20 Ocak 2009 Salı

SERVET-İ FÜNÛN VE FECR-İ ÂTİ DÖNEMİ EDEBİYATI

Servet-i fünun edebiyatı

Servet-i Fünun edebiyatı, diğer ismiyle Edebiyat-ı Cedide, II. Abdülhamit döneminde, Ser­vet-i Fünun dergisi çevresinde toplanan sanatçı­ların, Batı edebiyatı yolunda meydana getirdikle­ri bir edebiyat hareketidir. Bu edebiyat 1896'da başlamış, 1901 yılında sona ermiştir. Recaizade Mahmut Ekrem, 1895 yılı sanatçılarıyla kafiyenin göz için mi kulak için mi olduğuna dair bir tartış­maya girmiş ve bu cevaplarının bir kısmını Ser­vet-i Fünun dergisinde yayımlamıştır. Servet-i Fü­nun, Recaizade Mahmut Ekrem'in Mekteb-i Mülkiye'den öğrencisi olan Ahmet İhsan Tokgöz ta­rafından 1891'den beri çıkarılmaktaydı. Recaiza­de Mahmut Ekrem, bu dergiyi bir edebiyat dergi­si haline getirmek için (Dergi ilk kurulduğunda bir bilim dergisiydi.) Ahmet İhsan'la anlaşmış ve kendisinin Galatasaray Lisesi'nden öğrencisi olan Tevfik Fikret'i dergisinin kısm-i edebi der-muharrirliğine (edebiyat bölümü şefi) getirmiştir.

O sırada Mektep dergisinde ve diğer dergi­lerde yazmakta olan ve Recaizade'nin tarafını tu­tan başka gençlerin de, 1896'da bu dergi çevre­sinde toplanmasıyla Servet-i Fünun topluluğu meydana gelmiştir.

Servet-i Fünun Edebiyatı'nın Genel Özellikleri

F Koyu bir "Sanat için sanat" anlayışı (Tevfik Fikret hariç) vardır.
F Eserlerde sosyal sorunlardan çok bireysel duyarlıklara yönelme görülür.
F Süslü ve sanatlı bir anlatım benimsenmiştir. Arapça, Farsça yeni kelimeler ve ilginç ter­kipler kullanılmıştır.
F Şiirde beyit biriminin bütünlüğünü kırıp şiiri düz yazıya yaklaştırmışlardır. (Geniş müste­zat ve serbest müstezat kullanılmıştır.)
F Aruzun değişik kalıplarını bir şiirde kullan­ma, konuya ve üsluba uygun kalıp seçme hâkimdir.
F Sone, terza-rima gibi Batı şiiri nazım biçim­leri kullanılmıştır.
F Fransız edebiyatına bağlı kalınmıştır.
F Geniş halk toplulukları yerine az sayıdaki aydın topluluğuna hitap eden "Salon edebiyatı" oluşturulmuştur.
F Roman ve hikâyelerde konular İstanbul'la sınırlandırılmış, olaylar kapalı mekânlarda (köşkler, yalılar) geçmiştir.
F Şiirde parnasizm, sembolizm; nesirde rea­lizm, natüralizm akımları benimsenmiştir.
F Tiyatro, hemen hemen hiç yazılmamıştır. Olay kahramanları aydın kesimden seçil­miştir.
F Hem kulak hem göz için kafiyeyi benimse­mişlerdir.
F Ağırlıklı olarak "kulak için kafiye" anlayışı benimsenmiştir.
F Aruz hariç Divan edebiyatı tümüyle redde­dilmiştir.
F Roman ve öyküde çok başarılı örnekler ve­rilmiştir.
F Duygu ve hayal unsurlarını gerçeklere ter­cih etmişlerdir.
F Anlamdan çok anlatımı ve süslü, sanatlı bir üslup anlayışını benimsemişlerdir. Ses, musiki, söyleyiş ve şekil özelliklerine önem verilmiştir.
F Şiirde bütün güzelliğine önem verilmiştir. Sıfatlara ve doğa tasvirlerine önem veril­miştir.
F Hikâyelerdeki ve romanlardaki tahlil ve tasvir yetersizliğini giderme amaçlanmıştır.
F Duygular gizlenmiştir.
F Bağlaçlarla cümleleri uzatma, söz dizimini Fransızcaya benzetme temel alınmıştır.

Servet-i Fünun Yazar ve Şairlerinin Genel Özellikleri

F Hemen hepsi aralarında fazla yaş farkı bu­lunmayan gençlerdir.
F İstibdat döneminin bunalımlı havasını te­neffüs etmişlerdir.
F Tanzimatçıların tersine bunların büyük bir kısmı orta tabakadan gelmiştir.
F Batı modelindeki okullarda düzenli bir tah­sil görmüşler, Batı medeniyetini ve bu me­deniyetin sanat ve edebiyat anlayışını öğ­renme imkânı bulmuşlardır.
F Tanzimatçılar her türde eser vermişken Ser­vet-i Fünuncular tek türde iyi eser verme fik­rini benimsemişler ve uygulamışlardır.
F Edebiyat-ı Cedide şairleri yalnız aydınlara seslenmişler, "sanat için sanat" ilkesini benim­semişlerdir. Fransız romantiklerini parnasyenleri ve sembolist şairleri örnek almışlardır.
F Tevfik Fikret, Cenap Sahabettin, Halit Ziya Uşaklıgil, Süleyman Nazif, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın tarafından yürütülen bu akım, Servet-i Fünun dergisini sürdüren, kendilerine Fecr-i Aticiler denilen Ahmet Haşim, Refik Halit, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Yakup Kadri ve Ahmet Rasim gibi yazar ve şairler tarafından aynı ilkelerle izlendi.
F Her iki grup da eserlerinde Arapça ve Farsça sözcükleri bol bol kullanmışlar ve bu bakımdan genç kuşaklar ta­rafından şiddetle eleştirilmişlerdir.

Servet-i Fünun Edebiyatında Öykü ve Roman

F Roman ve öyküde çağdaş Fransız edebiyatı örnek alınmış, Realizm ve Natüralizm akımlarından etkilenilmiştir.
F Romanlarda İstanbul’un aydın çevreleri ile saray ve konak yaşamı konu edinilmiştir. Bi­reysel acılar, düş kırıklıkları, aşklar... üzerin­de durulmuştur.
F Servet-i Fünun romancıları, içinde yaşadık­ları çevreyi anlatmışlardır. Romanların ço­ğunda Türk toplumunun ne ölçüde Batılılaş­makta olduğunun örnekleri verilmiş, Batılı yaşam tarzının Türk toplumundaki yansıma­ları gösterilmiştir. Sanatçılar, yerli karakterle­rin psikolojilerini tahlil etmişler; toplumsal yaşamla değil, "ev içi" ile ilgilenmişlerdir.
F Öykülerde sıradan kişilere ve halkın yaşantısına daha çok yer verilmiş; öyküler roman­lardan daha sade bir dille yazılmıştır.
F Gerçekçi akımların gereği olarak sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlemişlerdir.

F Tanzimat romanında görülen gereksiz betimlemeler bırakılmış, betimleme roman kah­ramanlarının psikolojilerini ortaya koymak için yapılmıştır.
F Teknik yönü çok sağlam romanlar yazılmış; modern Türk romanının temelleri atılmış ve ilk örnekleri (Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu) verilmiştir.
F Servet-i Fünun öykü ve romanları, teknik bakımdan üstünlüklerine rağmen dil ve üslupta hatalı bulunmuştur. Tanzimat'la başlayan dili sadeleştirme çabalarına zarar veren bu "Sanatkârâne üslup" eserleri anlaşılmaz kılar. Kimi yazarlar, eserlerinin 1920'den sonraki baskılarında sadeleştirmeler yapar.
F Fransız dilinin cümle yapısı Türkçeye aktarılmış; eserlerde devrik ve eksiltili cümlelere yer verilmiştir. Dil ve üslupta aydınlara hitap eden bir anlayış benimsenmiştir.

Servet-i Fünun Edebiyatında Tiyatro

F Tiyatro, doğrudan toplum yaşamını dile geti­ren ve topluma seslenen bir türdür. Servet-i Fünuncular kendi düşüncelerini yansıtan oyunların bu dönemde oynanmasına izin ve­rilmeyeceğini bildikleri için tiyatro eseri yaz­mamışlardır.
F Bu dönemde tiyatro sahnelerinde tuluat kumpanyaları temsiller vermiş, bu temsiller 1908'e kadar sürmüştür.

F Servet-i Fünuncular 1908'den sonra bazı ti­yatro eserleri ortaya koymuşlardır. Ancak Servet-i Fünuncuların bu piyesleri diğer tür­lere göre oldukça zayıftır. Bu denemelerde konuşma diline yaklaşmak için çaba göste­rilmiş; eserlerde evlenme, boşanma ve ka­dınların medeni hakları gibi konular işlenmiş­tir.
F Hüseyin Suat Servet-i Fünuncular içinde tiyatroyla en çok ilgilenen sanatçıdır. Başarılı bir tiyatro dili olan sanatçının "Şehbal Yahut İstibdadın Son Perdesi" (1908), "Deva-yı Aşk" (1910) gibi eserleri vardır.
F Tiyatro alanında bir iki eser veren Halit Ziya, bu türde başarılı değildir. Kâbus (1918) adlı dramı ve Fransızcadan adapte ettiği iki tiyat­ro (Füruzan, Fare) teknik olarak zayıftır.
F Mehmet Rauf, roman dışında tiyatro eserleri de yazmıştır: Pençe (1909), Cidal (1911), Di­ken (1917) eserlerinden bazılarıdır.
F Cenap Sahabettin de bir iki eseriyle bu türe katkıda bulunur: Yalan (1911), Körebe (1917).

Servet-i Fünun Edebiyatında Eleştiri

F Servet-i Fünun döneminde eleştiri, daha çok başkalarına cevap verme ya da Servet-i Fünun'un görüşlerini savunma biçiminde geli­şir.
F Şair ve yazarlar nazımda kullanılan sözcük­lerin yapaylığı, anlam karışıklığı yönünden ağır eleştiriler alırlar, yine sanatçıların bir kıs­mı Batı hayranlığını körüklemekle suçlanırlar. Kişileri Türk olmayan iki öykü yazdığı için Halit ziya, milli olmamakla suçlanmıştır. Ser­vet-i Fünun yazarları bu eleştirilere cevap verirken soğuk-kanlılıklarını yitirmezler.
F Halit Ziya, Hüseyin Cahit, Ahmet Şuayp, Mehmet Rauf... gibi yazarlar Batılı yazarların sanat ve edebiyatla ilgili görüşlerini açıkla­maya çalışır; Batılı sanatçıları tanıtırlar.
F Servet-i Fünun'da edebiyat eleştirisiyle ilgile-nen tek sanatçı, Ahmet Şuayp (1876 -191O)' tır. Ahmet Şuayp, bir edebiyat eserinin psikoloji ve sosyolojinin verilerine dayanıla­rak eleştirilmesi gerektiğini söyler, Fransız eleştirmeni Hippolyte Taine'den etkilenir ve yazılarını Servet-i Fünun dergisinde "Hayat ve Kitaplar" başlığı altında yayımlar. O, eleş­tirilerinde nesnel olmaya çalışır; eserlerin ku­surlu ve güzel yönlerini bir arada gösterir.

Servet-i Fünun Edebiyatında Şiir

F Servet-i Fünuncular şiirin konusunu iyice genişletmişler; aşk, doğa, karamsarlık, düş kırıklıkları, gerçeklerden kaçış, doğaya yönel­me... gibi temaları işlemişlerdir. Sadece Tevfik Fikret, sosyal konulu bir iki şiir yazmıştır.
F Şiirde "sanat için sanat" anlayışının gereği olarak "estetik olgunlaşma" ya önem veril­miştir.
F Hemen hemen tüm Servet-i Fünun şiirinde aruz ölçüsü kullanılmış, hece ölçüsü küçüm­senmiştir. Sadece Tevfik Fikret şiirde hece ölçüsünü de denemiştir.
F Aruz ölçüsü Türkçeye başarıyla uygulanmış, bu ölçüye canlılık getirilmiştir.
F Klasik beyit anlayışı yıkılmış, şiirde anlam di­zeden dizeye taşınmıştır. Bir başka deyişle şiir (nazım), düzyazıya (nesre) yaklaştırılmış; cümlenin bir dize ya da beyitte tamamlan­ması geleneği yıkılmıştır. Bunu, Tevfik Fik­ret'in "Balıkçılar" adlı şiirinden alınmış şu parçada görmek mümkündür:
F Divan şiiri nazım biçimleri tamamen bırakıl­mış, müstezat serbestleştirmiştir. Batı şi­irinden alınan sone ve terzarima gibi biçim­ler ilk kez kullanılmıştır.
F Şiirde bütün güzelliğine (kompozisyona) önem verilmiştir.
F Divan ve Tanzimat şiirindeki "göz için kafi­ye" anlayışı yıkılmış; "kulak için kafiye" görü­şü benimsenmiştir.
F Dil, çok ağır ve sanatlıdır. Şiirlerde Arapça ve Farsçadan alınma birçok sözcük ve tam­lama kullanılmış; çok kimsenin anlamadığı bir dille şiirler yazılmıştır. Servet-i Fünuncuların en büyük yanlışları dil konusunda ol­muştur, denilebilir.
F "Nahcir" (av), "tiraje" (gökkuşağı), "saat-ı semen-fâm" (yasemin renkli saatler), "Lerziş-i bârid" (soğuk titreme)... Servet-i Fünun şi­irinde ilk kez kullanılan sözcük ve tamlama­lara örnektir.
F Edebiyatımızda "mensur şiir" örnekleri ilk kez bu dönemde verilmiştir (Halit Ziya).
F Servet-i Fünun şiirinde Parnasizm ve Sembolizm akımları etkili olmuştur. Sanatçıların eserlerinde yer yer Romantizmin etkileri de görülmektedir.

Sone

Özel bir uyak düzeni olan nazım şeklidir. Genel olarak "kısa şiir, türkü" anlamına gelir. İki dörtlük ve iki üçlük­ten oluşur. Kafiye örgüsü, "abab, abba, ccd, eed" biçi­mindedir. İlk dörtlük "abba" biçiminde de olabilir. Türk edebiyatında birçok şair sone tarzı şiirler yazmıştır. Ayrıca Batılı şairlerden sone çevirileri de yapılmıştır.

Terzarima

İtalyan edebiyatına özgü bir nazım şeklidir. Üçer mısralık bentlerle kurulur. Bent sayısı sınırsızdır. Tek bir mısra ile sona erer. Kafiye örgüsü, "aba, bcb, cdc, d" biçimindedir. Dante, "İlahi Komedya" sını bu nazım şek­liyle yazmıştır. Terzarima, sone kadar yaygın değildir. Tevfik Fikret'in "Şerhayin" adlı şiiri edebiyatımızdaki tek terzarima örneği-dir.

Triyole

On mısralı bir nazım şeklidir. Önce iki mısralı kısım, sonra dörder mısralı iki kısım gelir. Birinci kısmın ilk mısrası birinci dörtlüğün sonunda, yine birinci kısmın ikinci mısrası ikinci dörtlüğün sonunda tekrarlanır. Dört mısralı kısımlarda, eklenen mısraların ilk üç mısra ile anlam bütünlüğü sağlaması gerekir. Kafiye şeması, "ab, aaaa, bbbb" biçimindedir.

Serbest Müstezat

Aruz ölçüsünün klasik kalıplarının bozulmasıyla oluş­muş bir nazım şeklidir. Serbest müstezatta aynı anda birden çok aruz kalıbı bir arada bulunur. Fransız şair­lerinin özgür biçimde yazdıkları şiirler-den etkilenen Servet-i Fünun şairleri serbest müstezatı oluştur­muşlardır. Serbest müstezatın başarılı örneklerini Tevfik Fikret, Cenap Sahabettin ve Ahmet Haşim vermiştir.


Bu dönemde şiir ve düzyazı alanlarında önemli sanatçılar vardır:

TEVFİK FİKRET (1867-1915)

F Tevfik Fikret Servet-i Fünûn'un şiirdeki öncüsüdür. Türk şiirinin yeni, Batılı bir kimlik kazanmasında çok etkili olmuştur.
F Fikret'in şiirlerini Servet-i Fünûn anlayışında olanlar ve daha sonrakiler olarak ikiye ayırmak doğru olur.
F İlk gruptaki şiirlerinde işlediği konular aşk, doğa ve günlük yaşamdaki bazı olaylardır. Bu şiirlerinde "sanat için sanat" düşüncesine bağlıdır.
F Servet-i Fünûn dışındaki şiirlerinde toplumcu bir anlayışa yönelir. Bu şiirlerde ana temalar hürriyet ve medeniyettir. Toplumu saran hürriyetsizliğe karşı yazdığı "Sis" şiiri büyük yankı uyandırır.
F Fikret, sanatının ikinci döneminde tarihe, dine, bütün ulusal değerlere karşıdır. Ülkenin ilerlemesini, gelişmesini ister.
F Fikret, aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygular. Şiirde beyit bütünlüğünü kırmış, anlamın beyitte tamamlanması geleneğini sona erdirmiştir.
F Nazmı (şiiri) nesre (düzyazıya) yaklaştırmıştır.
F Şiirlerinde sonenin yanında serbest müstezatı sıklıkla kullanmıştır.
F Fikret'in özellikle ilk dönemindeki şiirlerinde dili oldukça ağırdır. Arapça, Farsça sözcük ve tamlamaları yoğun biçimde kullanır.
F Fikret'in şiirlerinde biçim yönünden parnasizmin etkisi vardır.
F Fikret, manzum hikâyelerinde de toplumsal konuları ve sorunları ele almıştır.
F Balıkçılar, Nesrin, Ramazan Sadakası manzum hikâyelerindendir.
F Şiirlerini Rübab-ı Şikeste ve Haluk'un Defterî adlı kitaplarda toplamıştır.
F Çocuklar için hece ölçüsüyle yazdığı şiirleri Şermin adlı bir kitaptadır; bu şiirlerde dil oldukça yalındır.

CENAP SAHABETTİN (1870-1934)

F Servet-i Fünûn şiirinin Tevfik Fikret'ten sonra diğer önemli ismidir.
F Cenap'ın hem şiir, hem de düzyazı türünde eserleri vardır; ancak asıl önemli yanı şairliğidir.
F Şiirlerindeki değişmez temalar aşk ve doğa (tabiat)dır. Aşkı konu alan şiirlerinde bazen çok romantiktir, bazen de maddecidir.
F Ona göre, sanat sanat içindir, hatta güzellik içindir.
F Doğa ile ilgili şiirleri iç dünya ile dış âlemin çok başarılı bir kompozisyonudur.
F Cenap, şiirde müzikaliteye büyük önem vermiştir.
F Aruzu müzik değeri bakımından zengin bulduğu için bütün şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmıştır. Kimi zaman bir şiirde birden çok aruz kalıbını kullanmıştır.
F Şiirlerinde zengin bir lirizm vardır; şairin çok renkli ve geniş bir hayal dünyası vardır.
F Bol bol semboller kullanır.
F Duygu ve hayal yüklü tamlamalar kurmaya özen göstermiştir.
F Serbest müstezat, şiirlerinde en çok kullandığı nazım biçimidir.
F Şiirlerinde süslü, sanatlı bir dil kullanmıştır; sözlüklerden bulup çıkardığı Arapça, Farsça sözcük ve tamlamaları kullanmıştır.
F Sözcük seçiminde sözcüklerin müzikal değerine dikkat etmiştir.
F Sembolizmden ve parnasizmden etkilenmiştir; fakat o ne sembolisttir, ne de parnasyen.
F Cenap'ın şiirleri Tama adlı bir mecmuada toplamıştır; kitap halinde yayımlanmamıştır.
F Cenap'ın düzyazı türlerinde eserleri vardır: Hac Yolunda, Suriye Mektupları, Avrupa Mektupları, Âfâk-ı
F Irak gezi yazısı; Körebe komedi, Yalan dram türündeki tiyatro eserleridir.

F Sohbet ve diğer yazılarını Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh ve Tiryaki Sözleri adlı kitaplarında toplamıştır
F Tiryaki Sözleri'nde sanatçının özdeyişleri vardır.

HALİT ZİYA UŞAKLIGİL (1866-1945)

F Servet-i Fünûn döneminin roman ve hikâye alanındaki en önemli ismidir.
F Bir Fransız okulunun tek Türk öğrencisi olan Halit Ziya, küçük yaşlarda Fransızcayı öğrenir ve bu dilden çeviriler yapar. Bir süre Fransızca öğretmenliği de yapar.
F Halit Ziya'nın roman, hikâye, anı, tiyatro ve makale türlerinde eserleri vardır.
F Türk edebiyatında Batılı anlamdaki ilk roman örneklerini o yazmıştır.
F Fransız realist yazarlarından etkilenmiştir. Yapıtlarında realizmin etkisi vardır.
F Halit Ziya'nın eserlerinde, dil yalınlıktan uzaktır. Yabancı sözcük ve tamlamalarla yüklü, süslü, sanatlı bir dil kullanır.
F Eserlerinde alışılmıştan farklı bir cümle yapısı vardır. Eksiltili cümleler kullanır. Cümlelerin sonunda değişik zamanlı fiiller yer alır.
F Halit Ziya, romanlarında iyi bir eğitim almış, aydın, sanattan, edebiyattan anlayan kişilerin yaşantısını konu edinir, ilginç karakterler bulmakta çok başarılıdır.
F Kahramanlarını anlatırken nesnel davranır.
F Roman kişileri, yetiştikleri çevreye uygun biçimde konuşur ve davranırlar.
F Ayrıntıları ortaya koyarken gözlem yeteneğinden yararlanır.
F Gözlemleri gerçeğe uygundur. Onun romanlarında kahramanların içinde yaşadıkları sosyal çevrelerin gerçekçi betimlemeleri vardır.
F Karamsarlık, yaşanılan ortamdan memnun olmama, hayal kırıklıkları, mutluluğa ulaşamama romanlarında dikkat çeken konulardır.
F Mai ve Siyah en önemli romanlarından biridir. Romanın asıl kişisi olan Ahmet Cemil romantik, genç bir şairdir. Mülkiye'de öğrencidir; annesi ve kız kardeşi ile birlikte yaşar. Geleceğe yönelik hayalleri vardır; bastırmayı düşündüğü şiirleri vardır; bir arkadaşının kardeşi olan Lamia' yi sevmekte, onunla evlenmeyi düşünmektedir. Ancak hayallerinden hiçbiri gerçekleşmez; mutluluğu yakalayamaz. Romanda "mai" Ahmet Cemil'in hayallerini, "siyah" ise yaşamın gerçeklerini sembolize eder.
F Yazarın bir başka önemli romanı olan Aşk-ı Memnu'da Batılılaşmanın Türk toplumunun zengin çevrelerindeki yönü anlatılır. Roman kahramanlarından olan Adnan Bey'in evinde Fransız mürebbiye, Batı müziği hayranlığı, Fransız moda dergileri, piyano vardır. Eşi ölen Adnan Bey, dönem sosyetesinin gözde isimlerinden Firdevs Hanım'ın kızı Bihter ile evlenmiştir. Adnan Bey'in uzaktan bir akrabası olan alafrangalık düşkünü Behlül sık sık konağa gelip gitmektedir. Behlül'ün, Adnan Bey'in kızı Nihal ile evliliği düşünülmektedir. Ancak Behlül ile Adnan Bey'in genç ve güzel eşi Bihter arasında "aşk-ı memnu" (yasak aşk) ortaya çıkar.
F Kırık Hayatlar, Sefile, Nemide, Ferdi ve Şürekâsı, Bir Ölünün Defteri onun diğer romanlarıdır.
F İzmir Hikâyeleri, Aşka Dair, Sepette Bulunmuş, Hepsinden Acı, Onu Beklerken, İhtiyar Dost, Kadın Pençesi, Bir Yazın Tarihî, Solgun Demet gibi kitaplarda hikâyeleri toplanmıştır.
F Yazar, hikâyelerinde halkın arasından çıkan insanları anlatmıştır.
F Kırk Yıl, Saray ve Ötesi Bir Acı Hikâye hatıra türündeki eserleridir.
F H. Ziya'nın önem verdiği bir diğer tür de mensur şiirdir: Mezardan Sesler, Mensur Şiirler.
F Pek başarılı olmamakla birlikte üç de tiyatrosu vardır: Fürûzan, Kâbus, Fare.

MEHMET RAUF (1875-1931)

F Servet-i Fünûn romanının ikinci önemli sanatçısı Mehmet Rauf'tur.
F Roman, hikâye, tiyatro, mensur şiir türlerinde eserleri vardır.
F Eserlerinde romantik duyguları, hayalleri; özellikle de romantik aşkları işlemiştir.
F Romanlarının asıl konusunu bireyin iç dünyasından oluşturur.
F Toplumsal konulara uzak duran yazar, romanlarında psikolojik tahlillere, ruh çözümlemelerine önem vermiş, bunda çok başarılı olmuştur
F Dilin kullanımında başarılı olduğu söylenemez. Üslubundaki gevşeklik bazen çok basit dilbilgisi kuralları ile ilgili yanlışlara yol açar. Üslubunun süslü, sanatlı olmaması okurlar için bir kolaylık oluşturmuştur.
F Mehmet Rauf, Eylül romanının yayımlanmasıyla şöhrete ulaşır. Eylül, Türk edebiyatındaki ilk psikolojik romandır.
F Şahıs kadrosu çok dar olan romanda, yazar psikolojik tahlillerde oldukça başarılıdır. Eylül'de olaylar üç kişinin etrafında gelişir. Mutlu bir aile yaşantısını sürdüren Suat (kadın) ile Süreyya (erkek)nın Necip adlı bir dostları vardır. Romanda Necip ile Suat arasında gelişen bir yasak aşk konusu işlenir. Servet-i Fünûn romanlarında görülün kötü sonla bitiş bu romanda da vardır.

F Yazar, sayısı bir hayli kabarık olan hikâyelerinde de romanlarındaki gibi kişilerin özel hayatından kaynaklanan kişisel duyguları, aşkları, ıstırapları, hayal kırıklılarını işler.
F Siyah İnciler adlı kitabında mensur şiirleri vardır.

HÜSEYİN CAHİT YALÇIN (1874-1957)

F Servet-i Fünûn topluluğuna bağlı olduğu dönemde hikâye, roman, makale, eleştiri, polemik alanında tanınmış biridir. Daha sonra sadece politika ve gazetecilikle ilgilenmiştir. Fikret'in ayrılmasından sonra bir süre Servet-i Fünûn dergisini yönetmiştir. 1908'de Tanin gazetesini kurmuştur.
F İlk romanı olan Nadide'de Ahmet Mithat Efendi'nin çok açık etkisi görülür, ikinci romanı olan Hayal İçinde realist bir nitelik taşır. Dili, anlatımı yalın ve anlaşılırdır.
F Hikâyelerini Hayat-ı Muhayyel ve Hayat-ı Hakikiye Sahneleri adlı kitaplarda bir araya getirmiştir. Eleştiri ve polemiklerini(kalem kavgası) Kavgalarım adlı kitapta toplamıştır.

bağımsızlar


HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR (1864-1944)

F Çok sayıdaki romanı ve hikâyesi ile tanınan Hüseyin Rahmi, Ahmet Mithat tarzı romancılığı sürdürmüştür. Ahmet Mithat romanlarındaki kusurlar onun eserlerinde de vardır.
F Roman ve hikâye türlerindeki yapıtları önemlidir.
F Edebiyatımızda natüralizm akımının temsilcisidir.
F Romanlarında gözlem ve deney ön plandadır. Romanlarındaki kahramanları, karakterlerinin ve çevrenin ürünü olarak ele almış; onların psikolojik özelliklerini soyaçekime ve içinde yetiştikleri çevreye bağlamıştır.
F Romanlarında, İstanbul'u tüm canlılığı ile yansıtmıştır; halkın yaşantısını ayrıntıları ile anlatmada çok başarılı olmuştur.
F Hüseyin Rahmi, "sokağı edebiyata getiren yazar" olarak tanınır.
F Gözleme ve çevre betimlemelerine çok önem veren yazar, sıradan insanların yaşantısını gülünç taraftarıyla çok iyi karikatürize etmiştir.
F Okuru eğlendirerek eğitmeyi amaçlamıştır.
F Romanları, töre romanı kabul edilir.
F Onun romanlarında, olaylar hep İstanbul'da geçer.

F Romanlarının natüralistlerden en önemli farkı sosyal eleştiriye yer vermesidir. Bu eleştiriyi mizah yoluyla yapar. Bunu yapmak için romanlarında genellikle anormal tipleri işler. Anormal tiplerin ortak özelliği gülünç olmalarıdır.
F Romanlarında kimi zaman olayın akışını kesip olayla ilgisi olmayan ayrıntılara ve bilgilere yer verir.
F Romanları teknik yönden başarılı değildir.
F Konuşma dilinin doğallığını başarıyla yansıtan kahramanları kendi çevrelerindeki biçimiyle konuşturur.
F Tasvirlerde ve olayın hikâye edildiği bölümlerde dil ağırlaşır.
F Şık, Mürebbiye, Cadı, Gulyabani, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Şıpsevdi, Tesadüf, Deli Filozof, Hakka Sığındık, Ben Deli miyim? romanlarından bazılarıdır.

AHMET RASİM (1864-1932)

F Servet-i Fünûn döneminde eser verdiği halde bu topluluğa katılmayan Ahmet Rasim, edebiyattaki Batılılaşmaya karşı çıkıp Servet-ı Fünûncuları eleştirmiştir.
F Tarih, coğrafya, seyahat, dilbilgisi gibi çok değişik konularda eser veren Ahmet Rasim roman ve hikâye de yazmıştır. Özellikle anı, fıkra ve makaleleriyle başarılı olmuştur.
F Sohbet ve fıkra türündeki yazılarında İstanbul'daki şehir hayatını tüm canlılığı ve ilginç yönleriyle anlatmıştır.
F Başarılı bir gözlemcidir, gözlemlerini aktarmada çok başarılıdır.
F Hüseyin Rahmi'nin roman ve hikâyelerinde yaptığını fıkra ve anıları ile gerçekleştirerek yaşamın en ilginç yönlerini anlatmıştır. Yazarın teknik yönden pek başarılı olmayan "Cep Romanları" başlığıyla yayımlanan pek çok romanı vardır. Bu romanlarda Namık Kemal etkisi çok açıktır.
F Yalın ve açık bir üslubu vardır; kısa cümleler kurar. Eşkâl-ı Zaman, Şehir Mektupları, Gülüp Ağladıklarım,
F Muharrir Bu Ya adlı kitaplarında fıkra ve makaleleri vardır.
F Şarkıları da olan yazarın pek çok bestesi vardır. Romanya Mektupları gezi yazısı türündeki eseridir.

MEHMET AKİF ERSOY (1873-1936)

F Servet-i Fünûn topluluğuna katılmayan sanatçılardan biri olan Mehmet Akif içinde yaşadığı toplumun yaşantısı şiirlerinde bütün yönleriyle yansıtmıştır.
F Türk şiirine gerçek realizm onunla girmiştir. Daha çok İstanbul'un yoksul semtlerinin yaşamını, ıstıraplarını gerçeğe uygun biçimde yansıtmıştır. Şiirlerinde, yoksullara karşı sergilediği acıma duygusu sezilir.
F Şiirlerinde kaynağını dinden alan coşkulu bir lirizm vardır.
F Öğüt verici şiirler yazmıştır. Pek çok şiiri didaktiktir. Lirik-epik türde değerlendirilebilecek Çanakkale Şehitleri, Bülbül gibi şiirleri de vardır.
F Akif şiirlerinde konuşma dilini tüm canlılığı ile kullanır. Adeta konuşur gibi şiir yazar. Akif şiiri düzyazıya (nazmı nesre) yaklaştırmada çok başarılıdır.
F Bütün şiirlerinde aruz ölçüsünün kullanmıştır. Hece ile yazdığı şiir yoktur. Şiirlerinde aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygulamıştır. "Sokaktaki insana aruzla şiir söylettiği" ifade edilir.
F Şiirlerinde çok iyi bir işçilik ve çok başarılı bir kompozisyon vardır.
F Şiirlerinde Divan edebiyatı nazım biçimlerin özellikle mesnevi- kullanmıştır.
F Manzum hikâyeleri çok canlı ve başarılıdır. Seyfi Baba, Küfe, Mahalle Kahvesi, Hasta, Bebek... gibi manzum hikâyelerinde yaşamı tüm canlılığı ile yansıtır.
F Şiirleri Safahat adlı yedi bölümden oluşan bir kitapta toplanmıştır.

FECR-İ ÂTİ (1909-1912)

F Servet-i Fünûn topluluğu 1901 'de dağıldı. Bu tarihten sonra eser veren, özellikle şiir yazan sanatçılar yazdıklarını birtakım dergilerde yayımladılar. Bu gençler arasında Ahmet Haşim, Aka Gündüz, Ali Canip, Tahsin Nahit gibi isimler vardır. Daha sonra bunların arasına Yakup Kadri, M. Fuat Köprülü, Refik Halit gibi sanatçılar da katıldı. Bu genç sanatçılar bir araya gelerek edebi çalışmalarını bir düzene koymak istediler. Bu amaçla 20 Mart 1909'da ilk toplantılarını gerçekleştirdiler. Servet-i Fünûn dergisi bu gençlere sayfalarını açtı.
F Genç sanatçılar sanat ve edebiyatla ilgili görüşlerini bir beyanname halinde Servet-i Fünûn dergisinde yayımladılar. Bu beyanname Türkiye'de bir edebiyat topluluğunun yayımladığı ilk beyanname örneğidir. Edebiyatı çok ciddiye aldıklarını, onu hoş vakit geçirme aracı olarak görmediklerini bildirdiler.
F Sanat anlayışları kendi ifadeleri ile "Sanat şahsi (kişisel) ve muhterem (saygıdeğer)dir." biçimindedir.
F Batı edebiyatını örnek alacaklarını, Avrupa'daki benzeri topluluklarla ilişki kurmayı hedeflediklerini belirtiyorlar Batı'daki önemli eserleri Türkçeye çevirtmeyi hedeflemişlerdi.
F Topluluğa bağlı sanatçıların eserleri "Fecr-i Âti Kütüphanesi" adı altında yayımlanacaktır.

F Servet-i Fünûn'un ömrünü tamamladığını belirtip Servet-i Fünûnculan eleştirmişlerdir.
F Türk edebiyatına bir yenilik getiremeyen Fecr-i Âti sanatçıları, eleştirdikleri Servet-i Fünûn'un devamı olarak kalmışlardır. Sanat ve dil anlayışları da Servet-i Fünûnculardan farklı değildir.
F Şiirlerinde süslü, sanatlı; Arapça Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü ağır bir dil kullanmışlardır.
F Şiirlerinde kullandıkları vezin aruzdur.
F Şiirlerinde başlıca temalar aşk ve tabiattır. Onların şiirlerindeki aşk aşırı ölçüde duygusal ve romantiktir; doğa tasvirleri özneldir, gerçeklikten uzaktır.
F Fransız sembolistlerinden etkilenmişlerdir.
F Serbest müstezatı geliştirerek kullanmışlardır. En sık kullandıkları nazım biçimi serbest müstezat olmuştur.
F Nesir (düzyazı) alanında önemli bir etkinlikleri olmamıştır.
F Kısa sürede dağılan bu topluluğa bağlı bazı sanatçılar daha sonra Milli Edebiyatçıların arasında yer almıştır.

AHMET HÂŞÎM (1884-1933)

F Fecr-i Âti'nin en başarılı ismi olan Ahmet Haşim'in şiir, fıkra, gezi yazısı türlerinde eserleri vardır.
F Haşim'in şiirleri sayıca az, ama çok başarılıdır. Lirik şiirleri ile dikkat çeken şair, Türk şiirinde önemli yenilikler gerçekleştirmiştir.
F Fransız şiirini yakından izleyen Haşim, 1908'den sonra yeni bir kimlikle ortaya çıkar, Piyale'deki şiirleri hayal zenginliği, güçlü bir ahenk sağlamış olması ile başarı sağladı ve beğenildi.
F Ahmet Haşim, Fecr-i Âti dağıldıktan sonra başka bir topluluğa katılmadı. Haşim, şiirle ilgili görüşlerini Piyale adlı şiir kitabının önsözünde (Piyale Mukaddimesi) açıklamıştır. Haşim'in bu yazıdaki şiirle ilgili görüşleri şöyledir: Şiirin asıl özelliği duyulmaktır, şiirde anlam aramak boşunadır. Şiirin dili "musiki ile söz arasında ve sözden ziyade musikiye yakın"dır. Şiirdeki dil "bir açıklama vasıtası olmaktan ziyade bir telkin vasıtası"dır Şiirde "Musiki anlamdan önce gelir." Sözcükler şiire anlam değerinden çok musiki değerine göre girer. Şiirin anlam bakımından açık olması önemli değildir. Şiirin doğduğu yer bilinçaltıdır.
F Onun şiir anlayışı sembolistlere yakındır. O, şiirlerinde, dış dünyaya ait gözlemlerini, iç dünyasında yarattığı izlenimleri yansıtır (izlenimcilik / empesyonizm). Şiirlerinde "akşam, gurup, şafak, gece, mehtap, yıldızlar, ormanlar..." gibi doğa manzaralarını ele alır. Sembolistlerin de tercih ettiği bu manzaralar duygulanmaya ve hayal kurmaya çok uygundur.

F Şiirlerindeki başlıca temalar "çocukluk anıları, aşk ve tabiattır. Şiirlerinde, yaşanılan dünyadan uzaklaşıp hayali bir âleme sığınma isteği dikkati çeker.
F Haşim'in şiirlerinde dil sade değildir. Ancak son dönemdeki şiirleri öncekilere göre oldukça yalın ve anlaşılırdır.
F Şiirlerinde yalnız aruzu kullanmıştır. Heceyi "köylü vezni" olarak niteleyen Haşim, hece ölçüsüyle şiir yazmamıştır.
F En çok kullandığı nazım biçimi serbest müstezat olmuştur.
F Şiirleri Piyale ve Göl Saatleri adlı kitaplarında toplanmıştır.
F Haşim'in düzyazı türünde az, ama önemli eserleri vardır. Düzyazılarındaki dil, şiirlerinin aksine yalın ve anlaşılırdır. Gazetelerde çıkan fıkra, sohbet, gezi yazısı türlerindeki yazılarında çok başarılı bir anlatımı vardır. Bu yazılarda orijinal buluş ve görüşleri vardır.
F Gurabahane-i Laklakan ve Bize Göre adlı kitaplarda fıkra, sohbet, makale türlerindeki yazıları vardır. Bize Göre'dekl bazı yazılar Türk edebiyatında deneme türünün ilk örnekleri sayılır. Frankfurt Seyahatnamesi adlı eserinde gezi yazıları vardır.

4 yorum: