde Cumhuriyetin kuruluş günlerinde yazarın, yaşananlara tanık olmasının etkisi büyüktür. Kendi sanatındaki bu değişmeyi yazar, eserlerindeki kahramanlara da uygular. Kiralık Konak’taki Hakkı Celis bunun bir örneğidir.

Bir Günün Sonunda Arzu isimli şiirinin fazla kapalı bulunarak eleştirilmesi üzerine, edebiyatımızda şiire dair en güzel yazılardan birini yazar. Bu yazı daha sonra “Piyale” adlı kitabının başına ‘Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” adıyla alınmıştır. Bu makalesinde, şiirde anlam ve açıklık aranmayacağı, şiirin betimleyici, öğretici olmaması gerektiği, çeşitli yorumlara uygun, sözden çok musikiye yakın bir ifade olması gerektiği üzerinde durur.

Yapıtlarını sanatsal bir kaygıyla değil, halka okuma alışkanlığı kazandırmak düşüncesiyle yazar. Halkı bilgilendirmek, aydınlatmak istediğinden hemen her konuda eserler ortaya koyar. Romanlarında rastlantılara yer verir. Olayların akışını kesip sık sık bilgiler verdiğinden, romanları, roman tekniği yönünden kusurludur. Romanın dışında hikâye, makale, eleştiri, gezi, anı gibi türlerde de eserler verir.

Şiirlerinde hece veznini kullanan şair aşk, ıstırap, ölüm temalarını sıkça işlemiş, daha sonra Faruk Nafiz’in başlattığı “memleket şiirleri” tarzına yönelmiştir. Bu şiir tarzını daha çok köy şiiri, köy havası içeriğiyle ele almıştır. Ayrıca Anadolu folkloruyla ilgili türkü, destan, töre, efsane ve gelenekleri de şiirlerinde ve sahne eserlerinde malzeme olarak kullanmıştır. Şairin “Koçyiğit Köroğlu”, “Köşebaşı” gibi oyunları da

Yazı hayatına Servet-i Fünun topluluğunda başlayan sanatçının asıl kişiliği, 1911 ‘den sonra Türk Yurdu dergisinde yayımladığı milli ve yerli konuları işleyen hikâyelerinde görülür. Dil ve anlatımı çağının diğer yazarlarına göre daha sadedir. Türkçülük görüşünü benimseyen yazar, hikâyelerini “Haristan ve Gülistan” ile “Çağlayanlar” adlı kitaplarda toplamıştır.

Felsefeci şair olarak bilindiği gibi, kıymetli bir araştırmacıdır. Engin bilgisinden dolayı kendisine “filozof” sıfatı yakıştırılmıştır. Özellikle halk şiirini iyi bilen sanatçı, Mehmet Emin’in ahenk eksikliğini halk şairlerinden aldığı birikim ve deneyimle kapatmıştır. Koşma, nefes ve semai gibi türlerde başarılı örnekler vermiştir. Aşk, özlem, doğa ve çocukluk kavramlarını işleyen sanatçı, şiirlerini ‘Serab-ı Ömrüm” adlı eserinde toplamıştır. Dili oldukça sadedir.

Türklerin ilk yazılı kaynağını Türkçeye çeviren o olmuştur. “ Kamus-i Türkî ” adlı sözlük, yazarın dilimize kazandırdığı en önemli eserdir. Türk dilinin sadeleştirilmesi yolunda çalışmalarda bulunmuştur. İlk yerli romanımızı yazarak, romanı Türk insanına tanıtmıştır.

· Bayrak şairi: ARİF NİHAT ASYA
· Türkçem benim ses bayrağım: FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA
· Evler şair: BEHÇET NECATİGİL
· Kaldırımlar şairi: NECİP FAZIL KISAKÜREK
· “Cingöz Recai” tiplemesiyle: PEYAMİ SAFA
· “Kirpi” takma adla yazdığı yazılarıyla: REFİK HALİT KARAY
· Bir insanı sevmekle başlar her şey: SAİT FAİK ABASIYANIK
· Türkçem ağzımdaki annemin ak sütüdür: YAHYA KEMAL BEYATLI
· Gurbet şairi: KEMALETTİN KÂMİ KAMU
· Şair-i Âzâm: ABDÜLHAK HAMİT TARHAN
· Vatan şairi: NAMIK KEMÂL
· Tezatlar şairi: ABDÜLHAK HAMİT TARHAN

EDEBİYATIMIZDA İLKLER

GAZETE
1. İlk resmi Türkçe gazete Takvim-i Vakayi (1831)
2. İlk yarı resmi gazete Ceride-i Havadis(1840)dır (İngilizler)
3. İlk özel Türkçe gazete Tercüman-ı Ahval ‘n çıkarılması 1860’da (Şinasi ile Agâh Efendi)
4. Türk Edebiyatı’nda bilinen ilk çocuk gazetesi Çocuklar İçin Mümeyyiz’dir.
5. İlk mizah dergisi “Diyojen” Teodar Kasap çıkarmıştır(1869)
6. Hazine-i Evrak ilk edebiyat dergimizdir.
7. En uzun ömürlü edebiyat dergimiz 1933 yılında çıkmaya başlayan Varlık Dergisi'dir.
8. İlk dergi örneği Münif paşanın çıkardığı Mecmua-i Fünun’dur (1861)
9. En uzun ömürlü edebiyat dergimiz 1933 yılında çıkmaya başlayan Varlık Dergisi’dir.
ROMAN
1. Batılı tekniği uygun ilk roman: Halit Ziya Uşaklıgil/Aşk-ı memnu
2. İlk çeviri roman: Yusuf Kamil Paşa/ Fenelon’dan Telemak /1859
3. Dünya edebiyatındaki ilk modern roman: Cervantes/Don Kişot
4. Kurtuluş savaşımızı doğrudan işleyen roman: Ateşten Gömlek
5. En başarılı psikolojik roman yazarımız: P.Safa / 9.Hariciye koğuşu
6. Edebiyatımızda ilk roman, Taaşşuk-u Talat-ı Fitnat’tır.(1872)
7. Edebiyatımızda ilk köy romanı, Nabizâde Nazım’ın “Karabibik” adlı eseridir. (1890)
8. Edebiyatımızdaki ilk realist romancı Recaizade Mahmut Ekrem’dir.
9. İlk natüralist eserimizin yazarı Nabizâde Nazım / Zehra
10. Edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman denemesi Nabizâde Nazım’ın Zehra adlı eseridir.
11. İlk tezli(bir görünüşü savuran ) Nabizâde nazımın Zehrası’dır(1896)
12. Türk Edebiyatı’nda iç monolog tarzı yazılmış ilk roman Bir Düğün Gecesi’dir.(A.Ağaoğlu)
13. İlk yerli çizgi roman, Türk Kahramanı Köroğlu’dur.(1953)
14. Ülkemizde ilk çocuk çizgi roman türü Kara Maske’dir.(1943)
15. Dünyada ilk özgün çizgi roman New Fund’dur.(1935)
16. İlk yerli çizgi roman Türk Kahramanı Köroğlu’dur.
17. Ülkemizdeki ilk çocuk çizgi roman türü Kara Maske’dir.
18. Dünyadaki ilk kadın romancı Afraben’dir (Afrahat)
19. Dünya edebiyatındaki ilk realist roman Madama Bovary’dir.
20. Edebiyatımızdaki ilk çağdaş roman Mai ve Siyah'tır.(Halit Ziya)
21. İlk Edebi roman örneği Namık Kemalin İntibah ya da Sergüzeşt-i Ali adlı eseridir(1876)
22. İlk tarihsel konulu (TARİHİ) romanımız Namık Kemal’in Cezmi’sidir (1880) .Bu eser konusunu Türk İran savaşlarından alır.
23. İlk realist roman örneği Recaizade Mahmut Ekrem’in yazdığı Araba Sevdası'dır.(1896)
24. İlk psikolojik roman örneği Servet-i Fünun sanatçısı Mehmet Rauf’un Eylül’üdür(1901)
25. İlk kadın romancımız Fatma Aliye Hanımdır. Bu sanatçının Muhadarat (1872)adlı romanı en önemli eseridir.
26. Türk Edebiyatı’nda ilk postmodern roman Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı
HİKÂYE
1. Dünya edebiyatındaki ilk hikâyeci ve eseri: Boccaio Decamkeron
2. İlk hikâye örneklerini Tanzimat sanatçısı Ahmet Mithat Efendi Letaif-i Rivayet (söylene gelen güzel hikâyeler) adıyla verilmiştir. Bu öyküler 1870–1895 arasında 25 cilt olarak basılmıştır.
3. Türk Edebiyatı'nda yayınlanmış ilk öykü kitabı Emin Nihat Tarlan'ın Müsameratname'dir.(1872)
4. Konuşma diliyle yazılmış ilk hikâyenin yazarı: Ömer Seyfettin
5. Hikâyede gerçek anlamda ilk kez Anadolu'yu işleyen: Refik Halit Karay
6. Basılan ilk küçük hikâye kitabı Küçük Şeyler'dir.(S.Sezai, ilk gerçekçi hikâye)
7. Dünyada ilk özgün çizgi macera hikâyesi Dick Tracy’dir.(Chester Gould)
8. Batılı anlamdaki ilk öykü örneklerini ise Sami paşazade Sezai “Küçük Şeyler”adlı eseriyle ortaya koymuştur (1892)

TİYATRO
1. İlk yerli tiyatro eseri (Batılı anlamda):Şinasi / Şair Evlenmesi /1859
2. Heceyle yazılan ilk manzum tiyatro eseri: A.Hamit/Nesteren
3. Heceyle yazılan ilk manzum tiyatro eseri Binnaz'dır.(Y.Ziya Ortaç)
4. Sahnelenen ilk tiyatro: Namık Kemal / Vatan yahut Silistre
5. Bizde epik tiyatro türünün kurucusu: Haldun Taner
6. İlk epik tiyatro örneği Cumhuriyet döneminde Haldun Taner ‘n yazdığı Keşanlı Ali Destanı’dır. (1964)
7. Aruzla yazılan ilk manzum tiyatro eseri Eşber'dir.(A.Hamit Tarhan )
8. Ülkemizdeki ilk Müslüman kadın tiyatrocu Afife Jale'dir.
9. İlk tiyatro çevrilerini ve uyarmaları Tanzimat sanatçısı Ahmet Vefik Paşa Fransız Moliere’den yapmıştır. (1869)
10. Komedi türünün ilk büyük ustası: Aristophanes
11. Trajedi türünün ilk büyük ustası: Aiskylos
12. Victor Hugo “Cromwel” adlı eserinin ön sözünde ilk kez dram türünün özelliklerini ortaya koymuştur.

ŞİİR
1. İlk şiir çevirisini yapan Şinasi : Tercüme-i Manzume
2. İlk şiir çevirileri Fenalon’dan(1859)
3. Şiirde ilk defa Türk kelimesini kullanan: Mehmet Emin Yurdakul
4. Kafiyeyi şiire serperek klasik nazım şekillerinden farklı ilk örnekleri veren: TEVFİK FİKRET
5. İlk didaktik şiir örneğimiz ve aruzla yazılan ilk eserimiz: Kutadgu Bilig
6. İlk köy şiiri: Muallim Naci / Köylü Kızların Şarkısı
7. İlk çocuk şiirlerini yazan: Tevfik Fikret / Şermin
8. Türk Edebiyatı'nda mensur şiir yazımı ilk defa Halit Ziya ile başlar. İlk mensur şiir örneklerini Halit Ziya Uşaklıgil “mensur şiirler “ adlı eseriyle verilmiştir.
9. İlk mensur şiir yazarı R.Mahmut Ekrem'dir.
10. Yahya Kemal bütün şiirlerini aruzla yazmıştır, yalnız Ok şiiri hece vezni ile yazmıştır.
11. Şiirde ilk defa Türk kelimesini kullanan sanatçımız M.Emin Yurdakul'dur.
12. Serbest müstezatı aruzla deneyen ilk şairimiz Tevfik Fikret'tir.
13. Şiirde noktalama işaretini ilk kez kullanan Servet-i Fünun sanatçısı Tevfik Fikret'tir.
14. Şiirleri elimizde bulunan ilk Türk şairi Aprunçur Tigin (8y.y) dir. Türk şiirinin en eski lirik şiir örneğini vermiştir. Uygurların ilk döneminde eser veren bu sanatçı Maniheizm’den etkilenmiştir.
15. Türk Edebiyatının tasavvuf alanında şiirler yazan ilk şairi Ahmet Yesevi’dir. (1166). (tekke şiirinin babası)
16. Uyaksız ilk şiir örneğini Edebiyatımızda Abdülhak Hamit Tahran yazmıştır (Validem 1963)
17. Divan şiirinin ilk şairi ve kurucusu Hoca Dehhani’ dir 13.yy’de.
18. İlk pastoral şiir örneklerini modern Türk edebiyatında Abdülhak Hamit Tahran “sahra” adlı eserinde verilmiştir. (1878)
19. İlk antoloji “Harabat”tır. (1874) Ziya paşa bu eserinde Divan şairinin şiirlerine yer vermiştir
20. Edebiyatımızdaki ilk antoloji Harabat'tır. (Z.Paşa)
21. Divan Edebiyatı'nın son büyük şairi ise Şeyh Galip'tir.
GENEL (KİŞİLER)
1. Edebiyat kelimesini bizde ilk kullanan: Şinasi
2. Edebiyatımızdaki ilk eleştirmen Namık Kemal’dir.
3. Türk Edebiyatı’nda post-modern tarzda eser veren ilk yazarımız Oğuz Atay’dır
4. Edebiyatımızda objektif eleştirinin nasıl olacağını ilk açıklayan: R. Mahmut Ekrem
5. Edebiyatımızdaki milli dönemin açılmasına öncülük eden: Mehmet Emin Yurdakul
6. Bilinen ilk Türk yazarı Yollug Tigin’dir.
7. Âşık Veysel ilk olarak A.Kutsi Tecer tarafından Türk halkına tanıtılmıştır.
8. İlk edebi topluluk Servet-i Fünun'dur.
9. İlk divan sahibi sanatçımız Yunus Emre'dir.
10. Aydınlar arasında heceyi ilk kez deneyen sanatçı M.Emin Yurdakul'dur
11. Türk masalları ilk defa yurt dışında 16.Lui döneminde Fransa’da yayınlanmıştır.
12. Türk masallarını ilk defa derleyen İ.Kunoş adlı Macar bilim adamıdır.
13. Dünyada ilk kez resimle yazıyı birleştiren, konuşma balonları hazırlayan ressam William Hogarth’tır.(1697–1908)
14. İlk Türk sosyologu Ziya Gökalp’tir.
15. İlk edebi tartışma Ziya Paşa ile Namık Kemal arasında olmuştur.
16. Nobel edebiyat ödülünü ilk kez İsviçre kazandı.
17. Edebiyatımızda anjanbımanı ilk kez Tevfik Fikret kullanmıştır.
18. Nobel Edebiyat Ödülü alan ilk Müslüman yazar Necip Mahfuz’dur. (Kayra)
19. Dünyada bilinen en uzun destan Kırgızlar’ın Manas Destanı’dır.
20. Edebiyatımızda serbest vezni ilk kez Nazım Hikmet kullanmıştır.(1929)
21. Hayat hikâyesini İngilizce yazan ilk yazarımız Halide Edip Adıvar’dır.
22. Türkiye’de kurulan ilk kadın derneği kurucularından biri Halide Edip Adıvar’dır.
23. Atatürk’e muhalefet olan ilk kadınlarımızdan biri Halide Edip Adıvar’dır.
24. Sürgüne gönderilen ilk kadınlarımızdan biri Halide Edip Adıvar’dır.
25. İlk Türk gazeteci Şinasi

GENEL (ESERLER)
1. Edebiyatımızda noktalama işaretini, ilk kez Şinasi 'Şair Evlenmesi'nde kullanmıştır.
2. Edebiyatımızda ilk makaleyi Şinasi yazmıştır.(Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi)
3. Edebiyatımızdaki ilk atasözleri kitabı Durub-ı Emsal-i Osmaniye'dir.(Şinasi)
4. İlk bibliyografya: Keşfü’z Zünun /Kâtip Çelebi
5. Edebiyatımızda anı(hatıra) türünün ilk örneği Moğol imparatorluğunun kurucusu Babür Şah’ın (1488-1530)
6. Babürname (vakayi) adlı eseridir.
7. İlk tezkire: Ali Şir Nevai /Mecalisün Nefais
8. Edebiyatımızda şairlerle ilgili ilk biyografik eser (ilk şairler tezkiresi) Çağatay şairi Ali Şir Nevai'nin (1441 - 1501) Mecalis- ün Nefais adlı kitabıdır. Anadolu Türkleri edebiyatında ise ilk tezkire örneği Edirneli Sehi Bey'in Heşt Behişt adlı eseridir (16. yüzyıl).
9. İlk Türkçe yazılan ilk kitap (elle yazılarak çoğaltılmıştır):Kutadgu Bilig
10. İlk siyasetname: Kutadgu Bilig
11. Kutadgu Bilig ilk Türk dünyası ansiklopedisidir.
12. Edebiyatımızın ilk mesnevisi Yusuf Has Hacip’in 11.yy’da yazdığı Kutadgu Bilig’dir.
13. İlk seyahatname: MİR’ATÜL MEMALİK / SEYDİ ALİ REİS
14. Edebiyatımızda gezi türleri ile ilgili ilk eser ise Evliya çelebi’nin(1611–1682) seyahat name adlı eseridir.
15. Batılı anlamda ilk günlük “seyahat Jurnali”(1827) Bu eserin yazarı Direktör Ali beydir.
16. Türkçenin ilk dil bilgisi kitabı: Süleyman paşa / SARF-ı TÜRKİ
17. İlk makale örneği “Mukaddime” Tercüman-ı Ahval’da yayımlanmıştır (1860) (Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi)
18. İlk tarih ve coğrafya ansiklopedisi: Kamus'ul Alam
19. Türk dilinin ilk ansiklopedik sözlüğü Kaşgarlı Mahmut’un 11.yy’da yazdığı Divan-ı Lügati Türk adlı eseridir.
20. Türk dilinin ilk dilbilgisi (gramer) kitabı Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügati Türk adlı eseridir
21. İlk Türkçe sözlük: Şemsettin Sami: Kamus-ı Türkî
22. İlk özdeyiş örneklerini veren: Ali Bey / Lehçet’ül Hakayık
23. Edebiyatımızda şairlerle ilgili ilk biyografik eser Çağatay Şairi Ali Şir Nevai’nin (1441-1501) Mecalis-ün Nefais adlı kitabıdır. Anadolu Türkleri Edebiyatın’da ise İlk tezkire örneği Edirneli Sahi Beyin Heşt Behişt adlı eseridir.
24. Edebiyatımızda ilk Fabl örneği Şeyhi(1371–1431) nin Harnamesi sayılabilir
25. İlk Fabl çevirileri Fransız şairi La Fontaine’den (1859)
26. Türk adının geçtiği ilk Türkçe metin: Orhun Abideleri Türk Edebiyatının ilk yazılı ürünleri M.S sekizinci yüzyılda ortaya konan Orhun yazıtlarıdır. Bu yazıtlar Edebiyatımızdaki ilk söylev eseri sayılabilir. Orhun yazıtlarını ilk kez okuyup çözümleyen kişi Danimarkalı bilgin Thomsan’dır. Türklerin kullandığı ilk alfabe Göktürk Alfabesi'dir. Bilinen ilk Türk yazarı Yollug Tigin’dir.
27. İlk eleştiri yazısı Tahrib-i Harabat (1885)Namık Kemalin ‘dir. Namık Kemal bu eserinde Ziya Paşanın Harabat adlı Divan şiiri antolojisinde savunduğu düşünceleri eleştirir.
28. İlk Türk destanı: Alp Er Tunga Destanı
29. Dünyanın bilinen ilk destanı: Sümerlerin Gılgamış Destanı
30. Dünyanın halen yaşayan, en büyük ve ilk Müslüman Türk Destanı: Kırgızların Manas Destanı
31. Deneme türünün kurucusu: Montaigne
32. Dilde sadeleşmeyi savunan ilk yayın organı: Genç Kalemler
33. Matbaada basılan ilk kitabımız Vankulu Lügati'dir.
34. Edebiyatımızda çoçuklar üzerine yazılmış ilk eserler Nabi’nin Hayriye’si ve Sümbülzade Vehbi’nin Lütfiye’sidir.
35. İlk çocuk yayınımız ise Eftal ve Mümeyyiz’dir.(1869)
36. Türk Edebiyatı’nda yazıya geçirilen ilk masallar Billur Köşk Masalları’dır.

GENEL (TÜRLER)
1. Türk Edebiyatı'nda batıdan yapılan ilk fabl çevirisi Şinasi tarafından yapılmıştır.
2. İlk hamse yazarı: Ali Şir Nevai
3. İlk fıkra yazarı: Ahmet Rasim
4. İlk edebi bildiriyi yayımlayan topluluk: Fecr-i Ati Beyanname ile yayın hayatına giren ilk edebiyat topluluğu Fecr-i Âti’dir.
5. Cumhuriyet sonrası ilk beyanname yayınlayan edebi topluluk Yedi Meşaleciler’dir.
6. İlk Edebiyat tarihçimiz: Abdulhalim Memduh Efendi
7. Batı anlayışındaki ilk edebiyat tarihçimiz: Fuat Köprülü
8. Divan Edebiyatında mahallileşme akımının temsilcisi: Nedim
9. Şarkı nazım şeklini icat eden: NEDİM
10. Türk Edebiyatı'ndaki ilk deneme yazarı Nurullah Ataç'tır.
11. Bizde batılı anlamda ilk eleştiriyi yazan: Namık Kemal
12. Süslü nesrin ilk temsilcisi: Sinan Paşa
13. Türkçenin ilk gramer kitabını Baskakov yazmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder