Düşünce, istek, amaç bildiren bir yargıyı eksiksiz biçimde ortaya koyan sözcük kümesine cümle (tümce) denir.
Bir cümlede anlatılmak istenen ya da yargı, tek sözcükle açıklanabileceği gibi birden çok sözcükle, söz gruplarıyla da ortaya konabilir.
"Okuyacağım." ifadesi bir yargı, bir düşünce bildirir; tek sözcükten oluşan bir cümledir.
Her cümle öğelerden oluşur. Öğeler cümleyi oluşturan sözcük ya da sözcüklerdir.
Cümlenin bir temel öğeleri, bir de yardımcı öğeleri vardır.
Cümle kaç sözcükten oluşursa oluşsun temel öğeler her cümlede vardır.
Cümlenin temel öğeleri yüklem ve öznedir.
Cümlenin yardımcı öğeleri ise nesne ve tümleçlerdir.
Önce temel öğeleri, sonra yardımcı öğeleri inceleyelim:
YÜKLEM
Yüklem cümlenin hem en önemli öğesi, hem de temel öğesidir. Yüklemsiz cümle olmaz.
Yüklem yargı bildirir. Eğer bir yargı, hüküm, sonuç yoksa ortada bir cümle de yoktur.
Yüklem ya bir iş, eylem bildirir ya da sözü edilenlerin olup olmadığı ile ilgili bir sonuç ortaya koyar.
Türkçede biri fiil cümlesinde, biri isim cümlesinde olmak üzere iki tür yüklem vardır.
- Fiil cümlesinin yüklemi çekimli fiildir.
Çekimli fiil= fiil kök ya da gövdesi + kip eki + kişi eki
Bitir + ecek + siniz
Git + meli + y-iz
"Başlıyoruz, gitmişler, okuruz, versinler, soralım..." sözcükleri birer çekimli fiildir.
Birer dize durumunda olan aşağıdaki cümlelerin yüklemlerini belirleyelim:
"Kanı çekiliyor evlerin
Eriyip dökülüyor damlar
Şimdi rüya görür damlarda
Soluk, uzun yüzlü adamlar
Bekler camların arkasında
Soluk, uzun yüzlü adamlar"
"Saat çalar, zaman yürür
Ben susarım, otururum.
Geçer günler, aylar, yıllar
Ve yüzyıllar; ben dururum."
— İsim cümlelerinde yüklem ekfiil almış isim ya da isim soylu sözcüklerdir:
"Her rengin içinde kan vardı."
"Bu toprak, bir devrin battığı yerdir."
"Acılar var bende, duvağı açılmamış."
"Senin kalbin ipek gibidir."
İsim cümlelerinde tamlamalar, söz öbekleri, zamir ve adlaşmış sıfatlar yüklem görevinde bulunabilir.
Budur yaşadığın sürece görevin. (Yüklem, zamir.)
Ne kadar güzelsin Elif, dağın kızı! (Yüklem, adlaşmış sıfat.)
"Gökyüzü bir sonsuz rüya denizi." (Yüklem, sıfat tamlaması.)
* Cümlenin öğeleri bulunurken tamlamalar bölünmez.
"Bizi buraya getiren rüzgârın çağrısıydı." (Yüklem, ad
tamlaması.)
İsim cümlelerinde yüklemi bulurken dikkatli olmak, tamlamaları gözden kaçırmamak gerekir. Yüklem bazı cümlelerde oldukça uzun olabilir:
"Bu vatan, toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır."
"toprağın kara bağrında sıradağlar gibi duranlarındır" söz öbeği bir adlaşmış sıfat durumundadır; bu söz öbeği bölünemez, tümü yüklemi oluşturmuştur.
Aynı şiirden alınan aşağıdaki dörtlüğe de bakalım:
"Tutuşup kül olan ırmaklarından
Şahlanıp köpüren ırmaklarından
Hudutta gaza bayraklarından
Alnına ışıklar vuranlarındır."
(Orhan Saik GÖKYAY)
Bu dörtlüğün tümü yüklem durumundadır; inceleyiniz.
İsim cümlelerinde ekfiilin geniş zamanındaki "-dır, -dir" eki kimi zaman düşebilir:
"Toprak insanının mayası sabır" (dır)
"Bu sevgi bir kuru ifade değil" (dir)
"Güvercin dolu(dur) avlular."
* Yüklem; isim, sıfat, zarf gibi bir sözcük türü değildir; cümle öğesidir.
* Yüklemsiz cümle olmaz. Bazı cümlelerde, yüklemin söylenmesi gereksiz bulunduğu için yüklem söylenmeyebilir.
Atasözlerinde bu durumun örnekleri vardır.
Elmayı çayıra, armudu bayıra (dik)
Yüklemin düşürülmesi karşılıklı konuşmalarda da olur. Bir soru karşısındaki cevap cümlelerinde cümlenin anlamı yüklemi gerektirmiyorsa yüklem düşürülebilir.
— Bunları size kim anlattı?
— Batuhan...
Bu örnekte "anlattı" yüklemi, söylenmesi gereksiz bulunduğu için düşürülmüştür.
ÖZNE
Özne işi yapan ya da olandır.
Yüklemin bildirdiği eylemin yapıcısı olan ya da yüklemdeki durumu gösteren öğeye özne denir.
Özne de yüklem gibi cümlenin temel öğesidir. Birkaç istisna durum dışında öznesiz cümle olmaz.
Özne, fiil cümlesinde işi, hareketi yapanı, gerçekleştireni gösterir. İsim cümlesinde ise özne, yüklemde bildirilen durumda olan kişi ya da varlıktır.
"Dört yana haber saldığım kuşlar
özne
Yarı yolda unuttular haberi."
Yüklem
"Dilimce öterdi kuşlar dallarda
Yüklem
Lügatte geçmezdi senin sözlerin
Yüklem
Su gibi akardı adın dillerde"
Yüklem
Bir cümlenin öznesi, yüklemden önce getirilen "Kim?" ya da "Ne?" soruları ile bulunur. İnsanlar için "kim", insan dışındaki varlıklar için "ne" sorusu kullanılır.
"Güzeller dizilir ince yollara."
yüklem
—Kim dizilir? — Güzeller: özne
"Görünmez dallarda kuşlar ötüşür"
yüklem
—Ne ötüşür? — Kuşlar: özne
"İki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler."
yüklem
— Ne aksın? — Fenerler: özne
Özneyi bulmada kullanılan "Kim?" ve "Ne?" soruları, yüklem "-en, -an"lı biçime getirilerek de sorulabilir.
"Zamanla güzelleşir hatıralar."
— Güzelleşen ne? — Hatıralar: özne
"Gözlerime kelepçe takıp gitti biri."
— Giden kim? - Biri: özne
Her cümlede özne açık olarak yer almayabilir. Özne cümlede yer almıyor, yüklemdeki kişi eklerinden çıkarılıyorsa, bu durumdaki özneye gizli özne denir.
Cennet misali yurdumu gezdim adım adım.
yüklem
— Gezen kim? - "Ben": gizli özne
"Beni görsen belki anlayamazsın."
yüklem
— Anlayamayan kim? - "Sen": gizli özne
Özne görevinde kullanılan sözcükler yalın halde olur. Hal eklerinden birini almış sözcük cümlenin öznesi olamaz.
Yani özne "-İ, -e, -de, -den" eklerini almaz.
"Bilgin'e, Bilgin'i, Bilgin'de, Bilgin'den" sözcükleri bir cümlenin öznesi olamaz.
Özne olarak kullanılan sözcükler iyelik eklerini ve çoğul ekini alabilir:
"Kapıya sıkışan parmağ -ı kanıyordu,
iyelik yüklem
eki
……………………………………….
özne
Neler taşır size her gün şu gemi - ler?
yüklem çoğul eki
………………………
özne
Söz öbekleri, tamlamalar, farklı türlerden sözcükler cümlede özne göreviyle kullanılabilir:
"Benim doğduğum köylerde
Buğday tarlaları yoktu." (Özne, ad tamlaması.)
"Geçer bu sokaktan binlerce adam." (Özne, sıfat tamlaması.)
Hepsi senin gelmeni bekliyor şimdi. (Özne, zamir.)
Konuşmak insanlarla anlaşmanın tek yoludur.
(Özne, fiilimsi.)
"Kim" ve "ne" sözcükleri cümlede özne göreviyle kullanılabilir:
Dün burada Berk'i kim görmüş?
özne
Dünkü çekilişte size ne çıktı?
özne
* Öğeleri bulmaya yarayan sözcük cümlede geçtiğinde buldurduğu öğenin yerini tutar.
Özne ile ilgili bir ayrıntıdan daha söz edelim.
"Bunca yer dolaşıp koştun ey deniz!"
yüklem
Yukarıdaki dizede "koştun" cümlenin yüklemidir; özne ise gizli özne "sen"dir.
"Ey deniz" sözü cümlenin herhangi bir öğesi değildir. Böyle sözlere "cümle dışı öğe" denildiği gibi "seslenmeli özne" de denmektedir.
"Ey deniz" sözü cümlenin öznesi değildir; cümlenin öznesi gizli özne "sen"dir.
"Ne güzel komşumuzdun sen Fahriye Abla!"
Bu dizedeki "Fahriye Abla" da seslenmeli öznedir. Cümlenin öznesi "sen"dir.
ÖRNEK SORU:
Aşağıdaki cümlelerden hangisi, yalnızca özne ve yüklemden oluşmuştur?
A) Buradaki tepeler baştan başa ormanla kaplıydı.
B) Buradaki kuşların tüyleri şaşılacak kadar parlaktı.
C) Buradaki çamların hepsi yemyeşildi.
D) Buradaki orman, varlığını şu ırmağa borçluydu.
E) Buradaki ağaçların dibi ötekilere göre daha ıslaktı.
(1990/ÖSS)
NESNE
Bir cümlede öznenin yaptığı işten etkilenen sözcüğe ya da sözcüklere nesne denir. Bir cümlede nesne olabilmesi için o cümlenin yükleminin fiil (eylem) olması şarttır, isim cümlelerinde, yüklem isim olduğu için nesne bulunmaz.
Nesne ile ilgili nasıl soru sorulursa sorulsun, hemen cümlenin yüklemine bakılmalıdır. Yüklem bir isim, isim soylu sözcük (adlaşmış sıfat, zamir vb.) ya da tamlama ise o cümlede nesne aranmaz.
Nesne, yüklemi fiil olan cümlelerde bulunur; ancak her fiil cümlesinde nesne bulunmaz. Başına "onu" sözcüğü getirilerek okunabilen fiiller nesne alabilir. Eğer yüklem "onu" sözcüğü ile okunamayan bir fiilse o cümlede nesne olmaz.
... sordum.
... buldu.
... dinledi.
... sevmiş.
… almış
…satmış
Bu yüklemler, "onu" ile okunabildiği için nesne alır.
... uçtu.
... sevindik.
... kaçtık.
... ağlamış.
Bu yüklemler, "onu" ile okunmaz, bu cümlelerde nesne olmaz.
Bir cümlenin nesnesini bulmak için yükleme "Ne?", "Neyi?", "Kimi?" sorularından biri sorulur.
"Ne?" sorusu sorularak bulunan nesneye "belirtisiz nesne" denir.
Elindeki kitaptan iki şiir okudu,
belirtisiz nesne
Kuruyemişçiden kabak çekirdeği aldık,
belirtisiz nesne
"Ordu milletlerin en çok dövüşen, en sarpı
Adamış sevdiği Allah'ına bir böyle yapı."
"Çepçevre bahar içinde bir yer gördük."
"Yıldızlara yükselen kadehler gördük."
"Neyi?" ve "Kimi" soruları yükleme sorulduğunda bulunan nesneye "belirtili nesne" denir.
Belirtili nesne olarak kullanılan sözcükler ismin -i halindedir.
Bu şarkıyı hepimiz çok seviyorduk.
— Neyi seviyorduk? —Bu şarkıyı": Belirtili nesne
Bu sabah küçük kardeşini okula götürdü.
— Kimi götürdü? —Küçük kardeşini": Belirtili nesne
İsimler, zamirler, fiilimsiler, ad ve sıfat tamlamaları, kimi zaman cümleler cümlede nesne göreviyle kullanılabilir.
"Ulu mabed seni ancak bu sabah anlıyorum." (Nesne, kişi zamiri.)
"Böyle verecek son nefesini." (Nesne, sıfat tamlaması.)
Çağırdığını bir kez olsun duysam. (Nesne, fiilimsi.)
Ne zaman güneş batsa "Bu son gece mi?" diyorum. (Nesne, cümle.)
Yorgun yüreğimden çek artık yüreğini. (Nesne, isim.)
Zaferin gerçek sahibini bir an olsun aklımdan çıkarmam. (Nesne, ad tamlaması.)
ÖRNEK SORU:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kişi adılı, nesne görevindedir?
A) Onu siz de tanırsınız.
B) Nereye gittiğini size söylemedi mi?
C) Benim kalemim burada; sizinki nerede?
D) Bence bu sorular çok kolay.
E) Kararımı sana yarın bildiririm.
(1994/ÖYS)
Belirtisiz nesnenin özne ile karıştırabileceğini düşünmeyin. Yüklemden sonra, önce özneyi bulup sonra nesneyi arayacak olursanız hiçbir sorun çıkmaz. "Ne?" sorusunun cevabı olarak bulunan bir özne cansız varlıktır. Cansız varlığın özne olduğu bir cümlede, genel olarak, nesne yer almaz. Cansız varlık, bir eylem gerçekleştirip nesne kullanamaz.
Çocuğun ayağına ütü düşmüş.
Ne? —özne yüklem
Bu koltuğun yerinde ne vardı?
özne yüklem
(Bu cümle isim cümlesidir, isim cümlesinde nesne olmaz.)
ÖRNEK SORU:
Dille oynamak, dile olabildiğince değişik biçimler vermek; sözcüklerin yakın çağrışımlarını, gidebileceği son durağa kadar izlemek ve bunlardan, yepyeni tatlar taşıyan imgeler üretmek, şiirdeki ustalığın gizleridir.
Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde doğru olarak verilmiştir?
A) Özne - nesne - dolaylı tümleç - yüklem
B) Özne - nesne - yüklem
C) Nesne - dolaylı tümleç - yüklem
D) Nesne - yüklem
E) Özne - yüklem
(1997/OYS)
Özne ve nesneyi öğrenince öğeler konusunu hemen hemen halletmiş olursunuz. Sınavda öğelerle ilgili sorulan soruların yarıdan çoğu bu iki öğe (özne, nesne) ile ilgilidir. Bir daha hatırlatalım: "Yüklem-özne-nesne" sırasıyla öğeleri bulmalıyız.
DOLAYLI TÜMLEÇ
Yüklemin anlamını yer bakımından tamamlayan sözlerin oluşturduğu öğedir.
Dolaylı tümleç yerine, eskiden "yer tamlayıcısı" denirdi.
"Daha sisler kalkmamıştır Haliç'ten
Gece demir köprülerden geçmiştir tren
Şarkılar söylemişim pencereden
Köprü'den kayıkla geçmişim karşıya"
Cümlede dolaylı tümleç görevinde kullanılan sözcükler, mutlaka ismin "-e, -de, -den" halinde bulunur. Dolaylı tümleç olarak kullanılan sözler "yönelme (yaklaşma), bulunma (kalma)" ve "çıkma" anlamı taşır.
Bu yazıyı okul idaresine götüreceksiniz,
Yönelme
Tam beş yıl oturduk bu küçücük evde.
bulunma
Yarın sabah erkenden Ankara'dan hareket edeceğiz,
çıkma
Dolaylı tümleçler yükleme sorulan şu sorularla bulunur:
-e halindekiler -de halindekiler -den halindekiler
Kime? Kimde? Kimden?
Neye? Nerede? * Neden?
Nereye? Nereden?
Bu çocuğa çok dikkat edin.
kime?
Çocukların gürültüsüne tahammül edemiyordu,
neye?
Elma, dalından uzağa düşmez,
nereye?
Dilsizin dilinden anası anlar,
neden?
Benden öğren acısını yalnızlığın,
kimden?
Yurdumun taşından, toprağından sürüp gelir nakışlarım,
nereden?
İp, inceldiği yerden kopar.
nereden?
Kırlangıcın zararını biberciden sor.
kimden?
Yaşı, at pazarında sorarlar,
nerede?
Aynı adama dün, köşedeki markette rastladım,
kime? nerede?
Yarın sabah sizi nerede bekleyeyim?
nerede?
* "Neden" sorusu bir şeyin aslını, hammaddesini, kaynaklandığı yeri bulmak için kullanılıyorsa dolaylı tümlecin sorusudur; bir durumun sebebini bulmak için kullanılıyorsa dolaylı tümlecin sorusu değildir.
"Suşi" denilen Japon yemeği balıktan yapılırmış.
neden? DT
Yaşlı kadın, kırlardan topladığı otlardan yemek pişiriyordu.
neden?
Bu olaydan güzel bir öykü çıkar,
neden?
* Bir cümlede birbirinden farklı iki hatta üç dolaylı tümleç bulunabilir.
O kitabı yarın okulda, senden alırım,
DT DT
Bu cümledeki dolaylı tümleçler birleştirilip tek tümleç var denilemez. Şu cümleye bakalım.
Dün akşam Yunus'tan, Karacaoğlan'dan, Nedim'den
söz ettik.
Bu cümlede tek dolaylı tümleç vardır; üç isim de "Kimden?" sorusunun cevabıdır.
Dolaylı tümleç olarak kullanılan sözcükler, mutlaka ismin "-e, -de, -den" hal eklerinden birini alır. Ancak bu eklerden birini almış her sözcük dolaylı tümleç olmak zorunda değildir.
Bu program saat yedide başlayacaktı.
Siz boşuna kendinizi üzüyorsunuz.
Bütün olanları bir solukta anlattı.
Odun ve kömürünü şimdiden hazırlıyor.
Bu cümlelerde yer alan altı çizili sözcükler dolaylı tümleç değildir. Dolaylı tümleç olarak kullanılan sözler yüklemin anlamını -yukarıda da belirtildiği gibi- yer yönünden tamamlar. Bu cümlelerdeki altı çizili sözcükler ise "durum ve zaman" bildirmektedir.
Bu sözcükler nedir? —Bunlar zarf tümlecidir.
ZARF TÜMLECİ
Zarf tümleci yüklemin anlamını durum, zaman, nicelik (ölçü) yön ve soru yönüyle belirleyip tamamlayan sözcük ya da sözlerdir.
"Delikanlı çağımızdaki cevher
Gözünün yaşına bakmadan gider."
"Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir."
"Gittikçe artıyor yalnızlığımız"
"Gençliğim gitti arada
Ah, neden sonra anladım."
"Al tut ellerimi bebek
Tut biraz."
Cümlede zarf tümleci, yükleme sorulan "Nasıl?, Ne zaman?, Ne kadar?, *Nereye?" soruları ile bulunur.
"Ben de başımı avuçlarımın içine alıp
nasıl?
Saatlerce havuzdaki balıklara bakardım."
ne kadar?
"Her doğan günün bir dert olduğunu
İnsan, bu yaşa gelince anlarmış."
ne zaman?
"Dökülürler bulvarlara yapraklar gibi"
nasıl?
"Bir aslan kadar cesurdur boyler zamanlarda"
ne kadar?
"Yağmurlar başlarsa yayladan, aşağı inerler."
nereye?
"Artık geri dönemezsin." nereye?
* Nereye?" sorusuna cevap veren "içeri-dışarı, ileri-geri, aşağı-yukarı" şeklindeki yer-yön bildiren sözcükler çekim eki almadan kullanıldığında yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi zarf tümleci olur.
Yer-yön zarfı olarak kullanılan sözcükler, çekim eklerini aldığında zarf olmaktan çıkar, isimleşir. Çekim eki almış bu sözcükler artık cümlede zarf tümleci olmaz; dolaylı tümleç, nesne veya özne olur.
Hepiniz aşağıda toplanın,
DT
Rüzgâr çıkınca içeriye girdik,
DT
İçerisi, dışarıya göre daha soğuk,
ÖZNE
Ben buradayım, sen de yukarıyı kontrol et.
Bli N
Yön bildiren "-e doğru" yapılı sözler de cümlede zarf tümleci olur.
Tren Afyon'a doğru gidiyordu,
ZT
Çocuklar denize doğru koşuyorlardı,
ZT
* Zaman bildiren sözcükler, çekim eklerini aldıklarında isimleşir, "Ne zaman?" sorusunun cevabı olmaz. Dolayısıyla bu sözcükler zarf tümleci de olmaz.
Dün buradaydı, bugün gelmezse, siz yarını bekleyeleye-
ZT Bli N
ceksiniz.
"Dün"; "Ne zaman?" sorusunun cevabıdır, zarf tümlecidir. "Yarını" sözcüğü "Ne zaman?" sorusuna cevap vermez.
Geceyi bekleyin,
Bli N
Düne takılıp kalma,
DT
Zaman bildiren bazı sözcükler hal eklerini almalarına rağmen "Ne zaman?" sorusunun cevabı olabilir. Bu sözcüklerde hal eki, asıl işlevinin dışında kullanılır. Böyle sözcükler cümlede yine zarf tümleci olur.
Türkiye'ye savaş yıllarında gelmişler,
ne zaman?/ZT
Buraya, geçen yıl eylülde gelmiştik,
ne zaman?/ZT
Kar yağışı akşamdan başladı,
ZT
* Nicelik, ölçü bildiren sözcükler yüklemi belirtip derecelendiriyorsa zarf tümleci olur.
Biraz bekleyin, çok oyalanmaz,
ZT ZT
Bu konuya az çalışmışsın,
ZT
Ölçü bildiren bu sözcükler bir ismi belirtiyorsa zarf tümleci olmaz.
Burada biraz işimiz var.
sıfat isim
……………….
Özne
Buralarda çok insan tanıdım,
Nesne
Bu aracın deposu 50 litre benzin alıyor,
belirtisiz nesne
Biz de 50 litre aldık,
zarf tümleci
* Bir cümlede birbirinden farklı iki, hatta üç zarf tümleci bulunabilir:
Bundan tam 50 yıl önce bu iki adam, iki yıl boyunca
zarf t. (ne zaman?) zarf t. (ne kadar?)
Anadolu'daki kırka yakın vilayeti köy köy dolaşmışlar.
zarf t. (nasıl?)
Zarf tümleçlerini bulmada kullanılan sorular, yüklemi belirtecek biçimde cümlede geçtiğinde o cümlenin zarf tümleci olur.
Pazar günü siz Ankara'ya nasıl gideceksiniz?
ZT
Buraya ne zaman gelir, burada ne kadar kalır?
ZT ZT
ÖRNEK SORU 1:
I. Başarının kalıcılığını sağlamak, yılmadan çalışmayı gerektirir.
II. Sanat eğitiminden geçmiş kişiler, her olayda bir incelik, bir güzellik ararlar.
III. Elde edilen bilgiler, ilgililere sunulmadan önce değerlendirilir.
IV. Kurallar, neden öyle olması gerektiği iyice düşünülerek konmuştur.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri, öğeleri ve öğelerinin sıralanışı yönünden aynıdır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) III. ve IV.
(2 Mayıs 1999)
ÖRNEK SORU 2:
Aşağıdaki cümlelerden hangisi özne, nesne, zarf tümleci ve yüklemden oluşmuştur?
A) O basketbol maçını ben izlememiştim.
B) Güreş milli takımımız, önümüzdeki hafta Polonya'ya gidecek.
C) İki büyük takım arasındaki maç, berabere sonuçlandı.
D) Takım arkadaşım, attığım topu hemen yakaladı.
E) Geçen seneki yarışmalara bizim okul katılmadı.
(1990/ÖYS)
EDAT TÜMLECİ
Cümlede yüklemin anlamını "araç, neden (sebep), birliktelik, beraberlik" yönünden tamamlayan sözcük ve sözlerdir.
Sabah sekizdeki trenle Ankara'ya gideceğiz.
Çok yorulduğu için erkenden uyudu.
Dün, üniversiteden iki arkadaşımla karşılaştım.
Elindeki küçük bıçakla domatesleri kesiyordu.
Edat tümleci yükleme sorulan
Niçin=Neden=Niye?
Ne ile?
Kiminle?
soruları ile bulunur.
Geçen hafta, hasta olduğundan okula gidemedi,
niçin?
Dün Cankız’ın kuzeniyle tanıştık,
kiminle?
Erzurum'a uçakla gideceğiz,
ne ile?
Siz, bu çocukları neden çağırdınız?
neden?
"ile" edatını alan her sözcük, cümlede edat tümleci olmaz.
Bu edatı alıp durum bildiren sözcükler zarf tümleci olur,
"Nasıl?" sorusunun cevabı olur.
Üç yıl boyunca sabırla çalıştı,
ZT
Çocuk, filmi korkuyla izliyordu,
ZT
************************************************
Cümle öğeleri ile ilgili sorularda bazı ayrıntıları gözden kaçırmamak işinizi kolaylaştırır.
* Öğeleri bulmada sıra, mutlaka "yüklem -> özne" şeklinde olmalıdır. Yüklemden sonra, özne bulunmayıp bir başka öğe aranacak olursa yanlışlıklar ortaya çıkar.
Bir örnek:
"Buzda kayıp düşünce ayağı burkulmuş."
Yüklem "burkulmuş". Yükleme "Neyi?" sorusu sorulduğunda "ayağı" sözcüğü cevap olur. Neyi sorusuna cevap olan bu sözcük nesne mi? Hayır, nesne değil. Ama önce özne bulunmayacak olursa bu sözcüğe nesne denilecektir. Yükleme "Burkulan ne?" sorusu sorulacak olursa "ayağı" sözcüğünün özne olduğu anlaşılır. Zaten nesne konusu biliniyorsa, bu cümledeki yüklemin nesne alamayacağı hemen fark edilir.
"Ayağı" sözcüğünün aldığı ek hal eki değil, iyelik ekidir.
* Öğeler bulunurken sorular yükleme sorulmalı, alınan cevaplar yüklemle birlikte okunmalıdır.
"Sabahtan beri kafasını kaldırmaksızın çalışan usta, yirmi yıldır görmediği bir arkadaşını karşısında görünce koşup arkadaşına sarıldı."
Bu cümleye rastgele birkaç soru sorulsun.
Nasıl? — Kafasını kaldırmaksızın
Kimi? — Bir arkadaşını
Ne kadar? — Yirmi yıldır
Bu sorular yükleme sorulmadığı için alınan cevaplar öğeleri bulmada bir işe yaramayacaktır.
"Nasıl?" sorusu "Nasıl sarıldı?" biçiminde sorulursa, sorunun cevabı "koşup" olur.
"Ne zaman?" sorusu "Ne zaman sarıldı?" biçiminde yükleme sorulursa, sorunun cevabı "yirmi yıldır görmediği bir arkadaşını karşısında görünce" olur.
Yukarıda verilen cümle "özne - zarf tümleci - zarf tümleci -dolaylı tümleç – yüklem”den oluşmuştur.
* Cümlenin öğeleri bulunurken tamlamalar bölünmez; tamlayan bir öğede, tamlanan başka bir öğede olmaz.
"Sinop Türkiye'nin Karadeniz Bölgesi'ndeki en uç noktasıdır."
Bu cümle "özne" ve "yüklem"den oluşmuştur. Yükleme bakalım:
... Türkiye'nin Karadeniz Bölgesi'ndeki en uç noktasıdır,
tamlayan tamlanan
_________________________________________
yüklem
* Bazı sorularda öğeleri yanlış ayrılmış cümleler sorulur.
Bir cümlenin öğelerinin doğru ayrılıp ayrılmadığı kolayca anlaşılabilir. Ayrılmış bölümler cümlenin yüklemi ile birlikte okunduğunda anlamlı ve anlamı asıl cümleden farklı olmayan cümleler ortaya çıkmalıdır.
Örnek:
Kadıköy'de oturduğumuz yıllarda / tanışıp ahbap olduğumuz / bir dostun evine / yıllar sonra / tekrar gideceğimizi öğrenince / çocuklar gibi / sevindim.
Yukarıda cümle gelişigüzel öğelerine ayrıldı. Ayrımın doğru olup olmadığını kontrol edelim:
Kadıköy'de oturduğumuz yıllarda ... sevindim.
Yukarıdaki cümlede böyle bir anlam yok; demek ki ilk ayırma çizgisi yanlış.
"Kadıköy'de oturduğumuz yıllarda tanışıp ahbap olduğumuz ... sevindim."
Bu da olmadı.
Ayrılan bölümler yüklemle okunacak olursa üçüncü ve dördüncü ayırma çizgilerinin de yanlış olduğu anlaşılır.
Doğrusunu bulalım.
Kadıköy'de oturduğumuz yıllarda tanışıp ahbap olduğumuz bir dostun evine yıllar sonra tekrar gideceğimizi öğrenince / çocuklar gibi / sevindim.
Cümle iki zarf tümleci ve bir yüklemden oluşmuştur.
ÖRNEK SORU:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, öğelere ayırmada yanlışlık yapılmıştır?
A) Anılardan ve kişisel izlenimlerden yola çıkarak oluşturduğu öyküler/ oldukça / beğenilmişti.
B) İnsan ilişkilerindeki çelişkileri iyi gözlemlemiş ve doğru yansıtmış olması / oyunların içeriksel düzeyini / yükseltiyor.
C) Bugün kimi genç romancılarımız / yapıtlarını / yazmaya başlamadan önce / seslenecekleri okur kitlesinin / düzeyini / düşünüyorlar.
D) Bu dergide / kültürel çalışmalara öncelik verileceği / belirtildi.
E) Bu yazar / roman üzerine söylediklerini / kendi yapıtlarında / uyguladı.
(2004)
ARASOZ - ARACÜMLE
Cümleye açıklama için getirilen, çıkarılması cümlenin anlamında ya da anlatımında bozukluğa yol açmayan açıklayıcı sözdür.
Bu mallar Seul'den, Güney Kore'nin başkentinden, geliyormuş.
Bu çocuk geçen hafta, belki inanmayacaksınız, bin soru çözmüş.
Arasöz, cümle içinde ya iki virgül ya da iki kısa çizgi arasında belirtilir:
, …………. , “ …………. “
Arasöz, sorularda iki virgül arasında verilir.
Arasöz ile aracümle arasında -sınavda üzerinde durul-masa da- fark vardır. Arasöz kendinden önce gelen bir öğenin (özne, nesne, tümleç) açıklayıcısıdır. Öğeler bulunurken arasöz açıkladığı öğeye dâhil edilir.
Aracümle, genellikle bir yargı niteliğindedir; konuşanın o anki duygusunu yansıtır. Aracümle cümlenin herhangi bir öğesi olmaz.
ÖSS, iki yıldır hazırlandığınız sınav, haziran ayının
arasöz
üçüncü haftasında uygulanacak.
Bu usta, siz beğenseniz de, beğenmeseniz de, çok iyi
aracümle
çalışıyor.
Arasöz olarak kullanılan sözcükler özneyi, nesneyi, tümleçleri açıklayabilir. Bu durum sınavda "Hangisinde özne açıklayıcısına birlikte yer almıştır?" ya da "Hangisinde nesne açıklayıcısıyla verilmiştir?" kalıpları ile sorulmaktadır.
Anadolu, gönlü zengin insanlar diyarı, pek çok uygarlığın beşiği olmuştur. (Öznenin açıklayıcısı.)
İhtiyar adam, arada bir geçmişini, şimdi çok gerilerde kalan günlerini, hatırlıyordu. (Nesnenin açıklayıcısı.)
Çocuklarını Beyza Hanım'a, alt kattaki komşusuna,
bırakmıştı. (Dolaylı tümlecin açıklayıcısı.)
1980'de, üniversiteye başladığım yıl, Türkiye'de renkli televizyon yoktu. (Zarf tümlecinin açıklayıcısı.)
Bizim takım geçen maçta, doğruyu söylemek gerekirse, pek iyi oynamadı. (Cümlenin öğesi değil.)
Geçen yıl ben, siz de biliyorsunuz, çok zor günler geçirdim. (Cümlenin öğesi değil.)
ÖRNEK SORU:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde özne, açıklayıcısıyla birlikte verilmiştir?
A) Soğuk kış gecelerinde onları, geride bıraktıklarımızı, düşünüyorduk.
B) Kalabalıktan biri, yaşlı bir adam, elini kaldırdı.
C) Ülkemize, özlediğimiz yere, sonunda dönmüştük.
D) Adam, istediği para verilirse, yapacağını söyledi.
E) Çocuğun dudakları, susuzluktan olacak, iyice çatlamıştı.
(1984/ÖYS)
VURGU
Konuşma veya okuma sırasında bir hece ya da sözcük üzerine ötekilerden daha farklı olarak yapılan baskıdır.
Türkçede vurgunun "sözcük vurgusu, cümle vurgusu, dize vurgusu" gibi çeşitleri vardır.
ÖSS'de cümle vurgusu ile ilgili sorular sorulmaktadır.
CÜMLE VURGUSU
Türkçede cümlenin temel öğesi, yani en önemli öğesi yüklemdir. Yüklemden sonra en önemli öğe hangisi ise o öğe cümlede vurgu ile belirtilir. Vurgulu söylenmek istenen öğe yükleme yaklaştırılır. Vurgu, yüklemden önceki öğede bulunur demek yanlış olmaz.
Bu kitabı bana, doğum günümde annem almıştı.
(Özne vurgulanmıştır.)
Bu kitabı, annem, bana doğum günümde almıştı.
(Zarf tümleci vurgulanmıştır.)
Bu kitabı, doğum günümde annem, bana almıştı.
(Dolaylı tümleç vurgulanmıştır.)
Annem, bana doğum günümde bu kitabı almıştı.
(Nesne vurgulanmıştır.)
ÖRNEK SORU:
Cümlede önemsenen öğeyi vurgulamanın bir yolu da onu yükleme yaklaştırmaktır.
Bu açıklamaya göre aşağıdaki cümlelerin hangisinde dolaylı tümleç vurgulanmaktadır?
A) Beni en çok onlar ilgilendirmişti.
B) O sonsuz maviliği yeniden gördüm.
C) En güzel yıllarım köyde geçti.
D) Binlerce kuş birden havalandı.
E) Ertesi gün tekrar geleceğini biliyordum.
(1991/ÖSS)
Soru eki "mı, mi" ile oluşturulan soru cümlelerinde vurgu soru ekinin bağlı olduğu, soru ekinden önce gelen sözcükte / öğededir.
Dün, Burcu mu sizi buraya çağırdı?
Soru eki "Burcu"dan sonra gelmiştir; bu sözcük, yani özne vurgulanmıştır.
Dün, sizi Burcu, buraya mı çağırdı? (Dolaylı tümleç vurgulanmıştır.)
Dün Burcu sizi mi buraya çağırdı? (Nesne vurgulanmıştır.)
Dün mü Burcu sizi buraya çağırdı? (Zarf tümleci vurgulanmıştır.)
Eğer soru eki yüklemden sonra gelirse, yüklem vurgulanmış olur:
Dün Burcu, sizi buraya çağırdı mı?
Soru sözcükleri ile kurulan soru cümlelerinde vurgu, cümlede soru anlamını sağlayan sözcüktedir.
Sen, Burak'ı okulda ne zaman gördün?
(Zarf tümleci vurgulanmıştır.)
Sen, dün Burak'ı nerede gördün? (Dolaylı tümleç vurgulanmıştır.)
Sen, dün kimi okulda gördün? (Nesne vurgulanmıştır.)
Kim, dün Burak'ı okulda görmüş? (Özne vurgulanmıştır.)
"de, da" bağlacı cümlede vurguyu kendinden önceki sözcüğe taşır.
Bu şiiri dün bize Beril de okudu.
Dün Beril, bize bu şiiri de okudu.
Dün Beril, bize de bu şiiri okudu.
Beril, bize bu şiiri dün de okudu.
Öznenin vurgulanması gerektiğinde, özneden sonra virgül konarak da özne vurgulanabilir.
Sait Faik, Türk hikâyeciliğine yeni bir bakış açısı kazandırdı.
Bu adam, buradaki her işi planlıyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
harikaydı teşekkür ederim
YanıtlaSilTeşekkür ederiz açıklayıcı bilgiler için.
YanıtlaSilAll the games you can play on the Sega Genesis - AprCasino
YanıtlaSilThe best part is, of course, the game, is that there are very few people who apr casino do 메이피로출장마사지 a mens titanium wedding bands lot of the hard work. The best kadangpintar part is, herzamanindir if the